USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Atom Damalı

YAZARLAR

2.09.2019 11:54:00

Osmanlı sultanlarının güç kaynağı: Altın sultaniler

Altının insanları etkilemesi, insanlık tarihi kadar eski... Paleolitik mağaralarda ortaya çıkarılan altın parçacıkları, bu değerli madenin M.Ö. 40 binli yıllarda dahi kullanılmakta olduğunu gösteriyor

Altın, M.Ö. 2 binli yıllarda Sümer ve Mısır medeniyetleri döneminde ‘Akdeniz ticaretinin yaşam kaynağı’ olarak tanınıyordu. İlk dönemlerde ticari faaliyetlerde doğrudan tartılarak kullanılan altın parçacıkları, zamanla yerini tel haline getirilip, ihtiyaca uygun uzunluklarda kesilerek değişim aracı olarak kullanılmaya başlandı. Tabii altın o dönemlerde halk tarafından kullanılmaktan ziyade, daha çok yöneticilere veya tapınaklara vergi ödemesinde kullanılıyordu. Altının parçacık veya tel olarak kullanımı, M.Ö. 6’ncı yüzyılda yerini ülkemiz sınırları dahilinde yer alan Lidya’da ağırlık ve kalitesi standart hale getirilmiş sikkelere bıraktı. Dünyanın ilk parası olarak kabul edilen bu sikkeler, elektron adı verilen ve beyaz altın olarak bilinen, altın ve gümüş karışımı bir madenden üretildi. Bu sikkelerin güven sağlayabilmesi için sikkenin her iki yüzü de yönetim tarafından standart bir şekilde damgalandı. 

Belirli bir değerde kabul edilen sikkelerin ortaya çıkması, ticaretin kolaylaştırılmasına çok olumlu etki yaptı ve sikke kullanımı doğudan batıya tüm Akdeniz devletleri arasında hızla yaygınlaştı. Her devlet sikkeler üzerinde özenle, damgalar yerine kendilerine ait sembol, resimler ve yazılar kullanmaya başladı. Tabii ki devlet yöneticileri, en önemli sembol olarak kendi resimlerini, isimlerini, yönettikleri bölge adlarını ve hakimiyet kurdukları tarihleri sikkelerinin üzerine yazdırarak ölümsüz hale gelmeyi arzuladılar. Yöneticilerin bu egosu, sikkelere çok önemli bir değer sağladı ve bu minik maden parçalarını çok önemli bilgiler taşıyan tarihin laboratuvarları haline getirdi.

SİKKELER, ÜLKELERİN EKONOMİK DURUMUNU YANSITIYORDU

Altının para birimi olarak sikkelerde kullanımıyla birlikte, farklı sikkelerin birbirleri arasında göreceli değerleri oluşmaya başladı. Farklı ülke sikkelerinin değeri, parayı darbeden devletin ekonomik veya askeri gücü ile orantılı olmadığı, sikkede kullanılan madenin gerçek değeri ile belirlendi. Sikkelerin ağırlıkları yanında sikkelerde kullanılan altın ve gümüşün karışım oranlarına dikkat edildi. Zamanla ülkeler, ağırlığı sık sık değiştirilmeyen altın sikkeleri referans para birimleri yaptı. Bu referans sikke birimi kendi altın paraları olabileceği gibi, dönemin güçlü ülkelerinin altın sikkeleri de olabilirdi... 

Buna karşılık, günlük ticaret için darbettikleri gümüş sikkelerin ağırlıkları ise sık sık değiştiriliyordu. Eğer bir devletin, ekonomisinin gerektirdiği miktarda gümüş stoğu yoksa darbettikleri gümüş sikkenin ağırlığını düşürmek zorunda kalıyorlardı. Gümüş sikke ağırlığının değişim oranı da o topraklardaki fiyat artışını, enflasyonu ortaya çıkartıyordu. Aslında bu evrensel uygulama, para politikası ve finansman konusunda devletin yöneticilerine hiçbir manipülasyon yapma fırsatı tanımıyordu. Eğer yeterli altının ve gümüşün varsa toplumun zengin, yoksa toplumun fakirleşerek yaşamak zorundaydı... 

OSMANLI’DA ALTIN

Gelin, yukarıda açıklanan prensipler dahilinde Osmanlı yaşamındaki yerini analiz edelim... Dün de bugün de altının manevi anlamı değişmedi. Başarı, güç ve zaferin sembolü oldu. Bu metal parçası üzerine isimlerini kazdırabilmek için dönemin en güçlü sultanları babalarına isyan ettiler, kardeşlerini öldürdüler, güçlerini artırabilmek için türlü türlü komplolar geliştirdiler. Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde dünyanın en güçlü referans paraları, altın Venedik ‘Düka’sı ve Kuzey Afrika altın ‘Eşrefi’leriydi. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinden sonra 15 yıl süreyle devam eden Venedik Savaşı’ndan zaferle çıkılması ve devletin mali olanaklarının genişlemesi ile altın sikke darbına karar verildi. Bu önemli zafer sonunda ‘Sultani’ adı verilen ilk Osmanlı altın sikkeleri darbedildi. Sultani altını, o dönemde tedavülde bulunan Venedik dükası ve Mısır eşrefisi ile aynı ayar ve vezinde darbedildi. 
Osmanlı altın sultanileri 1000 miskal ağırlığındaki, 23 ayar altından 129 adet darbedildiğinden, ağırlıkları 3,572 gram geliyordu. Halkın kullandığı Osmanlı para birimi ise gümüş akçelerdi. İlk darbedildiği yıllarda 1 sultani altını, 35 akçeye karşılık gelirken, 1462’de 40 akçe, 1548’de 60 akçe, 1585’de 110 akçe, 1725 yılında ise değeri 400 akçeye yükseldi. İşte bu değişim Osmanlı enflasyonunu gösteriyordu. 

Osmanlı topraklarında yabancı altın sikkelerin serbest dolaşımına her zaman izin verilirdi. Hatta sahte altın sikkelerin Osmanlı topraklarında dolaşımını engellemek için Osmanlı hazinesi, gerçek Venedik dükalarını ‘sahh’ damgası ile damgalayarak piyasaya güven ve tam bir konvertibilite sağlıyordu. Osmanlı altın sultanileri 18’inci yüzyılda İstanbul ve Mısır’da diğer tip altın sikkelerin darbına başlandıktan sonra sadece Trablusgarp, Cezayir ve Tunus’ta darbedilmeye devam edildi. İstanbul ve Mısır’da ise birbirinden güzel tasarımlarla hazırlanmış, birçok farklı isimlerle yeni tip altın sikkeler Osmanlı piyasasına renk getiriyordu. 

OSMANLI SİKKELERİ, KOLEKSİYONERLERİN GÖZBEBEĞİ

Adli altın, Rumi altın, Eşrefi altın, Mahmudiye altını, Rubiye altın, Darü’l-Hilafe altını, Fındık altın, Hayriye altını, Lira altın, Memduhiye altını, Ordu-yu Hümayün altını, Sikke-i cedid altını, Tilla altın, Zer-i Mahbub altını, Zer-i İstanbul altını ve sayısız miktarda Osmanlı altın nişan ve madalyaları o günlerden itibaren dünya koleksiyonerlerinin göz bebeği haline geldi. Tarihe ilgimden dolayı gençlik yıllarımdan itibaren Osmanlı sikkelerine ilgi duydum ve koleksiyonunu yapmaya başladım. Osmanlı sikkeleri hakkında başladığım araştırmalar sırasında, bu konuda yeterli yayın olmadığını görerek bu eksikliği gidermeye çalıştım. 

Dünyadaki hemen hemen tüm önemli koleksiyonlar üzerinde ve müzelerde 10 yıla yakın bir süre çalışma yapma imkanım oldu. Bunların arasında inceleme fırsatı edebildiğim Napoleon Bonaparte’nin özel Osmanlı altın sikke koleksiyonu, sikkelerin çeşitliliği ve kalitesi açısından en dikkat çekici koleksiyonlar arkasındaydı. Neticede; ‘Osmanlı Sikkeleri Tarihi’ isimli, Türkçe ve İngilizce olarak 3 bin 400 sayfalık, 9 ciltlik bir eser ortaya çıktı. 36 Osmanlı Sultanı’nın tüm sikkeleri üzerindeki yazı ve semboller okunarak, üç lisanda ön ve arka görselleriyle beraber yayınlandı. 

Osmanlı Sikkeleri Tarihi araştırmalarında yapılan envanter çalışmaları neticesinde, 2 bin 600 adedi altın olmak üzere 8 bin 600 farklı Osmanlı sikkesi olduğu belirlendi. Araştırmanın önemli bir özelliği de tüm farklı Osmanlı sikkelerinin belirlenmesi yanında, Osmanlı ekonomisi ve sikke darbedilen 150 şehre ait yerel şehir tarihçelerine ait bilgileri de kapsamasıdır. Böyle bir çalışmanın tamamlanması, en az 20 ülkeden Osmanlı sikkeleri üzerinde uzman birçok araştırmacının destek vermesiyle gerçekleşti.