Sabah 06.00'da alarmınız çaldı. Kalktınız. Yorgun hissediyorsunuz. Pazartesi günü sabahında yani daha hafta başlamadan enerjiniz tükenmiş gibi. Hızla hazırlandınız, bir şeyler atıştırdınız ve evden koşturarak çıkarak servise bir şekilde yetiştiniz. Ofise vardığınızda kapı girişi senfonisi eşliğinde çalıştığınıza kata, kalabalık bir asansörle çıktınız. Günün yeni aydınladığı saatlerde bilgisayarınızı açtınız, dün kontrol etmenize rağmen yine sabahtan cevaplanacak e-postalar birikmiş olduğunu gördünüz. Önemli olan birkaçını başlıklarından fark ettiniz. İçiniz biraz sıkıldı. Ayağa kalktınız, ofisin mutfağından kahve almaya gittiniz. Mutfakta birkaç arkadaşınız hafta sonu neler yaptığını birbirine anlatırken isteksizce siz de sohbete biraz katıldınız. Esprilere güler gibi yaparak kahvenizle oradan ayrılıp masanıza döndünüz. Ekrana baktığınızda e-posta sayısının arttığını gördünüz. Biraz daha içiniz sıkıldı. Cevaplamaya başladınız ama bitecek gibi değil. O sırada yöneticiniz toplantı için sizleri davet etti. Toplantı odasında ekip olarak haftalık yapılacakların üzerinden geçtiniz. Birkaçınızın konuşması uzadı, toplantı bitiş saati sarktı... Yöneticiniz durumu fark edince, toplantı "Sonra konuşuruz" temennileriyle bitti. Yerinize geçtiniz. Gün ilerledikçe iş temposu, telefonlar ve e-postaların sayısı artmaya başladı. Ve bu yorgunlukla önce hızlı bir öğle yemeği, sonra da günün geri kalanını yoğun bir tempoda geçirip, daha hafta başından tükenmiş bir halde eve geri döndünüz.
BU TABLODA NE EKSİK?
Post modern tabiriyle plaza hayatı, beyaz yaka olma durumu veya ofis kültürü kötümser bir dille aşağı yukarı böyle anlatılabilir. Küçük bir araştırma yapsak, "Bu tabloda ne eksik?" diye sorsak, birçok şey sıralanabilir ama tahminen heyecan ya da yeniliğin o listede olması muhtemeldir. Bu iki kelime, kariyer kelimesiyle birleşince belki çoğu profesyonel için bir şey ifade etmeyebilir. Çünkü hayatın her alanında olduğu gibi heyecan üretmek, yeniliklikçi bakış açısıyla bunu yapabilmek oldukça zordur. Değişim ister, sorumluluk almak ister ve kendine yeni bir pencere açabilmek için cesaret ister. Yazarın "İnsanı heyecanları yaşatır" ifadesinde dediği gibi içinde heyecan olmayan bir şey yaşamın enerjisini taşıyamaz.
RUTİNİN DIŞINA ÇIKMAK BİR YENİLİKTİR
Aynı yukarıdaki bir iş yaşamı günü gibi her tekrar, içinde biraz heyecanın olmasını talep eder. Yani 365 günü birbirinden farklı kılan isimler değil, bizim kendi bünyemize özel ürettiğimiz heyecan ya da yenilik reçeteleridir. Kariyerlerimiz için yeni projeler, farklı iş ortamları, evden işe dönerken yapacağımız bir yenilik, bir mentörle çalışma, konfor alanı dışına çıkaracak bir bakış açısı, destekleyici bir ekip ve üretkenliğimizi arttıracak bir çalışma yöntemi... Bunların hepsi yenilik ve heyecanı destekleyecek unsurlara örnekler olabilir. Yeter ki, heyecanı canlı tutmanın kişisel bir yolunu bulalım. Örneğin, bu ayki yazımız.Dikkatli gözler, şu anda okuduğunuz yazının önceki aylardaki akıştan farklı olduğunu gözlemleyecektir. Aynı bu yazıda olduğu gibi rutinin dışına çıkıp farklı bir şekilde kendini ifade etmek de bir yeniliktir. Başka bir gözle, biz yeniliği görmek ve kariyerimize heyecanı katmak istersek, o her zaman oralarda bir yerdedir.