USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Acar  Baltaş

YAZARLAR

3.07.2017 12:06:00

Ekonomik İslamilik Endeksi’ne göre ekonomi

Bin yıl önce dünyanın güneşe uzaklığıyla, kan dolaşımıyla ilgilenen müslüman aleminin, bugün ekonomik refah açısından en geride yer alması nasıl açıklanabilir? Bu durumu aşmak için bu konuda en yetkili insanlardan biri olan eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’na kulak vermek yararlı olacaktır

Prof. Dr. Acar Baltaş / [email protected] / twitter: @acarbaltas

 

George Washington Üniversitesi’nden iki İranlı akademisyen (S.S. Rahman ve H. Askari) 2010 yılında, İslam ülkelerinin ne ölçüde İslami olduklarını ve ekonomik İslami ilkelerini ne düzeyde uyguladıklarını araştırdı. Bunun için doğrudan Kuran’dan ve güvenilir hadis kitaplarından yararlandılar ve bu kaynaklardan hareketle ‘Ekonomik İslamilik Endeksi’ (Economic Islamicity Index) adını verdikleri bir ölçüm geliştirdiler. Kuran, insanın sosyal ve özel alanlarını içine alan çok açık kurallar koymakta ve düzenlemeler yapmaktadır. Bu kurallar ibadet, kendini kontrol, hukuk, bireysel haklar, ekonomik yapı, vergilendirme, ticari ve özel anlaşmalar, para alışverişi ve bunun gibi daha birçok alanı kapsıyor.

 

ADALET VE EŞİTLİK

Batı medyası ve akademik çevrelerde İslam dininin doğrudan veya dolaylı olarak İslam ülkelerinin ekonomik performansları üzerinde olumsuz etkileri olduğu konusunda yaygın bir görüş birliği vardır. B. Lewis ve özellikle T. Kuran, daha ileri giderek, İslam’ın kutsal kitabının kadercilik, tembellik, meraksızlık, bilime inançsızlık, batıl inançlar, muhafazakârlık ve gelenekçiliği öne çıkarttığı için ekonomik gelişmeyi engellediğini savunmuştur. A. Mirakhor ve H. Askari, bu görüşlere güçlü şekilde karşı çıkmışlardır. Onlara göre, son 30 yıldır İslam ekonomisi literatürü üzerinde yapılan araştırmalar, İslam’ın en azından iki temel ilkesi konusunda fikir birliği sağlamıştır. Bunlar ‘adalet’ ve ‘eşitliktir’. İslam öğretisi bütün davranışları bu iki etik ilkenin ışığında değerlendirir. İslam dini, Batılı yorumcuların da kabul ettikleri gibi özel mülkiyet hakkını, kârın meşruluğunu, sıkı çalışmayı onaylamıştır. Ayrıca İslami ilkeler, sosyal adaletsizlik ve vahşi ekonomik uygulamalarla sağlanacak ekonomik gelişmeyle bağdaşmaz. Bunların yanı sıra çalışmak sadece ihtiyaçların ve isteklerin karşılanması için değil, toplumun bütün üyeleri için bir görev ve sorumluluktur. 


İSLAM VE EKONOMİ

Rahman ve Askari, İslam ülkelerini ekonominin üç ana boyutu üzerinden incelemiştir. Bu boyutlar, hukuk sistemi ve yönetim, insan hakları ve politik haklar ve uluslararası ilişkiler alanlarını kapsıyor. Yapılan araştırma, İslam ülkelerinin ekonomik sistem ve politikalarına ve ekonomik sosyal adalet uygulamalarına odaklanmıştır. Ayrıca İslamiyet’in ilk yıllarında Medine’de Hz. Muhammed’in uygulamaları Müslüman ülkeler için mükemmel bir örnek oluşturur. Ancak araştırmacılara göre günümüzde İslami doktrini uygulamak konusunda anlaşmazlıklar hâlâ devam ediyor. Ekonomik İslamilik (EI) Endeksi, kendini Müslüman kabul eden ülkelerin izledikleri politikaları, başarıları ve İslami ekonomik ilkelerle ilgili uygulamalarını değerlendirmiş ve sıralamıştır. Araştırmacılar, tüm İslam ülkelerinin ekonomilerini ilkeler, adalet, politikalar ve yönergeler açısından ayrıntılı olarak değerlendirmenin zorluğunu kabul etmiş ancak İslam ekonomik öğretisini, temel ekonomik dayanakları açısından üç ana noktada toplamıştır. Bu noktalar ekonomide adaletin sağlanması ve sürdürülebilir büyümenin başarılması, refahın tabana yayılması ve yeni iş alanlarının yaratılması ve İslami ekonomik ve finansal uygulamaların benimsenmesi olarak özetleniyor.

 

12 EKONOMİK ALT BAŞLIK

Daha sonra İslam öğretisinin bu üç temel ilkesi, 12 ekonomik alt başlıkta değerlendirilmiştir. İslami ekonominin bu on iki ilkesi, aynı zamanda ‘İslami Ekonomik Vizyon’un muhtemel bir tanımını oluşturuyor:
1-Ekonomik fırsat ve özgürlüklerin varlığı.
2-Ekonomi yönetiminin her alanında adaletin tesisi; mülkiyet hakkının ve sözleşmelerin kutsallığı. 
3-İstihdamda fırsat eşitliği ve çalışanlara iyi davranma.
4-Milli gelire göre yüksek eğitim harcaması ve eğitimde fırsat eşitliği.
5-Fakirliğin ortadan kaldırılması, yardım, temel insan ihtiyaçlarının karşılanması; ekonomik eşitlik, servet biriktirmenin önlenmesi, fazla tüketimden kaçınılması.
6-Gelirin ve zenginliğin son derece eşit dağılması.
7-Sosyal refah ve vergilendirme ile daha iyi altyapı ve sosyal hizmetlerin sunulması.
8-Doğal ve tükenebilir kaynakların iyi yönetilmesi. Yüksek tasarruf ve yatırım yapılması.
9-Piyasada ve bütün ekonomik işlemlerde güvenin,  dürüstlük ve yüksek ahlaki standartlarla sağlanması; yolsuzluk olmaması.
10-I.İslami Finansal Sistem: Borçlanmaya dayanan anlaşma yerine risk paylaşımı; spekülasyonun ortadan kaldırılması.
11-II. İslami Finansal Sistem: Faizi yürürlükten kaldıran finansal uygulamalar.
12-Milli gelire oranla yüksek ticaret hacmi; böylece hem ekonomik hem de genel refah düzeyinin devlet eliyle sağlanması.

Rahman ve Askari’nin araştırma sonuçlarını yansıtan tabloya bakıldığında, kendini Müslüman kabul eden ülkelerin yukarıda sıralanan 12 İslami ekonomik ilkeyi ve bunlara bağlı 113 parametreyi uygulamakta başarılı olmadıkları görülüyor. Listede bulunan 56 Müslüman ülkenin, 208 ülke arasındaki ortalama sıralaması 133’tür. Listenin ilk 32 sırasında tek bir Müslüman ülke yoktur. Listedeki ilk Müslüman ülke olan Malezya 33’üncü sıradadır. Daha sonra Kuveyt (42), Kazakistan (54), Brunei (55), Bahreyn (61), Birleşik Arap Emirlikleri (64) gelmektedir. Türkiye bu listede kendisine 71’inci sırada yer bulmuştur. 

 

SORUMLU KİM?

1945 yılında Almanya ve Japonya cezalandırılmak üzere yerle bir edilmiş ve kaynakları kurutulmuştu. Kayda değer bir yeraltı zenginliğine sahip olmayan bu iki ülke bugün bulundukları bölgenin lideridir ve dış güçler bunu engelleyememiştir. Bu ülkelerle Müslüman ülkelerin aralarındaki farkın en temel nedeni, basitleştirerek söylemek gerekirse, ‘iyi yönetimle kötü yönetim arasındaki farktır’. Yine basitleştirerek söylemek gerekirse, iyi yönetimle kötü yönetim arasındaki farkı belirleyen de ‘açıklıktır’. Rahman ve Askari’nin çalışmaları bize Müslüman ülkelerin ülkeleri yönetmek ve halklarına refah getirmek açısından iyi bir sınav vermediklerini ortaya koyuyor. Bu çalışma aynı zamanda İslam dinine mensup olmayan birçok ülkenin İslam’ın özünde barındırdığı ilkeleri hayata daha iyi yansıttıklarını gösteriyor.

 

SONUÇ
Bin yıl önce dünyanın güneşe uzaklığıyla, kan dolaşımıyla ilgilenen Müslüman aleminin, bugün ekonomik refah açısından en geride yer alması nasıl açıklanabilir? Bu durumu aşmak için bu konuda en yetkili insanlardan biri olan eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’na kulak vermek yararlı olacaktır. Bardakoğlu; “İslamiyet’te ibadet sadece kıldığımız namaz değildir. İnsanlığa, dünyanın imarına, sulha, barışa hizmet eden her davranış ibadettir… Çalışma, üretme, hak, hukuk, adalet bir toplumun kalkınması, özgürlüğün korunması için bir şeyler yaparsanız gelişirsiniz… Biz Müslümanlığı sadece inanma ve namaz, oruç ve hac gibi belli ritüelleri yerine getirme olarak algıladığımız sürece bu mahcup edici durum devam edecektir. Allah, ‘Dünyaya inanan ve yararlı iş işleyenler egemen olacaktır’ diyor. Müslümanlar şeklen dindarlaştıkça, dünyevileşmeleri de artıyor. İslam, seccadeni ser, ibadetle ömrünü geçir demiyor.”

 

Rahman ve Askari'nin çalışmaları bize müslüman ülkelerin ülkeleri yönetmek ve halklarına refah getirmek açısından iyi bir sınav vermediklerini ortaya koyuyor. Bu çalışma aynı zamanda islam dinine mensup olmayan birçok ülkenin islam'ın özünde barındırdığı ilkeleri hayata daha iyi yansıttıklarını gösteriyor

 

SON SÖZ: Müslüman ülkelerin büyük bölümünde düşüncenin özgür olmayışı ve devletin toplum yaşamının bütün alanlarını kontrol etmeye çalışması, bugün İslam aleminin istenen refah ve gelişme düzeyinin gerisinde olmasının en büyük nedenidir. Yazının daha geniş şekline http://www.acarbaltas.com/ekonomik-islamilik-endeksine-gore-ekonomi adresinde yer verilmiştir.

 

 

 

DİĞER YAZILARI