USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Berkan Bayram

YAZARLAR

1.04.2025 10:28:00

TÜRKİYE, ELEKTROMOBİLİTE DÖNÜŞÜMÜNDE STRATEJİK EŞİĞE ULAŞIYOR

Küresel elektrikli araç yatırımları ve ülkemizin otomotiv kalemleri ihracat durumunu masaya yatırmadan önce dünya genelinde resme yakından bakalım. Elektrifikasyon ve elektrikli ulaşım genel olarak elektromobilite kavramının küçük bir bileşenidir. Büyük bir ekosistemin son çıktısı olan elektrikli araçlar, doğru bir yatırım ve pazarlama stratejisi belirlendiğinde ne kadar etkili ve katma değeri yüksek nihai ürün olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Burada en önemli bileşen öncelikle batarya paketlemesi ve batarya hücresidir.

BATARYA TENOLOJİLERİ VE MALİYETLERİN EVRİMİ

Elektrikli otomobil ve batarya teknolojisi ilişkisini 2011 yılından itibaren milat kabul edersek, teknolojideki gelişme, batarya maliyetlerine de ciddi anlamda yansıdı diyebiliriz. 2011 yılında batarya paketindeki hücre başına kWsa maliyeti üretici tarafında 1100 dolar civarındaydı. Sonraki her yıl bu üretici maliyetinin 100'er dolar gibi rakamlarla düştüğünü gördük. Maliyetlerdeki bu düşme trendi 2020 yılına kadar aynı hızla devam etti. 2021 yılına geldiğimizde üretici tarafındaki batarya kWsa maliyeti 110 dolar'ları gördü. Son 3 yıldır bu seviyede devam ediyor. En son Goldman Sachs Araştırmanın yaptığı yoruma göre 2030'a kadar batarya paketinde maliyetler 100 doların altına kadar gerileyecek. İşte sürecin en kritik dönüm noktası bu maliyet düşüşü ve tüketicinin artan talebidir. Diğer taraftan ihtiyaç duyulan hammadde talebi ve tedariği ile hammaddenin işlenmesi ayrıca maliyetleri sabitleyen bir durum ortaya çıkarttı. Fakat, tüm bu gelişmeler paralelinde elektrikli otomobilde beklenen toplam satınalma maliyetinin ise halen düşmediğini görüyoruz. Çünkü araçların bir yandan menzili artarken diğer taraftan çok daha teknoloji yoğun birer iletişim aracı haline gelmeye başladılar. Otonom sürüş teknolojisinden güvenlik paketlerine ve kişiselleştirilmiş ürün gruplarına kadar bir çok yenilik, araç fiyatlarının üzerindeki baskıyı artıyor ve hissedilir bir fiyat iyileştirmesini engelliyor.

ELEKTRONİK ARAÇ PAZARINDAN REKOR BÜYÜME

2022 yılında sadece 8210 adet elektrikli otomobilin satıldığı ülkemizde, 2023 yılı 65 bin adet ile kapanmıştı. 2024 yılında ise 99 bin 489 adet elektrikli otomobil satışı gerçekleşti. Bu rakam ile birlikte elektrikli otomobil pazarı toplam pazarda, yüzde 10 gibi bir oranı yakaladı. 2025 yılında ise elektrikli otomobil pazarında satış rakamının 150 bin adete ulaşması olasıdır.

ŞARJ İSTASYONLARI KENDİ EKONOMİSİNİ YARATTI

2023 yılını toplam 168 şirket, şarj ağı işletmeciliği lisans hakkına sahip olarak tamamlamıştı. 2024 yılında ise bu rakam 177 lisanslı firma sayısına ulaştı. Hali hazırda ülkemizde şu anda, 27 bin adet şarj soket sayısı bulunmakta. Bu rakam önceki yıl sadece 14 bin adetler sınırındaydı. Maalesef şarj ünitesi kurulumları beklentinin altında ilerlemekte. Satılan elektrikli otomobil rakamlarına karşılık şarj ünitesi sayısı düşük kalmakta, özellikle yaz dönemi tatil rotalarındaki şarj noktalarında bekleme süreleri artış göstermekte. 2025 yılında şarj ağı ünite sayısının en az 40 bin adete ulaşması şarttır. Bununla birlikte şebeke alt yapısının da zaman çerisinde güçlendirilmesine devam edilmesi gerekiyor. Halihazırda herhangi bir sorun yaşanmasa da, düzenli olarak şebekenin kontrolü ve güçlendirilmesi sağlıklı bir süreç olacaktır.

ŞARJ İSTASYONUNDA METROPOLLER ÖNDE

Elektrikli araç kullanımının yaygınlaşması, büyük şehirlerde şarj istasyonlarına olan talebi de artırdı. Türkiye'nin 3 büyük metropol şehri bu dönüşümde liderliği elinde tutuyor. 2024 yılında bu 3 büyük şehir arasında en dikkat çekici büyümeyi yüzde 278 artışla Ankara kaydederken, İzmir yüzde 240 büyüme ile ikinci sırada, İstanbul ise yüzde186'lık artışla üçüncü sırada yer aldı.

OTOMOTİV SANAYİ VE İHRACAT PERFORMANSI

Geçen yıla göre toplam üretim yüzde 7 gerileyerek 1 milyon 365 bin 296 adet olarak gerçekleşti. Geçen yıla göre yüzde 5 azalan otomobil üretimi ise 904 bin 513 adede ulaştı. Ticari araç grubunda, 2024 yılında üretim yüzde 11, ağır ticari araç grubunda yüzde 25 ve hafif ticari araç grubunda ise yüzde 9 geriledi. Bu dönemde, toplam ihracat 1 milyon 13bin 34 adet, otomobil ihracatı ise 654 bin 115 adet düzeyinde gerçekleşti. 2024'ün 12 aylık döneminde toplam pazar, geçen yıla paralel seyretti ve 1 milyon 285 bin 632 adetten kapandı. Bu dönemde, otomobil pazarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1 artış gösterdi ve 980 bin 341 adede ulaştı.

ÇİN'İN YÜKŞELİŞİ VE TÜRKİYE'NİN REKABET GÜCÜ

Genel çerçeveye baktığımızda, ülkemizin yıllardır başat ihracat kalemi otomotivde kısır döngüye girmeye başladığımızı dile getirmek zorundayız. Avrupa Birliğinin otomotiv ürünleri ithalatındaki en büyük oyuncusu Türkiye, her geçen yıl bu üstünlüğünü Çin'e kaptırıyor. Her yıl yüzde 5-8 gibi büyüdüğümüz Avrupa kıtasında, Çin ise her yıl ihracatını yüzde 150 büyüterek, geriden geldiği yarışta liderliğe doğru hızla yükseliyor. Bunu göremiyor olmamız inanılmaz. En büyük risklerden en önemlisi, Avrupa'da açılan elektrikli ulaşım fırsatını halen konvansiyonel ürünler ile karşılık verebileceğimiz düşüncesi. Bu sürdürülebilir değildir. Bunun en önemli göstergesi Çin'e olan ithalatımızın 44.9 milyar dolar gibi devasa bir talep gösterirken, ihracatımızda Çin'in ilk 20 ülke arasında dahi yer almamasıdır. Bu durum karşısında ülkemizin Çin'den ithal edilen otomotiv ürünlerine ek yüzde 50 ithalat vergisi uygulaması, Avrupa Birliği'nin de yüzde 35,3'e varan ek vergileri Çin'i durdurmaya yetmeyecektir. Bu yüzden ülkemiz ana ve yan sanayisinin elektromobilite çözümlerine daha yüksek oranda odaklanması ve üretim çıktılarını çeşitlendirmesi şart. Ülkemizin otoritesi ve sanayisinin iş birliği içerisinde stratejik planlarını revize etmesi şarttır. Günümüzde Çin'den gelecek otomobil fabrika yatırımlarını konuşuyoruz. Manisa, Samsun ve Bursa'nın bu yatırımlara ev sahipliği yapacak olması umutlu haberler olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye'nin dinamik iç pazarına karşılık üretim kapasitemizi artıramıyor olmamız, yerlilik oranını yükseltebilmekten geçmektedir. Bu yüzden gelecek bu fabrika yatırımlarının nihai üründe yerlilik oranının en az yüzde 60 olması şarttır. Bunun anlamı yan sanayinin bu yatırımlara karşılık üretimini artırması ve çeşitlendirmesidir. Elektrikli otomobilin artı katma değerli bileşenleri; batarya, elektrik motoru ve komponentlerdir. Yan sanayi olarak bu üretim safhalarında olamayacaksak yatırımların orta vadede faydası zayıf kalabilir.

TÜRKİYE İÇİN STRATEJİK YOL HARİTASI

Türkiye ekonomisi güçlü ve dinamik yapısıyla elektrifikasyon sürecinde büyük adımlar atmaya devam ediyor. Bu adımların daha hızlı olması, yeni nesil teknoloji alanlarına odaklanması gerekiyor. Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu'nun Gemlik'te temelini atıp, üretim faaliyetine geçtiği Togg T10X modeli, satışa sunulduğu son iki yılda pazar lideri olabilmeyi başardı. Bu başarının bir an önce ihracat tarafında desteklenerek dünya pazarlarına açılması ve dünya markaları ile rekabete başlaması projeyi daha karlı ve sürdürülebilir hale getirecektir. Temsa ve Karsan gibi elektrikli otobüs ve elektrikli hafif ticari pazarında üretim yapan yerli firmalarımızın da Avrupa ve dünya pazarlarında korunması ve desteklenmesi şart. Ülkemizde otomotiv sanayinin artık çeşitlenmeye doğru gittiğini kabul etmeliyiz. Her yıl yüzde 100'ün üzerinde büyüyen elektrikli araç pazarında yerli üretimi desteklemek, yabancı yatırımcıyı teşvik etmek zorundayız.