Küreselleşmenin beraberinde getirdiği homojenleşme ve sanayileşmiş üretim biçimleri geleneksel bilgi sistemlerini, yerel ürün çeşitliliğini ve doğa temelli üretim pratiklerini tehdit ediyor. Bu bağlamda, coğrafi işaretler (Cİ), sadece bir kalite işareti değil; sürdürülebilir kalkınmanın, çevreye duyarlı üretim modellerinin, kırsal refahın ve kültürel mirasın korunmasında stratejik bir araç haline geldi. Türkiye, 2024 itibarıyla 1600'ü aşkın coğrafi işaret tescili ile bu alanda nicel bir büyüme yakalamış olsa da asıl mesele bu sayıların ne derece etkin denetlendiği, pazarlanabildiği ve koruma altına alındığıdır. Bu çalışmada coğrafi işaretlerin iklim değişikliğiyle mücadeleden gastro-turizme kadar uzanan geniş etkileri ele alınmakta ve Türkiye için stratejik bir yol haritası öneriliyor.
DOĞAYA DUYARLI ÜRETİM MODELLERİ
Coğrafi işaretli ürünler, doğrudan belirli bir yöreye özgü çevresel, kültürel ve geleneksel bilgiyle ilişkilendirilir. Bu nedenle, bu ürünlerin üretim süreçleri doğa dostu, yerel bilgiye dayalı ve sürdürülebilir yöntemlerle şekillenir. Kimyasal girdilerin azaltılması, ekolojik döngülere saygılı üretim ve yerel tohumların kullanımı bu süreçlerin temelini oluşturur. Örneğin, Aydın'ın inciri, Malatya'nın kayısısı veya Kars kaşarı gibi ürünlerde nesiller boyu aktarılmış üretim pratikleri, monokültür tarımın aksine biyoçeşitliliği ve toprak sağlığını korur. Bu durum, tarımsal ekosistemlerin dayanıklılığını artırarak uzun vadeli gıda güvenliğine de katkı sağlar.
İKLİM KRİZİ KARŞISINDA COĞRAFİ İŞARETLERİN ROLÜ
İklim değişikliği, tarımsal üretim desenlerinde dramatik değişikliklere neden oluyor. Kuraklık, aşırı yağışlar ve sıcaklık dalgalanmaları gibi faktörler ürün kalitesini ve verimliliğini tehdit ediyor. Bu noktada coğrafi işaretler, yerel iklime adapte olmuş türlerin korunması sayesinde iklim krizine karşı dirençli bir tarım modeli sunuyor. Örneğin, Siirt fıstığı ya da Bayramiç beyazı gibi ürünler, bulunduğu coğrafyanın iklimsel özelliklerine uyum sağlamış türler olup, genetik olarak daha toleranslıdır.
Bu türlerin sürdürülebilir üretim zincirleriyle desteklenmesi, iklim değişikliğini azaltıcı bir etki yaratabilir. Ayrıca coğrafi işaretli ürünler genellikle küçük ölçekli çiftçiler tarafından üretildiğinden, karbon ayak izi büyük endüstriyel üretimlere kıyasla daha düşüktür. Bu durum hem çevre dostu hem de iklim dirençli bir üretim yapısının oluşmasına katkı sağlıyor. Coğrafi işaretler biyoçeşitliliği devam ettiren, ekosistemi koruyan ürünler olup, iklim değişikliğine olumlu etki veriyor.
NİCELİKTEN ZİYADE NİTELİK
Türkiye'de coğrafi işaret tescillerinin sayısal artışı, bu alana olan ilginin göstergesi olsa da bu büyümenin nitelikli bir biçimde yönetilmesi elzemdir. Bugün 1600'ü aşan tescilli ürün bulunmasına rağmen, yalnızca sınırlı sayıda ürün dünya çapında bilinir ve pazar payı elde edebilir durumdadır.
Tescil almak, coğrafi işaret sürecinin yalnızca ilk adımıdır; bu ürünlerin yönetişimi, denetimi, markalaşması, üretici örgütlenmesi ve ihracat stratejileri geliştirilmedikçe, coğrafi işaretler etkili bir kalkınma aracına dönüşemez.
Dolayısıyla sayının artışı yerine, bu ürünlerin etki analizlerinin yapılması, denetim protokollerinin işletilmesi ve ulusal stratejilerle entegrasyonu sağlanmalı.
DENETİM, YÖNETİŞİM VE TOPLUMSAL FARKINDALIK
Coğrafi işaret sisteminin başarısı yalnızca hukuki tescile değil, aynı zamanda bu ürünlerin sahada ne kadar korunabildiğine, üreticilerin bu haklardan ne ölçüde yararlanabildiğine bağlıdır. Yerel üretici birlikleri, kooperatifler ve kamu kurumları arasında etkin bir yönetişim modeli kurulması gerekiyor. Ayrıca coğrafi işaret farkındalığı sadece üretici değil, tüketici nezdinde de artırılmalı. Yönetişimin sağlıklı işlemesi için Tarım ve Orman Bakanlığı, Türk Patent ve Marka Kurumu, belediyeler ve sivil toplum kuruluşları arasında rol paylaşımının net biçimde yapılmalı.
GELECEĞE BIRAKILACAK MİRAS
Coğrafi işaretli ürünler yalnızca tarımsal veya ticari bir değer değildir; aynı zamanda somut olmayan kültürel mirasın korunmasıdır. Her coğrafi işaretli ürün, üretim biçimi, hikayesi ve gastronomik değerleriyle yaşatılması gereken bir yaşam biçiminin temsilcisidir. Bu bağlamda coğrafi işaretler, kırsalın belleğini şehirle buluşturan bir köprü işlevi görür. Gastro-turizm, bu potansiyeli ekonomik değere dönüştüren önemli alanlardan biridir. İtalya'nın peyniri veya Japonya'nın yeşil çayı gibi dünyaca tanınmış ürünler, ilgili bölgelerde binlerce turisti çekmekte ve yerel kalkınmayı destekliyor. Türkiye'de ise Gaziantep baklavası, Ezine peyniri veya Safranbolu lokumu gibi ürünlerin turistik katkısı artık daha net görülüyor. Coğrafi işaretlerin desteklenmesiyle yöresel ürünlerin satış noktaları, tadım merkezleri ve kültür rotaları geliştirilerek kırsal turizm teşvik edilebilir. Bu yönüyle coğrafi işaretler, yerel üreticinin gelirini artırmanın ötesinde, Türkiye'nin kırsal kalkınma stratejilerinde anahtar rol üstlenebilir.
TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK YOL HARİTASI
Türkiye'de coğrafi işaret sisteminin daha etkin işlemesi ve sürdürülebilir kalkınmaya katkı sunabilmesi için çok boyutlu bir yol haritasına ihtiyaç vardır. Coğrafi işaretler, Türkiye'nin tarımsal çeşitliliğini, kültürel mirasını ve yerel üretim potansiyelini sürdürülebilir kalkınma ile buluşturan stratejik bir araçtır. Bu sistemin başarısı sadece sayıların artmasıyla değil, sistemin niteliksel olarak nasıl yönetildiğiyle ölçülmelidir.