
Küreselleşmenin pandemi sonrası daha korumacı bir anlayışa evrildiğini aktaran İstanbul Arel Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Dirican, bütçe ve dış ticaret açığı yaşayan gelişmiş ekonomilerin, başta Uzakdoğu olmak üzere üretim ve tedarik zincirinin alternatiflerini aradığını dile getiriyor. Kısa sürede ise tarife, kur ve ticaret savaşları ile bunu lehine çevirme yarışına girildiğini söylüyor. "İşte böyle bir noktada VUCA dünyasında öncelikle sürdürülebilir büyüme gerekiyor" diyen Dirican, bu büyümenin sonrasında kurumsallaşma, markalaşma ve patentlerle devam ettirilmesi gerektiğini ifade ediyor.
AİLE ŞİRKETLERİ İÇİN ÜÇ TEMEL ADIM
Dirican, aile şirketleri için şu üç temel adıma dikkat çekiyor: "İlk aşama için olmazsa olmaz aile anayasasıdır. İkinci aşamada profesyonellerin doğru şekilde sürece dahil edilmesi, optimizasyon, verimlilik ve stratejik büyüme gelir. Son aşamayı ise franchise, lisans, yurt dışı ortaklık veya şubeleşme ile ihracatta farklı pazarlara giriş oluşturuyor." Bugün bildiğimiz çoğu küresel markanın bir aile şirketi olarak hayata başladığını unutmamak gerektiğini hatırlatan Dirican, sermaye kadar entelektüel sermayenin de önemli olduğunu vurgulayarak, marka işletmelerin maddi olmayan duran varlığının yansımasıdır" diye ekliyor.
"TESPİT YANLIŞSA, TEDAVİ DE YANLIŞ OLUR"
"Finansal yönetim kriz dönemlerinde gündeme alınacak bir başlık değil, bu bir süreçtir" diyen Dirican, bu sürecin planlama yani bütçe ile başladığını, risk yönetimi ve iç kontrol ile devam ettiğini aktarıyor. En önce veriden başlamak gerektiğini hatırlatan Dirican, "Kontrolsüz güç, güç değildir" diye belirtiyor. İşletmenin verilerini doğru tutması, sonra yorumlayabilmesi gerektiğini söyleyerek, ama en önce hangi verinin doğru olduğuna karar vermek gerekiyor" diyor."Mevzuatın gerektirdiği muhasebe ve vergi odaklı veriler kaçınılmazdır" diye ekleyen Dirican, bunun yanında verimlilik, pazarlama, insan kaynakları gibi alanlarda da hangi bilgilerin tutulacağının belirlenmesi gerektiğini aktarıyor. PUKO döngüsüne de değinen Dirican, "Bu döngüde veri üzerinden planlama yani bütçe ile başlamak gerekiyor. Sonra nakit, likidite, fon ve risk yönetimi ile uygulama aşamasına geçiliyor. Ardından iç kontrol, denetim ve düzeltme geliyor" diye sıralıyor. "Finansal analiz ve mali analiz olmazsa olmazdır. Nereden geldik, nereye gidiyoruz sorusunun cevabıdır" diye belirtiyor. Veri kalitesinin önemini vurgulayan Dirican, "Tespit yanlışsa ilaç ve tedavi de yanlış olur" uyarısında bulunuyor.
FİNANSMANA ERİŞİM VE DİJİTALLEŞMENİN ÖNEMİ
"KOBİ'ler uygun maliyetli finansmana erişimde engellerle karşılaşıyor" diyen Dirican, bunun sadece Türkiye'de değil, dünyada da bir sorun olduğunu ifade ediyor. "ECB yıllarca negatif faizle ekonomisini canlandırmaya çalıştı, Fed sıfır faizle trilyonlarca dolar büyüdü ama işletmelerin nakde erişimi yine de sınırlı kaldı" diye belirtiyor. "Nakit her zaman kraldır. Sağlam vücut sağlam sermayeyle kurulur" diyen Dirican, finansal kaldıraç ile büyümenin önemli olduğunu ama özkaynağın da sürdürülebilirlik için şart olduğunu vurguluyor. "Bankalarda hazır kredi limitlerinin bulunması ve belge setlerinin hazır olması önemli. Teminat tercihi en az maliyet kadar kritiktir" diyor ve şöyle devam ediyor: "Alternatif finansman tekniklerine hakimiyet, dalgalı dönemlerde emniyet supabı olabilir. Sosyal medya kullanımı ise kritik. Doğru mecra seçimi, doğru iletişim kadar müşterinin sesine verilen önem de baştan planlanmalı. Web sitesi ile başlayan dijital varlık, e-ticaret ve e-ihracatla devam etmeli. Tabii siber güvenlik de ihmal edilmemeli... ERP paketlerinin doğru seçimi ve entegrasyonu ölçek ekonomisinde kritik role sahip. Kriz yönetimi de finansal yönetim gibi en sonda değil, baştan planlanmalı."

(İstanbul Arel Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cüneyt Dirican)