Tarihte yaşanan pandemiler milyonlarca insanın ölümüne, ekonomilerin sarsılmasına, dünya nizamının değişmesine neden oldu. Yaşanan acı hadiselerden sonra hayatlar yeniden kuruldu; insanoğlu her seferinde yeni düzene ayak uydurdu. 1347 Kara Veba, 1918 İspanyol Gribi de tarım sektörünü derinden etkileyip; salgın sonrası yeni tarım anlayışlarına neden olan büyük felaketlerden sadece ikisi… Türkiye tarım tarihinde de çok önemli kırılma anları bulunuyor. Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya göçü; Osmanlıların üzerine devleti inşa ettiği geniş topraklarda büyük ölçekli tarım ekonomisi; 1854 Osmanlı -Rus Savaşı’ndaki Tifüs salgını sonrası yapılan Paris Anlaşması ile batıya yaklaşması ve ithal ürünlere yönelişi bu kırılımlardandır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu takiben 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun da bugünkü tarımın altyapısını oluşturan önemli bir dönüm noktası… Medeni Kanunu’nun kabulü ile mülkiyet hakkı güçlendirildi ve tarım arazilerinin bölünmesinin yolu açıldı. Tarımda mülkiyet ve miras nedeniyle tarım arazileri parçalandı ve tarım dışı amaçla da kullanılmaya başlandı. 100 yılı aşkın bir süredir Türk tarımının en yapısal sorunlarının başında bu küçük ve parçalı arazilerdeki ölçek ve verimsizlik sorunu geliyor. 13 milyon olan genç cumhuriyetin nüfusu yıldan yıla yükselirken tarım arazileri yıldan yıla küçüldü ve parçalandı.
TÜRKİYE, KENDİ KENDİNE YETEN BİR ÜLKE
Artan nüfusun; gıda talebini karşılamakta sorun yaşayacak olan 1950’ler Türkiye’sinin imdadına ise makineli tarım, tarımda sentetik gübrelerin ve tarım kimyasallarının gelişmesi yetişti. Traktör sayısı çoğaldı; verimlilik arttı, üretilen ürün miktarı yükseldi. Aynı zamanda Türk tarımı 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren ithal gübre, ilaç ve mazot girdileri ile tanıştı. 1929’da dünyadaki ekonomik buhran, 1980 serbest piyasaya geçiş, 1990-2002 arası siyasi ve ekonomik krizler, Türk tarımını ithalata karşı korunmasız bırakan diğer önemli tarihlerdir. Türkiye, 2002 yılından sonra tarımda da büyük atılım yaptı ve ekonomik kalkınmasına paralel olarak ‘Avrupa’nın En Büyük Tarımsal Hasılası’na ulaştı. Türkiye bugün tarımsal ürünlerde büyük ölçüde kendi kendine yeten bir ülke… Ancak tarımsal girdilerdeki (gübre, mazot, ilaç) dışa bağımlılık devam ediyor. Tohum ile ilgili ithalat rakamları düşse de bu yerli tohum sektörünün gelişmesinden değil; küresel şirketlerin tohum üretme istasyonlarını Türkiye’de açmalarından kaynaklanıyor. Yani tohum kaynaklı ‘gıda arzında’ sıkıntı olmamakla birlikte ‘gıda egemenliğinde’ soru işaretleri vardır.
TÜM PLANLAMALARIN ANLIK İZLENDİĞİ ENTEGRE BİR DİJİTAL ALTYAPI KURULACAK
Türk tarımında 14 alanda yapısal dönüşüm ihtiyacı bulunuyor. Bunların en başında ise gıda enflasyonunun baş sorumlusu ithal tarımsal girdilerin (gübre, ilaç, mazot) yerlileştirilmesi geliyor. Geleneksel tarımdan makineli kimyasal yoğun tarıma geçen dünyanın yeni dönüşüm zamanı Covid 19’dur. Dünya, artık kimyasal yoğun tarımdan ekolojik akıllı tarıma geçecek. Sürdürülebilir tarım, kendi kendine yeten ülke, helal ve temiz gıda güvenliği ve milli tarım teknolojileri tarımda en çok gündeme gelecek konular olacak. Örtü altı tarım önem kazanacak,
sensörler aracılığı ile toplanan veri; big datayı oluşturacak, yapay zeka tarafından ekim-dikim-hasat kararları mükemmelleştirilecek, tüm planlamaların yapılabileceği ve üretimin anlık izlendiği entegre bir dijital altyapı kurulacak, otonom sistemler yaygınlaşacak. Tarım ve hayvancılıkta biyoteknoloji gelişecek; zararlılarla kimyasal mücadelenin yerini biyolojik mücadele alacak. Hayvancılıktaki dijital dönüşüme ek olarak atılması gereken en hayati adım; tüm Türkiye’nin hastalıklardan ari hale getirilmesi ve buzağı kayıplarının azaltılması olacaktır.
TÜRKİYE, DÜNYANIN HELAL GIDA MERKEZİ OLMAYA TALİP OLACAK
Sürü yönetim sistemleri gelişecek; sağım robotları yaygınlaşacak, otonom sistemler hayvan tohumlamaya kadar her alanda karşımıza çıkacak. Şimdilik pahalı olan bu teknolojiler; uzak olmayan bir gelecekte ucuzlaşıp ulaşılabilir olacak. Tüm bu gelişmeler yaşanırken temiz enerji en önemli gereksinimdir… Hayvansal gübrelerden elde edilen biyogaz ve tarımsal atıklardan elde edilen biyokütle; bu dönüşüm neticesinde ortaya çıkacak enerji ihtiyacına cevap verecek. Artan sağlık hassasiyeti, süt hayvancılığındaki dönüşümü de hızlandıracak. Süt hayvancılığı; 50 baş üstü üretim yapan modern sağımhane, soğutma tankına sahip, hastalıklardan ari işletmelere doğru kayacak; aile tipi işletmeler besicilik ve küçükbaş hayvancılığa yönelecek. Covid- 19’un vahşi hayvanların tüketilmesi sonucu bir salgına dönüştüğü göz önüne alındığında, dünyada ‘helal gıda’ kavramının ön plana çıkması kaçınılmaz. Et ve süt üretimi başta olmak üzere girdi maliyeti sorununu çözüp, arileşme seferberliğinde başarılı olabilirse, Türkiye ‘dünyanın helal gıda merkezi’ olmaya talip olacak.
KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIK ALTIN YILLARINI YAŞAYACAK
Etkin çalışan yerli bir Brucella aşısı başta olmak üzere yeni bir seferberlik ruhu ile hayvancılıkta arileşme ve atılım zamanıdır. Yerli sperma teknolojileri ile hayvan ıslahı artacak; küçükbaş hayvancılık altın yıllarını yaşayacak. Pandemi sonrası; hizmet sektöründen eksilen istihdam; küçükbaş hayvancılığa doğru kayacak. Hayvan varlığımız ise kısa sürede 100 milyona ulaşacak. Tarımda çalışan insan kaynağı da dönüşüm yaşayacak. Yaşanan tüm bu teknolojik gelişmeler orta vadede tarım istihdamını azaltacak; tarım çalışanları tarımın daha katma değerli alanlarına yönelecek, iş yükleri hafifleyecek, yaşam standartları yükselecek. Ekolojik sürdürülebilir tarım; ‘yeşil yakalılar’ kavramını ön plana çıkaracak. Doğaya saygılı, insan onuruna yakışır çalışma şartları sunan, sürdürülebilir, kaynak kullanımında adil ve verimli, paylaşımcı ‘yeşil iş’lerin çalışanları da yeşil yakalılar olacak. Yeşil işlere olan talep ve dijital çalışma kültürü ile kentlerden tersine göçler görülecek. Daha planlı, daha müreffeh, daha çevreci, daha temiz, daha yeşil köyler için şimdi dönüşümün tam zamanıdır. Yeni bir tarım devriminin arifesinde Türkiye’yi bekleyen fırsat ise bu dönüşümde aktör olma potansiyelidir. Türkiye’ye savunma sanayiinde çağ atlatan milli teknoloji hamlesinin yeni hedefi, şüphesiz milli tarım teknolojileri olmalıdır.