USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Ekonomi Haberleri

11 Aralık 2025 10:28

Türkiye, e-ticaretin akış merkezi ve üssü olabilir mi?

Değer artık üretimden değil, akışın yönetiminden doğuyor. 2024-2028 dönemi, küresel tedarik ağlarının yeniden kurulduğu ‘jeoekonomik sıçrama dönemi' olarak öne çıkıyor. Başta körfez ülkeleri ile bazı Asya ülkeleri, bu akışın merkezi haline gelmek için adımlar atmaya başladı. Türkiye sahip olduğu coğrafi avantaj, lojistik kapasite ve dijitalleşme seviyesiyle yalnızca üretimin değil, akışın da ülkesi olabilecek bir konuma sahip.

Türkiye, e-ticaretin akış merkezi ve üssü olabilir mi?

Gümrükler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Deniz Okan Savaş, Türkiye'nin akış ekonomisindeki geleceğini Platin Dergisi'nde şöyle değerlendirdi:

21. yüzyılda küresel güç dengeleri yeniden şekillenirken ekonomik güç artık üretim miktarıyla değil, ticaret akışını kontrol etme kabiliyetiyle tanımlanıyor. Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre küresel ticaret hacmi 1990 yılında 4 trilyon dolar seviyesindeyken bugün 32 trilyon doların üzerinde gerçekleşiyor. Aynı dönemde sınır ötesi e-ticaret hacmi 6.3 trilyon doları aşmış olup 2027 yılı itibarıyla iki haneli trilyon dolar seviyelerine ulaşması bekleniyor. Bu artışı mümkün kılan unsur, tek başına üretimin artışı değil, ticaretin dijitalleşmesi ve akışın ekonomik değer üretme aracı haline gelmesi olarak yorumlanabilir. Artık ürünün nerede üretildiği değil, akışın nerede yönetildiği önem yaşıyor. Ticaretin akışını yönetebilen ülkeler, üretim yapmasalar dahi ekonomik kazanç sağlayabiliyor. Singapur, Dubai ve Lüksemburg bunun en somut örnekleri... Singapur petrol üretmiyor ancak küresel petrol ticaretinin fiyatlanmasında belirleyici rol oynuyor. Dubai, depolama yerine ayrıştırma ve yeniden yönlendirme sistemleriyle ticaret gelirinin büyük kısmını akıştan elde ediyor. Lüksemburg ise Avrupa'nın merkezinde bir ayrıştırma ve transit noktası haline geldi. Bu ülkelerin ortak noktası, ürünün değil, akışın karar merkezi olmaları. Zira değer artık eşyanın mülkiyetinde değil, akışın yönetiminde.

REKABET ÜSTÜNLÜĞÜ SADECE ÜRETMEKTE DEĞİL, TİCARETİN AKIŞINI YÖNETME KABİLİYETİNDE YATIYOR

Türkiye, coğrafi konumu, lojistik altyapısı ve dijitalleşmiş gümrük sistemiyle bu dönüşümün merkezinde yer alabilecek bir ülke. Üç kıtanın kesişim noktasında yer alan Türkiye, tarih boyunca ticaret yollarının merkezinde bulundu. Bugün de aynı coğrafi avantaj, dijital dönüşümle birleştiğinde Türkiye'ye yeni bir ekonomik modelin kapısını aralıyor. Türkiye'nin üretimden gelen gücünün yanı sıra üretmediği ürünlerden de gelir elde edebilmesi mümkün hale gelebilir. Bu yeni dönemde Türkiye'nin rekabet üstünlüğü, sadece üreten değil, aynı zamanda ticaretin akışını yöneten ülke olma kabiliyetinde yatıyor. Bu dönüşümün iki temel bileşeni öne çıkıyor: Zengezur Koridoru'nun sağlayacağı fiziki akış ve Yurtiçi Aktarım Merkezleri'nin (YAM) oluşturabileceği veri ve karar akışı. Zengezur Koridoru, Çin'den başlayarak Orta Asya ve Azerbaycan üzerinden Nahçıvan'a, oradan da Türkiye'ye bağlanacak stratejik bir güzergâh... Bu koridorun devreye girmesiyle Çin-Avrupa ticaretinde taşımacılık sürelerinin yarı yarıya azalacağı, lojistik maliyetlerin düşeceği öngörülüyor. Böylece Türkiye, Avrupa ile Asya arasındaki fiziki ticaretin doğal güzergâhı konumuna gelebilecek.

TRANSİT GEÇİŞ TEK BAŞINA STRATEJİK GÜÇ YARATMIYOR

Güç, akışı yönlendiren ülkede oluşuyor. Bu noktada Yurtiçi Aktarım Merkezleri kavramı, Türkiye'nin bu akışı yönetme kabiliyetini geliştirebilecek en önemli araçlardan biri olarak değerlendiriliyor. Gerekli mevzuat altyapısının ve teknik yapının oluşturulması sonrasında kurulması mümkün olan bu merkezler, sınır ötesi e-ticaret gönderilerinin Türkiye'ye ithalat yapılmadan ayrıştırılması, konsolide edilmesi, etiketlenmesi ve üçüncü ülkelere yeniden gönderilmesine olanak sağlayan bir yapı olarak ortaya çıkacaktır. Böylece ürün Türkiye'de depolanmadan veri temelli bir sistemle yönetilecek ve nihai varış noktalarına yeniden yönlendirilecek. Ürün bu yollarla fiziksel bir nesne olmaktan çıkacak, veriye ve lojistik sürece dönüşecek. Bu sistem üretimden bağımsız olarak gelir yaratacak. Bu modelin gelir kaynakları da üretimden farklı... Ayrıştırma (sorting), konsolidasyon (birleştirme), etiketleme ve transit veri işleme aşamaları doğrudan gelir yaratıyor. Ayrıca bu akışlar, hava ve kara taşımacılığı faaliyetlerinde dolaylı gelir artışı sağlıyor. Dünya genelinde Çin-Avrupa hattında her yıl yaklaşık sekiz milyar mikro gönderinin hareket ettiği tahmin ediliyor. Bu akışın yalnızca yüzde 10'luk kısmının Türkiye üzerinden geçmesi halinde dahi yıllık 5 milyar doların üzerinde bir gelir potansiyeli oluşabileceği değerlendiriliyor. Bunun yanı sıra ilgili bölgelerin kurulması bu bölgelerde yürütülecek faaliyetler kapsamında istihdam yaratacak, yazılım geliştirme alanına doğrudan katkı sağlayacak ve uçuş sıklığının ülkemiz üzerinden önemli ölçüde artışına vesile olarak dolaylı ekonomik etkiler de yaratacak.

ZENGEZUR KORİDORU'NUN TÜRKİYE'YE YILLIK KATKISI 15 MİLYAR DOLARI AŞACAK

Ülkemizde üretilen ancak belirli noktalara hiç ulaşamayan e-ihracat gönderileri, ülkemizden halihazırda geçişi yapılan transit e-ticaret gönderileri ile konsolide edilerek gönderilemediğinden, bu modelin hayata geçmesi halinde transit e-ticaret gönderileri ile konsolide edilebilecek ve ülkemiz ticaret erbabının farklı pazarlara erişimini de kolaylaştıracak. Kısacası bu model hayata geçirildiğinde, Türkiye yalnızca üretimden değil, akıştan da kazanabilecek. Daha önemlisi, transit eşya akışının merkezinde olan ülkemiz, yeni fırsat ve avantajlarla, eşya akışının yaratacağı ölçek ve uçuş rotalarının çeşitlenmesi ile birlikte, ülkemizden bu rotalara gönderilecek e-ihracat yüklerinin de taşıma maliyetlerinin önemli ölçüde düşürülmesine katkı sunacak, bu yönüyle ülkemizde üretilen eşyaların dünya pazarlarında rekabet gücünü doğrudan artırıcı etki oluşturacak. Böylece transit eşya akışı, ayrıştırma, konsolidasyon, istihdam etkisi ve e-ihracata yapacağı doğrudan etkilerle, Zengezur Koridoru'nun da yaratacağı hacimle birlikte, bu modelin ülkemize senelik olarak sunacağı katkının 15 milyar doların üzerinde olması bekleniyor.

TÜRKİYE'NİN AKIŞ EKONOMİSİ VİZYONU

Türkiye'nin dijital altyapısı bu dönüşüm için güçlü bir temel sunuyor. Basitleştirilmiş Gümrük Beyannamesi (BGB/ETGB) uygulaması sayesinde, küçük değerli gönderiler saniyeler içinde dijital olarak beyan ediliyor ve eşyanın hızlı hareket etmesi sağlanıyor. Bu sistem, Türkiye'yi dijital gümrük yönetimi açısından öncü ülkelerden biri haline getiriyor. Yurtiçi Aktarım Merkezleri modelinin Basitleştirilmiş Gümrük Beyannamesi ile entegre çalışması halinde, Türkiye'nin mikro gönderilerde veri ve akış merkezi olabileceği öngörülüyor. Bu sistem Türkiye'ye, üretim yapmadan yüksek katma değerli hizmet kazancı sağlama potansiyeli sunuyor. Ticaret Bakanlığımızın 2025 İhracat Eylem Planı çalışmalarında, gümrüklerde ihracatı kolaylaştırıcı faaliyetler arasında bu modele değinilmiş olması, sınır ötesi e-ticarete dair Bakanlık vizyonunu ortaya koymakla birlikte dünya örneklerinin takip edildiğini ve buna paralel çalışmaların ve projelerin yürütüldüğünü gösteriyor. Bu durum, modelin yalnızca akademik bir fikir değil, politika dokümanlarında da yer bulmaya başladığına işaret ediyor. Yurtiçi Aktarım Merkezi kavramının resmî belgelerde yer almış olması, Türkiye'nin gelecekte akış ekonomisi vizyonunu destekleyecek bir politika altyapısının oluşmaya başladığını gösteriyor. Yurtiçi Aktarım Merkezleri'nin hayata geçirilmesi durumunda, bu merkezlerin ideal olarak konumlanabileceği bölgeler arasında İstanbul, İzmir-Çandarlı, Mersin-İskenderun, Gaziantep ve Zengezur bağlantısına yakınlığı dolayısıyla Iğdır ve Kars öne çıkıyor. Bu bölgeler, Türkiye'nin hem Avrupa hem de Orta Doğu pazarlarına kısa sürede erişim sağlayabileceği stratejik noktalar. İstanbul'dan üç saatlik uçuş mesafesinde Avrupa, Orta Doğu, Körfez ve Kuzey Afrika dahil yaklaşık 1.5 milyar tüketiciye erişim sağlanabiliyor. Bu merkezlerin kurulması halinde, Türkiye hava, kara ve denizyolu akışında çok modlu lojistik sistem kurma kapasitesine ulaşabilecek. Yurtiçi Aktarım Merkezlerinin kurulması, yalnızca ticaretin hızını artırmakla kalmayacak, Türkiye'nin bölgesel lojistik karar süreçlerinde de etkinliğini artıracak. Böylece Türkiye, eşyaların geçtiği bir ülke olmaktan çıkarak, akışın yönetildiği ülke olabilecek. Zengezur Koridoru fiziksel akışı Türkiye'ye getirebilecek nitelikteyken, Yurtiçi Aktarım Merkezleri bu akışın Türkiye'de yönetilmesine imkan sağlayacak. İki model birlikte değerlendirildiğinde Türkiye, üretimin yanında akışın da ülkesi olma potansiyelini taşıyor.

YENİ BİR E-TİCARET KONSEPTİ

Sonuç olarak dünya ticaretinde güç tanımı değişiyor. Özellikle tüketici alışkanlıklarının değişmesi ile birlikte ticaret anlayışı yerini e-ticaret konseptine bırakıyor, birçok ülke bu konuda hem tedbirler alıyor hem de yatırım fırsatları ile bu akışı ülkelerine yönlendirme gayreti içine giriyor. Değer artık üretimden değil, akışın yönetiminden doğuyor. 2024-2028 dönemi, küresel tedarik ağlarının yeniden kurulduğu 'jeoekonomik sıçrama dönemi' olduğunu göstermekte olduğundan, başta körfez ülkeleri ile bazı Asya ülkeleri, bu akışın merkezi halinde gelmek için adımlar atmaya başladı. Türkiye sahip olduğu coğrafi avantaj, lojistik kapasite ve dijitalleşme seviyesiyle yalnızca üretimin değil, akışın da ülkesi olabilecek bir konumda. Zengezur Koridoru ve Yurtiçi Aktarım Merkezleri bu dönüşümün iki tamamlayıcı unsuru olarak, Türkiye'nin jeoekonomik konumunu güçlendirebilecek nitelikte. İçinde bulunulan dönemde bu modellerin kullanılması yönünde hamle yapılması durumunda, Türkiye emsallerinin bu alanda önüne geçerek e-ticaretin dünyadaki üssü olabilecek, üretmeye devam ederken aynı zamanda ticaretin akışını yöneten ülke olma yolunda ilerleyecek.

(Gümrükler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Deniz Okan Savaş)

EN ÇOK OKUNANLAR