Dijital iletişim, pazarlama ve sosyal medya artık B2B iş yapanlar dahil, tüm şirketlerin, medyanın, sosyal kurumların, kamu kuruluşlarının hatta bireylerin kısacası her türlü organizasyonun üst seviyede önemli işareti ile radarına girmesi gereken seviyede hayati bir konu haline geldi. 'Dijital karnesi, skoru kırık/düşük olan da sınıfta kalacak, oyundan atılacak ve derhal gözden düşecek!' korkusu her yanı sardı... Yalan da değil. Her şeyi internet üzerinden paylaştığımız, daha da derinleşerek, mobilleşerek ve akıllanarak bütünleşeceğimiz yeni nesil dijital dünya düzenine geçiş yaptık. Rakamların dili acımasızdır. Dünyada şimdilik 7 milyar insanız. Bunların 2.5 milyarı internete bağlı (%62’si kentli, %42’si kırsalda), 1.8 milyarı aktif sosyal ağ kullanıcısı. Ve sıkı durun, 6.5 milyarı mobil aboneliğe sahip. Kullanıcıların 1.8 milyarı Facebook’da. Facebook neredeyse tek başına dünya sosyal medya ağ trafiğini domine ediyor. Türkiye’deki rakamları geçen yazımda (http://bit.ly/1coqsub) vermiştim. Durumumuz belli. Dünyanın en çok internet ve sosyal medya kullanan, dijitale en hızlı adapte olup, mobil yatan, dijital kalkan, kısaca hızlı dijitalleşen ülkelerinden biriyiz.
Hal böyle olunca, başlangıçta “Biz de Feys de bir sayfa açalım, bir oyun oynatalım, hem bak, bedava reklam aslında! Millet neler yapıyor, aman biz de geri kalmayalım, furyayı kaçırmayalım, hem de kolay, ayrıca da ölçülebilir ve eğlenceli yahu!.. Ama riskleri de var” tadında, biraz ürkek, biraz korkak ama paldır küldür başlayan sosyal medya macerası birkaç yıl içinde çok ciddi, hatta en ciddi işlerden biri haline geliverdi...
Düne kadar, önceki dünyada reklam, medya satın alma şirketi ya da PR/etkinlik/kreatif vb. ajansları ile çalışmak büyük abilerin harcı iken şimdilerde her şirketi hatta ünlü herkesi bir ‘sosyal medya, içerik, dijital ajans’ edinme telaşı sardı, sarmalı.
Şirket ve kurumların hatta ‘kişilerin’ gündemlerine jet gibi giren dijital ajansların ‘ne iş yaptıkları ve/veya yapmaları gerektiği, sahiden gerekip gerekmedikleri, bir faydaları olup olmadığı’ gibi sorulara çokça muhatap oluyorum. Biraz irdelemekte yarar olduğuna ben de inanıyorum. Aynı zamanda bir dijital ajans sahibi ve kurucusu olarak deneyimlerimi, görüşlerimi de kısaca paylaşmak arzusundayım.
DİJİTAL AJANS-DİJİTAL PARTNER
Dijital ajans, içinde sosyal medya yönetiminin de doğal olarak olduğu, bir şirket ya da kurumun temel vizyonunun, stratejisinin, amacının, markasının, mesajının, kısacası kurumsal/kişisel itibarını anlatan her şeyin, ekran bazlı ortamlarda hedef kitlelere ulaşması için kreatif, stratejik ve teknik, tüm/bütünleşik hizmet veren ajanstır. Reklam, medya satın alma şirketi ya da PR/etkinlik/kreatif vb. ajansları ve yazılım evlerinin karışımı diyebileceğimiz djiital ajanslar, internet, sosyal medya, mobil, ve IT teknolojilerine hakim, bütünleşik işler yaparlar. Stratejik, kreatif ve teknolojik açıdan güçlü olması gereken yeni nesil hizmet şirketleridir. Tüm bu işleri yapması beklenen ajanslar da aslında yeni yeni oluşuyor.Günümüzde kurum ve markaların geniş kitlelere, insanların parmaklarına, beyinlerine ulaşabilmek için kullanması gereken araçları yaratmak için farklı, teknolojik kabiliyetler gerekiyor. Bu kriterleri karşılayan dijital ajanslar, en stratejik partnerlerinizden biri oluyor.
BU İŞLERİN KURUM İÇİNDE HALLEDİLMEYE ÇALIŞILMASI neden DOĞRU DEĞİL?
Dijital kanallar, ortamlar, araçlar, yazılım, alt yapı, lisans vb. ve teknoloji gereklilikleri çok ama çok hızlı değişiyor. Kurum içindeki dijital sorumluların değişimleri izlemesi ve bu hıza ayak uydurması pek mümkün değil. O yüzden dijital ajans çalışması bir anlamda kolektif know-how’a ulaşımı sağladığı için çok daha akılcı ve efektif çözüm gibi duruyor. Bu alanlarda yetişmiş insan zaten yok denecek kadar az. Olanları da doğal olarak işi bu olan ajanslar kapıyor. Dolayısı ile çalışanların şirkette çalışma süreleri kısa. Çünkü öğrenip, kaçıyorlar ya da yapamıyorlar. Bu da projeleri ve dijital bilgi birikimini, materyalleri büyük ölçüde riske atmaya ve kayıplara neden oluyor. Oysa ajans işin sürekliliğini taahhüt etmek zorunda. Kişi değil, kurum olarak sorumluluk taşıyor. Önerim; hangi ölçekte olursa olsun, “Bu işleri in-house çözeceğiz, bizim çocuklar yapar” tadında hayaller görmek yerine, bir an önce uzun soluklu yürüyebileceğiniz dijital partnerlerinizi seçmeniz...