
Yeşil hidrojen yalnızca bir enerji taşıyıcısı değil, aynı zamanda düşük karbonlu bir ekonomi inşa etmenin anahtarı... Enerji piyasalarının yeniden şekillendiği bu dönemde, Türkiye de kendi yol haritasını belirlemeye başladı. Türkiye'nin 2023'te yayımladığı Ulusal Hidrojen Stratejisi, yalnızca bir başlangıç noktası değil, aynı zamanda ekonomik dönüşümün temel taşlarından biri olarak görülüyor. Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği (H2DER) Başkanı ve EPDK Kurucu Başkanı Yusuf Günay, hem ulusal stratejiyi hem de yeşil hidrojenin Türkiye ve dünya açısından stratejik önemini değerlendiriyor. Günay; COP zirvelerinden AB'nin karbon düzenlemelerine, yeşil hidrojenin maliyetlerinden sektörel etkilerine kadar çok geniş bir yelpazede görüşlerini paylaşıyor. Röportaj, kamu-özel sektör iş birliklerinden finansal zorluklara, Almanya başta olmak üzere AB ülkeleriyle geliştirilen işbirliklerinden Türkiye'nin üretim potansiyeline kadar birçok kritik başlığa ışık tutuyor.
Türkiye'nin 2023'te yayımlanan Ulusal Hidrojen Stratejisi, sektörde önemli bir kilometre taşı oldu. H2DER olarak bu stratejiye nasıl yaklaşıyorsunuz?
Bu kısa görünen sorunuz aslında çok kapsamlı bir içeriğe yönlendiriyor bizi. Yanıtlamak için, 2023 Ulusal Hidrojen Stratejisi'ne hakim olmak, şu an devam eden 2. faz çalışmalarını aktarmak, stratejinin temel hedef ve aşamalarını analiz etmek gerek. Dernek faaliyetlerimiz, elbette stratejimiz ışığında gelişiyor. Ancak içinde yer aldığımız süreçlerin de ayrı katkısı oluyor. Yeşil Hidrojen Üreticileri Derneği (H2DER), enerji sektörünün öncü şirketleri, akademisyenler ve bu alanda bürokrasi deneyimi de olan vizyoner bir grubun bileşimi olarak kuruldu. Sanayi devriminden bu yana iki sosyolojik olgu yan yana yürüdü; insanlık, bir bütün olarak dünyayı tüketti, kaynakları talan etti, dahası karbon salarak iklim krizine sebep oldu.
İkinci olgu da sürekli gelişimi ülke olarak geriden takip ettik ve küresel bütünlükte oyun kurucular arasında yer alamadık. Şimdi, inanılmaz bir dönemeçte, çok yönlü fırsatlarla karşı karşıyayız. Biz, coğrafyamızı 'kader' değil 'zenginlik olarak da tanımlıyoruz.
Yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklarımız olağanüstü değerli. Enerji arz güvenliğinden başlayarak cari açığın kapanması, uluslararası ticarette rekabet gücümüzün korunması/artması öncelikleri için bizi temiz enerjiye yönlendiriyor. Yeşil dönüşümün anahtarı temiz enerji, onun favori ürünü de yeşil hidrojen olacak. Veriler, bilimsel analizler ve gerçekler bizi yeşil hidrojene yönlendirdi. Derneğimizi kurduk, sektör bileşenleri katılmaya başladı.
Bu noktada ne gibi çalışmalara imza atıyorsunuz?
Şu anda 43 üyelik büyük bir vizyona dönüştük. Yeşil hidrojeni, ülkemiz ve dünya geleceği için önemsiyoruz. Aramızda ulusal ve uluslararası dev şirketler de var. Evrenin en büyük zenginliği, enerji sektörü üzerinden insanlığın hizmetine sunuluyor. Hidrojeni, yeşil hidrojeni, yeşil dönüşümdeki katkısıyla anlatıyoruz. Ulusal ve uluslararası platformlarda yer alıyoruz. Dünyadaki tüm gelişmeleri takip ediyor, bilgiyi çoğaltıyor, kamu ve özel sektör işbirliği için çaba sarf ediyoruz. Üyelerimiz, dernek zeminiyle başlayan iş birlikteliklerini ortak projelere dönüştürüyor. Üniversiteler ile bir araya geliyoruz. Eko sistemi geliştirecek adım ve öncelikleri otoritelere iletiyoruz. Ama en önemlisi, bu alan dünyada hızla gelişirken ülkemizde temel bilgi eksikliğini fark etmiş olarak, bilgilendirme ve yaygınlaştırma faaliyetlerine de ara vermiyoruz. Hidrojen, temiz enerjinin kutup yıldızıdır. Yeşil dönüşüm ise tüm insanlığın kollektif sorumluluğudur. Bu dönüşümün en güçlü itici gücü ise yeşil hidrojen olacak.
Küresel iklim krizinin aciliyeti göz önüne alındığında, artık enerji tercihlerimiz sadece teknik değil, varoluşsal bir mesele haline geliyor. İklim krizinin küresel boyutları karşısında yeşil hidrojen neden stratejik bir çözüm olarak öne çıkıyor?
COP29 Bakü'de, ABD eski başkan yardımcısı Al Gore'un bir oturumuna katılmıştım. Al Gore, bir dizi veriyle iklim krizinin dünyadaki her bireyin ortak sorunu olduğunu vurguladı. Çözümü önerilerinde de hep yeşil dönüşümü işaret etti. Açık kaynaklardan elde edilebilecek verileri buluşturunca, tüyler ürpertici sonuçlara ulaşılıyor. Aşırı sıcaklık ve nem sebebiyle, dünya yüzeyinin yaklaşık 2/3'ü yaşanamaz hale dönüşüyor. Bu bölgelerde, 3 milyardan fazla insan yaşıyor. Aynı anda çoklu orman yangınları, sel felaketleri yaşanıyor, çünkü deniz suyu, kış aylarında yeterince soğumuyor. Olağanüstü hava olaylarının küresel ekonomiye son 10 yıldaki maliyeti 3.28 trilyon dolar. Fosil yakıtlardan çıkış zorunlu görülüyor. Enerji ihtiyacının alternatif çözümü de yenilenebilir enerji olarak görülüyor. Güneş ışınları, her bir saatte, dünyanın bir yıllık toplam ihtiyacını karşılayacak enerji taşıyor. İklim krizinin nedenlerini ve temiz enerjinin çözüme katkısını anlayınca, yeşil hidrojene yaklaşım değişiyor. Çünkü yeşil dönüşüm, artık bir seçenek değil zorunluluktur. Daha da önemlisi, kolektif bir sorumluluktur.
Politika belgeleri ve teknik planlar yalnızca hedef değil, aynı zamanda uygulama rotalarıdır.
Türkiye'nin Ulusal Enerji Planı ve Temiz Hidrojen Eylem Planı, hidrojenin hangi sektörlerde nasıl devreye girmesini öngörüyor?
Türkiye Enerji, Nükleer ve Maden Araştırma Kurumu (TENMAK) tarafından ETKB adına, Dünya Bankası desteğiyle Türkiye Temiz Hidrojen Eylem Planı'nı hazırlıyor. Türkiye Ulusal Enerji Planı'na göre hidrojen, başlangıçta sanayi ihtiyaçlarını karşılamak için yerinde tüketim yoluyla kullanılacak, ilerleyen süreçte ise çeşitli sektörlerde doğal gazla harmanlanarak devreye alınacak. Gerek COP29'da gerekse 2053 Uzun Vadeli İklim Stratejisi'nde yeşil hidrojenin artan önemi vurgulanmıştır. Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın 2025-2027 Orta Vadeli Programı, 2053 net sıfır emisyon hedefi ve AB'nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması doğrultusunda hidrojen, enerji depolama ve karbon yakalama teknolojilerine destek yer almaktadır. 2023'te yayımlanan stratejide, 2035 yılına kadar yeşil hidrojen üretim maliyetinin kilogram başına 2.4 doların altına, 2053 yılına kadar ise 1.2 doların altına düşürülmesi yer alıyor. Ancak günümüz elektrşk fiyatlaması, bu hedefleri çok zorluyor.
Yol haritasının rakamları, üretimde iddialı bir tablo çıkarıyor. Elektrolizör kurulu güç hedefleri ise 2030'da 2 GW, 2035'te 5 GW, 2053'te ise 70 GW. Yıllık yeşil hidrojen üretim hedefleri de 2030'da175-180 bin ton, 2035'da 400-450 bin ton, 2053'te ise 6-6.5 milyon ton. Bu hedefler 2050 yılına dek toplam 85-119 milyar dolar, yani yılda ortalama 3-4 milyar dolar yatırım gerektiriyor. Yeşil dönüşümün en önemli sıkıntılarından biri de bu. Dünyada, yıllık 7 trilyon dolar gibi bir rakama ihtiyaç duyuluyor ve çalışmaların bir bölümü finansmana gelince tıkanıyor.
Dış ticaretimizin yönünü artık karbon ayak izi belirliyor. Avrupa Birliği'nin SKDM (Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması) uygulaması, Türkiye'nin ihracatı ve yeşil dönüşüm süreci için ne ifade ediyor?
Türkiye'nin yıllık ihracatının yüzde 45 civarında AB ile gerçekleştiğini unutmayınız. Bu nedenle, rekabet gücümüzü koruyabilmek için kurallara uyarak yenilenmemiz gerekiyor. Artık, "ne kadar ucuza mal ediyorsun" değil, "ne kadar yeşilsin" sorusuna yanıt aranıyor.
SKDM, üretim, taşıma ve depolama aşamalarında karbon salımının hesaplanarak vergilendirildiği sistem. Karbon salımını azalt, vergi ödeme, fiyat avantajını koru.
Bunu gerçekleştirmek için, en yoğun karbon salan sektörlerden biri, enerji ile işe başlamak gerekiyor. Fosil yakıtlardan çıkış zorunlu ancak maliyet süreçleri uzatıyor. Dünya Enerji Ajanı Başkanı (IEA) Dr. Fatih Birol, bu yılın başlarında enerji sektörünün resmini çektiği değerli bir analizde, en büyük enerji ihtiyacını 'elektrik' olarak göstermişti. Elektrikli otomobiller, yapay zeka için kurulan/kurulacak veri merkezleri ve iklim krizinin büyüttüğü klima kullanımının büyük bir elektrifikasyon ihtiyacı çıkaracağını anlattı. Bu ihtiyacı unutmadan temiz enerjiye dönelim. Ülkemizde olduğu gibi bütün dünyada temiz enerji yatırımları artıyor.
Güneş ve rüzgarla büyüyen kurulu güç, hidrojene altyapı hazırlıyor. Türkiye'nin yenilenebilir enerji kapasitesindeki büyüme, yeşil hidrojen üretim hedeflerine nasıl hizmet ediyor?
Kurucu başkanı olduğum Enerji Piyasaları Düzenleme Kurulu (EPDK), 2001 yılında faaliyete geçtiğinde toplam 31 GW kurulu gücümüz vardı. RES/GES toplm kurulu güç 7 GW dolayındaydı. RES/GES toplm kurulu güç 7 GW dolayındaydı. RES (rüzgar) ve GES (güneş) kurulu gücümüz sürekli artıyor. Şubat 2025 itibarıyla Türkiye'nin toplam kurulu gücü yaklaşık 117 GW, bunun yüzde 11,2'i rüzgar, yüzde 17,8'i güneş, yüzde 27,5 'i hidro, ve yüzde 1,5'i jeotermal kaynaklardan elde ediliyor. Ulusal Enerji Planı, 2030 hedeflerinde, rüzgar + güneş: toplam 51 GW kurulu kapasite planlanıyor. Böylece fosil yakıtların payı yüzde 20 seviyelerine düşecek. 2053 hedeflerinde elektrik üretiminde RES payı yüzde 90 olacak; bunların yüzde 77'si rüzgar+güneş sisteme entegre edilecek. Bu plan 70 GW elektrolizör kurulu güç hedefiyle, hidrojeni de öne çıkarıyor.
Enerji üretiminde dönüşüm başladı. Yeşil hidrojen ekosistemi nasıl büyüyecek?
H2DER olarak uluslararası entegrasyonu önde tutan bir vizyonla faaliyete başladık. Avrupa Komisyonu'nun yapısı Hydrogen Europe üyesi olduk. WTO Public Forumu, BM COP zirveleri, uluslararası konferanslar ve türlü sektör buluşmalarında yer aldık. Ekosistemin büyümesinde iki öncelik görüyoruz: kamu kararlılığı ve uluslararası entegrasyon. Rusya-Ukrayna Savaşı, enerji arz güvenliğini öne çıkardı. Devamında, Trump'ın ikinci dönemi, enerji sektörünü yeni bir sürece yönlendirdi. Fosil yakıtlardan çıkış kararında iklim krizi en büyük etken oldu ancak ekonomik boyutu da büyük önem taşıyor. IEA, 2010'larda başlayan yeni rezerv arzları ile doğal gazın ucuzlayacağı ve enerji sektöründe belirleyici rol üstleneceğini ön görüyordu. Bu durum, petrol ile rekabetinde fiyat ucuzlamasını getirdi. Üzerine Trump'ın temiz enerji desteklerini çekeceği açıklaması süreci sarstı. Ancak reel sektörde, temiz enerji yatırımları ABD'de de hızla yükselmeye devam ediyor. Üyelerimiz arasında ABD'de yatırım yapanlar var. Öte yandan ABD ve AB gibi Çin de büyük oyuncu konumunda. Güneş panellerinde adeta tekel durumuna dönüşen Çin, elektrolizör üretiminde de benzer strateji içinde. Çin, panel üretiminde pazarın yüzde 97'sine sahip. Elektrolizörde, şu anda yüzde 47 pazar payına ulaştılar. Üyelerimiz arasında, Türkiye'nin ilk elektrolizör üreticisi olmak üzere Çinli firmalarla iş birliği yapanlar da var. Dünya genelinde de çok uluslu iş birliği örnekleri artıyor. AB, Brezilya'da 20 milyar Euro bütçeli H2 vadisi kuruyor. Kazakistan, Hazar Denizi kıyısında, 50 milyar dolar sermayeli tesis kuruluşunu başlattı. RES + GES + H2 üretimi olacak. Bütçenin 30 milyar dolarlık bölümü Almanya garantisi ile karşılanacak.
AB öncelikli uluslararası yapılanma nasıl gelişiyor? Şu anda Türkiye genelinde faaliyette olan ya da inşa halinde bulunan üretim tesislerinin sayısı ve ölçekleri, hedefler için yeterli mi?
AB'nin kararlılığı da sürüyor: 2030'a dek 10 milyon ton yeşil hidrojen üretmek ve 10 milyon ton da ithal etmek! En büyük motivasyon kaynaklarından biri budur. Türkiye'de henüz bir vadi projesi var. Üyelerimizin yer aldığı projenin yürütücüsü Marmara Kalkınma Ajansı. Proje, gerçekçi yaklaşımla sıkıntıları aşmaya çalışıyor. Üretim kadar tüketim için de yeşil dönüşümün gerçekleşmesi gerekiyor. Ama en önemli bariyer, fiyatlamada karşımıza çıkıyor. Temiz enerjiden üretilen elektrik, yeşil hidrojen için zorunlu. Ancak hala doğal gazdan üretimin fiyat seviyesine inemiyor. Bu da hidrojen fiyatlamasında sıkıntı yaratıyor.
Avrupa'nın sistemli ilerleyişi, Türkiye'ye entegre olma fırsatı da sunuyor. Almanya başta olmak üzere AB ülkeleri yeşil hidrojen için nasıl bir uluslararası sistem kuruyor? Türkiye bu sürece nasıl entegre olabilir?
Almanya 24 Temmuz 2024'te Hidrojen ve Türevi İthalat Stratejisi'ni (WIS) kabul etti.
2030 hedefini açıklarken, H2 ve türevlerine olan toplam talebi 95-130 TWh arasında gösterdi.
Bu talebin %50-70'i (yaklaşık 47.5-91 TWh) ithalat yoluyla karşılanacak. İthal hidrojen stratejisi, Almanya'nın enerji dönüşümünde kritik bir rol oynuyor ve uluslararası işbirliğini artırmayı hedefliyor. AB ise, Hidrojen Bankası kurarak ilk ihalelerini yaptı. Üretimde kullanılacak yenilenebilir kaynaktan gelen elektriğin fiyatı, doğal gaz ile üretilen elektrikten pahalı. Bu da H2 maliyetini yükseltiyor. İhalelerin hedefi, aradaki farkı azaltarak üretimini desteklemek. 3.2 milyar Euro destek dağıtımı ihalelerle belirlendi. Üretim planlandı. Alıcı, örneğin Almanya'da, bir kamu kuruluşu olan H2 Global, devlet yapısı. Dönüşüm için özel sektör destekleniyor, limanlar hazırlanıyor, depolama, taşıma ve dönüşüm aşamaları için tesisler kuruluyor ve eko sistem büyüyor. (Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası (AHK)ve NRW Global gibi Alman yatırım ajansları, Türkiye'yi bu ekosistemde görüyor. Türk Alman Enerji İşbirliği çerçevesinde kurulan Hidrojen Görev Gücü, bu alanda güçlü çalışmalar yapıyor. Bu çerçevedeki Almanya buluşmalarından birinde, Hydrogen Europe Başkanı Dr. Sopna Sury, Türkiye'nin tedarik potansiyeline vurgu yapan otoritelerden biri oldu. Alman Enerji Ajansı DENA da, çeşitli etkinlikler ile süreci büyütüyor.
Dönüşüm ihracat için değil, iç pazarın yeniden yapılandırılması için de şart. Türkiye'de yeşil hidrojenin ilk kullanıcıları kimler olmalı? İhracat hedeflerinin yanında iç pazar dönüşümünde hangi sektörler öncelikli?
Demir-çelik, kimya sektörü ve gübre üretimi, rafineriler ve petrokimya, cam ve seramik üreticileri, alüminyum, çimento ve elektrik üretimi... Enerji yoğun bu sektörler, yeşil dönüşümde hidrojenin öncelikli kullanıcıları. Sadece ihracata yönelik düşünmemeliyiz. 2053 net sıfır hedefi için karbon salımının düşürülmesi, bu sektörlerden başlayarak elzemdir. İhracat potansiyelimiz artı değerdir. AB'nin en değerli tedarikçisi olabiliriz. Almanya, Hollanda ve İtalya ile sürdürülen ön protokol çalışmaları var. Doğu Akdeniz Hidrojen Koridoru kapsamında yeşil amonyak ihracatı (Mersin limanı üzerinden) opsiyonları değerlendiriliyor. Aliağa'dan yine deniz yoluyla İtalya'ya amonyak olarak gönderilmesi ve dönüştürülerek hidrojen koridoruyla buluşturulması fikrinde çalışmalar var. EHB (European H2 Back Bone-Avrupa H2 Omurgası) adı verilen boru hatları sistemine Türkiye dahil edilmedi. Ancak edilmesi için fizibilite çalışmaları planlanıyor.
Gerçekçi bir vizyon için kararlılık, mevzuat ve özel bölgeler şart. Yeşil hidrojen vizyonunun gerçekleşmesi için hangi adımlar atılmalı? Kamu politikaları, regülasyonlar ve özel üretim bölgeleri açısından önerileriniz neler?
Tümü olumlu adımlar. Ama her şeyden önce kamu kararlılığını göstermek gerek. Bu alanda da önerilerimizi gerek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı gerekse Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile yetkilileri ile paylaştık. Hidrojene özel bir otorite atanması, bütün süreçleri hızlandıracak Mevzuatın tamamlanması, standardizasyon ve sertifikasyon süreçlerini de hızlandırır.
Ayrıca, yeşil H2 özel üretim bölgeleri ilan edilebilir. Örnek çalışmalar yapıldı: Bozcaada-Gökçeada bölgesi, off shore ve on shore RES kurulumlar, GES kurulumu için çok verimli önekler. İhracata yönelik yeşil H2 üretimi için desteklenebilir.