Tatil deyince herkesin aklına deniz, kum, güneş gelmiyor elbette. Kimileri de bakir kalmış doğal güzelliklerde buluyor huzuru. Karadeniz yaylaları işte bu huzurun peşinde olan modern çağın insanlarına nefes alacak bir alan açıyor. Karadeniz sahil hattından ilerlerken rotayı biraz yukarılara çevirince Karadeniz'in meşhur neminden münezzeh, efil efil esen yaylalara ulaşabilirsiniz. Bölge halkının genelde hayvanlarını otlatmak için çıkardığı yaylalar, son dönemde turizmin popüler duraklarından biri haline geldi. Yaylaları detaylı gezmeden önce birkaç uyarıyı önceden yapmakta fayda var. Öncelikle yaylaların hepsi, merkezin aksine çok soğuktur. Giderken hazırlıklı olmanızda fayda var. İkinci nokta ise bu yaylalarda Türkiye'nin en lezzetli etlerinden yiyeceğinizi unutmayın. Yaylada otlayan hayvanların etleri, bu sebeple oldukça leziz. Ve son olarak lütfen, yaylaların doğal yapısına zarar verecek her şeyden kaçının. Bu güzelliklerin yüzyıllar boyu yaşaması için bu bizim görevimiz. Hiç değilse gelecek nesiller adına...
İLK ROTAMIZ, AYDER
Evet hatırlatmalarımızı da yaptığımıza göre yola çıkabiliriz. Uzun doğa yürüyüşlerinin yapılabildiği, bol bol güzel fotoğrafların çekilebildiği ve en önemlisi temiz havanın baş döndürdüğü Karadeniz yaylalarını gezmeye hazır mısınız? O zaman en meşhurundan, Ayder'den başlayalım. Rize'nin Çamlıhemşin ilçesine 20 kilometre uzaklıktaki bu yayla, maalesef ki zaman içerisinde popülaritesinin artması sebebiyle birtakım değişikliklere uğradı. Çarpık yapılaşma, bungalov otel sayılarının artmasıyla yaylanın geleceği tehlikede olduğu için bir an önce görmekte fayda var. Ayrıca buraya gelmişken mutlaka Ayder Kaplıcaları'na da uğramalı. Havası kadar suyu da şifa olan Ayder'den ayrılırken Fırtına Deresi'nde rafting yapabilirsiniz. Ayrıca Zilkale'yi gezebilir, yürüme mesafesindeki Gürgendibi ve Gelintülü Şelaleleri'ni görebilir, Kaçkar Dağları Milli Park bölgesinde çam ormanlarının şifalı havasını teneffüs edebilirsiniz. Ayder'in balı da meşhurdur ama hakkınızı Anzer'e saklamanızı tavsiye ederiz.
(Ayder/Zilkale)
BULUT DENİZİNE DALACAKSINIZ
Son dönemin popüler bir diğer yaylasına gidiyoruz şimdi. Yolunun bir yanı uçurum olduğu için giderken zorlanıyorsunuz ama vardığınızda 'iyi ki' diyebileceğiniz bir yayla Pokut. Ayder kadar tahrip edilmedi henüz. Yine Çamlıhemşin'e bağlı olan ve 2 bin 32 metre yükseklikteki yayla, Fırtına ve Hala Deresi'nin oluşturduğu vadiler arasında yer alıyor. Pokut, Ermenice'de 'rüzgarlı vadi' anlamına geliyor ve bugün bile hâlâ bu özelliğini koruyor. Ahşap evlerin minicik pencerelerinden görünen ormanın büyüsü sizi etkisi altına alıyor. Buraya kadar gelmişken yürüyerek Sal ve Hazindak yaylalarına da gidebilirsiniz. Şanslıysanız sis alçalırsa, bir bulut denizini dünya gözüyle görebilirsiniz. Son dönemde Pokut'u ziyaret eden yerli ve yabancı turistler özellikle gün doğumu ve batımında mutlaka seyir için yaylanın her yanına dağılıyorlar. Pokut'tan çıkıp İkizdere'ye doğru yol alıyoruz. Meşhur Anzer balının da elde edildiği Anzer Yaylası'na varacağız. Namı dünyaya açılan bu balın kalitesi elbette tesadüf değil. Çok fazla endemik türe ev sahipliği yapan bu yayla, şehir merkezine yaklaşık iki saatlik mesafede. Burada yüzlerce çiçek türünden damıtılarak yapılan Anzer balının tadına bakabileceğiniz gibi, meşhur yayla kuzu etini yiyebilir, denk gelirseniz şenliklere katılabilirsiniz. Ayrıca yamaç paraşütü yapmak isteyenler için bu olanak da mümkün. Burada İkizdere için de bir parantez açmak gerek. İkizdere, yeryüzünde bir cennet diyebileceğimiz yerlerden biri. İkizdere'nin Ilıca Köyü'nde yer altından 72 derece olarak çıkan ve içerdiği 4 bin 541 mineral oranı ile dünyanın en kalitesi olarak gösterilen termal su kaynağı, şifa arayanların uğrak noktası. Burada bulunan Ridos (Rize-orman-doğa-su) Hotel'in kaplıca havuzlarına mutlaka uğranmalı.
(Pokut)
(Elevit)
ELEVİT DERE İÇİ OYNAR KOYUNLA KEÇİ
Karadeniz'in tüm yaylaları Çamlıhemşin'de mi toplandı diyebilirsiniz ama bir sonraki durağımız da burada. Çünkü Çamlıhemşin civarında 40'a yakın yayla bulunuyor. Elevit Yaylası, Kaçkar Dağları'nın eteklerinde deniz seviyesinden bin 800 metre yükseklikte. Buranın da endemik bitki örtüsü ve faunası ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Elevit, bölge halkının üzerine türküler yazdığı iki derenin birleştiği bir noktada. "Oy Elevit Elevit/ Yaylalarun kiralı" demeleri boşuna değil. Elevit, vakti zamanında büyük bir yangın geçirdiği için mimari hafızasını kaybetse de, halen ladin ağacından yapılan 300 yıllık evlere de ev sahipliği yapıyor. Burada konaklama için oteller var fakat kamp yapmak isteyenlere uygun alanlar da bulunuyor. Burası diğer popüler yaylalara göre daha sessiz sakin. Dere kenarında rengarenk çiçeklerin kokusunda kitap okuyup kafa dinlerken ayaklarınızı buz gibi dere suyunda serinletebilirsiniz. Dileyenler balık da tutabilir. Rize'den uzaklaşıp bu kez Ordu'ya gidiyoruz. Bin 500 rakımlı Perşembe Yaylası, Aybastı ilçesinde bulunuyor. Bu yayla, menderesleriyle meşhur. Bir diğer özelliği ise Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde kendine yer bulması. Karga Tepesi'ne çıktığınızda güzelliğiyle hayran bırakan menderesleri ve uçsuz bucaksız çayırlarda otlayan koyun sürülerini izleyebilirsiniz. Perşembe Yaylası'nın fotoğraflarında Çiseli Şelalesi mutlaka görülür. Yaylaya gelenlerin ziyaret ettiği şelale görüntüsüyle kendisine hayran bırakıyor.
ALPLERİ ARATMIYOR
Karadeniz'in her bir köşesi kuşkusuz çok güzel ama bir Artvin var ki, gören herkes ona hayran. Karagöl'ü, Borçkası, Şavşat'ı, Maçahel'i ve Ardanuç'u ile ülkemizin cennet köşelerinden biri. Artvin'de bulunan Kafkasör Yaylası da bu güzellikler arasında yer alıyor. Bin 250 metre yükseklikte bulunan yaylada Cıskaro, Yalnızhasan ve Acısu diye adlandırılan şifalı sular da bulunuyor. Burada ayrıca her yıl boğa güreşi festivali yapılıyor. Festival döneminde genç, yaşlı, yerli, yabancı herkes hep birlikte horona durup eğleniyor. Tabii bu yaylaya giderken merkezin sıcağına aldanmamalı sıkı giyinmeli. Çünkü yazın sıcağında yaylada soğuktan titreyebilirsiniz. Vedayı Giresun'un Kümbet Yaylası ile yapıyoruz. Dereli ilçesi sınırlarında yer alan Kümbet Yaylası, bin 640 metre yükseklikte bulunuyor ve Giresun'un oksijen deposu olarak biliniyor. Alpler'i aratmayan güzellikteki bu yaylada dört mevsimi bir arada yaşayabilirsiniz. Yaylayı gezdikten sonra yine Dereli ilçesinde bulunan Mavi Göl'e uğrayabilirsiniz. Sodalı Göl olarak da bilinen Mavi Göl, 3 farklı gölün bir araya gelmesiyle oluşmuş. En önemli özelliği ise sodalı suyun bir dere gibi akması...
(Gito Yaylası'nda gün batımı)
BU DENEYİMLERİ YAŞAMADAN DÖNMEYİN!
* Yayla çiçekleri toplamadan,
* Soğuk derelerde serinlemeden,
* Güneşin doğuşunu ve batışını izlemeden,
* Yaylaların leziz etlerini tatmadan,
* Kaplıca sularına girmeden,
* Bulut denizine karşı bir bardak çay içmeden dönmeyin.