Lojistik sektörünün büyüklüğüne dair yapılan varsayımlarda GSYH içerisindeki payının, yüzde 11-13 arası olduğu kabul görüyor. Bu oran içerisindeki yüzde 50’lik payın, doğrudan lojistik hizmet sağlayıcı firmaların faaliyetlerinden kaynaklandığı, geri kalan yüzde 50’lik payın ise mal ticareti yapan firmaların kendi bünyelerinde gerçekleştirdiği lojistik faaliyetlerden ileri geldiği düşünülüyor. Bu kapsamda 4.7 milyar TL olarak gerçekleşeceği tahmin edilen 2020 yılı GSYH’si içerisinde lojistik sektörü payının yaklaşık 564 milyar TL’lik büyüklüğe sahip olacağı öngörülüyor. Türkiye’nin jeopolitik potansiyeli ile birlikte; Karadeniz Bölgesi ve Orta Asya olmak üzere adeta merkezinde olduğu bölgenin potansiyeli de dikkate alındığında bu potansiyelin büyüklüğü açıkça dikkat çekiyor. Yeniden canlanma yolunda olan tarihi İpek Yolu da lojistik pazarı potansiyeline olumlu etki sağlayacak. Küresel tedarik zincirinde Türkiye’nin, Uzak Doğu ülkelerine alternatif bir ülke konumuna gelmesi mümkün olacak. Gümrük Birliği Anlaşması’nın yenilenmesi, uluslararası karayolu taşımacılığında kota ve vize sorunlarının aşılması, ülkemizde transit taşımacılığın geliştirilmesi, demiryolu ve intermodal taşımacılığın özendirilmesi vb. gibi UTİKAD’ın pek çok platformda, ülke çıkarlarını gözeterek dile getirdiği konular mevcut. Şirketler; operasyonel süreçler için dışarıdan hizmet almak yerine kendi lojistik faaliyetlerini kendileri sağlayacak. Bunların içinde depolama teknolojilerini geliştirilmesi, teknolojinin sunduğu her imkanın firma bünyesine alınması gibi girişimler yer alıyor. Otonom araçlar, insansız hava araçları ve depolama süreçlerine yönelik dijital atılımlar, tüm iş süreçlerimizde önemli rol oynayacak.