"Moda ve Hazır Giyim Federasyonu (MHGF) olarak geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz genel kurulda aldığımız 'Niş üretim, niş pazarlar' kararı doğrultusunda çalıştaylar zinciri projesi başlattık. Türkiye'de sektörün doğal kümelendiği yaklaşık altı ilimizde ve alt sektörlerde, ilk kez uçtan uca 'Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Yeniden Konumlanma Arayışı' başlığıyla Ekonomi Gazetesi iş birliğiyle toplantılar gerçekleştiriyoruz. Hem bölgesel hem de sektörel çalıştaylarda çıkan en önemli sonuçlardan biri bizim son genel kurulumuzda aldığımız 'niş üretim, niş pazarlar' kararımızın ne kadar doğru olduğunun altını çiziyor. Çünkü Türkiye'nin artık standart ürünlerle dünya hazır giyim pazarında rekabet etmesi olanaksız hale geldi. Bu çerçevede akla gelen niş alanlardan en önemlisi kuşkusuz spor ve aktif giyimdir.

Dünya moda endüstrisi yeni bir dönemin eşiğinde. Artık 'rahatlık' ve 'performans' kavramları sadece sporculara değil, günlük hayatın her alanına hitap ediyor. Ben de çok gerekmedikçe iş ve STK hayatımda resmi kıyafet yerine çoğunlukla spor ve rahat giyimi tercih ediyorum. Konforla estetiği buluşturan bu yeni anlayış, moda dünyasında köklü bir dönüşüm yaratıyor. Türkiye, güçlü üretim altyapısı, yenilikçi tasarım kabiliyeti ve genç nüfusuyla bu dönüşümün merkezinde yer alabilecek kapasite.

FONKSİYONELLİKTEN YAŞAM TARZINA

Son yıllarda spor giyim, Türkiye'de de moda ve hazır giyim sektörünün en dinamik alt segmentlerinden biri haline geldi. Pandemiyle birlikte değişen tüketici alışkanlıkları, rahat ve çok amaçlı giyimi ön plana çıkardı. Artık spor giyim sadece 'sporda giyilen kıyafet' değil, işten sokağa, evden seyahate kadar her alanda kendini gösteren bir yaşam tarzı ifadesi oldu. Bu dönüşüm, sektörümüze büyük fırsatlar sunuyor. Ar-Ge, teknik kumaş üretimi ve yenilikçi sürdürülebilir malzeme kullanımı alanlarında önümüzde büyük bir gelişim alanı var. Özellikle fonksiyonel kumaşlar, geri dönüştürülebilir materyaller ve akıllı tekstillerin Türkiye'nin gelecekteki rekabet gücünü belirleyecek unsurlar arasında olduğunu düşünüyorum.

AKTİF YAŞAM KÜLTÜRÜ YÜKSELİYOR

Genç kuşakların öncülüğünde Türkiye'de aktif yaşam kültürü hızla yayılıyor. Yürüyüş, yoga, koşu, bisiklet gibi etkinlikler artık şehir yaşamının doğal parçası. Bu da, spor giyim ve ekipman talebinde kalıcı bir artış anlamına geliyor. Türk üreticiler için bu trend, ciddi bir büyüme fırsatı yaratıyor. Hızlı moda reflekslerimiz, güçlü üretim zincirimiz ve tasarım kabiliyetimiz sayesinde hem iç pazarda hem de ihracatta öne çıkabilecek konumdayız. Sporla gündelik giyimi buluşturan tasarımlar, artık küresel pazarda en çok ilgi gören ürün gruplarından biri haline geldi.

'NİŞ ÜRÜNLER, NİŞ PAZARLAR'

Türkiye genelindeki 34 sektörel ve bölgesel derneği ve onlara bağlı 12 binin üzerinde firmayı temsil eden bir çatı kuruluşu olarak ortak akılla hareket ediyoruz. Daha önce de vurguladığım gibi yeni dönemde vizyonumuz, 'niş ürünler, niş pazarlar' yaklaşımına dayanıyor. Amacımız, Türkiye'yi yalnızca üretici bir ülke olmaktan çıkararak, tasarım, yaşam tarzı ve marka değeri üreten bir konuma taşımak. Fiyatla değil, tasarımla ve ürüne kattığımız akılla rekabet eden bir kulvarda yer almak istiyoruz. Spor giyim gibi hızla büyüyen segmentlerde Ar-Ge ve tasarım yatırımlarına artırmak hem ihracat katma değerini yükseltecek hem de Türk ürünlerinin küresel pazarlarda daha güçlü bir kimlik kazanmasını sağlayacaktır. 'Tekstil ve Hazır Giyim Sektöründe Yeni Konumlanma Arayışı' başlıklı çalıştaylar zinciri projemizde olsun ya da diğer tüm projelerimizde olsun bu geçişi, dönüşümü destekleyici önemli çalışmalar gerçekleştiriyoruz.

KÖKLÜ BİR SEKTÖRDEN KÜRESEL BİR YAŞAM KÜLTÜRÜNE

Tekstil ve hazır giyim 1980'lerden itibaren üretimin, istihdamın ve ihracatın lokomotifi oldu. Böylelikle ekonomimize yüksek katma değer sağlayan, en çok cari fazla veren stratejik bir sektör haline gelmiştir. Bugün spor giyim ve aktif yaşam modası, bu köklü sektörün çağdaş yüzünü ve değişen yaşam biçimlerine uyum kabiliyetini temsil ediyor. Bütün bunlara ek olarak Türk tekstil ve hazır giyim sanayi, yalnızca ekonomik bir değer olmanın yanı sıra aynı zamanda güçlü bir kültürel temsil gücüne de sahip. Bu sektör, yüzyıllardır Anadolu'nun el işçiliği geleneğinden, dokuma kültüründen ve estetik anlayışından beslenmiştir.

Her kumaş, her desen aslında bu toprakların tarihinden, ikliminden ve insanından izler taşır. Dolayısıyla Türk modası yalnızca giysi üretmez aynı zamanda bir yaşam biçimini, bir kültürel mirası ve çağın ruhuna uyum sağlayan yenilikçi bir bakış açısını dünyaya sunar. Bu sentez, Türkiye'yi yalnızca üretim gücüyle değil, kimlik taşıyan bir moda ekosistemi olarak da öne çıkarıyor. Bunun farkındalığıyla hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Federasyon olarak biz, üreticiden tasarımcıya, markadan akademiye kadar tüm paydaşların ortak bir hedef doğrultusunda buluştuğu, entegre bir ekosistem oluşturmayı öncelikli görüyoruz. Türkiye'nin sahip olduğu üretim gücü, nitelikli insan kaynağı ve estetik birikim, ülkemizi geleceğin 'Yaşam Kültürü Üreten Ülke' haline getirme vizyonumuzu mümkün kılıyor."