Kuzey Ege'nin zeytin üretimindeki köklü birikimi, bölgenin kendine özgü toprak yapısıyla birleşerek bugün de etkisini sürdürüyor. Bu üretim ortamını yakından takip eden Ayolis Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Serap Baldemir, zeytinyağının oluşumunda coğrafyanın belirleyici rolünü, iklim değişikliğinin üretime yansıyan sonuçlarını ve bu koşullara karşı uygulanan yöntemleri aktarıyor. Baldemir ayrıca Dikili'nin kalkerli topraklarının aromatik yapıya etkilerini, üretim sürecindeki tercihlerin kaliteye katkısını ve su ile enerji yönetimine yönelik sürdürülebilirlik uygulamalarını paylaşırken, markanın tüketiciyle kurulan iletişim yaklaşımına da değiniyor.

ERKEN HASAT SÜRECİ ÖZENLİ BİR RİTME SAHİP

Zeytin, Ayolis için sabırsız davranılmaması gereken bir ürün. Ağaçlara dokunurken belli bir ritim izleniyor ve bu ritim yağın karakterini belirliyor. Baldemir, erken hasat döneminin zeytinyağının kimliğini tanımlayan en kritik evre olduğunu vurguluyor. "Hasat ekipleri sabahın serinliğinde bahçeye giriyor, zeytinler elle ya da düşük titreşimli taraklarla toplanıyor. Bu yöntem meyvenin yüzeyine zarar vermeden sağlıklı biçimde kasalara yerleştirilmesini sağlıyor. Zeytinler aynı gün içinde sıkıma alınıyor" diyor. Böylelikle bu hız aromanın canlılığını korurken, soğuk sıkım tekniği polifenol seviyesinin yüksek kalmasını garanti ediyor. Dikili'nin gece-gündüz sıcaklık farkının yüksek olması, polifenollerin doğal biçimde oluşmasını destekleyerek süreci güçlendiriyor. Bu noktada ortaya çıkan yağın, çimen, çağla, yeşil domates ve taze badem notalarının belirgin olduğu orta yoğunlukta bir meyvemsilik sunuyor. Baldemir, "Ardından dengeli bir acılık ve hafif burukluk damakta hissediliyor. Polifenol zenginliği ise yağın hem sağlık değerini hem de raf ömrünü artırıyor" sözleriyle Baldemir bu süreci "zamanın ritmine uyum sağlayan bir üretim" olarak tarif ediyor.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE DAYANIKLI ÜRETİM MODELİ GELİŞTİRİLİYOR

Küresel iklim krizi zeytin üretimini doğrudan etkiliyor. Sıcaklık artışı, düzensiz yağışlar, ani hava akımları ve toprak neminin azalması zeytin ağacının biyolojik döngüsünü zora sokuyor. Baldemir bu bağlamda "Ayolis, bu nedenle üretim modelini klasik yöntemlerin ötesine taşıyarak modern ve dirençli bir sistem kurmuş durumda. Enerji tüketimi düşük, verimliliği yüksek makineler tercih ediliyor. Fabrika çatısına yerleştirilen güneş panelleri üretim hattının büyük bölümünü besliyor ve böylece karbon ayak izi dengeleniyor" diyor. Baldemir, su yönetimi sensör destekli damlama sulama sistemiyle optimize edilirken, sistem sayesinde toprak nemini anlık ölçerek yalnızca ihtiyaç duyulan zamanda su verildiğini söylüyor. "Yaz aylarında uygulanan malçlama toprağın nem tutma kapasitesini artırırken, yer örtücü bitkiler erozyonu azaltıp toprağı koruyor. Ayolis ayrıca ağaç yenileme planları kapsamında kuraklığa daha dayanıklı çeşitleri deniyor" diyen Baldemir, bu yaklaşımın hem bugüne hem geleceğe hazırlanmış bir üretim ekosistemi oluşturduğunu örneklerle aktarıyor.

GELENEKTEN BİLİME UZANAN BİR ÜRETİM FELSEFESİ

Ayolis'in üretim anlayışı geleneği referans alıyor ancak geçmişe bağlı kalmadan ilerliyor. Modern üretim teknikleri, bilimsel analizler ve sürdürülebilir tarım modelleriyle birleştiğinde hem doğaya uyumlu hem de geleceğe hazırlıklı bir yapı ortaya çıkıyor. Bu yapı zeytinin, toprağın ve bölgenin kültürel sürekliliğini geleceğe taşıma hedefini destekliyor. Baldemir bu yolculuğu "doğa ile aynı dili konuşmak" sözleriyle tanımlayan bir bakış açısıyla özetlerken, bu başarılarını "Yalnızca yağın kalitesiyle ölçülmüyor, aynı zamanda toprağı ne kadar anladıkları ve ona ne kadar özen gösterdikleriyle anlam kazanıyor" diyerek açıklıyor.

(Ayolis Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Serap Baldemir)