
Bahar Akıncı, son yıllarda turizmin yalnızca ekonomik değil, çevresel ve sosyal etkileriyle de yeniden sorgulanan bir sektör haline geldiğini belirtiyor. Pandemi sonrası ivme kazanan 'sürdürülebilir turizm' kavramının, artık sadece çevreci yaklaşımlarla sınırlı kalmadığını, çok daha bütüncül bir dönüşümün kapısını araladığını ifade ediyor.
YAVAŞLAYAN ADIMLAR, DERİNLEŞEN DENEYİMLER
Yeni nesil gezginlerin tüketmekten çok deneyimlemeye yöneldiğine dikkat çeken Akıncı, kalabalık turistik rotalar yerine, yerel hayatın bir parçası olabilecekleri köyler, çiftlikler ve gastronomi odaklı seyahatleri tercih ettiklerini vurguluyor. Bu yaklaşımın 'yavaş turizm' olarak tanımlandığını ve ziyaretçi ile destinasyon arasında sürdürülebilir bir ilişki kurduğunu paylaşıyor.
ŞEFFAFLIK ÇAĞINDA YEŞİL SERTİFİKALAR DAHA FAZLA SORGULANIYOR
Bugün birçok otelin, restoranın ve tur operatörünün 'sürdürülebilirlik' etiketiyle pazarlama yaptığına dikkat çekiyor. Ancak bu sertifikaların gerçekten çevresel ve sosyal etkileri ölçüp ölçmediğinin esas mesele olduğunu belirtiyor. Kurumsal şeffaflığın, bu tür iddiaların altını doldurmakta kilit rol oynadığını dile getiriyor.
DİJİTALLEŞME SADECE KOLAYLIK DEĞİL, ÇEVRESEL FAYDA DA SAĞLIYOR
Bahar Akıncı, dijitalleşmenin yalnızca operasyonel verimlilik sağlamadığını, aynı zamanda karbon ayak izini azaltma potansiyeline sahip olduğunu ifade ediyor. Sanal turizm uygulamaları, yapay zeka destekli rota planlama sistemleri ve eko-konaklama tercihlerinde kullanılan mobil teknolojilerin bu dönüşümün somut örnekleri arasında yer aldığını söylüyor.
YENİ BİR YAKLAŞIM YÜKSELİYOR: ONARICI TURİZM SADECE KORUMAYI DEĞİL, İYİLEŞTİRMEYİ DE HEDEFLİYOR
Artık sürdürülebilirliğin tek başına yeterli görülmediğini belirten Bahar Akıncı, turizm sektörünün 'onarıcı turizm' (regenerative tourism) kavramını da konuşmaya başladığını dile getiriyor. Bu yaklaşımın, turizmin doğaya zarar vermemesi bir yana, bulunduğu alanı daha iyi bir duruma getirmesi gerektiğini savunduğunu aktarıyor. Yerel halkın ekonomik sürece dahil edilmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması ve kültürel mirasın yaşatılmasının bu vizyonun temel taşları arasında olduğuna dikkat çekiyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ARTIK TERCİH DEĞİL, ZORUNLULUK HALİNE GELİYOR
Sürdürülebilir turizmin yalnızca geleceğin trendi değil, bugünün zorunluluğu olduğuna işaret ediyor. Gezgin profillerinin hızla değiştiğini ve artık "sadece görmek" yerine "iz bırakmadan deneyimleme" anlayışının öne çıktığını ifade ediyor.
Z KUŞAĞI TURİZMİ DÖNÜŞTÜRÜYOR: NE KADAR HAZIRSINIZ?
Bahar Akıncı, Z kuşağının (1997-2012 doğumlular) sürdürülebilir turizme önceki nesillerden daha bilinçli ve duyarlı bir bakış açısıyla yaklaştığını belirtiyor.
1.Seyahat tercihlerinde sürdürülebilirlik öne çıkıyor
Booking.com'un 2023 Sürdürülebilir Seyahat Raporu'na göre, Z kuşağının yüzde 76'sının seyahatlerinde sürdürülebilir seçenekleri tercih etmeye çalıştığını aktarıyor.
Uçuş karbon salınımını dengeleyen uygulamalar kullanan veya uçak yerine trenle seyahat eden genç gezginlerin sayısının hızla arttığını dile getiriyor. Avrupa'da Interrail yapan Z kuşağının uçak yerine tren yolculuklarını tercih ederek hem çevreye duyarlı davrandığını hem de yerel ekonomilere katkı sunduğunu ifade ediyor.
2. Instagram'lık değil, yerel ve anlamlı deneyimler ön planda
Z kuşağının Y kuşağının aksine 'gör ve git' yaklaşımı yerine 'katıl ve öğren' modeline yöneldiğini belirtiyor. Bu nedenle, yerel halkla etkileşimli atölyeler, çiftlik deneyimleri (örneğin WWOOF gibi), sosyal etki yaratan turlar gibi deneyimlere yoğun ilgi gösterdiklerini söylüyor.
3. Dijital aktivizmle hesap soran bir kuşak geliyor
Bu kuşağın, sosyal medyada gördüğü çevresel veya etik sorunlara anında tepki verdiğini aktarıyor. Bir otelin çevreye zarar verdiği ya da yerel halkı istismar ettiği ortaya çıktığında, Z kuşağı kullanıcılarının TikTok ve Instagram gibi platformlardan bu işletmeyi ifşa ettiğini ve boykot çağrıları yaptığını paylaşıyor.
Bu dijital tepkinin, markaların sürdürülebilirlik uygulamalarını güncellemesine neden olduğunu ifade ediyor.
4. Vegan, etik ve yerel tüketime duyarlılık artıyor
Z kuşağı gezginlerinin konaklama ve yeme-içme tercihlerinde etik kriterlere büyük önem verdiğini belirtiyor. Vegan/vejetaryen menüler, hayvanlara zarar vermeyen etkinlikler ve yerel üreticilerden alışveriş yapma gibi tercihlere dikkat ettiklerini aktarıyor. Örnek olarak, Tayland'daki gelneksel 'fil gezileri' yerine, bu genç gezginlerin fil koruma merkezlerinde gönüllülük yapmayı seçtiğini; böylece hem etik hem de eğitici bir deneyim yaşadıklarını vurguluyor.