
Günümüzde sürdürülebilirlik, yalnızca büyük ölçekli şirketlerin değil, tüm değer zincirlerinin ve özellikle de KOBİ'lerin gündemine hızla giriyor" diyen Escarus Genel Müdür Yardımcısı H. Dora Üreten, bu dönüşümün itici gücü olarak Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi'ni (CSRD) gösteriyor. Üreten, "CSRD, tedarik ilişkileri üzerinden Türkiye'deki şirketleri de doğrudan etkiliyor" şeklinde konuşuyor. CSRD'yi "Son yıllarda kadraja giren bir çerçeve" olarak tanımlayan Üreten, bu düzenlemenin AB'de belirli eşikleri aşan şirketler için sürdürülebilirlik raporlamasını zorunlu kıldığını vurguluyor. "Bu düzenlemeyle kapsama giren şirketler çevresel ve sosyal konularındaki riskleri ve fırsatları; bunların iş modelleri, stratejileri ve finansal performansları üzerindeki etkilerini; değer zincirleri boyunca yürüttükleri faaliyetlerin insanlar ve çevre üzerindeki mevcut ve potansiyel etkilerini raporlamakla yükümlü hale geldiler" diyor. Üreten, CSRD'nin temel amacını da net bir şekilde ortaya koyuyor: "Söz konusu raporlama direktifi Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın felsefesine uyumlu bir yaklaşımla şeffaflık, hesap verebilirlik ve karşılaştırılabilirlik ilkelerini güçlendirmeyi amaçlıyor."
"2025'TE RAPORLANACAK, ETKİLERİ BUGÜNDEN BAŞLADI"
CSRD'nin yalnızca düzenleme değil, aynı zamanda bir değerlendirme aracı olduğuna dikkat çeken Üreten, şu sözleri kaydediyor: "Direktif; yatırımcılar, sivil toplum kuruluşları, tüketiciler, sendikalar ve diğer paydaşlar tarafından şirketlerin sürdürülebilirlik performansının daha etkin bir şekilde değerlendirilmesine olanak tanıyor." Uygulama takvimiyle ilgili de bilgi veren Üreten, "CSRD üzerinde Avrupa Birliği'nde Omnibus Basitleştirme Paketi ve Saat Durdurma Direktifi ile raporun içeriği, uygulama takvimi ve kapsama giren şirketler özelinde gelişmeler yaşansa da hali hazırda Finansal Olmayan Raporlama Direktifi (NFRD) kapsamındaki şirketler, yeni kuralları ilk kez 2024 mali yılı için uygulayacak; raporlar ise 2025 yılında yayımlanacak" açıklamasında bulunuyor.
"CSRD VE TSRS: KOBİ'LER İÇİN DOLAYLI AMA GÜÇLÜ ETKİ"
Üreten, CSRD'nin etkilerinin AB sınırlarını aştığını şu sözlerle belirtiyor: "CSRD özü itibarıyla Avrupa Birliği'nde faaliyet gösteren şirketleri etkileyen bir düzenleme olmakla birlikte AB ile ticari ilişkileri bulunan AB dışı şirketleri de dolaylı olarak etkileyecek." Sürdürülebilirliğin doğası gereği KOBİ'leri de doğrudan etkileyeceğini vurgulayan Üreten, "Sürdürülebilirliğin multidisiplinerlik gerektiren, tüm değer zincirine yayılan ve çok paydaşlı bir başlık olması; raporlama yapan şirketlerin kendilerine hizmet ve ürün sağlayan tedarikçileri de yönlendirmesini beraberinde getiriyor" diyor. Ayrıca Türkiye'nin kendi düzenlemelerine de değinen Üreten, "Diğer yandan, CSRD'den bağımsız olarak ve Türkiye'nin kendi iç inisiyatifi ile ortaya çıkan gelişmeler de var. 29 Aralık 2023 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan karar doğrultusunda, belirli şirketlerin 2024 yılı verilerini esas alarak 2025 yılında sürdürülebilirlik raporlaması (Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standardı- TSRS) yapmaları zorunlu hale gelmiştir" bilgisini paylaşıyor.
"KOBİ'LER İÇİN UYUM DEĞİL, REKABET AVANTAJI"
CSRD ve TSRS gibi düzenlemelerin KOBİ'leri nasıl etkilediğine ilişkin Üreten, net bir uyarıda bulunuyor: "CSRD ve TSRS gibi düzenlemeler doğrudan büyük ölçekli şirketleri hedefliyor gibi görünse de bu şirketlerin tedarik zincirinde yer alan KOBİ'ler için de önemli etkiler içeriyor. Tedarikçilerin sürdürülebilirlik performanslarını gösteren veri talepleriyle çok daha fazla karşılaşacakları bugünden belli olmuş durumda." Bu nedenle KOBİ'lerin sürdürülebilirliğe yaklaşımında yeni bir zihniyetin gerekliliğini vurgulayan Üreten, "Bu nedenle KOBİ'lerin, sürdürülebilirlik konusunu yalnızca bir uyum zorunluluğu değil, aynı zamanda bir rekabet avantajı olarak görmeleri kritik önem arz ediyor" diyor.
"KOBİ'lerin, sürdürülebilirlik konusunu yalnızca bir uyum zorunluluğu değil, aynı zamanda bir rekabet avantajı olarak görmeleri kritik önem arz ediyor"
"KOBİ'LER NEREDEN BAŞLAMALI?"
Üreten, sürdürülebilirlik yolculuğuna çıkacak KOBİ'ler için "KOBİ'lerimizin kısa ve orta vadede stratejilerini sürdürülebilirlik-iklim değişikliği odağında gözden geçirmeleri, kapasite geliştirmeleri, konuya ilişkin yönetim yapılarını oluşturmaları ve veri anlamında talepleri karşılayacak altyapıları kurmaları öncelik taşıyor" açıklamasında bulunuyor. Üreten, ilk adım için önerisini ise şu şekilde de paylaşıyor: "Bu kapsamda KOBİ'lerimizin ilk iş olarak mevcut durumlarını GRI-CDP-ESRS gibi raporlama standartları, yasal gereklilikler, sürdürülebilirlikle ilintili risk ve fırsatlar ile faaliyet gösterdikleri sektördeki iyi uygulamalar ışığında değerlendirmeleri gerekiyor." Bu değerlendirmenin önemine de dikkat çeken Üreten, "Söz konusu mevcut durum değerlendirmesi, sürdürülebilirlik alanındaki eylem planları için bir altlık oluşturacak, şirketlerin ihtiyaç duyacakları mali ve beşeri kaynakları daha iyi anlamalarına olanak verecektir" diyor. Hazırlık yapılmadan atılan adımların olumsuz etkilerine dikkat çeken Üreten, şunları söylüyor: "Bunları yapmadan bir KOBİ'nin müşteriden gelen talep doğrultusunda çevresel ürün beyanı ya da yaşam döngüsü değerlendirmesi gibi çalışmalara girişmesi, zaten sınırlı olan kaynakların ziyan edilmesi anlamına gelecektir; çünkü gerekli altyapı mevcut değilse, bu tür çalışmalar için olması gerekenin birkaç katı emek ve zaman ayrılması gerekecektir."
"KARBON AYAK İZİNDEN BAŞLAYARAK ETKİLERİ AZALTIN"
En verimli yolun, analiz ve planlama olduğunu vurgulayan Üreten, şu öneride bulunuyor: "Daha maliyet-etkin olan yöntem; işletmenin karbon ayak izinden başlayarak çevresel etkilerini analiz etmesi, bunları azaltacak sistematik tedbirler belirlemesi, bir plan dahilinde bu etkileri yönetmeye çalışması ve her adımdaki iyileşmeyi titizlikle kayıt altına alıp raporlamasıdır." Son söz olarak ise KOBİ'lere güçlü bir çağrıda bulunuyor: "Sürdürülebilirlik alanında bugünden hazırlık yapan KOBİ'lerimiz, gelecekte tedarik zincirlerinin aranan iş ortakları arasında yer alacaktır."