* The Purest Solutions, 2020 yılında kurulmuş, çok genç ancak kısa sürede hızlı yol almış bir marka. Hikayesi nasıl başladı?
Ozan Evliyaoğlu: Biz iki kardeş, bu markayı kurmadan önce, cilt sorunlarını çözmek ve cilt bakımındaki karmaşayı gidermek gibi iki önemli hedefi olan sürdürülebilir bir marka hayalini kuruyorduk. Aynı zamanda, çevre ve toplumsal sorumluluklarımızın bilincinde bir ekosistem yaratma amacımız vardı. Bu, pazarda eksikliği hissedilen bir konseptti.
Şirketi kurmadan önce sektörde altı yıl deneyime sahiptim. İhracat ve fason üretim (private label) alanlarında çalışmıştım. Dolayısıyla, sektörü yakından tanıyordum. Üniversite öğrencisiyken farklı işlerde çalışarak, girişimcilik için farklı iş alanlarına dair deneyim kazanmanın önemini anladım. Başladığım şirkette de ihracat stajyeri olarak işe girmiştim, ayrılırken hem private label hem de ihracat departmanının sorumlusu olarak ayrılmıştım.
"100'E YAKIN MARKANIN HATALARINI NOT ALDIK"
* Bu deneyim kendi markanızda hızlı yol almanızı sağlamıştır.
O.E.: Fason üretimde 100'e yakın müşteri ile çalıştık, projeler ürettik ve marka sahiplerinin yaptığı hataları not aldık. Elbette kazandığımız deneyimlerin markamızın sorunsuz bir şekilde başlamasına büyük yardımı oldu. Teknik ürün geliştirme, üretim planlaması, tedarikçi bulma, ambalaj gibi süreçlerde hızla ilerledik.
Kız kardeşim Hazal o dönemde Hindistan'da bir finans şirketinde çalışıyordu. Kozmetik sektörünün büyüleyici ve büyük potansiyele sahip bir sektör olduğunu biliyorduk, bu nedenle bu alanda faaliyet göstermeye karar verdik. Hazal'ın sık sık Amerika, Asya ve Avrupa kıtalarına seyahat etmesi, pazar araştırmaları yapma fırsatı sunuyordu. Bir yandan yurt dışı pazarlarını araştırıyor, yeni ürünleri inceliyorduk, bir yandan da yeni teknolojiler ile geliştirilmiş aktif içeriklere dair makaleler okuyorduk.
Aktif içerikli ürünlerin pazarda sorun odaklı olması sebebiyle yer bulacağını biliyorduk fakat aynı zamanda ilk çıkacağımız ürünleri tanımlamak ve Türkiye'deki cilt problemlerini önceliklendirebilmek adına ilk survey'imizi 2020 yılında 600 kişi arasında gerçekleştirdik. Bu çıktılarla aksiyon alıp aktif içerikli cilt bakım alanında çalışmaya başladık. Hazal Hindistan'dan döndüğünde, markamızı 2020 Mart ayında kurduk ve ağustos ayında satışa başladık.
* Girişimcilik yolculuğuna iki kardeş olarak çıkmak sizi korkutmadı mı? Aile şirketlerini sürdürmek bazı zorlukları da beraberinde getiriyor.
Hazal Evliyaoğlu: Görev ayrımlarımız açıktır ve bireyler profesyonel bir yaklaşıma sahiptir. Aslında, hem karakter hem de uzmanlık alanlarımız oldukça farklıdır ağabeyimle fakat bu da bize avantaj sağlıyor. Bu farklılıklar, benim daha çok markalaşma ve pazarlama konularında uzmanlaşmamı, Ozan'ın ise ticaret alanında uzmanlaşmasına yol açtı. Ayrıca, birbirimizin uzmanlık alanlarına büyük bir saygı gösteriyoruz. Sürdürülebilir kaynaklar konusunda yüksek lisans yapmış biriyim ve bu konuda biraz daha bilgiliyim, ancak partnerimi ikna etmem gereken zamanlar da oluyor. Eğer 'O benim ağabeyim' gibi bir yaklaşım benimsersem, sonunda sürdürülebilir bir iş yapısı oluşturamayız. İşin özü bence burada yatıyor.
* Sektördeki fırsatı gördük demiştiniz. O fırsatlar nedir?
H.E.: İlk başta, Türkiye'de henüz görülmemiş bir dermokozmetik dünyası olan 'active base' ile tanıştık. Kozmetik sektörü, kimya sektörünün bir parçası olarak kabul edildiği için sürdürülebilir bir sektör olarak genellikle görülmezdi. Ancak, biz her zaman bu değişimi isteyerek adımlarımızı attık. Bir sürdürülebilir kozmetik markası oluşturma hayaliyle yola çıktık. Active base cilt bakımı Türkiye'de henüz mevcut değildi. Bu konuda doğru bir marka ve erişilebilir fiyatlandırma ile ciddi bir tüketici iletişimi gerekiyordu. Çünkü artık kullanıcılar önerileri sadece dermatologlardan almak istemiyorlardı. Kendi cilt tiplerini ve sorunlarını tanıyarak kendi tercihlerini yapmayı tercih ediyorlardı. Aktif içerikleri araştırıyorlardı ve biz de aktif içerikleri öne çıkaran bir marka olarak bu konuda mükemmel bir uyum sağladık. Kullanıcıları sürekli olarak eğiterek, onların konuya hâkim olmalarını sağladık ve satın alma kararlarını kendilerinin vermesini teşvik ettik.
İkinci aşamada, müşteri tavsiyeleri sayesinde bir müşteri kitlesi oluşturduk. Dijital pazarlama konusunda büyük yatırımlar yapmasak da, referanslar işi önemli ölçüde büyüttü. 2020, 2021 ve 2022 yılları arasında ciddi büyüme sağladık, gelirlerimizi 8 ila 10 kat artırdık.
O.E.: Ağustos 2020'de pazara girdik ve o yılı 28 bin ürünle tamamladık. 2021'de bu rakamı 350 bin ürüne çıkardık. Daha sonra 350 binden 2.3 milyona büyük bir sıçrama yaptık. Ürün grubumuzun hedef kitlesinde, aylık bu bütçeyi ayırabilecek yaklaşık 2.5 milyon kişi bulunuyor zaten. Şu anda bu kitlenin yüzde 93'ü kadın ve yüzde 7'si erkeklerden oluşuyor. Bu büyüme oranları bizi şaşırttı ve bu yıl için hedefimizi 4 ila 4.5 milyon adet olarak belirlemiştik. Şu an 8 ila 8.5 milyon ürünle kapamayı öngörüyoruz.
"KENDİ AMBALAJ ŞİRKETİMİZİ KURDUK"
* Peki siz üretim anlamında buna hazırlıklı mıydınız?
H.E.: Artık hazırlıklı olmak için çeyreklik değil, aylık planlamalarımızı sürekli olarak gözden geçiriyoruz. Ayrıca, kendi ambalaj şirketimizi kurduk ve ürünlerimizi ürettirdiğimiz fabrikaların dışında bağımsız bir ambalaj stok yönetimine sahibiz. Bunun yanı sıra, üretim partnerlerimizle ilişkilerimizi sadece iş birliği değil, aynı zamanda iş süreçlerini geliştirmek amacıyla bir adım öteye taşıyoruz. Onların fabrikalarını kendi tesislerimiz gibi kabul ediyor ve birlikte sürekli iyileştirme süreçleri üzerinde çalışıyoruz. İhtiyaç duyulan yatırımlar konusunda ortak kararlar alıp finansmanı birlikte sağlayabiliyoruz. Bu paylaşımlı iş birliği anlayışı, büyümemizi etkili bir şekilde yönetmemizi sağlıyor.
* Bu büyümenin pazara katkısı da oldukça yüksektir.
O.E.: Cilt bakımı sektörü, 2021'den 2022'ye geçişte yüzde 350 büyüme kaydetti. Bizim büyüme oranımız ise yüzde 850'ye ulaştı. Bu sayede sektörün genel büyümesine önemli bir katkıda bulunuyoruz. Bu başarıyı, daha önce bu tür ürünleri kullanmayan ve sadece temel kişisel bakım ürünlerini tercih eden kullanıcılara ulaşarak ve yeni bir pazar oluşturarak elde ettik. Artık bu kullanıcılar kendi serumlarını ve toniklerini almaya başlıyorlar, çünkü bu ürünler onlara erişilebilir fiyatlarla sunuluyor. Fiyat erişilebilirliği, bizim için son derece kritik bir konuydu. 2022 yılında, enflasyonla mücadele edilen bir dönemde, fiyat artışlarını ortalama yüzde 38 düzeyinde sınırladık. Bu artışları üç ayda bir yüzde 12 gibi makul oranlarda gerçekleştirdik. Ortak satın alma, ortak tedarik ve kendi ambalaj şirketimizi kurma gibi ticari stratejilerimiz, bu başarıları elde etmemize olanak tanıdı.
"FABRİKAMIZ 2025'TE TAMAMLANACAK"
* Üretim tarafında fabrika yatırımınız olacak mı?
O.E.: Evet, üretim aşamasında iki farklı fabrika ve Ar-Ge ile, yurt dışında 2 farklı lab ile iş birliği yapıyoruz. Üretim tesislerimizden biri Ankara'da bulunurken, diğeri İstanbul'da yer alıyor. Ar-Ge ise kendi laboratuvarımız partnerliğinde Kore ve İtalya'da iki partnerlerimiz ile yönetiliyor. Ayrıca, kendi fabrika yatırımımıza da başladık ve alt yapı çalışmalarını sürdürüyoruz. 2025 sonuna kadar bu fabrikanın inşaatını tamamlamayı planlıyoruz. Üretimde coğrafi çeşitliliği önemsiyoruz ve merkezi R&D ve kalite kontrol ile dünyanın her yerinde üretim yapabilmeyi hedefliyoruz. Bu hedefe ulaşabilmek için tüm bu süreçleri kendi bünyemizde yürütüyoruz.
* Yatırımı nereye düşünüyorsunuz ve ne kadarlık bir yatırım öne çıkacak?
H.E.: Gebze'de olacak.
O.E.: Net değil ama yaklaşık 15 milyon dolar gibi bir yatırım planlıyoruz.
* Başka markalar için üretim yapmayı düşünüyor musunuz?
H.E.: Bu tarafta halihazırda global projelerimiz bulunsa da aslında odak noktamız kendi markalarımız ve katma değerli işler yapmak. Ancak uzun vadede tamamlanacak olan fabrikamızla ilgili öngördüğümüz projelerden biri de private label üretimdir. Özellikle Çin gibi bölgelerde uzun vadede sürdürülebilir üretim anlayışının benimsenmesi zor olabilir ve bu noktada coğrafi konumumuz büyük bir avantaj sunuyor.
O.E.: Fabrika kurma motivasyonumuz, maliyetleri azaltmak veya sadece bir fabrikatör olma düşüncesiyle ilgili değil. Şirketimizde çalışan 138 kişilik ekibin yaş ortalaması 24, bu da genç bir ekip olduğumuzu gösteriyor. Bu genç ekibimizle güncel trendleri yakından takip ediyoruz. İşimizin temel noktaları satış, pazarlama ve marka konumlandırmadır. Bu işleri yaparken, bir fabrikanın karmaşık süreçlerine girmek, aslında cesaret gerektiren bir adımdır.
"BİZİMKİ KÖRÜ KÖRÜNE BİR CESARET DEĞİL"
* Ancak bu cesaretin de sizin gibi iki genç insandan gelmesi önemli.
O.E.: Evet, sadece körü körüne bir cesaret değil, aynı zamanda stratejik bir yaklaşımı da içeriyor. Bu yılın sonunda yüzde 9'luk bir ihracat oranı hedefliyoruz, ancak bu oranın neden bu kadar düşük olduğu kayıt aşamalarının uzun süreçlerinden kaynaklanıyor. Gelecekte, 50 ülkede faaliyet gösterdiğimizde, Türkiye gibi 5 büyük pazarı ele alırsak, yıllık 50 milyon ürün adedini hedefliyoruz. Bu tür bir ürün tedarikini sağlamak oldukça zorlu bir süreçtir. Bu nedenle, kendi fabrikamızda üretim yapma yolunda çalışmalara başladık.
* Dijitale ekstra bir yatırımınız olacak mı?
H.E.: Dijital tarafta beauty tech, günümüzde oldukça kritik bir rol oynuyor. İlk aşamada, kendi uygulamamızı geliştiriyoruz ve kullanıcıların cilt bakım rutinlerini uygulama üzerinden takip etmelerine imkan tanıyacağız. Ayrıca, cilt analizi yapabilen bir uygulama üzerinde çalışıyoruz. İkinci aşamada, donanım tarafını da değerlendiriyoruz. Daha entegre bir şekilde çalışabilen, kişisel kullanım için uygun cilt analiz cihazları üzerinde düşünüyoruz. Bu cihazlar, uygulama ile etkileşimde bulunarak ciltteki ürün emilimini, etkiyi artırma ve ürünlerle entegre bir şekilde cilt bakımını geliştirmeyi hedefliyor. Dijitalleşmenin dünya genelinde etkisiyle, kullanıcılar artık 'Benim uygulamam cilt bakımımı yönlendirsin' gibi yaklaşımlara daha fazla ilgi gösteriyor. Bu, kullanıcıların cilt ihtiyaçlarını daha etkili bir şekilde takip etmelerine yardımcı oluyor ve aynı zamanda ürünlerimizi daha etkili hale getiriyor.
O.E.: 2030'dan sonra dijital makyaj alanında kendi avatarlarımıza uygulayabileceğimiz kozmetik ürünleri hakkında konuşmalar yapılıyor. Ve bu tür dijital ürünlerin pazar payının fiziksel ürünleri aşabileceği tartışılıyor. Ayrıca yapay zekayı kullanmak istiyoruz ve şu anda bu konuda görüşmelerimiz devam ediyor. Görüntü işleme, bu bağlamda son derece önemli. Özellikle cilt bakımında, görüntü işleme çok büyük bir öneme sahiptir. Eğer cilt sorunlarını dijital platformda etkili bir şekilde ele almak istiyorsak, görüntü işleme teknolojisinin yüksek düzeyde olması gerekmektedir.
* Görüştüğünüz yazılımcı ekipler Türkiye'den mi?
O.E.: Türkiye'de oldukça yetenekli ekiplere sahibiz, özellikle yapay zeka alanında deneyimli yazılımcılar bulunuyor. Hedefimiz, sadece Türkiye pazarıyla sınırlı kalmamak ve beauty tech alanında uluslararası bir etki yaratmak. Rakiplerimiz de bu alana önemli yatırımlar yapıyor ve geleceğin bu alanda olduğunun farkındayız.
H.E: Kanada'da bir ekip bulunuyor. Ekibin bir bölümü Türkiye'de faaliyet gösteriyor. Cilt bakımının ötesine geçerek erken cilt kanseri teşhisi gibi son derece kritik konular üzerinde çalışmalar yürütüyorlar. İş birlikleri yaparak çalışmalarımızı sürdürüyoruz.