Dalida Özatay Erus / dalida.ozatay@platinonlinecom
Bazı mekanlar vardır, ‘kadın eli değmeli’ denir. Bu noktada mimarlık mesleği, bir kadın için belki de duygu, düşünce ve yaratma becerilerini en üst düzeyde kullanabileceği en uygun seçim olabilir. Kadın estetiği ve titizliği ile beslenen çizim ve tasarımlarla o mekan, farklılaşır. Böylece mimarlık, bir meslekten öte yaşam verme kaynağı olur. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü Platin olarak farklı bir konseptle gündeme getiriyoruz. Estetiğin en fazla öne çıktığı mesleklerden biri olan mimarlıkta inovatif, girişimci, yenilikçi, özgün ve yaratıcı kimlikleriyle öne çıkan kadın mimarları mercek altına alıyoruz. Onlar, meslek seçimlerini yaptıkları andan itibaren karşılarına çıkabilecek engellerin farkındalığı ile ideallerine 'farkı yaratma' düşüncesini yerleştirerek ilerliyor. Kadın mimarlar, Türkiye ve dünyadaki trendleri takip ederken erkek egemen mesleklerine dair hayallerini de paylaşıyor. Mimaride; doğaya dönüş ve doğal malzemeler öne çıkıyor. Huzurlu ve içinde yaşamaktan keyif alınacak mekanlar yaratan mimarlar, hem projelerini hem de kendi yaşam alanlarını bu anlayışla tasarlıyor. Doğadan, seyahatlerden, farklı kültürlerden, sanattan hatta çocuklardan esinlenebildiklerini ifade eden kadın mimarlara göre önemli olan ise bakmayı ve görmeyi bilmek... Hepsinin ortak hayali ise kadın mimarların sayısının hızla artması ve profesyonel yaşamda etkin bir şekilde yer almaları...
MÜNEVVER BELEN GÖZELER (1913-1973)
Türkiye’nin ilk kadın yüksek mimarı ve Güzel Sanatlar Akademisi’nin ilk kadın mezunlarından... 1913 yılında İzmit’te doğdu. Şubat 1973'te İstanbul’da vefat etti. Leman Tomsu’yla aynı sene mezun olan Münevver Belen Gözeler; 1940 yılında bir mühendis olan kocası Mithat Gözeler ile evlenene kadar uzun seneler boyunca Leman Tomsu ile çalışmış. Modern tarzı benimsemiş, İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’na paralel bir üslupla çalışmış.
Mimari Projeleri
• PTT binaları, Türkiye, 1935
• Karamürsel Halkevi, Kocaeli, Türkiye, 1936 (Leman Tomsu ile beraber)
• Gerede Halkevi, Bolu, Türkiye, 1937 (Leman Tomsu ile beraber)
• Kayseri Halkevi, Kayseri, Türkiye, 1938 (Leman Tomsu ile beraber)
• Bursa Halkevi, Bursa, Türkiye, 1938
• Bir konut projesi, Ankara, Türkiye (Leman Tomsu ile beraber)
• Maliye Bakanlığı’nın Şişli şube binası, İstanbul, Türkiye, 1946
• Tuzla’da bir ev projesi, İstanbul, Türkiye, 1954
CAHİDE TAMER AKSEL
(1915-2005)
Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü’nden 1943 yılında mezun olan Cahide Tamer, 1943-1956 arasında Milli Eğitim Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü bünyesinde yüksek mimar olarak İstanbul Rölöve Bürosu, Ankara, İstanbul-Ayasofya Müzesi, Topkapı Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde görev yaptı. 1954-1970 döneminde Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı eski eserler koruma encümeni mimarı olarak çalıştı. Bu görevi sırasında Yedikule Altın Kapı ve Küçük Altın Kapı’yı restore etti. 1956-1974 yılları arasında İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü bünyesinde çeşitli tarihsel yapıların onarımlarını gerçekleştirdi. Yaşam boyunca onarımını gerçekleştirdiği yapıtlar arasında külliye, saray, hisar, kale, su kemeri, cami, medrese, türbe, imaret, kervansaray, kilise, hamam gibi çeşitli türde yapılar bulunuyor.
LEMAN CEVAT TOMSU
(1913-1988)
Kayseri’de doğan Leman Cevat Tomsu, 1930 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümü’ne yazıldı. Mezun olduktan sonra mesleğine İstanbul Belediyesi İmar Müdürlüğü’nde şehircilik uzmanı Martin Wagner’in yanında çalışarak başlayan Tomsu, 1941 yılında daha sonra kitap olarak yayınlanacak ‘Bursa Evleri’ konulu teziyle doçent unvanını aldı. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde görevli bulunduğu sırada 1950 yılında İsviçre, Almanya, İsveç, Fransa ve İtalya'nın bazı şehirlerinde savaş sonrası gelişmiş mimarlık ve şehirleşme sorunları üzerine etütler yaptı. Leman Tomsu'nun en önemli projeleri ise Cerrahpaşa Poliklinik Binası, Samsun Merkez Bankası Proje Müsabakası, Tozkoparan'da Bir Gazino Projesi, Şehremini Halkevi Projesi, Kayseri Halkevi Binası Projesi, Ankara Etlik›te Ev Projesi ve Gerede Halkevi Projesi...
MAKBULE YALKILDAY (1914-...)
Türkiye’nin ilk kadın mimarı Makbule Yalkılday, Üsküdar'da yaptığı bir caminin yanı sıra pek çok caminin (Fatih’teki İsmailağa Camii) ve köşkün de restorasyonunu gerçekleştirdi.
MUALLA EYÜBOĞLU
(1919-2009)
Türkiye’nin ilk kadın mimarlarından olan Mualla Eyüboğlu, 15 Ağustos 2009’da aramızdan ayrıldı. Güzel Sanatlar Akademisi’nden mezun olduğu 1942 yılında ağabeyi Sabahattin Eyüboğlu ve İsmail Hakkı Tonguç başta olmak üzere, Köy Enstitüleri programında görev alan öncü isimlerle birlikte, Köy Enstitüsü’nde mimar, inşaat sorumlusu, öğretmen olarak çalıştı. 1947 yılından itibaren mesleki hayatı boyunca arkeolojik kazılarda, koruma kurullarında ve tarihi anıtların onarımlarında görev aldı. Özellikle Topkapı Sarayı’nda 1959-1971 yılları arasında süren ve yapım uygulaması bittikten sonra da belgeleme ve yayın-tanıtım çalışmaları ile devam eden restorasyonu üstlendi. 2008 yılında Ulusal Mimarlık Ödülleri’nde Mimarlığa Katkı Dalı 'Seçici Kurul Özel Ödülü'nü aldı.
ALİYE PEKİN ÇELİK
ÇALIŞMALARINA DEVAM EDİYOR...
1967 yılında ODTÜ Mimarlık Okulu’ndan mezuniyetinin ardından ‘Old Boys School’ olarak tanınan Princeton Üniversitesi’nin Mimarlık Okulu’na kabul alan ve 1970 yılında okulun ilk kadın mimarı olarak mezun olan Aliye Pekin Çelik, burada yazdığı yüksek lisans teziyle 1970 yılında Amerikan Mimarlar Birliği’nden ödül kazandı. Bu süreden sonra 10 yıl boyunca Türkiye’de araştırmaya dayalı projelerde yer alan Pekin, 1981 yılında ise Birleşmiş Milletler bünyesine geçti.
Buradaki görevinde, 6 yıl boyunca Nairobi’de kendi branşında projelerde yer alan Aliye Pekin Çelik, 1987 yılında aynı kurumun New York’taki merkezinde çalışmaya başlayarak, 2005’e kadar buradaki çalışmaları yürüttü.
AB OFİS DESIGN
Mimar Ahu Bilen
PROJE: DIVAN ISTANBUL / Pendik
2009
“OFİSLER DEĞİŞİYOR”
Dünyada özellikle ofislerde büyük değişim yaşandığını ifade eden Ahu Bilen, “Çalışanların hem keyif aldığı hem de verimli olduğu ofis ortamları öne çıkıyor. Farklı malzemeler, uyumsuzluğun uyumu içinde sıcak, yaşayan mekanlar olarak tasarlanıyor. Artık çalışanları boğan dolaplar, büyük gereksiz masalar yerine ferah, ekip çalışmasının rahat yürütüleceği küçük toplantı alanları tek başına bilgisayara gömülen kişiler değil, birlikte üreterek geliştiren kişilere yer açan mekanlar ön planda… Tasarımda genel prensibimiz; huzurlu, içinde olmaktan keyif duyacağınız sıcak mekanlar yaratmak” diyor.
MUTLU EDEN UNSURLARDAN ESİNLENİYOR
“Günlük yaşamda insanı mutlu eden tasarım unsurları niye çalışma ortamında da yer almasın dediğimiz, uzun vakitler geçirdiğimiz ortamlara bunu yansıtacağımız her şey esin kaynağı. Yoğun bir tempoda çalışıyoruz ve gün içinde molalara ihtiyacımız var. Bu molaları da iş ortamına geçirecek her faktöre ‘neden olmasın’ diyoruz?”
“Eskiye göre çok daha fazla kadın üst düzey yönetici var. Kadın genel müdürlerin yönettiği büyük ekiplere mekanlar tasarlamak çok keyifli. çoğunluğu yabancı kadın genel müdürler… Türk genel müdürlerle ve Türk kadın CEO’larla daha çok çalışmak ve örnek gösterilecek farklı ofis tasarımlarına imza atmak en büyük hedefim”
Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun olan Ahu Bilen, mesleğindeki şansının, Ömerler Mimarlık Ofisi’ndeki mimarlarla çalışarak işe başlamış olması olduğunu söylüyor. Sonraki yıllarda kendi ofisini açan Bilen, eğitiminin yanı sıra iyi mimarlarla yetişmiş olmanın faydasını gördüğünü söylüyor.
PROJELERİ
AB Ofis Design, ulusal ve uluslararası firmaların tasarım ve uygulama projelerini hayata geçiriyor. Bilen; Colgate, Singer, Ford Şahsuvaroğlu, İpsos, Valeo ofisleri, Same Deutz gibi markaların ofislerini tasarlarken otel projelerinin de keyifli işler olduğunu vurguluyor.
“GEREKSİZ MALZEMELER ENERJİYİ DÜŞÜRÜYOR”
“Kendi yaşam ve çalışma alanımızda da konfor ön planda oldu. Gelen misafirlerimiz aydınlatma ve mobilyadan yorulmadan, sıcak bir ortamda keyifli vakit geçirsin istedik. Gereksiz kalabalığın ve işe yaramayan malzemelerin enerjiyi düşürdüğüne inanıyorum. Bu nedenle yoran her şeyden arınmış alanları seviyorum.”
"Tasarımda genel prensibimiz; huzurlu, içinde olmaktan keyif duyacağınız, sıcak mekanlar yaratmak..."
A DESIGN
Mimar Özgül Öztürk
PROJE: BKM / Beşiktaş
2017
DÖNGÜSEL TASARIM
Döngüsel tasarım üzerine çalışmalar yapan Özgül Öztürk, bu kavramı şöyle tanımlıyor: “Tasarlar, üretir ve türetirken odağına; insan, doğa, değerler, özgünlük, sosyal etki, ortak çalışma kültürü, ekolojik çözümler ve mevcut kaynakları koyarak dönüşümü sağlayabiliriz.” Bu yaklaşımla tasarlanan ofislerin çalışma hayatına pozitif katkısı olduğuna dikkat çeken Öztürk, “Burada amaç, doğa mahrumiyeti yaşayan günümüz insanının refah ve ferahlık hislerini uyandırmak, mekan içinde kaynakların geri ve ileri dönüşümü kullanılarak tasarlanmasıyla, çalışanların hayatlarında konuya dikkat çekmek, uzun süreç gerektiren çalışma ortamında dahi ekiplerin keyifle sıkılmadan çalışmaları... Çünkü eğlenmeden yapılan hiçbir iş sürdürülebilir değildir” diyor.
“MİMARLIK, YAŞAMI İYİLEŞTİRMEK İÇİN KULLANILMALI”
“Düş kurucu bir mimar olarak hayallerim çok” diyen Özgül Öztürk sözlerine şöyle devam ediyor: “İTÜ’ye ilk başladığımız sıralarda hocamız Prof. Hande Süher’in bir sözünü unutmam; ‘Çocuklar, sizler ömre imar ederek hizmet eden memurlarsınız. Mimar kelimesinin kökü; 'ömür, imar, memur'dan geliyor. Yaşama hizmet ediyorsunuz. Doktorlarla çok benzer bir yanı var mesleğimizin. Yalnız dikkat edin, doktorların hataları toprağın altında, mimarların hataları ise toprağın üstünde yer alır.’ İnsan ömrüne hizmet eden bu mesleği tasarlar ve uygularken; üreten, gözeten, yapıcı bir şefkat taşıyan, daha çok kadının eli değmeli."
“DOĞADAN ÖĞRENECEK ÇOK ŞEY VAR”
Doğa ve çocuklardan esinlenen Özgül Öztürk, her ikisinin de öz, saf ve yalın halleri olduğunu vurguluyor. Öztürk, “Doğanın kendi döngüsü ve kendilerini filtresiz, tam da oldukları gibi gerçekleştiren çocuklar... Doğadan öğreneceğimiz çok şey var. Sadece zihinle değil, kalbimi de katarak gözlemlemeye çalışıyorum. Biyolojik yaşım ilerlese de yaş kavramımı unuttum. İçimdeki çocuğun oyun alanında eğlenerek tasarlamasına, üretmesine, yol almasına, keyfimi kalbime koymaya, kalp bahçemin ayrık otlarını temizlemeye özen gösteriyorum. Arada sistem ‘hata’ verince, doğa ve çocuklar en güzel esin kaynaklarım oluyor. Yol çok uzun, bir o kadar da keyifli” diyor.
MİMAR ÖZGÜL ÖZTÜRK HAKKINDA
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun olan Özgül Öztürk, mezuniyet sonrası 6 yıl boyunca konusunda çok iyi iki firmada tecrübe edindikten sonra 1998 yılında kendi işini kuruyor. Öztürk; tasarım, üç boyutlu düşünme, yaratıcılık odaklı temel eğitimine ek olarak girişimci olduktan sonra işletme yönetimi yüksek lisans eğitimi de aldı. Çalışmaya okul döneminde başlayan Öztürk, okul bittikten sonra 2 yıl boyunca tüm kazancını kendini geliştiren eğitim programlarına katılarak değerlendirdi. Girişimciliğinin ilk 10 yılını kurumsal ve ticari mekanların dekorasyon, proje ve uygulama hizmetlerini gerçekleştirerek geçiren Öztürk, ikinci 10 yılda ise doğal yapılara, ekolojik mimariye ve sürdürülebilirliğe odaklandığını söylüyor.
DOĞAL BİR YAŞAM
Bu yıl 20’nci yaşına giren A Mimarlık’ın ilk ofisinin bahçeyle bütünleşen bir mekanda yer aldığını anlatan Öztürk, “1998'de Çiftehavuzlar'da 750 metrekarelik bahçe içinde bir müştemilat iken, kullanımımıza uygun tasarımıyla 12 yıl şehrin göbeğinde, elma, meyve ağaçları ve çiçeklerle dolu, dönüştürdüğümüz bir ofis oldu. Öğlen arasında yürüme mesafesinde denize girebildiğimiz, çalışmalarımızı güzel havalarda bahçede yapabildiğimiz, tasarım ilhamı veren şahane bir mekandı. Ancak bugün, bu ilk ofisimiz ve bahçesi, kentsel dönüşümle beton otopark olarak izi kalmamış bir şekilde anılarımızda. İdealtepe’deki şimdiki ofisimizin ise her köşesi geri-ileri dönüşüm, ekolojik çözümler, kısmen doğal yapı yaklaşımıyla nefes alan örnek bir yaşam alanı” diyor.
STUDYO AB
Mimar Aslı Baysan Birgen
PROJE: MISK ARTISAN FLORAL COFE / Üsküdar
2017
TREND, ÇOK FONKSİYONLU MEKANLAR
Birden çok fonksiyonu bir araya getiren mekanlar yaratmanın trend olduğunu belirten Aslı Baysan Birgen, “Türkiye’de de bunu yapmak isteyen birçok girişimci ile çalışma şansım oldu. Çiçekçi açmak isteyen bununla beraber bir kafe de yaratmak istiyor, çocuk kıyafetleri satmak isteyenler aynı anda aileler için de bir mekan oluşturmayı düşünüyor. Ofis trendleri hem dünyada hem de Türkiye’de çok değişti. Şu anda, bu konsepti biraz daha ileriye götürmeyi planlayan Assembly Ferko Signature binasının co-working ve sosyal alanlarını tasarlıyorum. Bu, sürekli gelişmek isteyen ve yenilikçi bir anlayışı benimseyen bir ofis projesi. Kendi trendini yaratması umuduyla bu proje şu an hayata geçmek üzere” diyor.
GİZLİ DÜNYASINA ÇEKİLEREK FARK YARATIYOR
“Her şeye kolayca ulaşıp sıkılabildiğimiz bu dönemde hedef kitlemizi şaşırtabilmek zorlaştı” diyen Aslı Baysan Birgen, farklı projelere imza atabilmek için önce müşterilerinin ihtiyaçlarını dinliyor, mekanı etüt ediyor sonrasında da kendi gizli dünyasına kapanıyor. Böylece tüketiciyi tatmin edebilecek, kopya ve sahte olmayan projeler yaratama fırsatı yakalıyor.
“New York’ta tasarımını üstlendiğim bir ofis projesi var. Oscar almış birçok filmi yaratan film şirketi FIlmNatIon projesinde yer almak benim için çok keyifli oldu. Ayrıca henüz netleşmeyen birkaç yurt dışı projesi var”
“ÖZENİLMİŞ BİR DETAY DAİMA VARDIR”
Kendi yaşam alanını da tıpkı diğer tasarımları gibi samimi ve sade olarak tanımlayan Aslı Baysan Birgen, genelde ferah fakat detaycı mekanlar tasarlamayı seviyor. Bunu da birbiriyle uyumlu birçok malzeme ve dokuyu eşleştirerek gerçekleştiriyor. Birgen, “Kimse orayı görmez!’ gibi bir bakış açısına sahip değilim ve umarım hiç olmam. Kimsenin ilgilenmediği o yalnız ve uzak köşede, çok özenilmiş bir detay görebilirsiniz evimde” diyor.
Mimar Aslı Baysan Birgen hakkında
Syracuse University’de iç mimarlık, ardından da Pratt Institute’de yüksek mimarlık eğitimi alan Aslı Baysan Birgen, hem iç mimarlık hem de mimarlık eğitimi aldı. Mağaza, kafe, restoran, ofis ve konut olmak üzere farklı ölçeklerde birçok projeye imza atan Birgen, “Hayallerimdeki mekanları yaratabilmek için elimden geldiğince her şeyi öğrenmek istedim. Tabii bu süreçte ve okullar arasında hep çalıştım" diyor.
“KADIN OLARAK MESLEKİ HAYALİM, EŞİTLİK”
Kadın olarak bir şeyleri başarmanın daha anlamlı olmaya başladığını belirten Aslı Baysan Birgen, “Kadın-erkek eşit büyüyüp yaşamama rağmen son zamanlarda içinde bulunduğumuz dünyada sanırım kadınların başarısı çok daha fazla anlam kazanıyor. Kadın bir mimar olarak, şantiyeye girdiğim zaman tüm erkek ustaların beni kendilerinden görmelerini hayal ederek bu yola başladım. Kadın-erkek, patron-usta ayırımı yapmadan hep beraber detayları çözüp yaratıcı projelere imza atmak istiyorum" diyor.
"Mesleğimden ayrılmadan, ailemle beraber büyütebildiğim ve hizmet verebildiğim ikinci evimi yani ofisimi büyütme hayaliyle çalışıyorum"
BARLAS+PARLAK MİMARLIK
Mimar Ekin Barlas & Burçin Parlak Diricanlı
PROJE: PETRA KITCHEN / Gayrettepe
2016
TREND, DOĞAL VE HAM DOKULAR
Yaklaşık 11 yıldır aktif olarak sektörde olan Ekin Barlas ve Burçin Parlak Diricanlı, son üç yıldır da kendi firmaları bünyesinde mesleklerini sürdürüyor. Ağırlıklı olarak ofis, konut, kafe ve mağaza gibi birçok farklı alanda tasarımları bulunan Barlas+Parlak Mimarlık Ofisi, plan çözümlerine dikkat eden çarpıcı mekanlar tasarlıyor. İkili, akılda kalan, yenilikçi ve hayal güçlerini yansıttıkları, kişiselleştirilmiş mekanlar yaratma vizyonlarıyla tercih edildiklerini vurguluyor.
Son zamanlarda dünyada, iç mekanlarda doğal ve ham malzeme kullanımında bir artış olduğunu gözlemlediklerini belirten Barlas ve Parlak, “İç mekanlarda çokça bitki kullanımı, ham ahşap, seramik, hasarlı dokulu keten kumaşlar beğendiğimiz mekanlarda gözümüze çarpan detaylar. Türkiye’de de bu tarz mekanları görmeye başladık” diyor.
GELECEK NESİLE ÖRNEK OLMAK
Barlas ve Parlak, kadın olarak mesleklerine yönelik hayallerini şöyle özetliyor: “Her meslekte ve her alanda olması gerektiği gibi eşitliğe dayalı bir düzenin kurulmasını diliyoruz. Gelecek nesil kız çocuklarına umarız bir kadın olarak mesleklerini severek ve özenle icra ettikleri sürece, bu toplumda başarılı ve güçlü bireyler olabilecekleri konusunda örnek olabiliriz."
“Bugünlerde Almanya Münih’te açılacak olan yeni nesil bir ‘tea shop’ projesi üzerinde çalışıyoruz. Haziran ayı içerisinde açılmasını planlıyoruz”
İSKANDİNAV TARZINI SEVİYORLAR
Sıra kendi yaşam alanlarına geldiğinde ise İskandinav tarzının yoğunlukta olduğunu vurgulayan Barlas ve Parlak, “Bunun dışında vakit geçirdiğimiz mekanlarda dingin renkler ve temiz detaylar olmasına dikkat ediyoruz. Çokça bitkilendirme, doğru bir aydınlatma ve sanat eserleri bizim için çok önemli” yorumunda bulunuyor.
MİMAR EKİN BARLAS & BURÇİN PARLAK DİRİCANLI HAKKINDA
Ekin Barlas, 2008 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden mezun olduktan sonra 2011’de New York Pratt Institute’da mimari tasarım alanında master programını tamamlıyor. Bugünlerde ise proje çalışmalarının yanı sıra Bahçeşehir Üniversitesi’nde yarı zamanlı eğitmenlik yapıyor. Burçin Parlak Diricanlı ise 2007'de Eskişehir Anadolu Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü'nden mezun olduktan sonra yaklaşık 8 yıl İstanbul’da farklı ofislerde proje yöneticisi olarak görev yaptı. 2016 yılında ise Ekin Barlas ile Barlas+Parlak Mimarlık şirketini kurdular.
“FARKLI KÜLTÜRLERDEN ÇOK FAZLA İLHAM ALIYORUZ”
Doğadan ve sanattan esinlendiklerini ifade eden Ekin Barlas ve Burçin Parlak Diricanlı, “İkimiz de seyahat etmeyi çok seviyoruz. Dolayısıyla yurt dışı gezilerimizde mekanlardan, malzemelerden ve farklı kültürlerden çok fazla ilham alıyoruz. Bunun dışında hem İstanbul’daki hem de dünyadaki sanat aktivitelerini yakından takip etmeye çalışıyoruz" diyor.
"Bazen gördüğümüz bir sanat eserindeki renkler bile bize yeni fikirler verebiliyor. Doğaya bile bir tasarımcı gözüyle baktığınızda bir sürü farklı renk ve doku görebilirsiniz"
EDDA ARCHITECTURE
Mimar Eda Tahmaz
PROJE: ECOSTAR headquarters/ Maltepe
2014
“SADE VE DUYGUSAL LÜKS PEŞİNDEYİZ”
Ürün tasarımı, mimari ve iç mimari projeler üzerine çalışan bir tasarım stüdyosu olan EDDA Architecture; ofis, banka, yönetim binaları, konut projeleri üzerinde 10 yılı aşkın süredir yaratıcı ve ilham verici tasarımları, yüksek kaliteli uygulamalarla birleştirerek, bireysel ve kurumsal işverenlerinin hizmetine sunmayı ve müşteri memnuniyeti odaklı iş birlikleri geliştirmeyi hedefliyor. Rahatlatıcı, kolaylaştırıcı ve dengeleyici tasarımlara yönelme eğiliminin olduğunu belirten Eda Tahmaz, dünyadaki trendleri gözlemlerken; “İnsanların birbirleriyle olan ilişkilerinde de, yaşam alanlarıyla olan ilişkilerinde de ilk sıraya bu beklenti yerleşiyor. Trendlerin başında doğaya ve doğal olana yakınlaşma dürtüsünün bulunması da bu yüzden. Sade ve duygusal lüksler peşindeyiz artık. Daha tutumlu davranmak, doğayla yakın temasta olmak, samimi, yavaşlatılmış ve basitleştirilmiş hayatlara ulaşmak için tasarım ve dekorasyon şifrelerimiz, ham malzeme, el işçiliği, doğayı takip eden tasarımlar, yalın formlar ve nefes alan alanlar. Türkiye de bu yolda daha bilinçli olarak ilerliyor” yorumunda bulunuyor. Dünya trendlerini takip eden, ne istediğini bilen bilinçli bir hedef kitle oluştuğuna dikkat çeken Tahmaz, “Tüketiciler artık son derece hızlı gelişen teknolojik imkanlardan dolayı oldukça bilinçli” diyor.
Kendi yaşamında son derece yalın ve net çizgileri olan alanların yer aldığını belirten Eda Tahmaz, şu açıklamada bulunuyor: “Tüm mekanlarda dikkat ettiğim en önemli konu, fonksiyona tam anlamıyla cevap verilmesi ve doğru aydınlatma kullanılması..."
İÇ MİMAR EDA TAHMAZ HAKKINDA
Yaklaşık 25 senedir mimari ve tasarım sektöründe olan Eda Tahmaz, 1991'de Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Bölümü’nden ikincilikle mezun oldu. 1991-1995 yılları arasında birçok restorasyon projesi ve uygulama çalışmasında yer alan, daha sonra eğitimine Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık Bölümü’nde devam eden Tahmaz, buradan da birincilikle mezun oluyor. 1997'de Illinois Üniversitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü’ne giren ve Chicago’daki Bilim ve Endüstri Müzesi’nde tasarımcı olarak görev yapan Eda Tahmaz, 1999-2008 yılları arasında TE Mimarlık’ta kurucu ortak olarak çalıştıktan sonra, 2008'den bu yana kurucusu olduğu EDDA Mimarlık bünyesinde baş tasarımcı olarak çalışıyor.
"KADIN MİMAR SAYISI ARTMALI"
Tahmaz, “Kadın mimar olarak hayalim, erkek egemen olan genel iş dünyasında mimari ve iç mimari tasarımlarımızla üst noktalara gelebilmek. Daha fazla kadın mimar ve tasarımcı görmek, dünyada kadın mimar sayısının artması ve rekabet ortamının çeşitlenmesi en büyük hayalim” diyor.
Tasarım dünyasında örnek aldığı başarılı kadınların başında Zaha Hadid’in geldiğini belirten Tahmaz'IN spesifik bir esin kaynağı bulunmuyor. Tahmaz, doğadan gelen organik ve geometrik formlardan etkilendiğini söylüyor.
GÖNYE PROJE TASARIM
Mimar Yelin Evcen
PROJE: YEDİ MAVİ / Zeytinburnu
2017
Gönye Proje Tasarım, ağırlıklı olarak markalı konut ve ofis projelerinde iç mimari tasarımı ve projelendirmesini gerçekleştiriyor. Bugüne kadar 100’e yakın markalı konut ve ofis projesi hayata geçiren şirket, son olarak sektöre yeni giren bir seramik firmasına tasarım danışmanlığı yapıyor. Bu danışmanlık kapsamında, her yıl markanın yeni koleksiyonlarını oluşturmaya destek olurken bir yandan da fuar stantları ve mağaza tasarımlarını gerçekleştiriyor.
TASARIM DA KİŞİSELLEŞTİ
Gönye Proje Tasarım Kurucusu mimar Yelin Evcen şöyle konuşuyor: “İç mimaride eskiden olduğu gibi dönemsel moda ve özellikler yerine ‘tasarımda kişiselleştirme’ trendi hakim. Markalı konut projelerinde genel beğeniye hitap etmeyi önemsiyoruz. Ayrıca tasarımlarımız en az iki yıllık inşaat süresi sonrasında kullanıcı ile buluştuğundan, bugünkü iç mimari trendlerine bakarak değil, önümüzdeki yıllarda iç mimariye yansımasını beklediğimiz teknolojik, ideolojik ve sosyolojik trendlere göre bir yaklaşım belirliyoruz. Dünyada hızla değişen teknoloji, yaşam tarzlarımıza en çok yansıyan etkenlerden biri. Türkiye’de ise geleneksel değerlerle teknolojinin getirdiği yenilikler arasında olduğu kadar alışkanlıklarla yeni şartlar arasında yaşanan geçiş sürecinin de iç mimariye yansıdığını gözlemliyoruz. Mekanların adaptasyonu ile psikolojik adaptasyonumuz birlikte ilerliyor.”
T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan ‘Tasarım Merkezi’ unvanını alan gönye proje tasarım, yurt dışı odaklı projeleri hedefliyor
"HAYALLERİMİ YAŞIYORUM"
Hem mesleğinde hem de özel hayatında, geçmişte bu yaşları için hayal ettiklerini yaşadığını söyleyen Evcen; “Başarı, mutluluk, keyif ve gelecekle ilgili hayal ederken bugün geldiğim noktaya şükretmeyi hiçbir zaman unutmadım. Yakın dönem için hayalim, Gönye Tasarım’ı yurt dışı projelerine taşımak. Uzun vadeli hayalim ise Gönye, ben ve ortağımın danışmanlığında, mekandan bağımsız yaşayıp çalışabilmek. Böylece ilerleyen yaşlarda daha fazla seyahat edebilmeyi, belki de dönem dönem farklı şehir ve ülkelerde yaşayabilmeyi hayal ediyorum” yorumunda bulunuyor.
MİMAR YELİN EVCEN HAKKINDA
İTÜ Mimarlık Bölümü'nden mezun olan Yelin Evcen, 21 yıldır meslekte… Mezun olduğundan bu yana iç mimarlık yapan Evcen; konut, ofis, mağaza, restoran projelerinde mobilya ve mekan tasarım aşamasından şantiye ve uygulamaya kadar her adımda yer alıyor. İlk şirketini 2004 yılında kurduktan sonra 2010 yılında ise ortağı İç Mimar Gönül Ardal ile Gönye Proje Tasarım’ı kurdu.
"NASIL HİSSETMEK İSTİYORUZ"
“Kendi yaşam alanlarımızı tasarlarken önce ihtiyaçlarımızı belirliyor sonra bütçemizi çıkarıyor, sonra beğendiğimiz malzemeleri seçiyor ve mekanları tasarlıyoruz. Bana göre mekan tasarımında en önemli detay, insan psikolojisidir. Bir iç mimarın mekan tasarımlarına amacına uygun hissi yansıtabilmesi gerekiyor. Bu sebeple tasarıma başlarken gözlerimi kapatıp hayal eder sonra çizime başlarım. Her şeyin mükemmel olması, o mekanda kendinizi iyi hissedeceğiniz anlamına gelmiyor. Bu sebeple o mekanda nasıl hissetmeyi istediğimizi bilmemiz önem kazanıyor.”
"Benim için hiçbir şey stabil olmamalı... Aynı işi yaparken farklı yöntemler uygulanabilir. Yeni düşünce modelleri ve gelişim odaklı olmak ise en büyük esin kaynağım..."
HALIDED DESIGN
TASARIMCI Halide Didem Kurt
PROJE: ACARKENT HOUSE / İstanbul
2016
“KİMLİKLİ MEKANLAR TREND”
Otel ve konut başta olmak üzere kendisini heyecanlandıran her türlü projede yer alan Halide D. Kurt, trend olan ile moda olanı birbirine karıştırmamak gerektiğini vurgularken “Bir ev projesi için moda olan özelliklerde bir mekan yaratmak doğru bir tercih olmaz çünkü moda olan zamanla demode olmaya mahkumdur. Ticari mekanlar için aynı şey geçerli olmayabilir. Bu tarz projelerde çoğu zaman amaç, dikkat çekici bir çıkış yapmak ve ilerleyen zamanda bazı değişikliklerle güncelliği sağlamak olabilir. Tabii tam tersi yani kalıcı ve her daim dikkat çekici olmak da ulaşılması mümkün bir hedef. İşte bu noktada devreye kimlikli bir mekan yaratmak giriyor. Dünyada gittikçe yaygınlaşan bilinçli trend de bu; kendine ait bir vurgusu ve kimliği olan özgün mekanlar yaratmak” diyor. Proje sahiplerinin fark yaratan mekanlar beklediklerini ifade eden Kurt, bunun için de birbirinin aynı stil, mobilya ve aksesuarlardan uzak durmanın önemine değiniyor. Bulunduğu coğrafyanın dokusundan ve özelliklerinden ilham almak gerektiğini hatırlatan tasarımcı, “Tasarıma yönelmek gerekiyor. Tabii mesele sadece özel tasarım mobilyayı satın almakla da bitmiyor. Böyle yapıldığında tıpkı giyimde olduğu gibi dekorasyonda da rüküşlük devreye girebiliyor. Önemli olan malzemeyi kimlikli, ahenkli ve özgün bir şekilde bir araya getirebilmek. Ben de bu bilinçteki müşteriyle çalışmaktan mutluluk duyuyorum" diyor.
“Kıbrıs’ta bir otel projem oldu. Rusya’da bir görüşme yaptım, şimdilik bekliyor. Türkiye’deki bazı Rus yatırımcılarla da çalışmalara imza attım"
HAYALİ MARKASINI YURT DIŞINA TAŞIMAK
“Çukurcuma'da açtığım tasarım dükkanını daha da gelişmiş haliyle özellikle Amerika ve Avrupa’da açmayı çok isterim. Yaptığım seyahatlerde ve sosyal medyada, alanımdaki gelişmeleri takip ediyorum. Dünya çapında büyük başarı kazanan üretimlere baktığımda tek düşündüğüm, ülkemdeki potansiyel ve bunun değerlendirilemeyişi. Bu potansiyelin değerlendirileceği ve dünya çapında başarı kazanacak bir projenin içinde olmak beni çok mutlu eder.”
TASARIMCI HALİDE DİDEM KURT HAKKINDA
Halide Didem Kurt, Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra kendi tasarımlarının yanı sıra çeşitli sanatçıların sınırlı ve tek ürettikleri fonksiyonel sanat ürünlerinin buluştuğu halided Tasarım Dükkanı’nı 2002’de kuruyor. Son yıllarda ise halided Design olarak projelere ve çeşitli tasarım üretimlerine devam ediyor.
ÖDÜLLERİ
Ceylan InterContinental Oteli / Kral Dairesi / World Travel Awards’dan ‘Türkiye’nin En İyi Kral Dairesi’ ödülü.
2016 Kapadokya-Hezen Cave Hotel / TripAdvisor’ın ‘Avrupa’nın En İyi Küçük Otelleri’ 3’üncülük ödülü.
2016-2017 'Avrupa’nın En İyi Balayı Oteli’ / Traveller’s Choice ‘Dünyanın En İyi Küçük Otelleri’ sıralamasında 16’ncı sırada yer aldı.
Meander isimli sehpa tasarımı, Milano Tasarım Fuarı, Armani-Wall Paper Dergisi ‘Gelecek Vaad Eden 10 Tasarımcı’ seçkisine girdi.
GEÇMİŞTEN REFERANS, GELECEKTEN İLHAM ALIYOR
Dekorasyonun bir kompozisyon yaratma sanatı olduğunu düşünen Halide Didem Kurt, geçmişten referans, gelecekten ise ilham alıyor. Farklı stiller, dönemler, modern ve eski, ham ve işlenmiş, geleneksel ve çağdaş dokulardan ilham alan Kurt, "Heyecan veren bu zorlu beraberlikler projelerimin çıkış noktasını oluşturuyor” diyor.
SLASH ARCHİTECTS
MİMAR İpek Baycan & Şule Ertürk Gaucher
PROJE: GANJAN NEW TOWN / Erbil
2017
TRENDLER, İNSANCIL
Dünyadaki mimari eğilimlerin oldukça insancıl olduğuna dikkat çeken İpek Baycan ve Şule Ertürk Gaucher, "Eskiye kıyasla sosyo-kültürel farkındalık ve hassasiyetler gözle görünür şekilde okunuyor. Star mimar algısı dediğimiz o hem hacimsel hem de müdahalesel anlamda büyük etkiler görünmüyor. 2018 World Architecture Festivali’nde gördük ki aslında bu yöndeki yaklaşımlara pek de prim verilmiyor. Bu, hem yeni nesil mimarların eğilimleriyle hem de mimarlığın günümüzde edinmeye eğilim gösterdiği farkındalıkla daha çok önem kazanıyor. Biraz daha sosyal içeriği güçlü olan yaklaşım biçimleri ödüle layık görülüyor, büyük yatırımların dahi bu hassasiyete sahip olması, kendi enerjisini üretebilmesi, yerel malzemeleri kullanması önemseniyor. Türkiye’de de genç mimarlık ofisleri bu yolu daha çok benimsiyor. Biofilik tasarım, insan ölçeği ve insan psikolojisi önemseniyor” diyor.
“TASARIM GÖRGÜSÜ ARTIYOR”
Slash Architects, iyi tasarıma ulaşmak isteyen, iyi yerlerde yaşamak ve yaşatmak isteyenlere çözüm sunuyor. Tüketici beklentilerinin iyi yönde değiştiğine dikkat çeken İpek Baycan ve Şule Ertürk Gaucher, tasarım görgüsü artarken düşünülerek oluşturulan mekanların daha çok tercih edildiğini belirtiyor. İkili, “Slash Architects olarak enternasyonal mecralarda WAF ödülü, If design ödülü, Architizer ödülü gibi ödüllerle pek çok yansıma bulduk ve projelerimiz yayınlandı. Bunun getirisi ile yurt dışında Erbil ve Duhok’da projeler geliştirdik" diyor.
“İkimizin bilgi birikimi ve deneyimleri birleştiğinde iyi bir bütünlük oluştu. Birimize küçük de olsa bir iş geldiğinde paylaşıp birlikte geliştirmeye başladık. Tam o dönemde 38-30 Çiftliği Peynir Fabrikası projesi gündeme geldi. Bu proje için geliştirdiğimiz önerinin uygulanacağı belli olunca biz de kendi ofisimizi kurduk”
MİMAR İPEK BAYCAN VE ŞULE ERTÜRK GAUCHER HAKKINDA
İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden mezun olduktan sonra aynı üniversitede yüksek lisansını tamamlayan İpek Baycan, yaklaşık 10 yıldır meslekte… Ortağı Şule Ertürk Gaucher ise mimarlık eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi’nde aldı. Yüksek lisansını ise ‘Computational Design’ üzerine gerçekleştirdi. Mezun olduktan sonra çeşitli ofislerde mimari ve iç mimari projelerde yer alan Ertürk, şantiye deneyimleri de edindi. Fransa’da olduğu dönemde ise bambaşka bir alandan devam ederek konsept, ileri modelleme teknikleri ve görselleştirme üzerine çalıştı.
“HAYALİMİZ KADIN MİMAR SAYISININ ARTMASI"
Slash Architects, karşılaştıkları farklı konuların arketipini anlama üzerine yoğunlaşıyor. Mimarlığın ancak bu şekilde özümsenebilen bir olgu olduğuna inanan ikili, "Karşımıza çıkan konu ve ölçekler ne olursa olsun, hepsine aynı hassasiyetle yaklaşmayı önemli buluyoruz. Kadın mimarlar olarak hayalimiz ise mimarlığın sadece ataerkil inşaat sektörünün bir uzantısı olarak algılanmaması. Bu noktada ülkemiz diğer ülkelere nazaran daha çok yol katetmeli. Mimarlık okulları pek çok kadın mezun verirken piyasada tutunmuş mimari ofislere baktığınızda ise kadın patron sayısı oldukça az. Hayalimiz kadın mimar sayısının ve olgusunun Türkiye’de son derece eşitlikçi bir şekilde yer alması” diyor.