USD

38.997
0.1%

EUR

44.2852
-0.29%

GBP

52.8476
-0.09%

ALTIN GR

4126.185
-1.43%

BIST 100

9273.74
-0.76%

Yaşam

03 Mart 2015 14:12

İNSANLAR DEĞİŞİR Mİ?

İNSANLAR DEĞİŞİR Mİ?

İNSANLAR DEĞİŞİR Mİ?
Toplantılarda ve özellikle kişilik psikolojisi üzerine konuştuğumuz oturumlarda bize sıklıkla 'kişilik değişir mi?' veya 'insanlar ne kadar değişir?' soruları yöneltilir. Konuya atalarımızın gözünden baktığımız zaman ortaya çıkan durum iç karartıcıdır. “İnsan yedisinde neyse...” veya “Can çıkar...” diye başlayan cümleleri tamamlamakta zorluk çekmeyiz. Gerçekte değişmek kavramı çok geniş bir alanı kapsar. Bu nedenle bu yazıda değişimin işareti olarak davranışlar ve bu davranışlara yol açan kararlar konu edilecek. 'İnsan değişir mi?' veya 'insan ne kadar değişir?' soruları birçok açıdan önemlidir. İnsan kaynakları uzmanları için işe alımlarda başvurdukları kutsal yetkinlik kitabında yer alan özelliklerin geliştirilmesi açısından önem taşır. Her bireyin kendi mutluluğu ve başarısı açısından belirleyici olan üç önemli karar son üç-beş kuşak tarafından veriliyor. Hayatın akışını belirleyen bu kararlar şu sorulara dayanır:
Nerede yaşayacağım?
Ne yapacağım?
Bunları kiminle yapacağım?
Ortalama üç kuşak öncesine kadar insanların yüzde 80'inden fazlası doğduğu yerde yaşar, anne ve babasının yaptığı işi yapar, daha sonra biyolojik olgunluğa ulaşınca da aynı mahallede birkaç ev uzakta olan ve ailelerinin uygun gördüğü kişiyle evlenerek hayatlarını sürdürürlerdi.
 
Geleceği Öngörmek
20 yaşımda ben, 35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve bugünkü ben dördümüz.
Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim.
"Sen karışma moruk" dediler.
Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler.
Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine.
Can Yücel ('Davet' şiirinden)
İnsan geleceği tasarlama ve bunu gözünde canlandırma yeteneğine sahiptir. Ancak kendisini memnun edeceğini düşündüğü gelecekteki durum gerçekleştiğinde, çok kere umduğunu bulamaz ve yeni bir gelecek tasarımı içine girer. 15 yaşından başlayarak hayatın her aşamasında kendisi için en doğru kararı verdiğine inanır ancak bir süre sonra bu kararlarından pişmanlık duyar. Örneğin ergenlik döneminde yaptıracağı dövmenin iyi olması için bütçesini zorlar ancak daha sonra bu dövmeden kurtulmak için daha çok para öder. Buna ergenlik yanılgısı diyebilirsiniz. Orta yaşa geldiğinde, gençlik döneminde aşık olduğu ve uğruna ölümü göze alacağına yürekten inandığı insandan boşanmak için, hayat boyu kazandıklarının yarısından vazgeçer. Bu listeyi uzatmak mümkündür. Bunları düşündüğümüz zaman; 'insan neden gelecekte pişman olacağı kararlar verir?' sorusu önem kazanıyor.
Bunun bir nedeni, insanın zamanın üzerindeki etkisini öngörememesidir. İnsan değişir. Bu değişimin çocukluk döneminde çok hızlı, yaşlandıkça daha yavaş olduğu bilinir. Bu değişimin gerçekleştiği sihirli bir an veya bir basamak var mıdır? Bir başka ifadeyle soracak olursak, 'ne zaman olacağımız kendimiz oluruz?' "Ben oldum. Artık bundan sonra böyle olacağım?” dediğimiz zaman, hayatın hangi dönemidir?
18 yaşından başlayarak gençlerin hayatındaki en büyük değer haz ve heyecandır. Yönettiğimiz grup çalışmalarında 30 yaşlarına kadar gençlerden en çok duyduğum değerler, yukarıda sıraladıklarıma ek olarak bağımsızlık, eğlence, yeniliktir. 25 yaşından sonra insanların karar ve davranışlarını yöneten değerlerin en tepesinde 'başarı' gelir. Yine grup çalışmalarında evli olanlar buna 'aile'yi ekler. Bu dönemde evli kadınlarda sıkça öne çıkan bir değer de 'sadakat'tir. 20 yaşın başındakiler hiçbir zaman 30 yaşına geldiklerinde değerlerinin değişeceğini düşünmezler. 50'li yaşların ortalarına gelindiğinde öne çıkan değer 'dürüstlük' ve 'doğruluk' olmaya başlar.
Yaşlandıkça değişimin hızı yavaşlasa da, değişim öngördüğümüz kadar yavaşlamaz. Değişimin bir bölümü kişinin içinde yaşadığı koşullara bağlı gibi gözükse de esas neden, insan biyolojisi içinde gizlidir. Testosteron hormonunun seviyesinin düşmesi, özellikle erkeklerde saldırganlığı azaltır. Dopamin salgısının azalması nedeniyle gençlerdeki heyecan arayışı yerini orta yaşlarda daha tedbirli olmaya ve daha hesaplanmış riskler almaya yöneltir. Doğumdan sonra kuvvetlenen oksitosin hormonu, kadınların meslek ve kariyer yönündeki enerji ve tutkularını çocuklarına yöneltmelerine neden olur.
 
Kişilik ve Değişim
Yaşam yolculuğunda değişen sadece değerler olmayıp değerler için yukarıda belirttiğimiz kalıp kişilik boyutları için de geçerlidir. Kişilik, günümüzde yaygın olarak kabul edilen görüşe göre beş temel boyut üzerinden değerlendirilir. Bunlar; iç uyum (nevrotiklik), hırs ve sosyallik, uzlaşılabilirlik, tedbirlilik, yeniliğe ve öğrenmeye açıklıktır. Davranışlarımız kişiliğimizin yansımasıdır. 
Yukarıda sıraladığımız yaş aralıklarında insanların başarı yönelimlerini belirleyen 'hırs' boyutunda düşüş olur. 20'li yaşlarında başkalarıyla olduğu kadar kendileriyle de yarışan, her konuda iyi olmak için çaba harcayan insanlar, her şeyi iyi yapamayacaklarını görürler ve sınırlarını kabullenirler. Orta yaştan başlayarak, ileri yaşlarda belirginleşen şekilde tedbirlilik düzeyleri yükselir, insanlar eskisi kadar atak olmazlar, harekete geçmeden önce düşünmeye başlarlar. Öğrenmeye ve yeniliğe açıklığın da yaşam yolculuğunda yıllar içinde gerileyen özellikler olduğu herkes tarafından bilinir.
Değişim yaşla birlikte yavaşlasa da, her yaşta insanlar gelecekte ne kadar değişeceklerini öngörmek konusunda yanılırlar. Bunun insan hayatına hangi alanlarda yansıdığını göstermek için Harvard Üniversitesi psikologlarından Daniel Gilbert bir araştırma yapmıştı. Bu araştırmada en iyi arkadaşları, en iyi tatilleri, en sevdikleri spor ve müzik toplulukları konusunda katılımcılara üç soru sorulmuştu. Bu sorulardan birincisi bugünkü tercihleri, ikincisi gelecek 10 yılda bunun değişip değişmeyeceği konusundaki öngörüleri, üçüncüsü de son on yılda spor ve müzik zevklerindeki değişikliği değerlendirmeye yönelikti. Yukarıdaki bilgilerin ışığı altında, katılımcıların son 10 yılda bu konuda önemli değişiklikler olduğunu ancak gelecek on yılda böyle bir değişiklik beklemediklerini söylemelerini tahmin etmek zor olmaz. Bunun nedeni insanların hatırlamanın kolaylığı ile hayal etmenin zorluğunu karıştırmasıdır. Bu nedenle on yıl önce nasıl bir insan olduğumuzu kolayca hatırlayabilirken, 10 yıl sonra nasıl olacağımızı gözümüzde canlandırmakta zorluk çekeriz. Bu durumu öngöremediğimiz için de, bize bu konuda bilgi verilse de, böyle bir sonucun gerçekleşme ihtimalini uzak buluruz. İnsanın sadece zamana bağlı olarak yavaş gelişen değişimini hızlandıran durumlar vardır.
 Bunlardan daha ender meydana gelen bir tanesi, terör olayına karışmak, ağır bir trafik kazası geçirmek gibi yaşamı değiştiren travmalardır. Bir diğeri ehil bir terapistle yaşanan uzunca bir psikoterapidir. Bunların dışında insanı değiştirme potansiyeline sahip olan önemli bir diğer etken 'geribildirim'dir. Bize verilen geribildirimlerden hoşumuza gidenleri alır ve başkalarıyla paylaşırız. Ancak hoşumuza gitmeyenleri ya hiç algılamayız ya görmezden geliriz ya da nedeni dışımızdaki bir duruma bağlarız. Bir bakıma insana en iyi geribildirimi eşi ve rekabet içinde olmadığı iyi bir arkadaşı verebilir.
Gerçekte hepimiz sürekli olarak gündelik hayat içinde dolaylı geribildirimler alırız. Doğrudan aldığımız geribildirimler çok enderdir. Bunun için doğru yapılmış bir performans görüşmesi, işe alım veya yükseltmelerdeki değerlendirme merkezi uygulamaları ve yapılandırılmış kişilik testi sonucuna ilişkin geribildirimler, fırsat olarak değerlendirilmelidir.
 
İnsan, aldığı geribildirim karşısında üç farklı tepki geliştirebilir:
• Savunmaya geçmek veya sükunetle dinlemek
• Reddetmek veya kabul etmek
• Görünürde uyum göstermek veya samimi olarak kabul etmek.
 
Kolayca tahmin edilebileceği gibi gerçek değişim ancak geribildirimi samimi olarak kabul etmekle mümkündür. Bu durumda kişi ayrıntılı bilgi ister, yardım talep eder, belirli aralıklarla sağladığı gelişim ile ilgili yeni geribildirimler talep eder. Ancak bu koşulların varlığında gerçekten davranışlarda bir değişim meydana gelir.
 
Sonuç
Zaman kişiliğimiz üzerinde etkili olan ve değerlerimizi şekillendiren önemli bir güçtür. Bunun sonucunda bazen önemli fırsatları kaçırır, bazen de başımızı derde sokacak ve pişman olacağımız kararlar veririz. İnsan bunu ancak geriye baktığında geçmişe dönük olarak kabul eder. Hatta bazen bunu bile kabul etmekte zorluk çeker. İnsan her dönemde içinde yaşadığı dönemi çok önemser ve en sonunda 'olacağını düşündüğü kişi olduğunu' düşünür. Oysa insan beyninin en önemli özelliği, ilerleyen yıllarda azalsa da, esnekliği ve yeniden şekillenebilmesidir. Can Yücel'in de fade ettiği gibi şu anda da olmuş ve bitmiş olduğumuzu düşündüğümüz kişi de gerçekte, geçmişte olduğunu düşündüğümüz gibi 'geçici'dir. İnsan hayatında gerçekte sabit ve değişmeyecek olan tek şey değişim ve bizim de değişeceğimiz gerçeğidir.
EN ÇOK OKUNANLAR