USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Acar  Baltaş

YAZARLAR

1.07.2019 10:38:00

Hava yolculuğu ve limanları

Uluslararası havalimanlarıyla tanışmam 1978 yılına uzanıyor. İç ve dış hatlar operasyonlarının birlikte yürütüldüğü Yeşilköy Havalimanı’nın sınırlı çerçevesinden çıkıp Paris Charles de Gaulle, Londra Heathrow, New York JFK’ye ilk kez ayak basmak ve bu havalimanlarının anısı ile yurda dönmek o yıllarda ayrıcalıktı. Hele 80’lerin başında Turgut Özal’ın dışa açılımı ile yeni yapılan ve başlangıçta bizi mutlu eden dış hatlar terminalinden havalanıp Hong Kong, Singapur ve Tokyo’nun havalimanlarını hem şaşkınlık hem de merakla izlemenin yaşattığı farklı duygular vardı. 

YOLCULUK

70’li yıllarda İstanbul’dan Paris’e doğrudan uçuş yoktu ve Air France, Atina’da durak yapardı. 80’lerin başında örneğin, Tokyo’ya gitmek için önce Air France ile Paris’e uçar, orada bir gece geçirir, sonra Alaska üzerinden veya Bangkok’a gidilecekse Türkiye üzerinden geçerek menzile ulaşılırdı. Dönüş için de yolculuk süresine fazladan iki Paris gecelemesini eklemeyi unutmamak gerekirdi. Bugünden bakınca inanılması güç bu durum, o yıllarda bu yolu yapmak durumunda olan sınırlı sayıda yolcu için kader kabul edilirdi. Ayrıca uçak yolculuğu oldukça pahalıydı. Bir fikir vermesi açısından şunu söyleyebilirim: Çocuklarını yurt dışında okutma imkanına sahip olan az sayıdaki aile, çocuklarını ancak ders yılı sonunda, Türkiye’ye geldiklerinde görebilirdi.

90’lı yılların başında, Turgut Özal, düşünülemez olanı yaptı ve Türk Hava Yolları’na genel müdür olarak alışılageldiği üzere bir emekli askeri pilot yerine, uluslararası yönetim deneyimi olan Cem Kozlu’yu atadı. Onun döneminde THY, yerel bir havayolu olmaktan çıktı ve uluslararası normlarda hizmet veren bir yapıya dönüştü. Bu süreci yakından yaşama şansına sahip oldum. Seksenli yıllarda iç hat uçuşlarında iki saatlik gecikme olağan sayılırdı. Üstelik gecikmeler sabah ilk uçuştan başlar ve akşam uçuşlarına büyüyerek yaşanırdı. Uçak içinde hosteslerin yolcularla tartışması ve çatışması olağandı. Kabin ve yer personeli yolculara ‘ders veren’ anlayıştan ‘misafir ve müşteri merkezli’ anlayışa geçti ve ‘yolcu memnuniyeti’ ilk kez hedef oldu. THY bünyesinde bulunan 800 kabin memurunda bu anlayışın gelişmesi, dönemin uçuş eğitim biriminin katılımıyla Zuhal Baltaş’la beş yıldan fazla zaman aldı. Bu süreçte ayrıca işe alımlarda psikometrik testlerin uygulanması ve çağdaş görüşme yöntemlerinin kabul edilmesine katkıda bulunduk. Cem Kozlu’dan sonra Tezcan Yaramancı’nın genel müdürlük görevine gelmesiyle, THY’de emekli asker pilot genel müdür geleneği bütünüyle ve geri dönülmez olarak değişmiş oldu. Böylece 1994 yılına gelindiğinde THY, ‘yolcularını memnun etmek ve beklentiyi karşılamak’ anlayışından; ‘beklentiyi aşan hizmet’ anlayışına geçti.

SALONLAR VE YÜKSELEN  HİZMET KALİTESİ

90’ların başında yolcular, yeni açılan İstanbul Atatürk Havalimanı dış ve iç hatlar terminalinde THY’nin business sınıfı hizmeti vermeye başlamasıyla ‘salon’ (lounge) uygulamasıyla tanıştı. Bu salon başlangıçta çok sınırlı olan ikramıyla, yolculara uçuşa kadar sakin bir ortam sunuyordu. Diğer taraftan dünyada da durum çok farklı değildi. Doksanlı yıllarda uluslararası hava yolculuğu ağırlığı olan şirketler Swiss Air, Air France, British Airways, KLM, Alitalia ve SAS, Quantas ve Pan AM’di. Bu dönemin sonunda Uzak Doğu havayolları Thai Airlines, Singapour Airlines ve Cathay Pacific, farklı bir hizmet anlayışı sunmaya başladı. Uçuş sırasında yolculara sundukları yüksek ikram kalitesini ve mutlak müşteri memnuniyetini, uçuş deneyiminin ayrılmaz bir parçası haline getirmeye başladılar. Bu dönemde özellikle business sınıfı yolcuları ve yaygınlık kazanan yolcu sadakat kartlarıyla hizmet ve ikram kalitesinde çıta yükseldi. Diğer taraftan dünyada hareketliğinin artması ve bunun havayollarına yansıması, tatillerin yakın ülkelerden uzak ülkelere uzanması, yolcu sayısının artmasına ve yeni hava limanlarının yapılması ihtiyacını getirdi. Bu havalimanları, yolcularına sadece bir noktadan diğerine gitmek için aktarma noktası olmanın ötesinde, farklı deneyimler yaşatma fırsatını da sunacak şekilde inşa edilmeye başladı. Önceleri sadece gümrüksüz içki, sigara ve kozmetik ürünlerini kapsayan alışveriş imkanı, zaman içinde lüks markaları da içine alacak şekilde genişledi.

UÇAK İÇİ EĞLENCE

Uçak içindeki eğlence sistemlerindeki gelişme ise yolcu sayısının artması ve uçuş sürelerinin uzamasına paralel gelişti. Uzun uçuşlarda business ve ekonomi kabininde tavandan inen büyük ekrana yansıtılan ve sesi kulaklıkla izlenen iki ayrı film gösterilirdi. Deneyimli yolcular uçağa binerken kabin görevlilerine ‘hangi filmin oynadığını’ sorarlardı. Daha sonra uçaklara sadece birkaç kanalın elverdiği çeşitlilikte müzik sistemi kondu ve ancak 2000’li yıllarda her yolcunun istediği filmi, dilediği müziği, dilediği zamanda seçebileceği sisteme geçildi. O günleri bilmeyenlerin, karartılmış bir kabin içinde herkesin aynı ekrana farklı açılardan ve mesafeden bakarak film izlemesinin nasıl bir yaşantı olduğunu anlamaları zordur.  

SALONLAR

THY, bu gelişmeleri yakından takip etti ve hem yıllar içinde gelişerek üst düzeye çıkmış olan hizmet kalitesinde hem de ikram kalitesinde zorlanmadan rekabette yerini aldı. 2000’li yılların başlamasıyla hem salonda verilen hizmetler çeşitlendi hem de TAV’ın işlettiği Atatürk Havalimanı, dünyanın en iyileri arasında sayılmaya başlandı. Yeni açılan İstanbul Havalimanı gerek kart sahipleri ve business yolcuları için, gerekse bu ayrıcalıkların dışındaki yolcular için başlı başına bir deneyime dönüştü. 
Yüzlerce mağaza, onlarca yemek alternatifi, çocuklar için oyun alanları ve her türlü ihtiyaca cevap vermek üzere sunulan imkanlar, özellikle uluslararası uçuşu olanlar için yolculuktan saatler önce giderek vakit geçirmek isteğini doğuruyor. Diğer taraftan kart sahipleri ve business sınıfı yolcularına farklı salonlarda sunulan hizmetler yeni ve ulaşılması zor bir standart oluşturuyor.  Bu salonlarda Türk mutfağının nerdeyse bütün çeşitleri, özenli bir şekilde ve bireyselleşmiş bir hizmetle sunuluyor. Ayrıca oluşturulan farklı bölümler yolcuların ve özellikle iş insanlarını çalışmasına ve dinlenmesine imkan veriyor. Geçmiş yıllarda havalimanlarında vakit geçirmenin cazibesini artıran özelliklerin başında gümrüksüz alışveriş imkanı gelirdi. Sigara ve alkollü içecekleri piyasa fiyatının altında temin edebilmek uluslararası yolculuk yapanlar için avantajlıydı. Ancak zamanla bütün havalimanlarında duty free denilen gümrüksüz işletmeler, merkezi yapıların eline geçti. Bunun sonucunda sigara ve alkollü içki dışındaki ürünler piyasa fiyatından satılmaya başlandı. Bugün de insanlarda havalimanlarındaki gümrüksüz mağazaların ucuz olduğu yönündeki bu algı devam ediyor.

İstanbul Havalimanı’nın iki büyük rakibi olacağını düşünüyorum. Bunlardan biri, ilk kez 1978 yılında gördüğüm zaman da tropikal atmosferiyle beni derinden etkilemiş olan Singapur Havalimanı… Yıllar içinde sürekli geliştirilen Changi, yolcu olmayanların da ziyaret ederek vakit geçirebilecekleri dünyadaki ilk havalimanı olma özelliğine sahip. Rekabette ağırlığı olacak diğer bir havalimanı ise 1 Ekim 2019 da açılacak olan Pekin Daxing Havalimanı... Bu havalimanının projesi iki yıl önce genç sayılacak yaşta vefat eden mimari deha Zaha Hadid’in şirketine ait. Günümüzün hava yolculuğunu 40 yıl öncesiyle konfor ve güvenlik açısından kıyaslarsak otomobil yerine faytonla yolculuk etmeye benzetebiliriz. Benzer şekilde o dönemdeki havalimanlarını da bugünkü otobüs terminallerine benzetmek fazla abartı olmaz. Bugün hava yolculuğu, bu yolculuğun ayrılmaz parçası olan havalimanları ve buna bağlı olarak sunulan hizmet çeşitliliği ve standartları ulaşabileceği son noktaya ulaşmıştır. Bundan sonraki adım, kıtalararası mesafeyi bir-iki saatte geçecek araçların ve buna uygun hayat tarzına seslenecek şekilde olacaktır. 

SONUÇ

Bugünün yetişkinleri, İstanbul Havalimanı ile hava yolculuğu açısından yaşayabilecekleri en büyük lükse ve ulaşabilecekleri en yüksek standarda ulaştıklarının bilincinde olmalıdır. İstanbul Havalimanı için yapılabileceğim tek eleştiri; daha uzun bir süre, ihtiyacın çok ötesinde büyük olması sebebiyle yorucu olmasıdır. Seyahat edecek kişilere eğer uçuşları çok erken bir saatte değilse havalimanına erken gitmelerini ve orada dinlenmelerini, çalışmalarını, alışveriş yapmalarını, farklı lezzetler tatmalarını ve yolculuğu bir zorunluluk olmaktan çıkartıp özel bir deneyime dönüştürmelerini öneririm.

DİĞER YAZILARI