USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Sosyal Fayda

27 Kasım 2025 13:49

Kurumsal sorumlulukta yeni dönem: Etkiyi yöneten, veriye dayalı bir gelecek

Kurumsal sosyal sorumluluk artık sadece hayırseverlikle anılmıyor; veriyle desteklenen, etki odaklı ve sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle bütünleşen bir yapıya dönüşmüş durumda. Bu dönüşüm hem dünyada hem Türkiye'de yeni nesil iş modellerini şekillendiriyor.

Kurumsal sorumlulukta yeni dönem: Etkiyi yöneten, veriye dayalı bir gelecek
"Holdingler artık sosyal sorumluluğu yalnızca bir proje alanı değil, kurumsal yönetim stratejisinin temel taşı olarak konumlandırıyor" diyen Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nuran Aksu, yeni dönemin ipuçlarını Platin'e değerlendirdi:

1953'te Howard Bowen'in 'İşadamlarının Sosyal Sorumlulukları' adlı çalışmasıyla kavramsal olarak gündeme gelen sosyal sorumluluk, o dönemde birey odaklı bir etik anlayışı temsil ediyordu. Ancak sürdürülebilirliğin kurumsal yapılara entegre edilmesi 1960'ların sonuna doğru başladı. Bu süreç, Brundtland Raporu'yla (1987) sistematik bir hal aldı ve 1992 Rio Konferansı ile 'sürdürülebilir insani gelişim' anlayışı küresel hedeflere taşındı. Kyoto Protokolü (1997) ve Küresel İlkeler Sözleşmesi (1999) gibi adımların ardından 2000 yılında Binyıl Kalkınma Hedefleri belirlendi. En kapsamlı sıçrama ise 2015 Paris İklim Anlaşması ile yaşandı: 17 ana amaç ve 169 alt hedeften oluşan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), özel sektör dahil tüm aktörler için evrensel bir yol haritası sundu.

TÜRKİYE'DE SOSYAL SORUMLULUK POLİTİKALARININ GEÇİRDİĞİ EVRİM

Türkiye'de sosyal sorumluluğun dönüşümü daha geç ve farklı dinamiklerle şekillendi. 2000'li yıllara kadar sosyal sorumluluk büyük ölçüde bireysel hayırseverlik temelinde ilerledi. Bazı holdingler bu küresel gelişmeleri yakından izlese de, kurumsal politikaların oluşturulması ve yaygınlaştırılması ancak 2000-2010 döneminde mümkün oldu.

2010 sonrası dönemde GRI (Global Reporting Initiative) gibi standartlar şirketlerin toplumsal ve çevresel etkilerini ölçümlemeye yöneltti. Bu dönemde şirketler sürdürülebilirlik, ESG ve SKA gibi kavramlarla karşılaştı. Ancak bu yeni kavramlar, sosyal sorumluluk sistemlerini yeni öğrenen şirketler için zorlu bir geçiş sürecini beraberinde getirdi. Bugün ise birçok büyük şirket ve holding, kurumsal sorumluluğu bir yönetim alanı olarak tanımlıyor ve sosyal sorumluluk projeleriyle sürdürülebilirlik hedeflerini birlikte yürütebiliyor. Bu anlayış, stratejiden uygulamaya tüm süreçlerde kendini gösteriyor.

YENİ ANLAYIŞ: ADİL, KAPSAYICI VE HESAP VEREBİLİR OLMAK

Günümüzde sürdürülebilirlik yalnızca 'yeşil' olmakla sınırlı değil. Artık adalet, kapsayıcılık ve şeffaflık ilkeleri de bu alanın ayrılmaz bir parçası. İklim krizinin küresel eşitsizlikleri daha da derinleştirmesi, 'iklim adaleti' kavramını öne çıkardı. En az katkısı olan toplumların en çok zarar görenler arasında olması, sürdürülebilirlik tartışmalarına güçlü bir etik boyut ekliyor.

Bu dönüşümün bir diğer yansıması ise 'etki yatırımı' alanında görülüyor. 2024 verilerine göre Global Impact Investing Network, etki yatırımı pazarının 1.1 trilyon dolara ulaştığını duyurdu. Yatırımcılar artık yalnızca finansal getiriye değil, sosyal ve çevresel etkiye de önem veriyor. Kapitalin yönü, sadece kâra değil, iyileştirmeye de dönüyor.

TEDARİK ZİNCİRLERİNDEN TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE UZANAN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ODAĞI

Pandemi süreciyle birlikte küresel tedarik zincirlerinin ne kadar kırılgan olduğu ortaya çıktı. İklim krizleri, savaşlar ve enerji sorunları da bu yapıyı daha karmaşık hale getirdi. Artık maliyetin yanı sıra karbon ayak izi, izlenebilirlik, insan hakları ve döngüsellik gibi kriterler de stratejik öncelik haline gelmiş durumda. Toplumsal cinsiyet eşitliği de bu dönüşümde kilit bir rol oynuyor.

Sadece yönetim kurullarındaki temsiliyet değil; kadınların iş gücüne katılımı, finansal erişimi, karar alma mekanizmalarında varlığı ve inovasyona katkısı da ölçülmeye başlandı. McKinsey analizleri, cinsiyet eşitliğinin GSYH üzerinde trilyon dolarlık pozitif etkisi olabileceğini gösteriyor. Eşitlik artık sadece etik değil, ekonomik bir büyüme stratejisi.

VERİYE DAYALI SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Şirketlerin artık yalnızca iyi niyetli projelerle değil, veriyle konuşmaları bekleniyor. Avrupa Birliği'nin yürürlüğe koyduğu Corporate Sustainability Reporting Directive (CSRD) ve International Sustainability Standards Board (ISSB) gibi düzenlemeler, sürdürülebilirliğin tıpkı finansal tablolar gibi denetlenebilir ve karşılaştırılabilir hale gelmesini sağlıyor.

Türkiye, bu alanda güçlü bir çıkış yakaladı. ISSB'nin ilk pilot uygulamasında yer alan ülkelerden biri olan Türkiye, sürdürülebilirlik raporlamasını ilk uygulayanlardan oldu. Bu adım, Türkiye'nin sadece uyum sağlayan değil, yön belirleyen ülkelerden biri olma potansiyelini ortaya koyuyor.

HOLDİNGLERİN ETKİ ALANLARI: EĞİTİM, İKLİM VE EŞİTLİK ODAĞINDA BİRLEŞEN STRATEJİLER

Toplum nezdinde en başarılı bulunan sosyal sorumluluk uygulamalarına bakıldığında, öne çıkan kurumlar arasında büyük holdinglerin ağırlığı dikkat çekiyor. Bu durum, onların kurumsal sosyal sorumluluk performanslarının sistematik ve etkili olduğunu gösteriyor.

En çok sahiplenilen alanlar ise Türkiye'nin sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu şekilde iklim eylemi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve nitelikli eğitim başlıkları oluyor. Bu alanlarda yapılan projeler; çok paydaşlı, kapsayıcı ve ölçülebilir etkiler yaratıyor. Şirketler sadece sosyal iyileşme değil, davranış değişimi ve uzun vadeli toplumsal katkı sağlayacak yapılar inşa ediyor.

STK-ÖZEL SEKTÖR İLİŞKİLERİ: PAYDAŞ OLMADAN ETKİ SÜRDÜRÜLEMEZ

Son 10 yılda birçok başarılı STK-şirket iş birliği hayata geçse de, özel sektörün önemli bir bölümü hâlâ sivil toplumu yalnızca PR aracı olarak konumluyor. 2024 yılında yapılan Zenna Araştırması'na göre bu oran yüzde 78 seviyesinde. Bu yaklaşımın değişmesi, sürdürülebilirlik faaliyetlerinin yalnızca iletişim ekiplerine değil, tüm departmanlara entegre edilmesiyle mümkün olabilir. STK'ların iş paydaşı değil, etkileyici ve bilgi üreten partnerler olarak görülmesi ise gerçek dönüşümün anahtarı.

YÖNLENDİRİCİ, DEĞERLENDİRİCİ, ETKİ ODAKLI BİR YAPI

Türkiye Kurumsal Sorumluluk Derneği, şirketlerin sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk projelerinde hem yönlendirici hem de değerlendirici bir rol üstleniyor. Dernek, yönetim anlayışını analiz etmekten proje tasarımına, politika oluşturmaktan uygulama süreçlerine kadar pek çok noktada destek sunuyor.

Ayrıca 16 yıldır sürdürülen ve son beş yıldır Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına Değer Katan Kuruluşlar Ödülleri olarak güncellenen ödül süreciyle, etki odaklı projeler bağımsız jüri tarafından değerlendiriliyor. Bu değerlendirme; amaç-hedef uyumu, ölçülebilirlik, yenilikçilik ve kapsayıcılık gibi kriterlere dayanıyor.

YENİ ÇAĞIN DİNAMİKLERİ: GENÇ LİDERLİK, TEKNOLOJİK KAPSAYICILIK VE SOSYAL İNOVASYON

2025 ve sonrası dönemin belirleyici üç kavramı dikkat çekiyor: teknolojik kapsayıcılık, sosyal inovasyon ve genç liderlik. Dijital eşitsizlikleri azaltan teknolojik çözümler, sosyal sorunlara yaratıcı cevaplar üretme kapasitesi ve gençlerin öncülük ettiği yenilikçi yaklaşımlar, sürdürülebilirliğin temelini oluşturacak.

2030 yılı, hem Paris İklim Anlaşması'nın hem de SKA'ların hedef yılı. Bu kısa zaman diliminde alınacak kararlar yalnızca çevreyi değil, toplumsal refahı da belirleyecek.

Bu nedenle şirketler, sivil toplum ve kamu arasındaki iş birliklerinin daha güçlü, daha eşitlikçi ve daha verimli hale gelmesi artık bir tercih değil, zorunluluk.

EN ÇOK OKUNANLAR