USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Mehmet Büyükçorak

YAZARLAR

1.12.2023 11:58:00

İNSAN FAKTÖRÜ VS. MAKİNE KONTROLÜ

İnsan nüfusunun artması ve toplu taşıma ağlarının bu artışa aynı hızda yetişememesi, bireysel araç kullanımının bir temel ihtiyaca dönüşmesini karşı konulamaz hale getiriyor. Yollarda araç sayısının artması da karayollarında yaşanabilecek birçok kaza türü ihtimalini artırıyor. Her bir araçtaki sürücünün tek tek doğru ve kurallara uygun olarak kullanıp kullanmadığını sürekli kontrol edebilecek bir mekanizma geliştirilmediği takdirde... Araçların teknik gelişimi tam olarak burada devreye giriyor. Araçların mekanik ve tekniksel olarak gelişmesi, trafik güvenliğinde de büyük gelişmeleri beraberinde getiriyor. Karayolu yaralanmaları dünya geneli en fazla on ölüm sebebinden biri olduğundan ve yüksek oranda da 5-29 yaş arası insanlar için geçerli olduğu düşünülürse, araçların teknik gelişimi sadece lüks bir ihtiyaç değil insan yaşamı için artık bir gereklilik oluyor. Sonuç olarak Birleşmiş Milletler'in sürdürülebilir kalkınma hedeflerinden biri, karayolu trafik kazalarından kaynaklanan ölüm ve yaralanmaların sayısını yarıya indirmektir.

MEKANİK VE TEKNİK KABİLİYETLER Mİ GEREKİYOR?

Günümüzde trafik kazalarının en yaygın nedeni sürücü hataları... Bu nedenle bu hataları azaltarak trafik güvenliğini artıracak araç ve araç uygulamalarının geliştirilebilmesi için sürücülerin yetenekleri, davranışları, öncelikleri ve deneyimleri hakkında bilgi sahibi olunması da gerekiyor. Rutin sürüşte sürücülerin trafik ortamındaki ilgili bilgilere dikkat etmesi ve davranışlarını buna göre uyarlaması gerekir.

Sürücülerin sürüşle ilgili olmayan faaliyetlere katılımı, bu adaptasyon ve tepki verme yetenekleri ve dolayısıyla trafik güvenliği üzerindeki potansiyel olumsuz etkileri açısından sıklıkla araştırılıyor. Çeşitli çalışmalar, görsel dikkatin dağılmasının sürücü davranışları ve trafik güvenliği üzerinde zararlı etkileri olduğunu defalarca ve tutarlı bir şekilde göstermiştir. Açıkçası, bakışları sürüş eyleminden uzaklaştırmak, trafik ortamındaki ilgili bilgileri fark etme ve yaklaşan bir tehdit durumunda derhal tepki verme şansını azaltır ve kaza ve kaza benzeri durumlarını riskini artırır.

Günlük trafikte, her bir aracın içerisinde kimin olduğunu bilme ihtimalimiz bulunmaz. Belki bir demans hastası aile bireylerine sinirlenip arabası ile trafiğe çıktı, belki bir madde bağımlısı yoksunluk sendromu yaşarken direksiyon başında ya da öfke yönetme konusunda oldukça başarısız olan biri... Siz sakin ve aheste yolunuzda giderken birden önünüze kırıp sizi de kendi kazasına ortak etti. İnsan ve araç nüfusunun artış hızının bu oranda devam etmesi halinde, kara yollarında güvenli trafik için süreç insani faktörlere değil, belki de mekanik ve teknik kabiliyeti yüksek araçlara bırakılırsa, her sene binlerce insanın ölümü ve kamusal israfın da önüne geçilebilir.

ARABA SAHİBİ OLMAK VE PAYLAŞIMLI ARABA KULLANMAK

İnsanı ve insan psikolojisini içinde yaşadığı çağın gerekliliklerinden bağımsız düşünmek neredeyse imkansızdır. Paylaşım ekonomisi modelleri, ekonomik ve çevresel hususlara potansiyel bir çözüm olarak mevcut bağlamda giderek yaygınlaşmaktadır. Paylaşım ekonomisi, sahiplik değişmeden, yeterince kullanılmayan mevcut varlık havuzunu kullanıcılar arasında parasal veya parasal olmayan faydalar için paylaşan bir ekonomik model olarak tanımlanmaktadır.

Airbnb, Uber, Martı Scooter, TikTak Saatlik Araç Kiralam, özel park alanları, mevcut iş dünyasında bilinen birkaç paylaşım ekonomisi markası ve/veya platformudur. Paylaşım ekonomisi modeli, toplum tarafından birbirine bağlanan ve kabul edilen sürdürülebilir bir iş modeli ve iş modeli inovasyonuna geçiş platformudur. Günümüzde paylaşım ekonomisi iş modellerinin büyük çoğunluğu internet tabanlı platformlar aracılığıyla kolaylaştırılmaktadır.

Paylaşımlı ekonomi ağında bulunan firmaların ürün yelpazesi de, piyasada ki rekabetten dolayı hep güncel ve hep yeni ürünleri sunmaları konusunda itici güç oluşturuyor. Dolayısıyla tüketiciler, geleneksel sahip olma durumuna kıyasla daha iyi teknolojiye sahip paylaşımlı ekonomi modlarında daha yeni ürünlere erişme fırsatına da sahip oluyor.

Araç tedarik filolarında uygulanan araç yaş sınırları, ortalama araç kullanımından daha düşüktür. Kişisel mobilite alanındaki uygulamalar, paylaşım ekonomisi sistemleri arasında en hızlı büyüyen ve küresel olarak en çok kabul gören uygulamalar olarak değerlendiriliyor. Kişisel hareketliliğe alternatif olarak paylaşımlı hareketliliğin kullanımı son on yılda önemli ölçüde arttı. Ancak popüler araç paylaşımının bir hizmet olarak kullanımı azaldı. Özel araç sahipliğinin aksine, paylaşımlı mobilite modlarında tüketici karar verme süreci, ürün edinimine değil, yolculuğun hizmet işlevselliğine odaklanıyor. Bu nedenle, paylaşılan mobilite modlarına yönelik tüketici tercihleri, geleneksel araç sahipliğine ilişkin tercihlerden farklılık gösteriyor. Dolayısıyla, paylaşılan mobilite modlarındaki harcamalardaki bu değişiklik, pahalı, yüksek teknolojili ürünlere daha fazla erişim olanağı sağlıyor.

Kişisel hareketliliğe alternatif olarak paylaşımlı ekonominin kullanımı önemli ölçüde arttı. Ancak araç paylaşımının bir hizmet olarak kullanımı azaldı.

ARABAYI ONLINE YA DA GALERİDEN ALMAK

Bir potansiyel müşterinin bir aracı fiziksel olarak hiç görmeden veya fiyat konusunda pazarlık yapmadan internetten satın alması, daha on yıl öncesine kadar çok absürd bir durum gibi görülebilirdi. Ancak çevrimiçi otomotiv bayileri, tüketicilerin otomobil satın alma şeklini büyük ölçüde değiştiren benzersiz bir satın alma deneyimini başarılı bir şekilde oluşturarak, tüketicilere yönelik e-ticaret ve pazarlama planlarını başlattılar.

Dijital teknoloji, şirketlerin tüketicilerle hem doğrudan hem de yaygın biçimde bağlantı kurabileceği yeni yolları da beraberinde getirdi. Bundan belki 20-30 sene önce adı duyulmamış olan Amazon, Google, Facebook, Alibaba, Uber gibi büyük ve çok uluslu şirketler, şirketlerin ve tüketicilerin birbirleriyle ilişkilerinde bambaşka bir dünya oluşturdular.

En somut örneği ise bugün otomobil alıcılarının yüzde 76'sının tamamen çevrimiçi satın almaya açık olduğunu ve otomobil alıcılarının yüzde 64'ünün sürecin en azından bir kısmını çevrimiçi olarak gerçekleştirmek istediklerini belirtmeleridir. Müşterilerin oto galerilerdeki satıcılarla etkileşimde bulunduğu bir yüzyılın ardından, otomobil satın alma davranışında e-ticaret platformlarına doğru yaşanan olağanüstü değişim, otomobil pazarındaki tüketici davranışının daha derinlemesine anlaşılmasının sektörel olarak devamlılık göstermek isteyen firmalar açısından ne kadar önemli olduğunun da bir göstergesidir.

DİĞER YAZILARI