USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Dergi

19 Mayıs 2020 18:12

'Yeni normal'e alışabilecek miyiz?

Bundan birkaç ay önce gözle görülemeyen bir virüsün, tüm dünyanın yapısını birdenbire değiştireceği ifade edilseydi, buna kaç kişi inanırdı? Oysa bugün yeni tip koronavirüs (Covid-19), küresel anlamda bambaşka bir paradigma oluşturdu. Herkesin aklındaki en kritik soru ise ne zaman normale dönülebileceği... Günümüz şartlarında artık bu sorunun da bir önemi kalmadı. Çünkü dünya yeni normal’ kavramına adapte olmaya çalışıyor

'Yeni normal'e alışabilecek miyiz?

Mustafa Gündoğdu / [email protected]

Bugün en sık duyduğumuz cümlelerin başında şu geliyor: “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Sadece ekonomide ya da sağlıkta değil, insani ilişkilerimizde bile bu cümlenin ağırlığı yeni yeni olsa da hissedilmeye başlandı. Sorgulanan çok kavram var. Kapitalizm sorgulanıyor en başta. Tedarik zincirleri, döviz ortamı, finansal sistemler, üretim, vs… Aslında bunların da ötesinde ‘yeni normali’ konuşmaya başladık; dünyanın yeni normalini… Bırakın ekonomi için çarkların nasıl döneceğini; bundan sonra nasıl yaşayacağımız,  şu an en çok dillendirilen soruların başında geliyor…

KİMLER AYAKTA KALACAK?

Bariz olan tek şey; Covid-19 krizinin, küresel ekonomik yapıyı farklı kanallardan etkileyecek olması… Bu şok dalgasının ülkeler üzerindeki etkisinin farklı derecelerde hissedileceğine işaret eden İstanbul Medipol Üniversitesi Ekonomi ve Finans Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nurullah Gür, devlet kapasitesi ve sosyal sermayesi yüksek olan ülkelerin, bu krizi atlama konusunda daha başarılı olacaklarını söylüyor. “Devletlerin önümüzdeki haftalara yönelik en önemli amaçları; sağlık sisteminin direncini korumak, şirketleri ayakta tutmak ve işsizliği önlemek olacak. 

Daha sonraki süreçte ise, bu yaşananların küresel sistemdeki olası etkilerini iyi analiz ederek orta ve uzun vadeli politikaları hayata geçirmek, politika ajandasının bir numaralı gündem maddesi olacak” diyen Gür, bunları başarabilen ülkelerin ilerleyen yıllarda küresel ekonomideki ağırlıklarını kayda değer oranda artıracaklarının altını çiziyor.

KAMULAŞTIRMALAR GÖRÜLECEK

“Hasar tespiti yapmak için henüz çok erken." Stratejist Cüneyt Paksoy, bu konudaki ilk yorumuna bu sözleriyle başlıyor. Zira bu durumun ne kadar süreceğini, çarkların yeniden eski hızıyla ne zaman dönmeye başlayacağını kimse bilmiyor. Şu an için gıda, bilişim ve sağlık sektörleri mevcut durumdan daha az etkilense de bu sektörler dışında kalan diğer sektörlerin ister istemez zorlanacağını dile getiren Paksoy, şu yorumda bulunuyor: “Bütün dünyada da mecburi kamulaştırmalar göreceğiz. Şu anda yaşanan şeyler elbette kolay değil. Ne felaket tellallığı zamanı, ne de güllük gülistanlık bir durum söz konusu…” Paksoy, yaşanan bu krizin global bir kriz olduğunu, dolayısıyla neyin ne olduğu ya da ne olacağı sorusunun yanıtı için bir miktar beklemenin icap ettiğini kaydederken, devletlerin sınırsızca aldığı önlemlerin yegane sebebinin, virüs tepe yapıp normalleşene kadar finansal sistemi ayakta tutarak likidite krizini engellemek ve virüs geçtikten sonra hızlı toparlanmayı sağlamak olduğunu söylüyor.

İHRACATTA ODAKLAR DEĞİŞEBİLİR

Yaşadığımız bu krizin, dünyanın geçirmiş olduğu büyük krizlerle karşılaştırılmasının gerçeği çok yansıtmayacağını belirten Paksoy, 2008 Mortgage krizinde bile sistemlerin açık olduğunu, ihracat ve ithalat döngüsünde bir sorun olmadığını vurguluyor.  Bugün gelinen noktada ise tedarik zincirinde büyük kırılmaların söz konusu olduğunu dile getiren Paksoy, dünyanın daha önce hiç karşılaşmadığı sorunlarla karşılaştığına  dikkat çekiyor. “Ortada bir virüs var ve bu virüsün çıkış noktası Çin. Çin her ne kadar dünyanın en büyük ihracatçısı konumunda olduysa da, bundan sonraki süreçte diğer devletlerin Çin’e bakış açısı da farklı olacak. Bununla beraber de, artık Çin’in daha tavizkar olması beklenebilir. Dolayısıyla dünyanın tedariki de farklı coğrafyalara kaymaya başlayacak. Bu açıdan ABD ve Çin arasındaki ilişkiler çok daha fazla önem arz edecek” diyen Paksoy, Avrupa ekonomisi hızlıca toparlanabilirse, bu süreçte Türkiye’nin Çin’in yerine yeni ihracat odağı olarak öne çıkabileceğini aktarıyor. Tabii ki buradaki esas noktalar, Türkiye’nin reel sektörünü koruması, üretimi düşürmemesi ve istihdamda kayıp yaşamaması...

KAPİTALİZM SORGULANIYOR

Yaşanılan süreçlerin bazı mevcut iş alanlarını yok ederken beraberinde yeni iş alanları oluşturacağına dikkat çeken İstinye Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Levent Sümer ise bugün online toplantılar, eğitimler, temassız kartlarla daha çok alışveriş, işi evden yönetme gibi kavramlarla tanıştığımızı ya da daha önce tanışanlarımızın bunu birkaç adım öteye götürdüğünü söylüyor. "Teknoloji ,bu dönüşümün anahtarı. Yakın gelecekte globalleşme en azından uzunca bir süre tersine dönerken dijital dönüşüm daha hızlı bir şekilde gerçekleşecek. Kapitalizm sorgulanmaya başlandı ancak çöküşü o kadar da kolay değil” diyen Sümer, tüm bu süreçlerin bazı mevcut iş alanlarını yok ederken beraberinde yeni iş alanları oluşturacağını, sonu ‘tech’ olan birçok kavramın hayatımızda daha da çok yer kaplayacağını belirtiyor.

BELİRSİZLİK DEVAM EDİYOR

Yatırım Finansman Araştırma Bölümü ise farklı uzman ve yetkililerin açıklamalarını değerlendirerek önemli bir sürece dikkat çekiyor. Bu kapsamda ekonomik faaliyetlerin, sektöre bağlı olarak (seyahat, turizm hariç) bir çeyrek civarında duraklamadan sonra normale döneceği belirtiliyor. Bu senaryoda da Türkiye’de enflasyon (yüzde 10 seviyelerinde direnç), faizler (yüzde 13 uzun ve kısa vade ortalaması), kur (dolar/TL’de yıl ortalaması 6.50) ve büyümede (GSYİH yüzde 2 civarında) riskler olacağı düşünülüyor. Yatırım Finansman uzmanları Covid-19 gündemli yaşanılan krizin, daha önceki krizlere kıyasla kâr tahminleri üzerinde daha fazla belirsizlik yarattığını, bu nedenle de normalleşme süresinin daha uzun sürebileceğini dile getiriyor.

EN ÇOK OKUNANLAR