USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Murat  Yeşildere

YAZARLAR

1.07.2016 16:45:00

Bir oyundan fazlası

Futbol direktörümüze ya da futbolcularımıza ödediğimiz rakamları tartışmaktansa, bu ödülleri belirleyen sistemi, sistemin performans ölçüm ve kriterlerini ve en önemlisi de sistemi çalıştıran kurulların yani yönetimin nasıl seçildiğini tartışmak daha verimli bir efor olmaz mı?

Bu satırları yazdığım sırada, tarihte ilk kez bir ülkenin (Fransa) üçüncü kez ev sahipliği yaptığı Avrupa Futbol Şampiyonası’nda grup eleme süreci henüz tamamlanmamış durumda. Siz bu satırları okuduğunuzda muhtemelen çeyrek finaller, ya da yarı finallere ulaşılmış olacak; büyük final ise 11 Temmuz’da gerçekleşecek.

Konu futbol olunca artık, ‘güzel oyunu’ değil de, daha ziyade futbolun ekonomisini ve endüstriyel futbolu konuşuyoruz. Sponsorlar, forma reklamları, medya yayın ve isim hakları, transfer paralarını dilimize pelesenk oluyor; eh işin gerçeği ‘zenginin parası züğürdün çenesini yoruyor’. Gerçi böyle diyoruz ama turnuvaya katılan takımlar arasında en yüksek ücret alan teknik direktörlerden birisi Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim; benzer şekilde turnuvaya katılma primi, uzak ara en yüksek olan ülkelerden birisi de Türkiye. Futbol endüstrisinin temel oyuncusu olan futbol federasyonunun kurumsal yönetim modelini ve anlayışını sorgulamamız, Fatih Terim’i ya da futbolcuları eleştirmemizden daha anlamlı; teknik heyet ve futbolcuları aldıkları ücret veya ikramiye ile değil, performans ve katkıları ile değerlendirmek, ya da onların kendi ‘öz muhakemelerini’ yapmaları daha doğru olabilir. 

Bu bağlamda, Türkiye Futbol Federasyonu’nun yıllık bütçesinin 200 milyon Euro’ya ulaştığını medyadan hep birlikte öğrendik. 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda, ilk maçımızda bizi yenen Hırvatistan’ın futbol federasyonunun yıllık bütçesi ise sadece 20 milyon Euro’ymuş. O kadar doları, Euro’yu, hatta Türk Lirası’nı fiziksel olarak yan yana görmeyen için ‘ahkam kesmek’ kolay tabii. Avrupa’da futbol denildiğinde ilk akla gelen birkaç kulüpten, hatta markadan birisi olan Barselona’nın yıllık bütçesi 600 milyon Euro’nun üzerinde, yani Türkiye Futbol Federasyonu’nun bütçesinin üç katından da fazla; kulübün toplam pazarlama gelirleri ise 225 milyon Euro’ya ulaşmış. Yani toplam gelirlerin yaklaşık olarak yüzde 37’sine karşılık geliyor. Uzun bir süre formasına sponsor dahi almayarak milliyetçi ‘Katalan duruşunu’ gösteren Barselona, sonrasında UNICEF’in forma reklamlarını bedelsiz olarak, hatta bedel ödeyerek taşıdıktan sonra, ticari kaygılara karşı koyamadı ve rekabetçi bir yol izlemeye başladı. Geçtiğimiz yıllar içinde Türk Hava Yolları’nı da destekçileri arasına alan kulüp, bu sene biten anlaşması ile Katar Havayolları’ndan yılda 25 milyon Sterlin (30 milyon Euro’nun üzerinde) gelir elde etti. Aynı anlaşmanın gene astronomik bedellerle yenilenmesi beklenirken, Türk markaları Beko, Lassa ve Brisa da Barselona’nun destekçileri arasında. Ancak asıl büyük bombayı Barselona, Avrupa Şampiyonası öncesinde imzaladığı sponsorluk anlaşması ile patlattı. Kulüp, 2018 yılında hayata geçecek anlaşma ile destekçisi olan spor markası Nike ile ‘iman tazeledi’ ve yılda 150 milyon Euro’nun üzerinde gelir elde etmeyi garantiledi. Anlaşmanın yürürlüğe gireceği 2018 yılına kadar ise Barselona Nike’dan yılda ‘sadece’ 60 milyon Euro almaya devam edecek. 2018 yılında anlaşma hayata geçtiğinde, tarihin en büyük forma sponsorluk anlaşması olacak ve halen Manchester United’ın Adidas ile olan 75 milyon Sterlin’lik (yaklaşık 100 milyon Euro) anlaşmasının da önüne geçecek. Bu bağlamda Barselona’nın ‘1 milyar Euro geliri olan ilk kulüp olma’ vizyonuna emin adımlarla ilerlediğini söylemek pek de yanlış olmayacak. 

2018’e kadar Avrupa futbol dünyasında sponsorluk anlaşmalarının kralı ise Manchester United. Halen Adidas ile devam eden 100 milyon Euro’luk anlaşmanın yanı sıra, Manchester United’ın otomotiv devi Chevrolet ile devam eden yaklaşık 60 milyon Euro’luk forma sponsorluk anlaşmasının da altını çizmemiz gerek. Bir diğer İngiliz futbol devi, Rus Oligark Abramoviç’in takımı, Chelsea ise Nike ile olan yıllık anlaşmasından 60 milyon Sterlin (yaklaşık 80 milyon Euro), lastik şirketi Yokohama ile olan forma reklamından ise 40 milyon Sterlin (53 milyon Euro) gelir elde ediyor. ßAncak sanılanın aksine, bu paralar karşılıksız değil. Kulüplerin bu rakamlara hak kazanabilmesi için belli performans kriterlerini de göstermeleri gerekiyor.

DİĞER YAZILARI