Türkiye'nin e-ihracattaki başarısında lojistik altyapı sadece bir taşıma aracı değil, markalaşmanın görünmeyen yüzü... Lojistik faaliyetlerin ürünün algılanan kalitesini nasıl etkilediğine yönelik fikirlerini sorduğumuz Aramex Türkiye Genel Müdürü Tolgahan Bulut, global müşterinin 'Made in Türkiye' ibaresini bir ürünün üzerinde gördüğünde, o ürünün kalitesini teslimat süreciyle birlikte değerlendirdiğine dikkat çekerek, teslimatın zamanında, izlenebilir ve hasarsız gerçekleşmesinin, algılanan kaliteyi doğrudan etkilediğini vurguluyor.

Bulut'a göre Türkiye'nin hava kargo kapasitesi, serbest bölge ve e-ihracat merkezleri, gümrüklü depoları ve dijital gümrük altyapısı, artık Avrupa ve Körfez ülkeleriyle aynı hızda rekabet edebilir düzeyde ve özellikle İzmir çıkışlı hatlar, son dönemde hem lojistik maliyet avantajı hem de batı pazarlarına yakınlığı nedeniyle e-ihracat için stratejik bir merkez haline geliyor. Ancak 'Made in Türkiye' markasını zedeleyebilecek bazı zorluklara da değiniyor Bulut: "Uluslararası taşımacılıkta iade süreçlerinin yönetimi, farklı ülke mevzuatlarının yarattığı operasyonel karmaşa, gümrük gecikmeleri ve zaman zaman paketleme ve etiketleme standartlarındaki uyumsuzluklar, markanın güvenilirlik algısını zayıflatabilir. Ayrıca küçük ölçekli ihracatçılarda takip sistemlerinin eksikliği, teslimat sonrası müşteri memnuniyetinin ölçülmesini zorlaştırıyor." Bu nedenle Türkiye'nin e-ihracat vizyonunun, sadece üretim değil, lojistikte sürdürülebilir kalite ve dijital şeffaflık üzerine inşa edilmesinin gerekliliğine işaret eden Bulut, "Teslimatın hızı artık sadece rekabet unsuru değil, 'Made in Türkiye'nin itibar standardıdır" açıklamasında bulunuyor.