USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Dergi

10 Ocak 2020 15:28

Tal Garih: Değişirken yeni dünya prensiplerine odaklanmalıyız

Türk iş dünyasının duayen şirketlerinden biri olan Alarko Holding’in Ortaköy’deki binasındayız. Aralık ayı olsa da güneşli ve ılık bir günde, Boğaz’ın en güzel manzarasına sahip bu holding binasında Garih Ailesi’nin üçüncü kuşak temsilcisi Tal Garih ile bir araya geliyoruz. Virginia Üniversitesi’nin uluslararası ilişkiler ve psikoloji bölümlerinde eğitim gören Garih, yüksek lisans eğitimini ise New York Üniversitesi’nde işletme ve politika üzerine, onur listesine girerek 2010 yılında tamamlıyor

Tal Garih: Değişirken yeni dünya prensiplerine odaklanmalıyız

Dalida Özatay Erus / [email protected]

Fotoğraf / Mesude Bülbül

• Alarko Holding’in stratejik planlama müdürü olarak   sorumluluk alanlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Dünyada halka açık şirketlerin sadece yüzde 21’inde strateji departmanı bulunuyor. Artık işlerimize sadece finansal değil, stratejik açıdan da bakmamız gerekir. Gelecekte nerede olmak istiyoruz ve bu doğrultuda nasıl planlama yapmalıyız? İş modelimizi nasıl güncellemeliyiz? Stratejik açıdan ne tür amaçlara hizmet etmek istiyoruz?  Bu soruların cevaplarına odaklanıyorum. Burada hem iş geliştirme hem çalışan deneyimi hem itibar yönetimi hem de dijital dönüşüm süreçleri gibi farklı projelere yöneliyorum. Kıymetli bir ekiple çalışıyor, şirketimizin geleceğini beraber kurguluyoruz. Çünkü evrilmek şart. 

• Profesyonel hayatınızın yanı sıra akademik alanda da yer alıyorsunuz.

Evet, son 4 yıldır Bahçeşehir Üniversitesi’nde öğretim üyesi olmakla beraber üniversitenin işletme okulunun yönetim kurulu başkanlığını yürütüyorum. Burada özel sektörden kıymetli isimlerin olduğu karma bir ekip kurduk. Akademide salt akademisyenler olmamalı, iş insanları da sadece ofiste olmamalı. Aslında bu bir ekosistem. Üniversiteler, gençleri iş hayatına hazırlarken iş dünyası ile de istişare içinde olmalı. Dolayısıyla sadece ders vermekle yetinmiyor, tüm müfredatı da güncelliyoruz. Kamu, özel sektör, akademi, STK’lar, sanat dünyası hepsi bir arada sinerji içinde ilerlemeli. Dünya hızla değişirken bu ekosistemde olmak önemli. 

• İşlerinizi konuşurken Yeni Bir Lider Derneği’ne de değinelim... Dernek ne gibi faaliyetlerde bulunuyor?

60 kurumsal üyesi ve 250’yi aşan mentor ekibine sahip olan Yeni Bir Lider Derneği’nde yönetim kurulu üyesiyim. Derneğimiz 8 yaşında. Kuzenim Cem Garih ve Kerem Sabancı Kamışlı kurucu üyelerimiz ve eş başkanlarımız. Onların vizyonu doğrultusunda 18-35 yaş aralığındaki gençlere STK, özel sektör, akademi ve kamu iş birliği içerisinde imkanlar sağlıyoruz. Hedefimiz, gelecek nesil liderlik ekolünü oluşturmak. Burada da mentorluk, koçluk, Boğaziçi Üniversitesi ile sertifikasyon programları, söyleşi ve kültürel aktiviteler gerçekleştiriyoruz. Dernekle, Bahçeşehir Üniversitesi arasında mini bir MBA programı da başlattık. İnsanlar birbirini tanırsa daha hızlı ilerler. Hepimizin koçlara, mentorlara ve tersine mentorlara ihtiyacı var. Z Kuşağı da bize mentorluk verecek ki onları daha yakından tanıyalım. 

• Bir diğer işiniz ise girişimcilik ruhunu destekleyen çalışmalar…

Girişimcilikte, ciddi bir kısır döngü olduğunu gözlemliyorum. Türkiye’de 2018’de girişim odaklı yatırım miktarı; 60 milyon dolar olarak öne çıktı. Amerika’da ise bu rakam 60 milyar dolar. Bu konu hepimizi ilgilendiriyor. Ben ve arkadaşlarım, bu doğrultuda yeni pazar alanı ve yeni dijital hub oluşturmaya yönelik çalışmalar yapıyoruz. Yılın ilk döneminde de hayata geçireceğiz. 

“TÜRKİYE’DE POTANSİYELİMİZ SONSUZ”

• Hem genç bir lider hem de öğretim üyesi olarak gençleri nasıl gözlemliyorsunuz?

Hayal kırıklığı içerisindeler. Yalnız ve anlaşılmamış hissediyorlar. Google, Facebook gibi şirketlerde çalışsalar dahi, üç yıldan fazla oldukları yerde mutlu olamıyorlar. Tutku, anlam ve idealizm peşindeler. Bu noktada da tek bir şapka ile tatmin olamıyorlar. Dolayısıyla şirket kültürümüze, çalışan deneyimine ve işlerin nasıl organize edileceğine odaklanmalıyız. Geleneksel iş modellerine meydan okuyarak güncellenmemiz gerekiyor. 2025 yılında iş gücünün yüzde 76’sı, Y ve Z kuşaklarından oluşacak. Gelecekte ülkeler, şirketler ve insanlar 3 sınıfa bölünecek; birinci sınıf cesur olan, risk alan, yeni teknolojileri benimseyen yani çığır açan, rotayı çizen ülkeler, şirketler, insanlar olacak. İkinci sınıf, rotayı çizmeyen fakat treni yakalayan kişiler, şirketler ve ülkeler olacak. Türkiye, bugüne kadar bu konumdaydı. Üçüncü sınıf ise treni yakalayamayan, çölde kalan ve ölen olacak. Türkiye’de potansiyelimiz sonsuz. Gelişimimiz kısa vadede zor olacak, orta vadede iyi, uzun vadede ise süper olacak. Çünkü azimli bir gençlik var. 

• Peki, değişim yönetimi nasıl olmalı?

Değişim yönetimi, kurumsal hafıza ile beraber çok kritik. Evrensel değer ve ilkeler var. Ama bunları yeniden paketlemek gerekiyor. Şirketlerin sağlamlaşması iyi bir şey. Amerikan Borsası’nda kurulduğundan bu yana tek bir şirket ayakta kalabilmiş; GE... Ancak bugün değer kaybediyor. Bir şirket bir şeyi doğru yapıyorsa bunu değiştirmek istemiyor. Aristokrasi, tehlikeli bir yaklaşım. Değişimin hem iç hem de dış etkeni var. İç etkende, şirketlerin yaşam döngülerine bakıyoruz. Her şirket, bir canlı gibi yaşam ömrüne sahip. Duruma göre yeniden dönüşmesi gerekiyor. Dış etkene yani çevreye bakmamız gerekiyor. Çevre çok hızlı değişiyor. SAP 500 şirketlerine baktığımızda, bu şirketlerin1958’de yaşam süreleri 61 yıldı. Bugün Türkiye’de 60 yılı aşmış şirket sayısı çok az. 2018’de bu yaşam süresi 15 yıla düştü. 2012 SAP 500’de yer alan şirketlerin yüzde 75’i 8 yılda yok olması öngörülüyor. Bu şirketlerin cirolarının yüzde 50’si ise son 3 yılda geliştirdikleri hizmetlere dayanıyor. Burada da verilere odaklanmamız ve anlamlandırmanız gerekiyor. Bir örnek vermek gerekirse; Google, uydu ve haritalarla güneşin ışık değerini, gölgelenme saatlerini ve güneş paneli kurarsak ne kadar tasarruf edebileceğimizi gösteriyor. Bir ‘tık’la da ertesi gün montaja geliyorlar. Böylece Google, verileri doğru doğru anlamlandırarak enerji meselesini çözüyor. 

“AMAÇ, TOPLUM 5.0”

• Dijitalleşme, yapay zeka, Endüstri 4.0 gibi kavramların hızla geliştiği günümüzde, iş dünyası yönetim anlamında nasıl bir aksiyon almalı?

5G, Blockchain, datanın anlamlandırılması, büyük data ve yapay zeka birbiri ile ilintili. Yakında teknolojiler bünyemize de girecek. Evet riskler de var. Ama tüm bu yeni teknolojiler aslında bir araç. Amaç ise Toplum 5.0. 2011’de Almanlar Endüstri 4.0’ı  telaffuz etti. Geçen yıl ise Japonlar Toplum 5.0 dedi. Çünkü tüm bunlar insana, çevreye ve topluma fayda için kurgulanmalı. Kârdan önce amaca yönelik çalışmalıyız. Kontrolden veya korkudansa, deneyselliğe odaklanmalıyız. Hiyerarşik yönetimden ziyade en küçük oyuncu olsanız bile pilot konumunda olabilirsiniz. Çok daha yalın ve çevik yapılara dönüşmeliyiz. Burada amaç, Toplum 5.0. Türkiye olarak çığır açan ve rota çizen konuma ulaşacağız. Bunun için de dönüşüm şart. Yeni dünya prensiplerine odaklanmalıyız; iş birliği, şeffaflık, paylaşım... Mesela Tesla, kendi teknolojisinin baz alınması için tüm patentlerini rakiplerine ve halka açtı ve hâlâ öncü konumda. Diğer prensip ise yetki ve güç edinme. 

• Yeni nesil liderlik nasıl olmalı?

Öncelikle hepimiz, kendi dünyamızın liderleriyiz. İçimizdeki lideri keşfetmemiz gerekiyor. Bunun için de girişimcilik ruhu çok önemli. Bunu hissettirmek, teşvik etmek, çalışanlara hitap etmek gerekiyor. Gerçek liderlik, egolarını geri planda tutarak farklı liderlerin bir arada koşmasıyla sağlanır. Hatta gerçek liderlik, başkalarını lider kılarak olur. Eğer bir lidersek, ödülü ekibe kaldırtacağız. Yani rahmetli kurucularımızdan İshak Alaton’un da dediği gibi ‘lüzumsuz kişi’ haline geleceğiz. 

• Alarko Holding’in stratejik yönetim noktasında 2020 hedefleri neler?

Var olduğumuz enerji, gayrimenkul, inşaat, turizm ve iklimlendirme sektörlerinde büyümeyi  ve bu alanlarda güncellenip öncü kalmayı hedefliyoruz. Aktif olduğumuz enerji alanında, yeni teknolojilerden istifade ederek yatırımlar yapacağız. Fırsatları kovalarken şirket kültür ve prensibi olarak duayen kurucularımızdan edindiğimiz yaklaşımla; yani en büyük olmak yerine, en saygın ve sağlam olmak ilkesi ile ilerleyeceğiz.

• Nasıl bir yönetim anlayışına sahipsiniz?

Türkiye’de hata yapmaktan çok korkarız. Oysa deneyselliğe odaklanmalıyız. Hata yapmaktan çekinmemeliyiz...  Hata yapmak başarının en gereksinimidir. Ben de hem saygıya hem de sevgiye eşzamanda oynuyorum. Bir yöneticinin en önemli vasfı dinlemektir. Ben de dinleyen, empatiyi bilen, yaratıcılığa önem veren, motive eden, insanın içindeki lideri çıkartan ve girişimcilik ruhunu benimseyen biriyim.

• Kendinizi nasıl geliştiriyorsunuz?

Öncelikle var olmanın sebebinden bahsedelim. Neden varız? Japonlar ‘ikigai’ dedi. Evet ikigai çok önemli. Sadece mesele, meslek veya amaç edinmek olmamalı. Hepsini bir arada barındırmak önemli. Ben de bunlara odaklanıyorum. Yani dengeye... En değerli kaynağımız zaman. Para gelip, gider ama zaman gelmez. Herkesi dinlemekle beraber kendi sezgi ve içgüdülerimize sadık kalmalıyız. Ben de bunu zamanla öğrendim. Dijital süreçlerden ve teknolojilerden bahsettik. Bunun yanında dijital detoks da önemli. Köpeğimle zaman geçirmekten çok keyif alıyorum. Doğa ile olmak bizi ana getirir. 360 derecelik bir birey yani iş adamından mavi yakalıya, sanatçıdan yabancıya herkesle konuşup istifade etmek gerekiyor. Ve daha çok okumalıyız. Sadece anı yaşayalım demiyorum. Geleceği planlamakla beraber anı yaşayanlar işi çözmüş oluyor. Yani temkinli iyimser olmak gerekiyor.

EN ÇOK OKUNANLAR