USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Elif  Kaptanoğlu

YAZARLAR

5.03.2019 21:32:00

Dünü, bugünü ve yarınıyla kadın

Ülkemizde birçok global şirketin yöneticisi konumunda olan iş kadınlarımız, Türkiye’de olduğu kadar dünya çapında da ses getiren projelere imza atıyor

Nesilleri ve toplumları meydana getiren; doğuran, büyüten, yetiştiren ve topluma kazandıran kadınlar, geçmişten günümüze her daim baş tacı olmuşlardır. Hane içinde oldukları kadar hem ticarette hem de siyasi çevrede etkin rol oynamışlar; savaş meydanlarında eşlerini yalnız bırakmayarak düşman üzerine birlikte yürümüşlerdir. Türk kadınının kahramanlığı ve cesareti dilden dile yayılmış, ünü ülke sınırlarını aşmıştır. Öyle ki eski Türklerde kadın, kitabelerde ve destanlarda önemli bir yere sahip olmuş, kutsal kimlik taşımış ve ilahi bir varlık olarak düşünülmüştür. Tarihe baktığımızda, Türk kadınının devletin her kademesinde yer aldığını görüyoruz. Göktürklerden bu yana devam eden ‘Hatun’un görevi, Türklerin İslamiyet’i kabulü ve sonrasında kurulan Karahanlı ve Selçuklu Devletleri’nde de devam etmiştir. Bu dönemde siyasi nüfuza sahip Hakan eşlerinin yanı sıra bizzat devlet yöneten kadınlar da vardır. Örneğin, Tuğrul Bey’in hatunu Altun Can Hatun ile Melikşah’ın annesi Terken Hatun siyasi alanda, II. Kılıçarslan’ın kızı Gevher Nesibe ise sosyal yaşamda söz sahibi olmuştur.

OSMANLI'DA KADIN YÖNETİCİLERE YÖNETİCİLİK HAKKI, II. ABDÜLHAMİD HAN DÖNEMİNDE SAĞLANDI

Hem Kağan hem de halk tarafından büyük saygı gören kadınların kendilerine ait ordu ve otakları (sarayları) vardı. Törenlerde ve şölenlerde Hakan’ın soluna oturur, siyasi ve idari konulardaki görüşlerini beyan ederlerdi. Devlet meclislerine katılan kadınlar, devlet adına önemli belgeleri imzalardı. Büyük Hun İmparatorluğu ile Çin arasındaki ilk barış antlaşmasını Mete Han'ın Hatununun imzaladığını biliyoruz. Kanuni Sultan Süleyman ve 3. Selim dönemlerinde, kadınların çalışma hayatına katılmalarına ait fetvalar ve fermanlar yer almaktadır. Osmanlı toplumunda kadının sosyal ve hukuksal statüsü, Tanzimat öncesi ve sonrası olarak değerlendirilmiştir. Kadınlara yöneticilik yapma hakkı ilk olarak II. Abdülhamid Han devrinde sağlanmıştır. Osmanlı Devleti öncesi ve ilk zamanları kullanılan ‘Türk Kadını’ tabiri, Fatih Sultan Mehmet döneminden başlayarak farklı etnik kökenlerden gelen kadınların da aynı toplumun bireyleri olmaları dolayısıyla ‘Osmanlı Kadını’ tabirini almıştır. 

GLOBAL BAŞARILARA İMZA ATILIYOR

Ülkemizde de kadınların çalışma hayatına katılması, sanayileşmeyle paralel olarak artış göstermiş; dokuma sektöründeki gelişmeler kadın iş gücü sayısını hızla artırmıştır. Sanayi Devrimi, kadının ücretli olarak çalışmaya başlamasının miladı olarak kabul edilmektedir. Tarih boyunca temsil ettikleri değerler ve birikim sayesinde kadınların ekonomik hayata katılımı günden güne artıyor. Kadın girişimcilerin kurdukları işletmeler, ekonomik hayata yön veriyor. İşe alım süreçlerinde gelen taleplerde, ekonomik hayata katılımında ve C-level pozisyonlarında kadınların istihdamı dikkat çekici düzeyde. Ülkemizde birçok global şirketin yöneticisi konumunda olan iş kadınlarımız, Türkiye’de olduğu kadar dünya çapında da ses getiren projelere imza atıyor. Kadınların iş gücüne katılması sürdürülebilir kalkınmanın, sosyal gelişmişliğin ve toplumsal refahın önemli unsurudur. 2023’te dünyanın 10  büyük ekonomisi arasında yer almayı hedefleyen ülkemizde, nüfusun geniş bölümünün çalışma hayatına katılması hedefleniyor. Kadının iş hayatındaki yadsınamaz rolünün tam anlamıyla kavranması ve refah seviyesini artıran bir konuma ulaşması son derece elzemdir. Elbette, bu ideallere ve hedeflere ulaşmada bizim katkımız olmazsa olmazdır ve bu, başarının yegane unsuru olacaktır. Kadınlar olarak, tarih boyunca üstlendiğimiz sorumlulukların karşılığını her daim tam anlamıyla yerine getirdik ve getirmeye devam edeceğiz.