USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Sanat

15 Şubat 2016 17:31

Taş yerinde ağır

Bergama Sunağı’nın ya da Trajan Tapınağı’nın Berlin’de, Partlar Anıtı’nın Viyana’da olduğunu pek çoğumuz bilir. Peki, Türkiye dışına çıkartılan tarihi eserler bunlardan mı İbaret? Anadolu’nun nerelerinden alınmışlar ve nerelerde sergileniyorlar? Araştırmacı Yaşar yılmaz aylarca hazırlığını yaptı, üç yıla yakın Batı ülkelerinin müzelerini gezdi ve İlk defa yurt dışına götürülmüş tarihi zenginliklerimizin envanterini çıkartma Çalışmasını başlattı...

Taş yerinde ağır

Meral Erdoğan / meral.erdogan@platinonline.com

 

Yıllarca süren ve binlerce kilometre katedilerek ortaya çıkarttığı uzun soluklu araştırmalarından* tanıdığımız Araştırmacı-Yazar Yaşar Yılmaz’ın son çalışması 'Anadolu’nun Gözyaşları – Yurtdışına Götürülmüş Tarihi Eserlerimiz' Haziran ayında YEM Yayın tarafından yayınlandı. Araştırmanın konusunu 1830-1922 yılları arası dönemde çeşitli yöntemlerle yurt dışına çıkarılan ve Avrupa ülkeleri ile ABD’nin ünlü arkeoloji müzelerinde sergilenen tarihi eserlerimiz oluşturuyor. Yaşar Yılmaz, önceki araştırmalarından 'Anadolu’nun Antik Tiyatroları' üzerine çalışırken farkediyor Anadolu’dan bir şekilde kopartılan tarihi eserlerin derli toplu bir dökümünün bile henüz yapılmadığını. Gidilmesi gereken ülkelerin ve görülecek müzelerin belirlenmesi sekiz ayını alıyor. Ardından son derece yorucu bir süreç başlıyor. Maddi kaynakların yetersizliği ve zaman kısıtlılığı yoğun bir tempoyu zorunlu kılıyor. Bir başka zorluk da müzelerin bilgilendirme konusundaki yetersiz tavırları oluyor. Uluslararası sözleşmelere göre müze yönetimleri, eserlerin nereye ait olduğunu belirterek sergilemek zorundalar. Bu kurala uymayan müzeler olduğu gibi büyük çoğunluğu ise ‘Asia Minor’, ‘Anatolia’, ‘East Greek’ gibi farklı tanımlamalarla geçiştiriyor. Bazıları ise sadece antik kentin ismini belirtiyorlar. Bu sorunu aşmada Yaşar Yılmaz’ın şansı ise bir önceki çalışması 'Anadolu’nun Antik Kentleri'nden dolayı antik kent isimlerine aşina olması oluyor. Ülkemizden çeşitli yöntemlerle götürülmüş tarihi zenginliklerimizle ilgili sorularımızı, bu eserlerin her birinin geri getirilmesi çabasında 'Anadolu’nun Gözyaşları'nı bir 'önsöz ve açılış' olarak nitelendiren Yaşar Yılmaz’a yönelttik.

 Konusunda ilk olan ve yıllarınızı alan bu araştırmayı tamamen kendi birikimlerinizle yaptığınızı öğrendik. Böyle bir emek için belki de insanın kendisini mecbur hissetmesi gerekiyor diye düşünüyoruz. Sizi bu ‘mecburiyete’ iten neydi?

Ülkemde böyle bir araştırmanın olmaması, böyle bir çalışmaya ihtiyaç olması ve bizden sonraki kuşaklar için ön çalışma niteliği taşıyacak olması beni bu konuya yöneltti.  Ayrıca, hangi ülkelerde eserlerimiz var? Neden götürülmüş? Kimse neden karşı çıkmamış? Bilinç eksikliği mi, korkaklık mı, dinin etkileri mi?  Savaş gemileriyle götürülmüş bu eserlerin öyküsü ne? Bu gibi birçok sorunun yanıtına araştırmayla ulaşılacağı muhakkaktı. Bir araştırmaya yönelten birden çok etken olur. Ben amatör bir araştırmacıyım. Bir kuruma, bir akademiye bağlı olmadan özgürce araştırma yürütmenin avantajları var. Bu tür araştırmacıların gelişmiş ülkelerde yüzyıllardır varlığını biliyoruz. Mühendislik eğitimi almış olmam araştırmacılığımın temelini oluşturuyor diyebilirim. Ayrıca emperyalist ülkelere karşı halkımızı aydınlatmak görevi de beni etkiledi.

 

 Ülkemizden götürülen tarihi eserlerin ne kadarının müzelerde sergilendiği biliniyor mu? Özel koleksiyonlarda tutulanlar hakkında neler biliyoruz?

Müzelerde sergilendiği kadar depolarında tuttukları eserlerin olduğunu biliyoruz. Özel koleksiyonlardaki eserlerle birlikte 150 bin adet civarında eserimizin götürüldüğünü söyleyebilirim. Bir tapınak ya da bir toprak çanağın bir eser sayıldığını unutmayalım. Batılılar eser götüren, doğulu geri kalmış coğrafyalar da onlara eser veren-satan durumundalar. Birkaç yüzyıldır onlar sanki avcı, doğulular kurban rolünü benimsemişler. Batıdan doğuya eser trafiğini hiç görüyor muyuz? Batıda da Roma dönemi kentler az da olsa var. Bu kadar eserin soyulmasını sadece Müslüman ülkelerde görüyoruz: Bilinci eksik olan insanlar, kültür varlıklarını sadece para getiren bir nesne olarak görürler. Bilinci eksik deyince köylülerin, definecilerin yanında diplomalı ama kültür varlıklarının önemini kavrayamamışları da kastediyorum.

 

 Ülkemizdeki yaygın kanaat tarihi eserlerimizin çalınmış olmasının 'daha hayırlı' olduğu yönünde. Sizin bu konudaki fikrinizi öğrenebilir miyiz? Bergama Sunağı ya da Trysa Anıtı alınıp götürülmeseydi tahrip ya da yok mu edilirdi?

Bu düşünceleri 150 yıl önce eserleri yağmalayan C. Humann, O. Bendorf, C. Texierler, Fellows’lar söyleyip durdu. 'Sizin tarihi eser neyinize gerek, anlamazsınız' diye düşünüp bizi kurnazca etkilemeye çalıştılar.Götürdükleri eserler onlar taşımadan önce binlerce yıl yerinde durmuştu, kimse dokunmamıştı. Kendi çizdikleri resimlerden anlıyoruz. Bodrum'daki kalenin duvarlarında 300 yıldır sergilenen mozolenin mermer kabartmalarını İngilizler söküp götürdü. Eserlere zarar veren olmuş muydu? Mozole, dünyanın yedi harikasından biri olarak 1400’lerin başında yerinde dururken, bu muazzam ünlü yapıyı söküp bugünkü Bodrum Kalesi'ni taşlarıyla yapan İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman şövalyeleri değil mi? Mozole’nin birçok mermer eserini kireç için yaktıklarını ve kalenin yapımında harç malzemesi olarak kullandıklarını orada çalışmış Alman mimarın anılarından öğreniyoruz. Her ülkede, her dönemde kendisinden önceki yapıların malzemeleri yeni yapılarda kullanılmıştır. Örneğin Doğu Roma İmparatorları Ayasofya’nın yapımında, Osmanlı Sultanları camilerin inşaasında daha önceki tapınakların sütunlarını kullanmıştır. Bu tür kullanımı İtalya’da, İspanya'da, Yunanistan’da sıkça görürüz. Kısacası eserlerimizi yağmalamaya bahane uydurmaları ve bizde de ufak bir grup tarafından onaylanması çocukça, bilinçsizleri aldatacak laflardan ibarettir.

 

 Çalışmanız 1830-1922 arasında gelişmiş ülkeler tarafından uygulanan son derece saldırgan bir arkeolojik politika dönemini konu ediniyor. Bu konuyla ilgili değişimler yaşanmış mı? Halen Türkiye’deki birçok kazıyı yabancılar gerçekleştiriyor. Bu sağlıklı bir iş birliği mi? Şimdiki durum nedir acaba? Ayrıca bir şekilde el konulmuş ancak aslında bu topraklara ait olan zenginliklerin geri getirilmesi mümkün mü?    

Yeni kuşaklar bu konuda bilinçleniyor. Kültür varlıklarımıza sahip çıkıyorlar. Ama yeterli değil. Almanlar 160 yılı aşkın bir süredir Bergama’yı kazıyor. Üstelik Berlin’de (orijinal adıyla Pergamon Museum) Bergama adlı müzeyi kurup Bergama’dan götürdükleri eserlerle doldurmuşlar. Bugün de aynı yeri kazabiliyorlar. Aydınlar tartışmıyor, hükümetler suskun. Tersi olsaydı; Almanya’da Türk arkeologları 160 yıl boyunca kazı yapabilir miydi? İstanbul'da Berlin’den gelen eserleri sergiliyorken Alman Başbakanı, Kültür Bakanı, basını sessiz kalır mıydı? Eserlerini geri istemez miydi? Peki, bizdeki sessizlik niye? Devlet yöneticilerimiz, bilinçli ve cesur oldukları gün eserlerimizi geri getirtmeye başlarız. Uzun soluklu bir süreç olacak. Elli yıllık bir stratejik planla, soyulmuş komşu ülkelerle toplantıları sık sık yaparak, Birleşmiş Milletler'de birlikte dayanışarak bu iş çözülebilir. Bu konuyu kitabımda genişçe tartıştım.

 

 Görme fırsatı bulduğunuz eserler arasında sizi en çok etkileyen hangisiydi? Türkiye’ye iadesi için bir eser seçme hakkınızı hangisinden yana kullanırdınız?

Geçmişte Anadolu halklarının yaptığı her eser çok değerli, bu toprakların bir parçası. Hepsi eşsiz eserler. Bir çanak da, bir tapınak da benzersiz. Oyumu hepsinden yana kullanırdım. Ekonomimizin güçlenip, kişi başına gelirimizin 30 bin dolara ulaştığı gün, kılıcımız keskinleşip sözümüz dinlenince hepsi geri gelecektir. Ozanımızın dediği gibi; "Taş yerinde ağır". Onlar bizim son halkasını temsil ettiğimiz kültürümüzün birer parçası.

 

FOTO ALTİ:

 

01 : Araştırmacı - YAZAR Yaşar YılMAZ

 

02: Anadolu'NUN GÖZYAŞLARI

YURTDIŞINA GÖTÜRÜLMÜŞ TARİHİ ESERLERİMİZ

YEM Yayın - 2015

 

03: 2'NCİ YÜZYIL, İMPARATOR HADRIAN DÖNEMİNE AİT ESER 1907-1908 yılları ARASI PARÇALANARAK BERLİN PERGAMON MÜZESİNE TAŞINMIŞ...

 

04: BERLİN BERGAMA MÜZESİ 'BERGAMA SUNAĞI'

 

 

PLATİN SANAT / EKİM 2015

EN ÇOK OKUNANLAR