USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Mehmet Büyükçorak

YAZARLAR

1.04.2023 11:15:00

AFETLER SONRASI İŞ DÜNYASINDA ADAPTASYON SÜREÇLERİ

Ülkemizde gerçekleşen yıkıcı deprem felaketi ilk başta fiziksel ve ruhsal yıkıntıları ortaya çıkardı hayatımızda. Fiziksel yıkıntılarımıza karşın, ruhsal yıkıntılarımızın iyileşmesi uzun süre daha bizimle kalacak, kalmak durumunda. Bu tür büyük yıkımlardan sonra iyileşme hızlı olmayacaktır ancak toplumsal birliktelik ve dayanışma bu sürecin hızlanmasına önemli katkı sağlayacaktır.

Hem deprem sonrası yaşamlar hem de psikolojik varoluşumuz bir sürü belirsizliğe maruz kaldı. Bu tür belirsizlikler içerisinde insan geleceğe dair kaygılara kapılabilir ve kaygının tetiklediği devamlılık gösteren stres de bireylerin günlük yaşamlarındaki fonksiyonelliklerini durdurabilecek seviyelere gelebilir.

Bireysel hayatların bunlardan etkilenmesine ek olarak iş ve ekonomi dünyası da doğal olarak bu süreçten etkilendi. Depremin etkilediği bölgede bulunan iş dünyasının yeniden iyileşme sürecine girmesi ve de bölgede ikamet eden kişilerin ya aynı bölgede ya da başka şehirlerde yeniden işe başladıkları şirketlerdeki süreçlerin nasıl ilerleyeceği ya da ilerlemesi gerektiğine dair bir takım adaptif ve motivasyonel sorunlar da bu sürece eşlik edebiliyor.

Unutmamalı ki, insanın iç dünyasında her ne oluyorsa bu durum dış dünyasını da etkiliyor. Bu sebepten dolayı, çalışanlarımızın kişisel esenlik, iyi oluşları ve stresle başa çıkabilme becerilerinin takip ve tespiti sadece çalışanlar için değil, aynı zamanda da çalışılan iş ortamının psikolojik dayanıklılığın artmasına katkı sağlayacak önemli bir durumdur.

Büyük felaketlerden sonra, stresli ve belirsiz zamanlarda iş ortamında uygulanabilecek bazı kısa ve hızlı müdahale tekniklerini şu şekilde sıralayabiliriz:

Yaşıyor olmanın suçluluğu: Büyük bir felaket veya krizden doğrudan etkilenmemiş insanların hayatta kalanın suçluluğu olarak bilinen durumu deneyimlemesi sıklıkla karşılaşılabilen bir olgudur. Bizim dışımızdakilerin bu kadar büyük ölçekte acı çektiklerini gördüğümüzde, genellikle kendimizi hayatı olağan şekilde yaşıyor olduğumuzdan dolayı suçlu hissederiz. "İş arkadaşlarım, arkadaşlarım ve yakın tanıdıklarım bu kadar büyük bir trajedi yaşarken ben neden hayattayım?" İş yerindeki çalışma arkadaşlarımızdan bu suçluluğu aşamayanlar olacaktır. Suçluluğun ne bize ne de felaketten direkt etkilenenlere bir faydasının olmadığı hem hatırlatılmalı hem de açıklanmalı. Felaketten etkilenen insanlara bireysel ve firma olarak hizmet edici destekler sunmak, yaşıyor olmanın suçluluğunun giderilmesi için oldukça iyi bir çözüm olabilir.

Travmanın ortaya çıkardığı dikkat dağınıklığı: Yeniden çalışma rutinlerine dönüldüğünde, "Kendimi çok işe yaramaz hissediyorum. Burada oturup bütün bunları yapmak yerine, oradaki insanlara yardım ediyor olmalıydım" tarzında düşünceler çalışanları etkileyebilir. Ya da yaptıkları işe dair bütün anlamı yitirebilirler. Bu ve benzeri durumlarda, tüm çalışanlar ile afetzedelere halihazırda yaptıkları yardım & destekler hakkında konuşmaları için toplanma imkanları sağlanabilir. Yaptıklarının ne kadar önemli olduğunu, etkilenen kişilere bu desteklerin ne kadar yardımcı olabileceğinin belirtilmesi göz ardı edilen davranışların fark edilmesini sağlayacaktır. İş yaşamına geri dönmenin, her bir çalışanın yaptığı katkının yerel ekonomiyi canlandırdığı belli aralıklarla dile getirmeli. İnsan yoğun çalışma dönemlerinde neyi neden yaptığını unutabilir. Bununla birlikte, unutmamalı ki, toparlanma denilen şey bir maratondur, kısa mesafe koşusu değil. İyileşme, aylar ve hatta bazen yıllar alır, bu da bunaltıcı hale gelebilir.

Stres ve kaygıyı yönetme: Çalışanların günlük yaşantılarında, rutin ve çalışma hayatlarını etkileyen zorlayıcı düşüncelerinin neler olduğunun belirlenmesi oldukça etkili bir müdahaledir. Bu tür düşünceler çok geniş kapsamlı ve belirsiz olduğundan dolayı kişi psikolojik olarak uyuşturabilir. Bu zamanlarda; stres ya da kaygı uyandıran olumsuz düşüncenin üzerine birlikte odaklanıp, sorunu küçük parçalara ayırıp yönetebilir hale getirmek ve neler üzerinde kontrolümüz olduğunu ve neler üzerinde kontrolümüz olmadığını belirleyip kabul etmek fizyoloji ve psikolojimizin rahatlamasına yardımcı olacaktır. Bu şekilde bir destek aldığı takdirde çalışan kişinin hem firmayla iş birliği hem de kurumsal aidiyeti perçinlenmiş olacaktır.

Rutinler oluşturmak: Çalışanlar için çerçevesi belirgin çalışma rutinleri oluşturmak günlük yaşamın akışına girebilmelerini sağlar. Bununla birlikte, kendilerini verilen sorumluluklar üzerinde bir şeyleri tamamlamış olmak, bir şeylerin üstesinden gelebildiklerini düşünmelerini sağlayacağından dolayı özgüvenlerini de artıracaktır. Bu sayede, hem iş akışı hem de işe dair motivasyon kademeli şekilde artırılmış olacaktır.

Kişiye uygun sorumluluklar belirlemek: Çalışma hayatındaki bazı eylemlerimiz için sorumluluk almak istemeyiz ya da bir sorun oluştuğunda nasıl tepki verileceği ile ilgilenmek istemeyiz. Zorlandığımız zamanlarda bu ve benzeri durumlarla sık sık karşılaşılabilir. Yapılan işin sorumluluğu ve beraberinde getirdiği sorunlardan kaçınmak kişinin olaylar karşısında kendisini hem güçsüz hem de çaresiz hissetmesine sebep olabilir. Buradaki önemli kıstas; her çalışan için kendi potansiyel ve kapasitesi ölçüsünde sorumluluk ve yümkümlülüklerin verilmesidir. Unutulmamalı ki; özellikle zorlu zamanlarda taşıyabileceğinden fazla verilen sorumluluklar kişinin kendisini yetersiz hissetmesi ve iş akışından kopmasına sebep olacaktır.

Değişimin uzun vadede olacağı kabul edilmeli: Kriz ve felaket zamanlarında, kısa vadede durumların oldukça zor olduğu görülebilir, alternatif senaryo olarak odağımızı uzun vadenin hedeflerine odaklamaya çalışmalıyız. Kısa vadedeki olumsuz durumların tetikleyeceği olumsuz düşünceler, duygular üzerinde çıkmaz bir sarmal oluşturacaktır. Özellikle olumsuz düşünce ve duygu sarmalı altında kaldığımız durumlar altındayken önemli kararlar vermek büyük oranda hüsranla ve pişmanlıklarla sonuçlanacaktır. Öte yandan, olaylara uzun vadede bakabilmek, kısa vadede zor gözüken şeyleri daha baş edilebilir hale getirecektir. Bunun sonucunda da yaptığımız işe dair bir anlam bütünlüğü kurulacağından dolayı kendimizi daha motive olmuş hissedebiliriz.

Gelecekteki afetlere hazırlık: Birçok şey normale döndüğünde gelecek adına yapılabilecekler ajandasının belirlenmesi firmanın kurumsal ve psikolojik dayanıklılığını artıracaktır. Travma sonrası yaşanan stres bozuklukları olduğu gibi, travmalardan sonra edinilen öğrenimler ve bunların uygulanması da travma sonrası büyüme ve gelişmeyi beraberinde getirir.

DİĞER YAZILARI