USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Sektörler

13 Mart 2025 11:58

Akıllı ve sürdürülebilir yapılar yükselişte

Akıllı, sürdürülebilir ve dayanıklı yapılar için yeni nesil malzemeler geliyor. Kendi kendini onaran beton, düşük karbonlu çelik, enerji üreten cam ve hava temizleyen boyalar… İnşaat sektörü akıllı ve sürdürülebilir malzemelerle dönüşüyor. Peki Türkiye bu değişime hazır mı?

Akıllı ve sürdürülebilir yapılar yükselişte

İnsanlık tarihine baktığımızda malzeme bilimi ve inşaat teknolojilerinin medeniyetlerin yükselişinde kilit rol oynadığı görülüyor. Antik Roma'nın uzun ömürlü beton yapıları, sanayi devriminin çelik gökdelenleri, modern şehirlerin cam kuleleri ve çevre dostu kaplamalarla güçlendirilmiş yapıları, her dönemin malzeme bilimiyle şekillendi. Günümüzde iklim değişikliği, enerji verimliliği ve dijitalleşme gibi küresel dinamikler, inşaat sektörünü köklü bir dönüşüme zorluyor. Beton artık yalnızca dayanıklı değil, karbon negatif bir malzeme haline gelmeye başlıyor. Çelik artık sadece güçlü değil, düşük emisyonlu üretim teknikleriyle elde ediliyor. Cam, güneş ışığını yönetmekten öte, enerji üreten bir yapıya dönüşüyor. Boya ise artık bir kaplama malzemesinden çok daha fazlası; ısı yansıtıcı, hava temizleyici, hatta kendini temizleyen bir teknolojiye sahip. Peki, Türkiye bu büyük dönüşümün neresinde? Küresel malzeme bilimi trendlerine ne kadar entegre? Beton, çelik, cam ve boya teknolojileri konusunda Türkiye'nin mevcut durumu ve geleceğe yönelik yol haritasını analiz ediyoruz.

TÜRKİYE'NİN MALZEME BİLİMİ KARNESİ

Türkiye; çimento, çelik, cam ve boya sektörlerinde büyük üretim kapasitesine sahip. Avrupa'daki toplam çimento üretiminin yüzde 15'ini tek başına karşılayan Türkiye, World Steel Association'ın verilerine göre aynı zamanda Avrupa'nın en büyük çelik üreticisi konumunda. Cam sektöründe ilk 3'te yer alırken, boya sanayisi de hızla büyüyen bir ihracat gücüne sahip. Ancak küresel pazarda rekabet edebilmek için yeşil dönüşüme, dijitalleşmeye ve Ar-Ge yatırımlarına daha fazla odaklanması gerekiyor. Türkiye, malzeme bilimi alanındaki gelişmeleri yakından takip ederek ve bu alandaki Ar-Ge çalışmalarına yatırım yaparak geleceğin şehirlerinin inşasında önemli bir rol oynayabilir. Özellikle düşük karbonlu çimento ve beton üretim teknolojilerine yatırım yapmak, geri dönüştürülmüş malzeme kullanımını teşvik etmek, akıllı malzemeler ve 3D baskı teknolojileri gibi yenilikçi alanlara odaklanmak Türkiye'nin rekabet gücünü artırabilir.

3D BASKI TEKNOLOJİSİ: HIZLI VE VERİMLİ İNŞAAT

3D baskı teknolojisi, inşaat sektöründe devrim yaratıyor. Bu teknoloji sayesinde, karmaşık yapılar hızlı ve düşük maliyetle inşa edilebiliyor. Örneğin, Hollanda'da 3D baskı teknolojisi kullanılarak inşa edilen bir bisiklet köprüsü, bu teknolojinin potansiyelini gözler önüne seriyor. Türkiye'de de 3D baskı teknolojisi üzerine çalışmalar yürütülüyor. Örneğin, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), 3D baskı teknolojisi kullanarak depreme dayanıklı yapılar inşa etmek için araştırmalar yapıyor.

DAYANIKLILIK VE TEKNOLOJİNİN KESİŞİMİ

Günümüz şehirlerini şekillendiren malzemeler, yalnızca yapıların temel taşlarını oluşturmakla kalmıyor; aynı zamanda çevreye duyarlılık, dayanıklılık ve inovasyonun birleşimini de temsil ediyor. İstanbul'un tarihi taş duvarlarından gökyüzüne uzanan çelik kulelere, yansıtıcı cam cephelerden kendini temizleyen boyalara kadar her malzeme inşaat sektörünün kurallarını değiştiriyor. Ancak malzeme bilimi yalnızca geçmişin mirasını değil, geleceğin inşasını da belirliyor. Türkiye, çimento üretiminde dünyanın en büyük beş ülkesinden biri; çelik üretiminde Avrupa'nın zirvesinde. Cam sektöründe önemli bir ihracat gücü olan ülke, boya teknolojilerinde ise sürdürülebilir çözümler geliştirmeye devam ediyor. Binalar artık sadece yükselmiyor, kendini onarıyor, enerji üretiyor ve çevreyi koruyor. Karbonsuz çimento, ultra dayanıklı hafif çelik, akıllı cam ve hava temizleyen boyalar inşaat sektörünü yeniden yazıyor. Peki, bu dev sektörler nereye gidiyor? Türkiye küresel rekabette nasıl bir rol oynuyor? Ve en önemlisi, geleceğin malzemeleri şehirlerimizi nasıl değiştirecek?

KENDİNİ ONARAN BETON ÇALIŞMALARI HIZLANDI

Geleneksel beton, inşaat sektörünün temel taşı olsa da çevresel etkileri nedeniyle eleştiriliyor. Örneğin, Chatham House'un Beton ve Karbon Emisyonları analizine göre beton üretimi küresel karbon emisyonlarının yaklaşık yüzde 8'inden sorumlu. Bu nedenle, araştırmacılar kendini onaran beton gibi akıllı malzemeler geliştiriyor. Bu beton türü, içine yerleştirilen bakteriler veya mikro kapsüller sayesinde çatlakları otomatik olarak onarabiliyor. Hollanda'da yapılan bir pilot projede, kendini onaran betonun kullanım ömrünü yüzde 50 artırdığı gözlemlenmiş.

KARBON SALIMINA KARŞI STRATEJİLER GELİŞTİRİLİYOR

Türkiye'de de bu alanda çalışmalar yürütülüyor. Örneğin, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), kendini onaran malzemeler üzerine araştırmalar yaparak, bu teknolojinin yerel inşaat sektörüne entegrasyonunu hedefliyor. Türkiye'nin dört bir yanında, devasa vinçlerin yükseldiği şantiyelerde beton dökülüyor, yeni binalar yükseliyor, yollar inşa ediliyor. Çimento, Türkiye'de en çok üretilen ve tüketilen inşaat malzemelerinden biri. 2024 yılında çimento üretimi yüzde 4,8 artarken, iç satışlarda ise yüzde 10,1'lik bir büyüme yaşandı. Deprem sonrası yeniden yapılanma ve kentsel dönüşüm projeleri bu büyümede büyük rol oynadı. Ancak çimento ve beton üretimi, küresel karbon salımının yüzde 8'ini oluşturuyor. Bu durum, sektörü daha sürdürülebilir hale getirecek çözümler bulmaya zorluyor. Artık karbon negatif çimento, kendini onaran beton ve geri dönüştürülmüş malzemeler gündemde. MIT Concrete Sustainability Hub'a göre, karbon yakalama teknolojileriyle çimento üretiminin çevresel etkisi büyük ölçüde azaltılabilir.

VERİMLİ VE ÇEVRE DOSTU

Bugün dökülen betonların kendini yenileyebileceğini ya da karbonsuz beton teknolojisinin yeni standart haline geleceğini düşünmek kulağa ütopik gelebilir. Ancak bu, inşaat sektörünün kaçınılmaz dönüşümü ve Türkiye'nin bu dönüşüme hızla adapte olması gerekiyor. PwC'nin 2024 Küresel Çimento Raporu'na göre, karbon negatif çimento pazarı 2030'a kadar yıllık yüzde 10 büyüyecek.

Washington Eyalet Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmada, organik atıklardan elde edilen biyokömür kullanılarak, neredeyse normal beton kadar güçlü ve karbon negatif özellikte bir beton geliştirildi. Bu beton, havadaki karbondioksiti ağırlığının yüzde 23'üne kadar emebiliyor ve çevre dostu bir alternatif sunuyor.

Kendini onaran beton teknolojisi, mikro kapsüller içindeki bakterilerin çatlakları tespit edip onarmasıyla, yapıların ömrünü uzatmakta ve bakım maliyetlerini düşürüyor. Bu teknoloji, yapıların dayanıklılığını artırarak, uzun vadede hem ekonomik hem de çevresel fayda sağlıyor.

BETON TRENDLERİ

*Yüksek performanslı betonlar: Daha dayanıklı, hafif ve enerji tasarruflu yapılar için yüksek dayanımlı, lif takviyeli ve kendiliğinden yerleşen betonlar geliştiriliyor.

*Geri dönüştürülmüş agregalı betonlar: İnşaat ve yıkıntı atıklarından elde edilen geri dönüştürülmüş agregaların beton üretiminde kullanılması, doğal kaynakların korunmasına yardımcı oluyor.

*3D baskı ile beton üretimi: 3D baskı teknolojisi ile karmaşık geometrili ve özelleştirilmiş beton elemanların üretimi hem tasarım özgürlüğünü artırıyor hem de inşaat süreçlerini hızlandırıyor.

ÇİMENTO TRENDLERİ

* Düşük karbonlu çimentolar: Karbon yakalama ve depolama teknolojileri, alternatif bağlayıcılar (kalsiyum sülfoalüminat çimentoları gibi) ve atık malzemelerin kullanımı ile daha düşük karbon ayak izine sahip çimentoların geliştirilmesine odaklanılyor.

*Kendiliğinden iyileşen çimentolar: Kendi kendine çatlakları onarabilen çimentolar, yapıların ömrünü uzatabilir ve bakım maliyetlerini azaltabilir.

*Akıllı çimentolar: Basınç, sıcaklık gibi özellikleri algılayabilen ve veri iletebilen sensörlerle entegre çimentolar, yapıların durumunu izlemek ve güvenliği artırmak için kullanılabilir.

EN ÇOK OKUNANLAR