
İnovasyon yönetimi dünyasında Michael Lewrick'in adının sıkça anılmasının nedeni yalnızca 'The Design Thinking Playbook' serisinin yazarı olması değil. Şirketleri yeni büyüme alanlarına taşıyan somut yöntemler geliştirmesi. Lewrick, yıllardır farklı ülkelerde kurumlara inovasyon kültürü kurma, yeni iş modelleri geliştirme ve organizasyon içinde girişimci bir çalışma düzeni oluşturma konusunda danışmanlık veriyor. Onu diğer uzmanlardan ayıran taraf ise karmaşık inovasyon süreçlerini sade bir modele dönüştürmesi: Bugünü yöneten sistem ile yarını kuran sistemin bir arada ama birbirine karışmadan çalışabildiği bir yapı... Lewrick, bu yapının şirketlere yalnızca inovasyon 'etkinlikleri' değil, sürdürülebilir büyüme eğrileri kazandırdığını söylüyor. Yaklaşımının temelinde ise iki basit ama güçlü kural var.
1. Bugünü yönetirken yarını ayrı bir düzen olarak tasarlayın
Lewrick'in düşüncesine göre inovasyonun kurumsal hayatta boğulmasının en temel nedeni, geleceği inşa eden süreçlerin günün operasyonel baskılarıyla karışması. Bu nedenle şirketlerin iki sistemi aynı anda yürütmesi gerekiyor.
*Bugünün sistemi: Verimlilik, süreç, operasyon, performans.
*Yarının sistemi:Hızlı prototipleme, deneme-yanılma, yeni iş modelleri, radikal düşünme.
Bu iki yapının aynı kişi, aynı süreç veya aynı karar mekanizmasına bağlanması inovasyonu zayıflatır. Ayrı tutulduğunda ise şirket hem mevcut işini korur hem de geleceğin eğrisini inşa eder.
2. S-Eğrisi portföyü kurarak geleceği şimdiden çoğaltın
Lewrick'in ikinci kuralı, şirketlerin tüm büyüme beklentisini tek bir çizgiye bağlamaması... Lewrick'in analizine göre sürdürülebilir büyüme, aynı anda üç eğrinin birlikte çalışmasıyla mümkün:
*Olgunlaşmış mevcut eğri, gelir sağlar.
*Yükselişe geçen yeni eğri, geleceğin pazarını oluşturur.
*Deneme aşamasındaki geleceğin eğrisi, şirketin uzun vadeli vizyonunu besler.
Bu yaklaşım, Türkiye'de sıçrama yapan şirketlerin uyguladığı modelle birebir örtüşüyor: Bugünü iyileştirirken yarını geciktirmeyen bir yapı... Bunlara ek olarak Lewrick, bu yılki Türkiye İnovasyon Haftası'nda (TIW) yer aldığı 'Yapay Zeka ve İnovasyon' paneli sonrasında da, geleceğin dinamiklerine dair kilit çıkarımları paylaştı. Lewrick'in zihninde yankılanan ve geleceğin inovasyon yolculuğuna ışık tutacak ana düşünce ise şuydu: "Bugün 'veri olan her şey değerlidir' ancak asıl değer, veriyi anlamlandıran insanın sentezidir." Bu anlamda, insan unsurunun denklemin en kritik parçası olduğunu vurgulayan Lewrick, İstanbul'daki bu ilham verici tartışmalardan, şirketlerin ve bireylerin yapay zeka çağında benimsemesi gereken üç önemli inançla ayrıldığını belirtti:
1. Yapay zeka sadece teknolojik değil, kültürel bir devrimdir:
En güçlü dönüşümlerin koddan değil, kültürümüzü, zihniyetimizi ve çalışma biçimlerimizi uyarlama yeteneğimizden geldiği unutulmamalıdır. Yapay zeka, organizasyonların temel yapısını değiştiren bir kültürel devrimdir. İnsan unsuru, bu dönüşümün kalbinde yer almaya devam edecektir.
2. Korkma, kucakla ve öğren: Korku zamanı bitti. Yapay zeka artık günlük hayatımızın dokusuna işledi. Lewrick, yapay zekaya merakla yaklaşmanın, ömür boyu öğrenen olmanın ve bu teknolojiyi insan yeteneklerimizi artırma potansiyelini ortaya çıkarma fırsatı olarak görmenin zamanı geldiğini ifade ediyor. Yapay zeka, bir bahane değil, bir ortak/partner olarak görülmelidir.
3. Etik mimari olmalı: İnsan merkezli, sürdürülebilir ve adil bir geleceğin inşası için yapay zekaya yönelik ahlaki bir pusula inşa etme konusunda ortak bir sorumluluk vardır. Güçlü etik tanımlamak ikinci planda kalan bir şey değildir; tersine, temel bir mimari olarak en baştan dahil edilmelidir.