USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Murat  Yeşildere

YAZARLAR

1.09.2022 16:49:00

ÖNCE BİREY OLABİLMEK

Gün geçmiyor ki, Finlandiya Başbakanı Sanna Marin ile ilgili yeni bir 'haber' medyaya düşmesin. 'Haber' diyorum da, aslında kot şort giymesi de haber, deri ceket ile dolaşması da; konsere gitmesi de haber, arkadaşları ile dans etmesi, eğlenmesi de... Otuz dört yaşında, Finlandiya'nın (ve dünyanın) en genç başbakanı olarak 2019 yılında, Covid salgının arifesinde göreve gelen Sanna Marin, henüz otuz sekiz yaşını tamamlamadan dünya gündeminde kendine hayal etmediği ve bence arzu da etmediği kadar yer buldu.

Sanna Marin'in içinde bulunduğu en son gündem maddesi de, 'kendinden geçerek' (ne demekse) gece yarısında dans ettiği bir videonun kamuoyu ile paylaşılması. Marin görüntülerle ilgili olarak, "Planlı bir toplantımın olmadığı günlerdi" diye kendini savundu; bizim gibi bir coğrafyada olmadığı için, neyin, ne zaman, nereden, nasıl geleceğini hesaplaması gerekmiyor. Ama, işin şakası bir yana, otuz yedi yaşında hayatın keyfini, 'kendinden geçerek' dans ederek yaşaması neden bütün dünyayı bu kadar meşgul etti, ya da gerdi? Şimdi size hem genç, hem de kadın olması, diyeceğim; biliyorum, "Her şeyi oraya bağlıyorsun", diyerek, kızacaksınız.

ON DOKUZ ÜYELİ BAKANLAR KURULUNUN ON İKİ ÜYESİ KADINDI

Sanna Marin'in yaklaşık üç yıl önce oluşturduğu on dokuz üyeli bakanlar kurulunun on iki üyesi kadındı; kendisini destekleyen dört partili koalisyonun parçası olan partilerin başkanlarının da kadın olduğu gibi. Parlamentodan başbakanlık güvenoyunu aldığı gün yaptığı açıklamada da, "Daha genç bir jenerasyonu temsil ediyorum ama, elbette iş sosyal medyaya ya da Instagram'a gelince başbakan olsam bile önce bir birey, bir insan, gerçek bir insan olduğumu düşünüyorum" demişti.

"HAYATI YAŞAYAMAYANLAR, ÖLÜMDEN KORKANLAR"

Sanna Marin'in 'önce birey' olduğumu düşünüyorum tespiti zihnimde kendine yer ararken, şöyle bir çevreme baktım. Oturdukları koltukların, anlı şanlı unvanlarının, apoletlerinin, kocaman makam arabalarının, kırmızı halılarının, konvoylarının, korumalarının, asistanlarının, danışmanlarının olmadığı onlarca, yüzlerce, binlerce kişi gözümün önünden geçti. Aslında gözümün önünden geçen 'onlar' değil, şatafatları idi, koltukları, kaftanları idi... Halbuki Sanna Marin'i deri ceketi ile katıldığı Ruisrock Müzik Festivali'nde hatırlayacağım, ya da 'kendinden geçerek' dans etmesi ile... Peki, ya diğerlerini üzerlerindeki 'görev' forması ve 'maskeler' çıktığında nasıl hatırlayacağız, ya da hatırlayacak mıyız? Önce birey, önce insan olduğunu bilerek yaşamazsa insan, sahip olduğu unvanlar beyhude...

DİĞER YAZILARI