USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Murat  Yeşildere

YAZARLAR

1.06.2018 09:43:00

Tutkuyla kendini yok edercesine bir aşkla bağlandınız mı hiç?

Bu ay soyut resmin dehası devrim Erbil’in dile getirdiği bazı başlıkların, iş hayatına ve liderliğe nasıl dokunduğunu dile getirmeye çalışacağım.

Murat Yeşildere / [email protected]

Mayıs ayı başında İstanbul, ilk kez bir Ignite etkinliğini deneyimledi*. İvmelendirilmiş öğrenme deneyimi sunan Ignite etkinliklerinin İstanbul randevusu, bana Türk soyut resminin dehası Devrim Erbil ile tanışma imkanı verdi. Etkinlik kapsamında Devrim Erbil ile birlikte Platin Dergisi yazarı sevgili Acar Baltaş’ın katıldığı bir panelin moderasyon görevini üstlendim. Resim ve psikoloji dünyasının iki ustası ile kendi alanlarından aldığımız ilham ile tutkuyu konuştum; tutkunun hayatlarına olan etkisini irdelemeye çalıştım. Ancak bu keyifli sohbetin en çarpıcı yanı, bu köşeyi takip edenlerin, defalarca okuduğu gibi ‘liderliğin farklı alanlarda değişen bir tanımı yok’ hipotezimin bir kez daha doğrulanması oldu. 

ISRAR VE SEBAT MESELESİ

Çocukluğu boyunca çalışan Devrim Erbil, akademide okurken de bir yandan çalışmayı sürdürüyor. Üç çocuklu bir memur ailesinin ferdi olarak, sabah erkenden kalkıp okula giden Erbil, daha sonra gece yarısına kadar çalışarak geçimini kazanıyor, fuarlarda çalışıyor, demiryolunda işçilik yapıyor. Sıklıkla da yurda gece 03.00’te dönebiliyor. Devrim Erbil, “Her başarının ardında büyük bir özveri, fedakarlık vardır. Hiç kimse durup dururken bir Van Gogh, bir Picasso olmaz” derken, yaratıcılık boyutu ile daha çok öne çıkan ‘sanatın da bir ısrar, bir sebat meselesi’ olduğuna işaret ediyor. Erbil, bugün 80 yaşına gelmiş olmasına rağmen, günde 16 saat çalışmaktan imtina etmiyor. “Sanat, nankör bir sevgili değildir. Siz ona kendinizi, uykunuzu, tatilinizi, güzel anılarınızı verin. O da size ne istiyorsanız onu versin” diyor Devrim Erbil. Türk resminin en önemli ve en üretken sanatçılarından birinin başarısının temelinde öncelikle çalışmak yatıyor. Devrim Erbil, ‘yaptığınız işe çılgın gibi tutkuyla kendini yok edercesine bir aşkla bağlanmanın’ gerekliliğine işaret ediyor. Finansal olarak da özgür olabilmek için üretmeye devam eden Devrim Erbil’in sadece 2 bin 500-3 bin arası boya eseri var. Yani neredeyse her hafta bir parça işinin üretimini tamamlıyor. Zaman zaman üretkenliğinin ‘aşırıya’ kaçtığını iddia eden ve hatta onu eleştirenlere, ‘Picasso’nun kariyeri boyunca 16 bin resim yaptığı’ örneği ile cevap veriyor.  

“SANAT DİRENMEYİ GEREKTİRİR”

Devrim Erbil panel sırasında akademide ustası, hocası da olan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ilginç bir cümlesini de paylaştı. Eyüboğlu; “Sağ eliniz çok ustalaştıysa sol elinizle yapmaya başlayın” dermiş. Bu tespiti ile Eyüboğlu, zaman zaman bir hünerin, bir ustalık haline gelmesi ve düşünmeden yapılmaya başlanmasının, eserin niteliğini azaltabileceği tehdidine işaret ediyor. Devrim Erbil de ‘yaratıcılığa da düşünerek ulaşılacağını’ belirtiyor. Bu yüzden sağ el ustalaştığında sol ele geçmek, kimsenin bilmediği, görmediği yerlere bireyi ulaştırıp sınırlarını zorlayabilir. Erbil’e göre, bireyin kendini bu derece zorlaması, sanatının, dehasının gelişmesine de katkı yapabilir. Nazım Hikmet’in dizelerindeki en iyisinin, en güzelinin daha yapılmamış olduğu tespiti gibi küresel düşünce insanı Peter Drucker da benzer bir yaklaşımı iş hayatında teşvik ediyor. Benzer bir yaklaşımla Devrim Erbil, Picasso’nun deyimiyle, resme çivi çakılana kadar yani resim duvara asılana dek, üzerinde çalışmaya devam ediyor. Hatta birçok resmini satılmadan imzalamamaya, üzerinde çalışmaya devam ettiğini iddia ediyor. Öyle ki bazen sattığı eserler üzerinde dahi ‘değişiklik yaptığı’ da oluyor. "Resme uzun müddet bakarım. Hemen karar vermem. ‘Resim bitti’ dersiniz ama her an gözünüz bir yere takılabilir ve bir şeyler ekleyebilirsiniz” diyor Devrim Erbil. Erbil, son olarak “Sanat zaten direnmeyi gerektirir. Her şeye rağmen, tüm olumsuzluklara rağmen azmedeceksin, direneceksin” yorumunda bulunuyor. Hayalleriniz, umudunuz, hayatınızdan önce bitmesin. Kalın sağlıcakla… 
*3 Mayıs 2018, Soho House; Hümanist Kitap ve Konuşma Ajansı ev sahipliğinde.

DİĞER YAZILARI