USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Mehmet Öğütçü

YAZARLAR

1.08.2025 10:20:00

ENERJİ JEOPOLİTİK SATRANCINDA TÜRKİYE İÇİN MEGA-STRATEJİ GEREĞİ

Enerji, artık yalnızca üretim-tüketim dengesiyle ölçülen bir sektör değil; jeopolitik satranç tahtasının en stratejik taşı haline geldi. Bugün küresel enerji piyasaları, art arda gelen krizlerle sarsılıyor: Rusya-Ukrayna Savaşı, Gazze çatışmaları, İran'ın nükleer tesislerinin hedef alınması, Hürmüz Boğazı'nın kapatılma tehdidi ve Kızıldeniz'de gemi rotalarının tıkanması. Her biri, sadece bölgesel istikrarı değil, küresel enerji akışını da tehdit ediyor. Bu ortamda Türkiye, geleneksel "enerji ithalatçısı" rolünü aşarak stratejik bir enerji merkezi olma hedefini daha kararlı ve hızlı adımlarla hayata geçiriyor. SOCAR'ın Türkiye, Suriye ve İsrail'deki yatırımları sayesinde Kafkaslar'dan Doğu Akdeniz'e uzanan yeni bir enerji koridoru şekilleniyor. İran'ın askeri gücünün tırpanlanması ve nükleer altyapısının zayıflatılması, Hürmüz'ün kapatılma riskini şimdilik düşürse de, Körfez'den çıkan petrol ve LNG'nin dünya arzındaki üçte birini karşıladığı unutulmamalı. Her an tetiklenebilecek bir kriz, enerji yoğun sanayilerin ayakta kalmasını imkansızlaştırabilir. İşte tam bu noktada, Türkiye'nin sadece 'megavat' değil, 'megastrateji' üretmesi gerekiyor.

SESSİZ BİR ENERJİ DEVRİMİ: TÜRKİYE'NİN FIRSAT PENCERESİ

Son 10 yılda Türkiye, sessiz ama kararlı bir enerji devrimi gerçekleştirdi. Toplam kurulu gücü 110 GW'ı aşarken, güneş enerjisi 20 GW, rüzgar ise 13 GW ile doğalgazı ilk kez geride bıraktı. Karapınar GES gibi dev projelerle bu dönüşüm hız kazandı. 2035 hedefi: 60 GW güneş, 30 GW rüzgar.

Ancak gerçek dönüşüm sadece santral kurmakla değil, şu adımları da gerektiriyor:

* Akıllı şebekeler ve talep tarafı yönetimi

* 80 GWh'lik depolama kapasitesi

* Yeşil hidrojen yatırımları

* Elektrikli araç altyapısı ve sanayide verimlilik

* Dijitalleşme ve yapay zeka destekli sistemler

Tüm bunlar sadece enerjiye değil, kalkınmaya da yön verecek yeni bir zihniyetin göstergesi.

ENERJİ ARTIK MİLLİ GÜVENLİK MESELESİDİR

Bugün Türkiye petrolde yüzde 90, doğalgazda yüzde 98 oranında dışa bağımlı. Karadeniz gazı ve Gabar'daki artan petrol üretimi önemli olsa da, henüz yıllık tüketimi karşılayacak seviyeye gelmiş değil. Akkuyu NGS'nin mülkiyetinin tamamen Rus Rosatom'da olması, 'Yap-İşlet-Bize Sat' modelinin yeniden değerlendirilmesini gerektiriyor. İkinci ve üçüncü santrallerde Çin ve Güney Kore ile görüşmeler sürerken, SMR (Küçük Modüler Reaktör) teknolojileri bu dönüşümün geleceğini şekillendirebilir.

Ancak nükleerde de 'stratejik ortaklık ve yerli kapasite' esası gözetilmeden atılan her adım, enerji güvenliğimizi daha da kırılgan hale getirebilir.

TÜRKİYE ENERJİ KORİDORU OLMANIN ÖTESİNE GEÇMELİ

Türkiye yıllarca 'enerji koridoru' olmayı hedefledi; yani doğudan gelen kaynakları batıya taşıyan bir geçiş ülkesi. Bugün artık bununla yetinmemeliyiz. Türkiye'nin hedefi bir 'enerji merkezi' (hub) olmak olmalı. Bu, enerjinin yalnızca aktığı değil, aynı zamanda fiyatlandığı, işlendiği ve yön verildiği bir yer olmayı gerektirir.

Azerbaycan gazı aktif, Irak petrolü yeniden akmaya başladı, Doğu Akdeniz'de diplomasi devreye girerse İsrail, Mısır ve Kıbrıs gazı sistemin parçası olabilir. LNG terminalleri, Karadeniz gazı ve yeni ortaklıklarla Türkiye, bölgenin arz güvenliğinde anahtar ülke olabilir.

Ama bunun için entegre bir enerji stratejisine ihtiyaç var. Bu strateji:

* Dış politikayı dengelemeli,

* Ekonomik rekabetçiliği artırmalı,

* AB ile entegrasyonu kolaylaştırmalı,

* Yapay zekâ temelli sanayileşmeyi desteklemeli,

* Doğu Akdeniz'de kazan-kazan zemininde iş birliği sağlamalıdır.

GELECEĞİ KURGULAMAK: YEŞİL FİNANS, DİJİTALLEŞME VE DİPLOMASİ

Dünyanın yönü net: Dekarbonizasyon, yeşil finans, dijitalleşme ve bölgeselleşme. Türkiye bu trende dahil olmaması halinde dışarda kalır. Bu çerçevede şu üçü madde üzerinde çalışmak gerekiyor:

1. Yeşil finans ve karbon piyasaları:

AB'nin 2025'te devreye girecek CBAM (Karbon Sınır Mekanizması) uygulaması, Türkiye'ye karbon fiyatlaması ve ulusal emisyon ticaret sistemi kurma zorunluluğu getiriyor.

2. Teknoloji ve yapay zeka:

Enerji dönüşümü artık yazılım, veri, sensörler, yapay zekâ ve nesnelerin interneti (IoT) ile yönetiliyor. Türkiye'nin genç beyin gücü, enerji teknolojilerine yönlendirilmeli.

3. Bölgesel enerji diplomasisi:

Türkiye, Doğu Akdeniz, Kafkasya, Orta Asya ve Körfez'de güvenilir bir enerji ortağı olabilir. Enerjiyi kriz değil, çözüm üreten diplomatik bir araç hâline getirmeli.

ENERJİ RÖNESANSI MI KAOS MU?

Enerji artık sadece bir sektör değil; dış politikanın, milli güvenliğin ve kalkınmanın anahtarı. Türkiye eğer bu dönüşümü stratejik avantaja çevirebilir, yatırımcı güvenini tesis eder, düzenleyici şeffaflığı artırır ve enerjiye 'jeopolitik silah' değil 'barış dili' olarak yaklaşırsa; önümüzdeki 10 yıl bir enerji rönesansı olabilir. Ama bunun için artık 'çözümlere sorun bulan' değil, çözümün parçası olan bir kültüre ihtiyacımız var.

Megavat yetmez, megastrateji şart.