
Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), bireylerin emeklilik dönemlerinde refah seviyelerini korumalarını amaçlayan, devlet katkısıyla desteklenen uzun vadeli bir birikim ve yatırım platformu olma özelliğini taşıyor. Ancak BES'in sunduğu avantajlardan tam olarak yararlanabilmek, katılımcının bilinçli fon seçimi ve sürekli gözden geçirdiği bir yatırım stratejisi belirlemesine bağlı. Kuşkusuz yatırımcıların fon seçimleri kadar emeklilik fonlarının yönetim stratejileri de büyük önem taşıyor. İyi bir strateji oluşturmak için öncelikle sistemin nasıl işlediğini kısaca anlatmak gerekiyor. Katılımcılar emeklilik şirketleri vasıtasıyla BES'e giriş yapıyor. Bu aşamadan sonra katılımcı payları, belirlenen stratejiler doğrultusunda portföy yönetim şirketlerinin yönettiği emeklilik fonlarına yatırılıyor. Finansal okuryazarlığın eksikliği ya da zaman kısıtı nedeniyle emeklilik yatırımıyla yeterince ilgilenemeyecek katılımcılar için emeklilik şirketleri çeşitli 'planlar' hazırlayarak sağlıklı bir yatırım stratejisi oluşturulmasını da sağlıyor. Fon ya da plan seçimleri birikimin gelecekteki değerini doğrudan etkilediği için sistemin en kritik aşamasını oluşturuyor.
RİSK PROFİLİ: YATIRIM STRATEJİSİNİN TEMELİ
Doğru fon stratejisinin ilk adımı, katılımcının kendi risk profilini doğru tespit etmesi. Risk algısı, her yatırımcı için 'rahat uyumak' tabirinin farklı bir anlam ifade etmesi gibi, kişisel bir mesele. Katılımcının, kendi psikolojik konfor alanını tanıyarak risk algısını belirlemesi en doğru yöntem. Bu tanımı yapabilmek için, katılımcı kendine şu soruları soruyor ve bunlara net yanıt veriyor:
*"Yatırımlarımın kısa vadede dalgalanma göstermesi beni ne kadar rahatsız eder?"
*"Bu birikime ne kadar süreyle dokunmadan yatırım yapabilirim?"
*"Düzenli bir gelir akışım var mı, acil nakit ihtiyacım olursa alternatif kaynaklarım mevcut mu?"
Eğer bir katılımcı piyasalardaki kısa vadeli düşüşlerde paniğe kapılmadan yatırıma devam edebiliyorsa, orta-yüksek risk profiline sahip demektir. Buna karşın, dalgalanmalardan rahatsız olan ve portföyünü her gün kontrol eden biri, genellikle daha temkinli ve düşük risk profiline sahiptir. Risk anketleri gibi araçlar, yatırımcı karakterini (düşük risk, orta risk, yüksek risk gibi) anlamaya yardımcı oluyor. Önemli olan, yatırımın sürdürülebilir olması için kişinin kendi psikolojik sınırını tanıması. Ve elbette sisteme girerken yapılar 'risk algısı' anketleri de büyük önem taşıyor. Ancak yine de BES için biraz vakit ayırarak risk algısını doğru belirlemekte fayda var.
YAŞ VE YATIRIM UFKU: STRATEJİNİN BELİRLEYİCİSİ
BES stratejilerini belirlerken en temel kriterlerden biri yaş ve yatırım ufku olarak adlandırılıyor. Genel olarak, yatırım süresi uzadıkça risk alma kapasitesi doğal olarak artıyor. Emeklilik dönemine yaklaşıldıkça ise öncelik, sermaye koruması ve istikrarlı getiri haline geliyor. Özellikle 18 yaş altı BES imkanının hayata geçirilmesiyle birlikte belirlenecek stratejilerin dikkatle belirlenmesi gerekiyor. Evet, genel olarak erken yaşlar risk almaya daha müsait olsa da katılımcıların fon ve plan değiştirme haklarını bariz piyasa olaylarına göre kullanmalarında fayda olacağı da bir gerçek.
FON ÇEŞİTLİLİĞİ VE PORTFÖY DAĞILIMI
BES fon dağılımı yaparken, finansal planlamanın temel prensibi olan 'tüm yumurtaları aynı sepete koymama' prensibine dayanmak gerekiyor. Portföy çeşitliliği (diversifikasyon), farklı piyasa koşullarında portföyün dengede kalmasına yardımcı oluyor. Bir varlık sınıfının performansı düştüğünde, diğerinin performansının bu düşüşü dengelemesine yardımcı oluyor. Katılımcının risk profiline uygun olarak, birikimini bu farklı fon türleri arasında paylaştırması, daha akılcı bir yaklaşım olarak görülüyor. BES'te Portföy Yönetim Şirketleri tarafından sunulan başlıca fon türlerine bir göz atalım:
*Hisse Fonları: Fon portföyünün en az %80'i yerli ve yabancı hisse senetlerinden oluşuyor. Yabancı hisse senedi fonları, uluslararası piyasa fırsatlarına ortak olmayı sağlıyor.
*Borçlanma Araçları Fonları: Portföyün en az yüzde 80'i yerli ve yabancı kamu veya özel sektör borçlanma araçlarından oluşuyor.
*Katılım Fonları: Faizsiz finans prensiplerine uygun oluyor; kira sertifikaları (sukuk), katılım hesapları, altın ve katılım endekslerindeki hisse senetlerine yatırım yapıyor.
*Karma Fonlar: Portföyün en az yüzde 80'ini, her biri portföyün en az yüzde 20'sini oluşturmak üzere, en az iki yatırım aracı (hisse senetleri, borçlanma araçları, altın, kira sertifikaları) oluşturuyor.
*Para Piyasası Fonları: Vadesine en fazla 184 gün kalmış likit borçlanma araçlarından oluşuyor.
*Kıymetli Madenler Fonları: Portföyün en az yüzde 80'i sürekli olarak altın veya diğer kıymetli madenler ile bunlara dayalı varlıklardan oluşuyor.
Tabii bir de Devlet Katkı fonları var. Devlet katkısı tutarları, katılımcıların kendi seçtiği fonlardan ayrı, özel olarak kurulmuş Devlet Katkısı Fonları'nda değerlendiriliyor. Bu fonların portföyü, asgari yüzde 70 oranında devlet tahvili, gelir ortaklığı senetleri ve kira sertifikalarından oluşuyor. Katılımcı bu fonları doğrudan seçemiyor veya değiştiremiyor.
FON YÖNETİMİ VE DEĞİŞİKLİK HAKKININ AKILLICA KULLANIMI
Katılımcının BES planlarını mı tercih edeceği yoksa fonlar üzerinden kişisel portföy mü oluşturacağı kararı, tamamen finansal bilgi düzeyi ve piyasa takibi düzeyiyle ilişkili bir konu. Yatırım bilgisi sınırlı olan veya piyasaları yakından takip etmeyen katılımcılar için hazır katılımcı planları veya standart fonlar uygun bir çözüm oluyor. Bu planlar, profesyonel fon yöneticileri tarafından belirlenmiş stratejilere dayanıyor ve sistematik bir yatırım disiplini sunuyor. Finansal okuryazarlığı yüksek, piyasa gelişmelerini yakından takip eden katılımcılar için fonlar üzerinden kişisel portföy oluşturmak, daha esnek ve potansiyel olarak daha yüksek getiri sağlayan bir yöntemdir. Katılımcı dilerse birikiminin yönetimini robot danışmanlara da emanet edebiliyor.
BES katılımcıları, bir yılda azami on iki kez fon dağılım değişikliği yapma hakkına sahiptir. Bu hak, piyasa koşulları veya kişisel finansal hedefler değiştikçe risk seviyesini ayarlamak için değerli bir araç. Ancak bu hakkın sıklıkla kullanılması önerilmiyor. Çok sık değişim yapmaktan kaçınmak gerekiyor, çünkü her dalgalanmada fon değiştirmek uzun vadede getiriyi düşürüyor. BES fonlarında valör süreleri olduğu için, sürekli değişim yapmak getiri kaybı yaratabiliyor. Değişiklikler, faiz artışı, jeopolitik risk veya endeks revizyonu gibi somut nedenlere dayandırılmalıdır. Portföyü yılda dört kez, yani üçer aylık dönemlerde gözden geçirmek, piyasa koşullarına makul sıklıkta uyum sağlamayı ve uzun vadeli planın disiplinini korumayı sağlayan en sağlıklı yöntem olarak görülüyor.
PERFORMANS DEĞERLENDİRMESİ VE GERÇEK GETİRİ
Katılımcıların ön çok dikkat etmesi gereken konuların başında fon getirilerini yorumlamak bulunuyor. Fon seçiminde sadece kısa vadeli (son 1 veya 3 ay gibi) getirilere odaklanmak yanıltıcı olabilir. Uzun vadeli bir yatırım olan BES için, fonların en az 1, 3 ve 5 yıllık getirilerine bakmak daha sağlıklı bir yaklaşım olarak kabul ediliyor.
Genelde fonun gerçek başarısı, enflasyonun üzerinde bir getiri sağlayıp sağlamadığıyla ölçülüyor. Fonun nominal getirisi pozitif kalsa bile, eğer bu getiri enflasyon oranının altında kalıyorsa, birikim reel olarak değer kaybetmiş olarak değerlendiriliyor. Elbette savaş ya da kriz gibi özel durumlarda fon getirisini daha esnek yorumlamak gerekiyor. Sonuçta uzun vadeli yatırımın prensibi beklenmedik durumlarda karşılaşılan kayıpların vade içinde karşılanması ve strateji doğrultusunda hedeflenen getiriye ulaşılması. Ayrıca her fonun, kendi performansını karşılaştırdığı bir kıyaslama ölçütü (Benchmark) bulunuyor. Fonun getirisini bu kıyaslama ölçütüyle karşılaştırmak, fon yöneticisinin başarısı hakkında fikir veriyor. Fonun getirisindeki dalgalanma seviyesini gösteren standart sapma (volatilite) değerini incelemek de fonun riskli olup olmadığı hakkında bilgi sunuyor.
FİNANSAL PLANLAMA: BÜTÜNCÜL BİR SÜREÇ
Bireysel emeklilik fonu seçimi, sadece yüksek getiri potansiyeline odaklanmak yerine, kişinin finansal durumunu ve beklentilerini analiz ederek dengeli bir karar vermeyi gerektiriyor. Finansal planlama, yatırımcıların risk grubu ile paralel getiri ve nakit akışı beklentilerinin anlaşılarak, bunlara uygun varlık dağılımı stratejisinin belirlenmesini sağlayan bütüncül bir süreçtir.
Bu süreç, öncelikle yatırımcının risk profilinin belirlenmesini, getiri beklentisi ile risk profilinin uyumlu hale getirilmesini ve olası nakit giriş-çıkış tahminlerinin yapılmasını içeriyor. Finansal planlama uzmanları, bu hususlar belirlendikten sonra kişiye özgü alternatifli varlık dağılım stratejilerini belirliyor. Uzmanlar, başarılı buldukları ürünlerden kişiye özgü portföyü oluşturuyorlar. Bu süreçte ürünlerin benzerlerine göre getiri performansı, risk grubu, teknik rasyolar ve tabii olduğu vergi rejimi gibi özellikleri dikkate alınıyor. Finansal planlama uzmanları, oluşturulan portföyü düzenli bir şekilde takip ederek; piyasadaki değişiklikler, vergi durumundaki avantajlar/dezavantajlar gibi hususları dikkate alarak gerekli durumlarda portföyü revize ediyor.Sonuç olarak, BES'te fon seçimi, anlık bir karar değil; kişinin yaşına, hedeflerine, risk toleransına ve piyasa beklentilerine uyumlu, dinamik bir süreçtir. Doğru risk tanımı ve çeşitlendirilmiş bir portföy ile fon değişim hakkının bilinçli kullanımı, katılımcıların uzun vadeli refah hedeflerine ulaşmaları için atılması gereken en önemli adımları oluşturuyor.
ALBARAKA PORTFÖY YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRÜ M. EMİN ÖZER: YAŞ VE RİSK UFKU TEMEL KRİTERDİR
Kişinin kendi risk algısını belirlemesi için şu sorulara net yanıt verebilmesi gerekir:
* Yatırımlarımın kısa vadede dalgalanma göstermesi beni ne kadar rahatsız eder?
* Bu birikime ne kadar süreyle dokunmadan yatırım yapabilirim?
* Düzenli bir gelir akışım var mı, acil nakit ihtiyacım olursa alternatif kaynaklarım mevcut mu?
Eğer bir katılımcı piyasalardaki kısa vadeli düşüşlerde paniğe kapılmadan yatırımına devam edebiliyorsa, orta-yüksek risk profiline, buna karşın dalgalanmalardan rahatsız oluyorsa düşük risk profiline sahip demektir. Katılımcının risk algısını belirlemedeki en doğru yöntem, kendi psikolojik konfor alanını ve yatırım süresini doğru tanımlamasıdır.
KENDİ BİLGİ DÜZEYİNİZE UYGUN PORTFÖY OLUŞTURUN
Katılımcıların BES planlarını ya da direkt fonlar üzerinden kendi portföylerini oluşturarak yatırım yapmaları tercihi, yatırım bilgisi, zaman ayırma isteği ve piyasa takibi düzeyiyle doğrudan ilişkilidir. Hazır katılımcı planları, profesyonel fon yöneticileri tarafından belirlenmiş stratejilere dayanır ve yatırım bilgisi sınırlı olan kişiler için oldukça uygun bir çözümdür. Bu planlar katılımcıya kolaylık sağlar, sistematik bir yatırım disiplini oluşturur.
Diğer taraftan, finansal okuryazarlığı yüksek, piyasa gelişmelerini yakından takip eden katılımcılar için fonlar üzerinden kişisel portföy oluşturmak daha esnek ve getirisi potansiyel olarak daha yüksek bir yöntem olabilir.
Dolayısıyla burada doğru yaklaşım, katılımcının kendi bilgi düzeyine ve beklentilerine uygun stratejiyi seçmesidir. Biz fon yönetim kuruluşları olarak her iki yöntemin de BES sistemine katkı sağladığına inanıyoruz.
RİSK SEVİYESİNİ AYARLAMAK İÇİN FON DEĞİŞİKLİK HAKKI KULLANILMALI
Katılımcılar yılda en fazla altı kez fon dağılım değişikliği, dört kez plan değişikliği yapabilir. Bu hak, piyasa koşullarına göre risk seviyesini ayarlamak için kullanılmalıdır. Fon değişiklik hakkını kullanırken dikkat edilmesi gerekenler:
Sık değişimden kaçın: Her dalgalanmada fon değiştirmek uzun vadede getiriyi düşürür.
Değişimi gerekçelendir: Faiz artışı, jeopolitik risk veya endeks revizyonu gibi somut nedenlere dayandır.
Geçiş zamanlaması: Fon değişimi talimatı, aynı gün değil genellikle ertesi iş günü fiyatına
YAŞ ARALIKLARINA GÖRE STRATEJİLER
Bireysel Emeklilik Sistemi uzun vadeli birikim ve yatırım disiplini gerektiren bir sistemdir. Dolayısıyla katılımcıların yatırım stratejilerini belirlerken en temel kriterlerinden biri yaş ve yatırım ufkudur. Genel olarak, yatırım süresi uzadıkça risk alma kapasitesi artar; emeklilik dönemine yaklaşıldıkça ise sermaye koruma öncelikli hale gelir.
18 YAŞ ALTI – 25 YAŞ ARALIĞI: Bu grup için uzun vadeli birikim fırsatı oldukça yüksektir. Risk iştahı da genellikle yüksektir. Dolayısıyla hisse senedi ve büyüme odaklı fonlar ağırlıklı stratejiler uygun olur.
Strateji: Ağırlıklı olarak hisse senedi, altın ve yabancı varlık fonları gibi büyüme odaklı fonlar.
Hedef: Uzun vadeli sermaye artışı.
Dağılım örneği: %70-80 hisse, %10-20 altın/yabancı fonlar, %10 likit varlık.
25–35 YAŞ ARALIĞI: Gelir artışı ve yatırım farkındalığının oluştuğu dönemdir. Bu yaş aralığında hisse senedi ile dengeleyici katılım veya altın fonları kombinasyonu önerilir.
Strateji: Büyüme fonları ile birlikte bir miktar dengeleyici varlık (katılım/likit fon).
Dağılım örneği: %60-70 hisse, %20 altın/yabancı, %10-20 likit/katılım fonu.
35–45 YAŞ ARALIĞI: Risk-getiri dengesi bu dönemde daha kritik hale gelir. Dengeli fonlar veya çoklu varlık stratejileri uygun bir tercih olabilir.
Strateji: Dengeli portföy.
Dağılım örneği: %40-50 hisse, %20 altın/yabancı, %30 likit/katılım fonu.
Not: Fon değişim hakkını aktif kullanmak bu yaşta önemlidir.
45–60 YAŞ ARALIĞI: Emekliliğe yaklaşan dönemde öncelik sermaye koruması ve istikrarlı getiridir. Bu nedenle katılım, likit ve altın fonları ağırlıklı, riskten arındırılmış portföyler önerilir.
Strateji: Sermaye koruma odaklı.
Dağılım örneği: %20-30 hisse, %20 altın, %50 civarı katılım/likit fon.
Amaç: Değer koruma + düşük volatilite.

(Albaraka Portföy Yönetimi Genel Müdürü M. Emin Özer)
KUVEYT TÜRK PORTFÖY GENEL MÜDÜR YARDIMCISI DR. BAYRAM VELİ SALUR: BES'İN BAŞARISI, YATIRIMCILARIN DİSİPLİNLİ BİRİKİM YAPABİLMESİNİ SAĞLAYAN TASARIMINDAN GELİR
BES'in başarısı, yatırımcıların disiplinli birikim yapabilmesini sağlayan tasarımından gelir. Kesintilerin maaştan veya kredi kartından otomatik yapılması, 'önce kendine ödeme yap' ilkesinin fiilen işlemesini sağlar. Bu nedenle birçok yatırımcının BES bakiyesi, diğer yatırım varlıklarını geçmiş durumda. Erken başlamak büyük avantaj sağlar, ancak geç kalanlar için de sistem anlamlıdır. Devlet katkısı, vergi avantajı ve profesyonel yönetim üçlüsü, uzun vadede sermayeyi büyüten güçlü bir bileşendir. Yatırımcı, erken yaşta başlar, düzenli katkı yapar ve sabırlı olursa, BES portföyü finansal özgürlük için sağlam bir temel oluşturur. Yatırım sürecinin başarısı, doğru fonu seçmekten çok doğru tasarruf alışkanlığını sürdürmekle ve risk toleransına göre varlık dağılımı kararları verme ile ilgilidir. BES, bu alışkanlığı ve karar süreçlerini destekleyen güçlü araçlardan biridir.
18 YAŞ ALTI – 25 YAŞ: KISA VADELİ DALGALANMALARIN ÖNEMSİZ OLDUĞU DÖNEM
BES'te başarının en büyük kaynağı zamandır. Sisteme erken giren katılımcılar, bileşik getirinin gücünden yararlanarak 56 yaşına gelindiğinde anlamlı bir servet birikimi sağlayabilirler. Bu yaş grubu (özellikle 18 yaş altında sisteme girenler) en uzun yatırım ufkuna sahip oldukları için risk alabilirler. Kısa vadeli dalgalanmalar bu yaş grubunda önem taşımaz. Portföylerde yüksek hisse (yerli ve yabancı) oranı yüzde 80 ve üzeri olabilir. Uzun vadede hisse fonları diğer varlık sınıflarını çoğu zaman geride bırakır. Ayrıca yüzde 5 civarında kıymetli maden fonu eklenmesi portföyün çeşitliliğini artırır ve kriz dönemlerinde koruma sağlar.
25–35 YAŞ: BİRİKTİRME DÖNEMİ
Bu dönemde gelir artışıyla birlikte birikim kapasitesi yükselir, ancak evlilik, konut alımı gibi harcama baskıları da artar. Bu sebeple BES birikimine dokunmak cazip gelebilir; oysa bileşik getiri zincirinin kırılması, uzun vadeli potansiyelin önemli ölçüde azalmasına neden olur. Bu yaşlarda yüksek riskli portföy yaklaşımı sürdürülmeli; hisse fonları ana ağırlıkta (yüzde 60-70) kalabilir. Kıymetli maden oranı yüzde 10 civarına çıkarılabilir. Bu dönemde ücret ve gelir artışı oldukça katkı payı ödemeleri de artırılmalıdır. Yıllık bazda da enflasyon oranında artış yapılmasının otomatik hale getirilmesi seçeneği tercih edilmeli.
35-45 YAŞ: BES'DEKİ BİRİKİMLERİN ANLAMLI SEVİYELERE GELDİĞİ, ANCAK EKLEMELERİN DEVAM ETMESİ GEREKEN DÖNEM
Bu yaş aralığında BES bakiyesi artık anlamlı seviyelere ulaşır. Katılımcı, birikimin büyüklüğünü gördükçe koruma refleksi kazanmaya başlar. Yine de getiriden tamamen vazgeçilmemelidir. Portföyde hisse oranı yüzde 50-60 seviyelerine çekilebilir. Kıymetli madenlerin payı yüzde 15-20 olabilir. Kalan kısım TL veya USD bazlı sabit getirili fonlar arasında dengelenmelidir.
45-60: KORUMA DÖNEMİ
Bu dönemde birikimlerin korunması önceliklidir. Zaman ufku daraldığı için yüksek riskli varlıklardaki olası kayıpların telafi şansı azalır. Bu nedenle hisse fonlarının ağırlığı %30 civarına çekilebilir. Daha büyük kısım TL veya döviz bazlı sabit getirili fonlar, para piyasası fonları arasında dağıtılabilir.
Ancak, tüm portföyü korumaya odaklamak da hatalı olur. Ortalama yaşam süresi göz önüne alındığında, emeklilik döneminde bile portföyün 15-20 yıl daha yönetileceği unutulmamalıdır. Bu nedenle bir miktar büyüme potansiyeli her zaman korunmalıdır.
HER YAŞTA MAKSİMUM DEVLET KATKISI HEDEFLENMELİ
Yaş ilerledikçe insani sermaye azalır, yani gelir yaratma kapasitemiz düşer. Bu nedenle riskli varlıkların payı kademeli olarak azaltılmalı, sermaye korunmalıdır. Ancak sisteme geç katılanlar "geç kaldım" düşüncesine kapılmamalı. Her yaşta maksimum devlet katkısı (aylık brüt asgari ücret tutarına kadar) hedeflenmeli; bu eşiğin üzerindeki birikimler ise yatırım fonlarıyla desteklenmelidir. Risk toleransını etkileyen en önemli faktörlerden biri yaştır. Genç katılımcılar uzun vadeli düşünebilirken, 50 yaş üzerindekiler için kayıpların telafisi daha zordur. Ancak risk algısı yalnızca yaşla açıklanamaz; tecrübe, gelir istikrarı ve duygusal dayanıklılık da önemlidir. BES yatırımcısının genellikle tek birikimi BES değildir, bu nedenle risk toleransı belirlenirken daha çok vade ve likidite ihtiyacı dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla, BES tarafında yaşa göre bir risk toleransının belirlenebileceğini düşünüyorum.
RİSKİNİZİ ANALİZ EDİN
Yatırım fonlarında veya doğrudan hisse yatırımı yapan bireyler için ise davranışsal farkındalık önem kazanır. Kişi kendi risk algısını anlamak için küçük denemeler yapabilir. Örneğin, düşük tutarlı hisse fonları alınır, piyasa düştüğünde duygusal tepkiler gözlemlenir. Panik satışı yapılıyorsa risk toleransı düşüktür; sakin kalabiliyorsa daha yüksektir. Ayrıca risk alma isteği ile risk alma kapasitesi birbirinden farklıdır. Yakın vadede ev veya eğitim harcaması gibi yükümlülükler varsa, risk alma kapasitesi sınırlıdır. Dolayısıyla yatırımcı hem ne hissettiğini hem ne kadar dayanabileceğini analiz etmelidir.
ZAMANI KISITLI YATIRIMCILAR İÇİN PLANLAR DAHA UYGUN
Emeklilik şirketleri son yıllarda otomatik portföy dağılımı ve robo-danışmanlık hizmetleriyle katılımcılara önemli kolaylık sağlıyor. Finansal okuryazarlığı düşük veya zamanı kısıtlı yatırımcılar için bu planlar gayet uygundur. Bu planlar risk profiline uygun olarak temkinli, dengeli, dinamik veya agresif şekilde kurgulanır. Katılımcı, sistemin sunduğu risk ölçüm sonuçlarını yaş grubuyla birlikte değerlendirerek seçimini yapabilir. Ancak finansal okuryazarlığı yüksek yatırımcılar için kendi fon portföyünü oluşturmak daha esnek bir seçenektir. BEFAS sistemi üzerinden farklı şirketlerin fonları seçilebilir; böylece yatırımcı kendi makroekonomik görüşüne göre pozisyon alabilir.
HANGİ DURUMLARDA FON DEĞİŞİKLİK HAKKI KULLANILMALI?
Katılımcıların önemli bir bölümü fon değişiklik hakkını hiç kullanmıyor, bir kısmı ise gereğinden sık değiştiriyor. Her iki durum da uzun vadeli getiriye zarar verebilir. Fon değişikliği şu durumlarda düşünülmelidir:
Makro koşullarda belirgin değişim: Faiz, enflasyon, jeopolitik riskler, global likidite gibi faktörler.
Fon performansında kalıcı zayıflık: Benzer kategorideki fonlara göre düşük getiri veya strateji değişikliği.
Yatırımcının yaşam döngüsündeki değişim: Gelir artışı, emeklilik tarihi yaklaşması gibi.
En sık yapılan hata "piyasa düştü, fon değiştireyim" refleksidir. Oysa düşüşler uzun vadeli yatırımcı için yeniden dengeleme fırsatıdır.

(Kuveyt Türk Portföy Genel Müdür Yardımcısı Dr. Bayram Veli SALUR)
FON TURKEY KURUCUSU ONUR DUYGU: RİSK ALGISI KONFORLA İLGİLİDİR
BES aslında uzun bir yolculuk. Ne kadar erken başlarsak, o kadar çok vade avantajı elde ederiz. Vade uzadıkça da risk alma kapasitesi doğal olarak artıyor.
18 yaş altı – 25 yaş arası için uzun vade en büyük güç. Bu grupta hisse ağırlıklı, hatta yabancı teknoloji veya altın-gümüş gibi dalgalı ama uzun vadede kazandırma potansiyeli yüksek temalar değerlendirilebilir. Bu yaşta küçük dalgalanmalar çok şey ifade etmez, çünkü hedef ufku uzundur.
25–35 yaş arası yatırımcı artık daha düzenli gelir sahibidir ama hala uzun vade avantajını korur. Burada hisse/altın/gümüş ile sabit getirili fonları birlikte taşımak, getiriyi artırırken riski dengelemeye yardımcı olur. Eğer sepetin içeriği ve zamanlamayı da uzmanlara bırakmak isterse atak-agresif fonlar da değerlendirilebilir.
35–45 yaş arası biraz 'denge dönemi'dir. Hem büyüme potansiyeli olan varlıklardan kopmamak hem de portföyde koruyucu unsurları artırmak doğru olur.
45–60 yaş arası içinse ana amaç birikimi korumaktır. Bu dönemde sabit getirili ve daha defansif fonlara ağırlık vermek, emekliliğe yaklaşırken portföyün dalgalanmalardan fazla etkilenmemesini sağlar.
Kısacası yaş ilerledikçe risk iştahı azalmalı, portföyde güvenli limanların payı artmalı. Ama bu, 'risk tamamen sıfırlansın' demek değildir. Ufak bir büyüme potansiyeli her zaman portföye canlılık katar.
RİSK ALGINIZI BELİRLEMEK İÇİN TAKTİKLER
Risk algısı kişisel bir mesele; her yatırımcı için 'rahat uyumak' farklı bir şey ifade eder. Kendine şu soruyu sormak iyi bir başlangıçtır: "Portföyümün bir gün ekside olduğunu görmek beni rahatsız eder mi?" Eğer bu durumda hemen müdahale etme isteği doğuyorsa, sabit getirili fonlar yani 1–3 risk seviyesindeki ürünler ağırlıklı olmalı. Çünkü bu fonlarda günlük dalgalanma sınırlıdır. Ama "Ben uzun vadeye bakarım, kısa vadeli iniş çıkışlardan etkilenmem" diyorsanız, hisse ağırlıklı ya da tematik fonlar daha uygun olur.
Bir başka pratik test de şudur: Portföyünü her gün kontrol eden, getiriyi mevduatla kıyaslayan biri genellikle daha temkinli bir yatırımcıdır. Uzun vadeye odaklanan ve piyasa hareketlerini fırsat olarak görenlerse daha riskli fonlara yer verebilir. Özetle, burada önemli olan 'riskten kaçmak' değil, kendi psikolojik sınırını tanımak. Çünkü yatırımın sürdürülebilir olması, getiri kadar konforla da ilgilidir.
BES, UZUN VADELİ BİRİKİM KÜLTÜRÜDÜR
Katılımcıların kendi portföylerini oluşturmak ya da emeklilik şirketlerinin sağladığı hazır planları kullanması tamamen finansal bilgi düzeyiyle ilgili. Eğer piyasaları yakından takip etmiyorsanız, otomatik planlar gayet iyi bir başlangıç noktası. Profesyonel yönetimle risksiz bir konfor alanı sunarlar. Ama "ben piyasayı izlerim, fırsatları takip ederim" diyorsanız, kendi portföyünüzü oluşturmak çok daha verimli olur.
BES'te yılda 12 kez fon değişikliği hakkı var ama Türkiye'de katılımcıların yalnızca yaklaşık %10'u yılda bir kez bu hakkı kullanıyor. Oysa fon değişikliği, ekonomik koşullar değiştikçe stratejiyi güncellemek için oldukça değerli bir araç. Yine de çok sık değişim yapmak doğru değil. BES fonlarında valör süreleri (satış ve alış işlemleri arasında geçen birkaç iş günü) olduğu için, sürekli değişim yapmak getiri kaybı yaratabiliyor. Ben kendi tercihim olarak portföyü yılda dört kez, yani üçer aylık dönemlerde gözden geçirmeyi en sağlıklı yöntem olarak görüyorum. Böylece piyasa koşullarına makul sıklıkta uyum sağlanıyor ama uzun vadeli planın disiplini de bozulmuyor. BES, kısa vadeli al-sat sisteminden çok, uzun vadeli birikim kültürü üzerine kurulu. Bu yüzden ölçülü ama bilinçli değişiklikler yapmak en doğru yaklaşım.

(Fon Turkey Kurucusu Onur Duygu)