USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Mehmet Büyükçorak

YAZARLAR

1.08.2023 15:14:00

İŞLENMİŞ GIDALAR & DOĞAL ÖZELLİKLİ İNSAN FİZYOLOJİSİ

Doğal, atalarımızın beslendiği yiyeceklerden, yüzyıllarca yaşadığımız coğrafyada bulunan gıdalardan beslenmek... Pirinç tüketimi Asya ülkelerinde oldukça fazladır, hatta Güney Kore'de kahvaltınızın yanında biraz kimchi, biraz pirinç pilavı bile görebilirsiniz. Ortalama bir Avrupalının biyolojik şeker oranlarına zararı dokunabilecekken, bir Asyalının ise doğal beslenme ritüeli. Sebebi ise çok açık; belli bir insan soyunun ve kalıtsal mirasın devam eden ürünü olan biyolojik yapılanmamızın genetik kodlarında birtakım 'doğrular ve yanlışlar' var. Buna göre hareket ettiğimiz takdirde türünü devam ettirecek, bu doğrultuda hareket etmediğimiz takdirde bir takım sorunlarla uğraşacağız.

Kalabalıklaşan insan nüfusu ile birlikte paketlenmiş gıdalar, işlenmiş ve aşırı işlenmiş gıdalar insanların doyurulması, hızlanan yaşantıları içerisinde kolayca karınlarını doyurması ve hatta gerekli vitamin ve katkı maddelerini almalarına yardımcı oldu.

YEMEK VE İNSAN PSİKOLOJİSİ

Hem ucuz olmaları hem de pratik olmaları sebepleriyle de tercih edildi. Peki, bu kadar yaşamı kolaylaştırması ve ekonomik olarak karşılanabilir olmasının insan psikoloji ile nasıl bir ilişkisi olabilir?

İçerisinde altı, yedi çeşit çeşni bulunan et ürünleri, konservelenmiş gıdalar, çok çeşitli baharatlarla marine edilip uzun süreli son kullanım tarihi olan ürünler ya da mikrodalga fırında iki dakikada yemeye hazır hale gelen pizza ve burgerler...

Bu konuyu bir metaforla sadeleştirip anlatmak gerekirse; son model ve lüks segment bir arabanız var ve bu arabanın ömrünü uzatan, arabanın tam performans ile hakkını verebilmesi için ona uygun 'premium' yakıtı deposuna doldurmanız gerekiyor. Böyle bir araca, premium değil de daha düşük kaliteli yakıt koyduğunuzda neler olabilir? Araç sahip olduğu potansiyel ile çalışamaz, aracın sorun çıkarma sürecini kısaltma başlar, araç içerisinde dolaşan yakıt kanallarında tıkanma ve teklemeler olur.

BEYNİMİZİN YAKITI GIDALAR

İnsan olarak beynimizin yakıtı olan gıdalar da tam olarak bu metafordaki örnek gibi çalışıyor. Besin değerinin çok ve doğallığı ile besin değerinin ne kadar yapay olduğu, azlığı belli bir süreçten sonra sadece mide ve bağırsak için değil, duygudurum ve psikolojik yapılanmalar üzerinde de olumsuz etkilerini açığa çıkarıyorlar. Beynimiz kaliteli beslenmeden ne kadar yoksunsa zarar verici inflamasyon (iltihaplanma) hücreleri beynin kapalı alanında dolaşarak beyin dokusu hasarına sebebiyet verebiliyor.

Günümüzde gelişen beslenme psikolojisi alanı, yalnızca ne yediğiniz, nasıl hissettiğiniz ve nihai olarak nasıl davrandığınız arasında değil, aynı zamanda bağırsaklarınızda yaşayan bakteri türleri arasında birçok sonuç ve korelasyon olabildiğini de keşfediyor. Bu konuya açıklayıcı bir örnek vermek gerekirse; serotonin, uyku ve iştahı düzenlemeye, duygudurum değişikliklerine aracılık etmeye ve ağrıyı engellemeye yardımcı olan bir beyin kimyasalı, nörotransmiterdir. Serotonininizin yaklaşık yüzde 95'i mide-bağırsak sisteminizde üretildiğinden ve mide-bağırsak sisteminiz yüz milyon sinir hücresi veya nöronla kaplı olduğundan, sindirim sisteminizin iç işleyişinin sadece yiyecekleri sindirmenize yardımcı olmakla kalmayıp aynı zamanda duygularınızı da yönlendirmesi oldukça olasıdır. Dahası, bu nöronların işlevi ve serotonin gibi nörotransmiterlerin üretimi, bağırsak mikrobiyomunuzu oluşturan milyarlarca 'iyi' bakteriden oldukça etkilenir. Bağırsaklarımızın iç yüzeyini korurlar. Toksinlere ve 'kötü' bakterilere karşı güçlü bir bariyer oluşturmalarını sağlarlar. Inflamasyonu (iltihaplanmayı) sınırlarlar. Yiyeceklerimizden alınan besin değerlerinin en iyi şekilde emilimini sağlamak için bedeni geliştirirler ve doğrudan bağırsak ile beyin arasında dolaşan nöral yolları aktive ederler.

İyi bakterilerin yalnızca bağırsaklarımızın sindirdiği ve emdiği şeyleri değil, aynı zamanda vücudunuzdaki inflamasyon (iltihaplanma) derecesini, ruh halimizi ve enerji seviyemizi de etkilediği de çok çeşitli alanlardan akademisyen ve araştırmacılar tarafından oldukça ilgi görüyor. Bu örneklerden bazıları ve elde edilen sonuçlar ise çok kısa özetle şöyle belirtilebilir; Brezilya, Birleşik Krallık, İspanya vb. ülkelerde binlerce kişi ile yapılan çalışmaların bulguları sonucunda işlenmiş ve aşırı işlenmiş gıdalar ile insan psikolojisi ve fizyolojisi üzerine etkileri konularında üç çok önemli bağlam ile karşılaşıyoruz.

DEPRESYON ARTIYOR, BAĞIMLILIK YAPIYOR

Birincisi; işlenmiş ve aşırı işlenmiş gıda tüketen kişilerin yapılan gözlemler neticesinde depresyon belirtilerinde artış gözlemlenirken, duygu durumlarının da geçmiş zamanlarına oranla olumsuz olarak değişim gösterdiği belirtilmektedir.

İkincisi; işlenmiş ve aşırı işlenmiş gıdaları tüketen kişilerin beyindeki hipokampüs bölgelerinin gelişimsel ve desteklenme açısından zarar gördüğü ifade ediliyor. Hipokampüsün bir insan için önemi; geçmiş yaşantı ve duygularını deneyimleme, hatırlama, hafıza, duygudurumla ilgili birçok ilişkinin regüle edilmesi için beslenme. Hipokampüsün zarar görmesi demek de hafıza problemleri ve alzhemier tehlikesine çok daha açık hale gelme, duygudurumun regülasyonunda eskisi kadar başarılı olunamadığı için yaşam ve diğer insanlarla olan ilişkilerde sorunlar yaşamak olmaktadır.

Üçüncüsü; işlenmiş ve aşırı işlenmiş gıdalardan insan beyni alması gerektiği miktarda beslenmeyi ve gelişimsel ihtiyaçlarını karşılayacak vitaminleri alamıyor. İşlenmiş gıdaları tükettikten sonra ardından daha fazlasını yemek istiyoruz ki burada da bu gıdaların bağımlılık yapıcı özellikleri ortaya çıkıyor.

Bir insanın fizyolojik ve psikolojik olarak doğal ayarlarına uygun hareket edebilmesi için kendi doğasına uygun beslenme normlarıyla hareket etmesi gerekiyor

DOĞAL NORMLARA UYGUN BESLENİLMELİ

Özetle; bir insanın fizyolojik ve psikolojik olarak doğal ayarlarına uygun hareket edebilmesi için yine kendi doğasına uygun beslenme normlarıyla hareket etmesi ihtiyacı vardır. Bu, daha çok bizim tercihimize bağlı değil, yapısal olarak sahip olduğumuzu korumak için mecburiyet denilebilir. Anneannemin yediği yemeğin bugün benim psikolojik yapılanmam ve fizyolojik devamlılığım üzerindeki etkisi daha çok işlenmiş gıda yediği için değil oldukça doğal ve kendi doğasına uygun beslendiği içindir.

Hazır yaz mevsiminde ve yazlık alanlardayken, yediğiniz balık sade olarak değil de çeşitli soslar ile servis ediliyorsa hem lezzetini hem de besleyiciliğini iki kez sorgulamakta fayda olabilir.

Unutmadan, bir ürün ne kadar çeşitli katkı maddesine maruz kalmış ve uzun süreli paketlenmişse aynı oranda da ucuz ve besin değerinden yoksundur.

DİĞER YAZILARI