USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Seyahat

14 Ekim 2022 14:58

Doğuda üç durak: Muş, Bitlis ve Ahlat

Keşfetmek isteyenler için bir cennet ülkemiz. Doğusu da batısı da aynı. Biz bu kez doğuya doğru gidiyoruz. Güneşin doğduğu, şehirlerin kapılarının bizlere açıldığı yerlere…

Doğuda üç durak: Muş, Bitlis ve Ahlat

Doğuyu keşfetmek isteyenler için tur şirketleri, birbirinden farklı destinasyonlar bulunan tur programları düzenliyor. Bazı şehirler var ki ne yazık ki henüz potansiyeli keşfedilememiş ve yeterince tanıtılamamış ve bu tur programlarına girememiş. Muş'u bu duygular içerisinde gezerken "Neden Muş'ta başlayıp, Ahlat'ta sona eren bir rota olmasın" diyerek Muş- Bitlis- Ahlat güzergâhını anlatmaya karar veriyorum. Doğu'yu bir de bu açıdan tanımak, keşfedilmemiş noktalara erişmek isteyenler için çok güzel bir rota olacağını söyleyebilirim şimdiden.

(Muş Kalesi)

İLK DURAK MUŞ

Yolculuğumuza Muş'tan başlıyoruz. Muş denince aklımıza ilk gelen, Alparslan ve Malazgirt Zaferi oluyor. Tarihimizde önemli bir dönüm noktası olan bu zaferin kahramanı Alparslan, şehrin girişinde görkemli heykeliyle karşılıyor bizi... İçerisinden dağ görünen şehirler, her zaman heybetli gelmiştir gözüme. Muş da öyle. Hâlâ karları erimemiş dağları ve uçsuz bucaksız Muş Ovası birleşince bir noktada, işte bu seyre doyum olmuyor. Muş, yıllarca ülkenin pek de bilinmeyen bir şehriydi. Ama artık Muşlular özellikle meşhur laleleriyle tanınmak istiyorlar. Meşhur Muş lalelerini görmek için mayıs ayında şehre gelmek gerekiyor. Karlı dağları arkanıza aldığınız lale tarlaları eşsiz bir güzellik sunuyor. 2015 yılında 'Muş 1071' ismiyle tescillenen laleler, endemik bir tür olarak sayılıyor. Burada Muş Ovası için de bir parantez açmak gerekiyor. Bin 650 kilometrekarelik alanı ile Türkiye'nin en büyük ovalarından biri olan Muş Ovası, muazzam bir güzellik. İnsanı güler yüzlü, toprağı bereketli, üç tarafı dağlarla çevrili. Dağların şehrin ruhuna etkisi olduğu da muhakkak.

Murat Köprüsü/Muş

DAĞLARDA KAR, OVADA BAHAR

Muş'a gelmişken Selçuklular dönemine tarihlenen Tarihi Murat Köprüsü'nü de ziyaret etmek istiyoruz. 12 oluklu, 143 metre uzunluğundaki köprü delice akan Murat Nehri'nin serinliğini taşıyor. Köprünün etrafında piknik yapılıp çay kahve içilebilecek alanlar bulunuyor. Yerli ve yabancı turistler burada çok güzel fotoğraflar çekip, biraz nefeslendikten sonra genelde Kayalıdere Antik Kenti'nin yolunu tutuyor. Muş'un Varto ilçesine 20 km, kent merkezine ise 40 km uzaklıkta yer alan Kayalıdere Antik Kenti, Urartuların yaşam yeri olarak biliniyor. Urartu Kaya Mezarı olarak da bilinen antik kentte kazı çalışmaları halen devam ediyor. Antik kentten çıkarılanlar Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergileniyor. Dağlarda karın, ovada bahar havasının yaşandığı mayıs ayında Muş'a yeniden gitmeli diyerek ayrılıyoruz bu güzel şehirden.

(Ahlat Selçuklu Mezarlığı)

Unesco Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan Ahlat Selçuklu Mezarlığı, 210 dönümlük bir alanda konumlanıyor.

SIRADA BİTLİS VAR

Ülkemizin doğusunda bir şehre gidince komşu illere uğramadan dönmek olmaz. Muş'u arkamızda bırakarak Ahlat'a doğru yola çıkıyoruz. Önce Bitlis'i gezecek, Van Gölü kenarında kısa bir mola verecek, Tatvan'da inci kefalinin tadına bakacak, finali ise Ahlat Selçuklu Mezarlığı'nda yapacağız. Önce Bitlis merkezi geziyoruz. Burası tarihte birden fazla medeniyete ev sahipliği yapmış bir şehir. Adını, Büyük İskender'in komutanı Badlis'ten alan bu şehirde görecek çok şey var. Merkezde öncelikle Ulu Cami ve Bitlis Kalesi ziyaret edilebilir. İçerisinde yaklaşık üç yüz ev ve bir de cami bulunan kale, adını Bitlis'e veren Komutan Badlis tarafından inşa edilmiş. Merkezi gezip biraz soluklandıktan sonra yeniden düşüyoruz yola.

Bayındır Köprüsü/Bitlis

'ANADOLU'NUN ORHUN ABİDELERİ'

Bitlis'ten Ahlat'a giden yolda Van Gölü boyunca ilerliyoruz. Kıyılarda göle giren insanlar, çay bahçesinde serinleyenler, dağ ve göl manzarasının tadını çıkaranlarla karşılaşıyoruz. Buraya kadar gelmişken ufak teknelerle Van Gölü'nde bir gezinti yapabilirsiniz. Yörede yaşayanlar tarafından 'deniz' olarak adlandırılan gölün en temiz bölgeleri ise Adilcevaz ilçesinde yer alıyor. Bizim hedefimizde Ahlat Selçuklu Mezarlığı var. Senelerdir görmeyi istediğim, dünyanın en büyük Türk-İslam mezarlığı olan ve ‹Anadolu›nun Orhun Abideleri› olarak anılan Ahlat Selçuklu Mezarlığı göreni büyüleyen bir yapıya sahip. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan, Ahlat Selçuklu Mezarlığı, 210 dönümlük bir alanda yer alıyor. Anadolu'ya giriş kapısı sayılan bu bölgede, uçsuz bucaksız mezarlık alanında dolaşırken hissedilen duyguları tarif etmek imkânsız. Taşların dile geldiği, yüzyıllar öncesine ait bir destanı anlattığını hissediyoruz sanki. 8 bin 200 anıtsal mezar taşıyla açık hava müzesi niteliğindeki mezarlıkta şahideli, şahidesiz sandukalar ve yer altı mezarları bulunuyor. Mezarların şahideleri dünya ve ahiret hayatına dair bir çok sembolle donatılmış. Yüzyıllar öncesinde bu denli ince, derin anlamlar taşıyan, işçiliği ile hayran bırakan mezar taşlarının günümüze gelmesi, bir mesajın hız kesmeden dünyamıza akması gibi. Mezar taşlarındaki her bir kabartma ve motiflerin farklı anlamları bulunuyor. Ahirete açılan kapılar niteliğindeki bu mezar taşları sayesinde tarihin ayak izlerini takip ediyoruz. Bizim burayla bağlarımız 1071'e dayanıyor. Mezarlığa vakti zamanında; ilim, sanat, din, kültür adamları, zanaatkârlar, mutasavvıfların yanı sıra dönemin kadıları da defnedilmiş.

Çifte Kümbet/Ahlat

ÇİFTE KÜMBET GÖRÜLMEYE DEĞER

Mezarlıkta sadece Selçuklular yok. Ahlatşahlar, Eyyubiler, İlhanlı ve Osmanlı Devleti'ne ait mezarlar da var burada. Ve her biri dönemin inanç, gelenek, sanat, mimari, sosyal ve kültürel yapısına dair ipuçları taşıyor. Yakın zamanda 'cittaslow (sakin şehir)' seçilen Ahlat, sadece Selçuklu mezarlığını görmek için bile ziyaret edilebilir. Burada Ahlat Kümbetleri de ziyaret edilebilir. Mezarlığın kuzeyinde bulunan Emir Bayındır Kümbeti, en meşhur olanlardan. Kümbetler, şekil olarak Orta Asya Türk çadırına benziyorlar. 1481'de Rüstem Bey oğlu Bayındır için yapılan kümbet, Ahlat fotoğraflarının vazgeçilmezi. Bölgede oldukça popüler olan bir diğer yapı ise Çifte Kümbet. 13'ncü yüzyılda inşa edilen kümbetlerden biri Bugatay Aka ile Şirin Hatun için, diğeri Hüseyin Timur ile Esen Tekin Hatun için yapılmış. Sağlam mimarisiyle dikkat çeken Çifte Kümbet, meşhur Ahlat taşından yapılmış mimarisiyle dikkat çekiyor. Artık gezimizin sonuna geliyoruz. Gitmeden karnımızı doyurmak gerek. Bu sebeple Tatvan'da Van Gölü kenarında bir mola verip gölden tutulan meşhur 'inci kefalinin' tadına bakıyoruz. Bitlis'e gelmişken büryan kebabı yemeden olmaz diyenler içinse merkezdeki Azmi Usta'nın Yeri tercih edilebilir.

Nemrut Krater Gölü/Bitlis

KRATER GÖLDE KAMP

Bitlis'in meşhur bir diğer noktası ise Nemrut Dağı. Dağa tırmandığınızda Nemrut Krater Gölü'nü gezebilirsiniz. Türkiye'nin en büyük krater gölü olan Nemrut, tam bir doğa harikası. Volkanik Nemrut Dağı'ndaki patlamalar neticesinde oluşan beş ayrı gölün bulunduğu alan özellikle yaz aylarında dolup taşıyor. Bitlis'in sıcağından kaçanlar soluğu burada alıp kamp yapıyor.

(İnci Kefali)

BU DENEYİMLERİ YAŞAMADAN DÖNMEYİN!

* Muş Ovası'na bir tepeden bakmadan,

* Tarihi Murat Köprüsü'nü görmeden,

* Nemrut Krater Gölü'nü görmeden,

* Van Gölü'nde tekne turu yapmadan,

* Ahlat Selçuklu Mezarlığı'nı görmeden,

* İnci kefali ve büryan yemeden dönmeyin.

EN ÇOK OKUNANLAR