USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Yaşam

12 Aralık 2012 02:30

Etiyopya’nın kahvesinden Tayland’ın ejderha meyvesine

Etiyopya’nın kahvesinden Tayland’ın ejderha meyvesine

Etiyopya’nın kahvesinden Tayland’ın ejderha meyvesine

Seyahat etmeyi sevenlerdenim. Özellikle yeni ülkeleri ve farklı toplumları keşfetmeyi severim. Farklı toplumlar, farklı kültürleriyle bambaşka zenginlikler ve tatlar sunarlar. O zenginliklerden ruhunuza pek çok şey yerleşir; bazı lezzetler de damağınıza takılır. Tadı damağımda kalan lezzetlerden biri olan Havana kahvesinden bahsederken bir arkadaşıma, “Gel de sana çok beğeneceğin bir espresso ikram edeyim” dedi. Kahveyi ender tüketen ve tam anlamıyla bir çay tiryakisi olan bana arkadaşımın sunduğu espresso, bizi lezzetler üzerine bir sohbete sürükledi. 
Türkiye’de ve dünyada yaygın olan çeşitli kahve zincirlerinin kahvelerini Etiyopya’dan getirdiklerini konuştuk mesela. Bilindiği üzere, Etiyopya’nın dağlık kesimleri biyoçeşitlilik açısından oldukça zengindir ve ekvatoral ormanları 700’ü aşkın bitki türünü barındırır. Bu bitki türlerinden biri de kahve… Etiyopyalılar, bu kahve çekirdeklerini toplayıp kurutur, ardından ikinci sınıf kahve olarak ihraç edilmek üzere tüccarlara satarlar. Kahve toplayıcıları, çekirdeklerden çok az para kazandıklarından , aslında daha yüksek fiyata pazar bulabilecek kaliteden ziyade, işin miktarına odaklanmak zorunda kalırlar.
Fakat son yıllarda kahve toplayan çiftçiler, STK’larla ve Etiyopya Kahve Borsası da dahil olmak üzere ticaret borsalarıyla işbirliği yaparak kahve bitkilerini korumayı, organik olarak gübrelemeyi ve kahve tiryakilerinin sevdiği nitelikleri koruyacak şekilde işlemden geçirmeyi öğreniyorlar. Bu eğitim onlara kahve tanelerini olgunlaştığında toplamayı ve o bölgede kolay bulunan malzemelerden yapılmış çerçeveler içinde dikkatle kurutmayı öğretiyor. Bir anlamda o bölge için inovasyon anlamına gelecek bu durumun faydası, kahvenin daha lezzetli olmasını sağlamanın da ötesinde, yerel halka daha fazla gelir getirmek olarak karşılık buluyor.
Biyoçeşitliliği fazla olan Etiyopya konusu açılınca, tarımdan söz etmemek olmuyor. Tarım dediğiniz, tamamen çevreyle bağlantılı. Yani, sadece bir ekonomik faaliyet değil; bu nedenle de, pazarın arz-talep kurallarına sıkı sıkıya bağlı olması mümkün değil. Tarım ve gıda üretimi, toprak verimliliğinden ormanlara, nehirlerden yeraltı su kaynaklarına kadar tüm ekosistemin birbirini koruması üzerine kurulu. Örneğin ormanlar yok olursa, o coğrafyanın ekolojik dengesi ve toplulukların hayatta kalması için kritik olan tüm ekosistem de yok olur. Ağaçların tükenmesi, toplulukların beslenmesi ve sağlığı için gerekli tüm yiyeceği ve şifalı bitkiyi de tüketir. Kirlenen su kaynakları, deniz yaşamını tehdit ettiği gibi yerel toplulukların besin kaynaklarını da yok eder. Bu nedenle de gıda üretiminde biyoçeşitliliği korumak, insan hayatını da korumak anlamına gelir. Tarımda biyoçeşitlilik, Etiyopya örneğinde olduğu gibi toplulukların gıda üretimlerini yönetebilmelerini, yıl boyunca satabilecekleri farklı ürünlere sahip olabilmelerini ve bu sayede sadece hasat döneminde değil, tüm yıl gelir elde edebilmelerini sağlar; aynı zamanda, ürettiklerinin bir kısmını kendi tüketimleri için saklayabilmelerini de. Bununla birlikte üretimi çeşitlendirmek, pazardaki fiyat dalgalanmalarına karşı hassasiyeti de azaltır. Daha yüksek verim alınan ve daha düşük mahsul kıtlığı olan tarlalarda mahsule zarar verecek canlıları da yabani otlar gibi doğal düşmanları yok etmektedir. Biyoçeşitlilik, tüm ekosistemi mükemmel bir ahenkle çalıştırmaktadır. İnsan bunu düşününce, gezip gördüğü her ülkenin kültürünün önemli parçası olan yerel lezzetlerinden bahsetmeyi daha çok önemsiyor. Oralara kim giderse onlar da merak edip yerel halktan talep etsin istiyor. Mesela Tayland’ın ejderha meyvesi, Vietnam’ın pirinç makarnaları, Küba’nın pina colada’sı hiç bitmesin ve hatta bunlara başka yerlerden yeni lezzetler de eklensin ve konuşulsun istiyor. Çünkü sağlıklı yaşamın biyoçeşitliliğe bağlı olduğunu bilen herkes, Aydın’ın incirinin, Balıkesir’in zeytininin, Diyarbakır’ın karpuzunun, Giresun’un fındığının tükenmesini nasıl istemiyorsa biliyor ki,  tüm dünyadaki biyoçeşitlilik herkesi yakından ilgilendiriyor.

EN ÇOK OKUNANLAR