Yakın zaman öncesine dek Türk hazır giyim sektörünün, ihracat tarihinin en yüksek rakamlarına ulaşmasını konuşuyorduk. Ancak 2023 yılında başlayan daralmayla birlikte 2022-2024 yılları arasında ihracatta 3.3 milyar dolar kayıp, ithalatta ise 1.3 milyar dolar artış yaşandığını; böylece üretimdeki kaybın 4.6 milyar dolara ulaştığını ve istihdamın da 145 bin kişi azaldığını kaydediyor Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Toygar Narbay. Peki nedir bu daralmayı aşmanın yolu dediğimizde Narbay hemen bir yol haritası çıkarıyor. Bu düzenleme ve beraberindeki regülasyonlara hazırlanmanın, pazarda tercih edilebilirliğimizi artıracağını vurgulayan Narbay, bunun için yeşil dönüşüm ve dijitalleşme yatırımlarının artması gerektiğini dile getiriyor.
*Türkiye hazır giyim sektörünün mevcut ihracat performansı hakkında genel bir değerlendirme yapar mısınız?
Pandemi sonrasında ertelenen alışverişler ve merkez bankaları tarafından uygulanan genişletici politikalar sayesinde dünya ve Türkiye'deki hazır giyim ihracatı tarihinin en yüksek rakamlarına ulaştı. Ancak artan enflasyon ve likiditenin kontrol altına alınması amacıyla merkez bankalarının 2023'te başlattığı faiz artırımları ve likiditenin azaltılması yönündeki daraltıcı politikalar sonucunda, dünya hazır giyim ve Türk hazır giyim ihracatı paralel bir şekilde yüzde 9 daraldı. 2024'te ise dünya hazır giyim ihracatında yaşanan yüzde 2'lik daralmaya karşılık, Türk hazır giyim ihracatı yüzde 6,9 küçüldü. 2024'teki daralma 1.3 milyar dolara tekabül ediyor. Yaptığımız analize göre kaybın yüzde 29'u global resesyondan, yüzde 46'sı Rusya, Ukrayna ve İsrail pazarları yani savaş bölgelerindeki kayıptan, yüzde 25'i ise rekabetçiliğimizi kaybetmemizden kaynaklandı. 2022-2024 yılları arasında dolar bazında yüzde 27 maliyet artışı ile karşılaşan sektörümüz rekabetçiliğini kaybetti. Öyle ki Uzak Doğulu rakiplerimizden yüzde 61; Kuzey Afrikalı rakiplerimizden ise yüzde 46 daha pahalı hale geldik. Aslında global alım grupları bize çok eskiden beri yüzde 20-25 daha fazla ödeme yapıyordu ancak bu fark onların da tolere edemeyeceği şekilde açıldı.
*Türkiye'nin hazır giyim ihracatında rekabet gücünü artırmak için hangi stratejileri benimsiyorsunuz?
Türk hazır giyim sektörü 1970 yılında başladığı ihracat yolculuğunda 2024 yılı itibarıyla 17.9 milyar dolar seviyesine ulaştı. Aradan geçen 55 yılda dev bir sanayi haline geldi. Sektördeki firmalarımız özellikle 2000'li yılların başından itibaren üretimde ileri teknolojileri kullanarak tasarım, markalaşma, satış kanallarına yatırım yapmaya başladı; verimliliği ve katma değerli üretimi artırdı. Biz de hazır giyim ihracatı gerçekleştiren yaklaşık 500 üyesiyle sektörün kapsayıcılığı en yüksek sivil toplum kuruluşu olarak 1976 yılından bu yana sektörün gelişimi, sürdürülebilirliği ve ihracatımızın artması için faaliyet gösteriyoruz. Bu kapsamda yeni dönemde de firmaların dönüşümüne rehberlik etmeye, sektörün kamuoyundaki imajını güçlendirmeye, ekonomi yönetimi ve bürokrasiye sektörün sorunlarını ve taleplerini en yalın haliyle anlatmaya ve ulusal-uluslararası sektörel ilişkileri geliştirmeye odaklanacağız.
*Türkiye hazır giyim sektörü için potansiyeli en yüksek pazarlar ve en güçlü konumlandığımız pazarlar hakkında öngörülerinizi paylaşır mısınız?
Sektörümüzde için yüzde 73 pazar payına sahip Avrupa Birliği ve İngiltere en büyük potansiyele sahip pazar konumunda. 2022-2024 yılları arasında uygulanan para politikası nedeni ile AB pazarındaki payımız yüzde 5.6 seviyelerinden yüzde 5.1 seviyesine düşmüş olsa da verilecek destekler ve Yeşil Mutabakat ile oluşacak fırsat penceresi ile payımızı yüze 7.5-8.0 seviyelerine çıkarmak mümkün. Amerika pazarındaki alıcılar, Trump yönetiminin Çin'e uygulayacağı yüksek vergi tarifeleri; Avrupalı alıcılar da Asya Pasifik hattındaki olası tedarik güvenlik problemleri nedeniyle Çin'den çıkışı planlayıp alternatif üretim havzalarını araştırıyor. İhracatı 168 milyar dolar olan Çin'in ihracatı yüzde 20 düşse bile bunu tek başına karşılayabilecek bir ülke bulunmuyor. Ancak Türkiye gerek ürün çeşitliliği gerek tekstil endüstrisi ile dikey entegrasyonu gerekse de tasarım gücü ve büyüklüğü ile en öncelikli alternatiflerden biri olarak ön plana çıkıyor. Bunların yanı sıra büyük potansiyelimizin bulunduğu Rusya-Ukrayna ve İsrail'de barışın sağlanması ile önemli bir avantaj elde edebiliriz. Ayrıca Türk Cumhuriyetleri, Arap Yarımadası ve gelecekte 350-400 milyona ulaşacağı öngörülen orta sınıfı ile Hindistan pazarı, markalarımız için potansiyel pazarlar olarak ön plana çıkıyor.
*Son dönemde Avrupa Yeşil Mutabakatı, AB Eko Tasarım Yönetmeliği gibi regülasyonlar, hazır giyim ihracatını ne yönde etkiliyor?
Yeşil Mutabakat bir bakıma, Avrupa'nın Çin ve Uzak Doğu'dan tedarik etme stratejisini gözden geçirdiği ve kendi sanayisini daha rekabetçi hale getirebilmek amacı ile ortaya koyduğu bir düzeltici politika. Bu politika seti; ESG, sürdürülebilirlik, eko-tasarım, dijital ürün pasaportu gibi regülasyonları kapsarken karbon emisyonlarının azaltımı, stok sorumluluğu gibi pek düzenlemeyi de beraberinde getiriyor. Bu süreç özellikle Avrupa'nın hazır giyimde üçüncü büyük tedarikçisi olan Türk hazır giyim firmalarına büyük bir fırsat sunuyor. Ayrıca SKDM birkaç yıl içerisinde hazır giyim ve tekstili de kapsayacak. Bu düzenleme ve beraberindeki regülasyonlara hazırlanmak, pazarda tercih edilebilirliğimizi artıracak. Bunun için yeşil dönüşüm ve dijitalleşme yatırımlarının artması gerekiyor. Bu alandaki önerilerimizin başında sanayicilerin GES yatırımlarına ruhsat almalarının önündeki sorunların çözülmesi geliyor.
*2025 yılı için sektöre yönelik belirlediğiniz hedefler neler?
Sektörümüz her ne kadar 2022-2024 arasında ortalama birim kg ihraç fiyatını 14.1 dolardan 15,2'ye çıkarmış olsa da yüksek maliyet artışı kompanse edilemediği için firma kârlılıkları hızla eridi. Öyle ki 2022'de yüzde 10,5 vergi öncesi yıllık kârı olan bir firmanın 2023'te yıllık vergi öncesi kârı 5,6'ya geriledi. 2024'te ise ihracat rakamını korumuş olsa bile yılı yüzde -5,1 yani zararla tamamladı. Aynı firma için 2025 yıl sonu öngörümüz de yüzde -4,5 zarar. Biz de TGSD olarak bu süreçte sektörümüzün potansiyelini ortaya koyması ve fırsatlardan yararlanabilmesi için geçtiğimiz Şubat ayında 10 maddeden oluşan taleplerimizi açıkladık. Bu kapsamda özellikle kur ve faiz desteği sağlanırsa yeniden su üstüne çıkabileceğimizi düşünüyoruz. Bununla birlikte ihracatçılara yaptıkları net ihracatın yüzde 10'u kadar döviz dönüşüm desteği sağlanması, emek yoğun sektörlerdeki KOBİ'lere verilen çalışan başı 2 bin 500 TL desteğin ölçek gözetmeksizin tüm firmalara verilmesi, ihracatçıların limitlerinin düzenlenmesi, yeni teşvik mekanizmaları ve kadınların iş gücüne katılımını artıracak çalışmalar yapılması yönünde taleplerimiz bulunuyor.