USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%
Aslı Pasinli

YAZARLAR

1.04.2021 16:05:00

Tarımın geleceği, doğa ile uyum ilkesi doğrultusunda şekillenecek

Pandemi süreci ile birlikte gıda üretiminin önemini daha iyi anladık. 2050 yılında yaklaşık 10 milyar olacak dünya nüfusunu beslemek için küresel gıda üretiminin yüzde 50 artması gerekiyor. Ancak, ne yazık ki doğal kaynakların üçte birini sadece beslenmek için tüketiyoruz.

Toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık dörtte biri tarım faaliyetlerinden kaynaklanıyor. Sonuç olarak, tarımsal üretime bu şekilde devam etmemiz imkansız. Öncelikle tüm insanlık olarak doğa ile olan ilişkimizi düzeltmemiz gerekiyor. Yani başta tarımsal üretim olmak üzere tüm beşeri faaliyetlerimizi doğaya karşı savaşarak değil, doğa ile uyum içinde gerçekleştirmeyi ve hatta doğayı, ekosistemleri onaran üretim yöntemlerini benimsemeliyiz. Tarımın geleceği de bize göre doğa ile uyum ilkesi doğrultusunda şekillenecek. Bu yolda, hayatımızın her alanında olduğu gibi teknoloji ve inovasyonun önemi de yadsınamaz. Çünkü, teknoloji demek verimlilik demek, verimlilik de kaynaklarımız üzerinde daha az baskı demek. Teknoloji demek doğru bilginin çok daha hızlı çiftçiye ulaşması demek... Teknoloji demek, çiftçi için daha az risk demek. Örnek vermek gerekirse, teknolojiyi kullanarak çiftçilerimiz hızlı toprak analizine göre telefonlarına gelecek mesajlar doğrultusunda gereksiz gübrelemeden kaçınabilir, bölgesel yağmur bilgisine ulaşarak gereksiz sulamaları engelleyebilir, uydudan çekilen görüntülerle tarlasında olası hastalıklardan haberdar olarak risklerini azaltabilir. Nitekim, bizim yaptığımız pilot saha uygulamalarında, yüzde 40'a kadar verimlilik artışı sağladık.

TARIMSAL TEKNOLOJİLERİN GETİRDİĞİ KOLAYLIKLAR POTANSİYEL GENÇ ÇİFTÇİLER İÇİN CAZİP OLABİLİR

Ancak, tarım 4.0, tek başına bir sihirli değnek olarak da görülmemeli, çiftçilerimizin karşı karşıya olduğu yapısal ve sosyal sorunlar da eş zamanlı ele alınmalıdır. Örneğin; genç nüfusun bu konuya ilgi duymamasının sebeplerinden biri de çiftçiliğin ne yazık ki itibarlı bir iş olarak görülmemesi. Öncelikle çiftçiliğin ve köylülüğün itibarının iade edilmesi, öneminin tekrar kavranması ve hatırlanması gerekiyor. Bunun yolu da çiftçinin maruz kaldığı risklerin azaltılması ve ekonomik güvencesinin sağlanması, köy hayatının sosyal olarak ve sağlık, eğitim hizmetlerine ulaşım açısından iyileştirilmesinden geçiyor. Ancak tarımsal teknolojilerin getirdiği kolaylıklar da potansiyel genç çiftçiler için cazip olabilir. Örneğin Anadolu Efes ile yaptığımız projede olduğu gibi genç çiftçi, tarlasını sürekli gezip gözle kontrol yapmak yerine akıllı telefonundaki uydu takip sistemi ile tarlasını izleyebilir. Uydu görüntüsüne göre sadece problem olduğu görülen yere müdahale etmesi yeterli olur. Bu da çiftçinin bedenen daha az yorulmasına ve işgücü ve zaman tasarrufu yapmasına olanak sağlar.

DOĞADA BIRAKILAN NEGATİF ETKİNİN AZALTILMASINI SAĞLIYOR

Tarım 4.0 yeni teknolojilerden yararlanılarak tarım sektöründe ürün veriminin artmasını, maliyetin azalmasını, daha az ürün kaybını, su, yakıt ve gübrenin minimum kullanımını sağlama potansiyeli olan bir uygulamalar bütünüdür. Bu yeni teknolojiler arasında dronlar, robotlar, nesnelerin interneti, yapay zeka, akıllı sulama sistemleri ve güneş enerjisi sayılabilir. Verimlilik artışı ve girdilerin azalması tüketici açısından da daha ucuz ve kaliteli ürün anlamına geliyor. Bu konuda yüzölçümü olarak küçük olan üç ülke; Tayvan, İsrail ve Hollanda'nın tarımsal üretim teknolojilerinde ve üretiminde aldıkları mesafe dikkat çekici. Tarım 4.0 uygulamaları ABD, Kanada gibi gelişmiş ülkelerde de büyük toprak sahibi çiftçiler tarafından uygulanıyor. Birbiriyle haberleşen akıllı traktörler, tarım ekipmanları ve bunların topladığı verilerin işlenmesi ile daha verimli yetiştiricilik amaçlanıyor. Örneğin; sadece ihtiyaç olan yere, gerektiği kadar gübre uygulaması veya nokta atışı pestisit uygulanması elbette girdilerin optimize edilmesi ve verimlilik artışı açısından çok önemli. Bu da doğada bırakılan negatif etkinin azaltılmasını sağlıyor. Çiftçilerimizin bugünkü şartlarında bu tarz bir maliyetin altına giremeyeceklerini düşünürsek bu maliyetlerin kamu tarafından üstlenildiği sistemler, teşvikler, işin içinde girişimcilerin olduğu yaratıcı iş modelleri de düşünülmelidir. Örnek olarak, Florida-Amerika'da genç girişimciler, çiftçilere arazilerini kullanma hakkı karşılığında hasatı paylaşma teklifi götürmüşler, bilgiye dayalı, teknolojiyi de kullanan onarıcı tarım uygulamaları ile verim artışı da sağlayarak yaratıcı bir iş modelini geliştirmişler. Yaşlanan ve yorgun çiftçilerimizin ihtiyaçlarını çözebilecek bu ve bu tip inovatif iş modellerinin de kurgulanması gerekmektedir.

KADİM UYGULAMALAR GÜNÜMÜZE UYARLANABİLİR

WWF-Türkiye olarak tarımda teknolojik gelişmelerle birlikte, inovasyonu da önemsiyoruz. Bazen büyük sorunların çözümü basitlikte de saklı olabilir. Örneğin, kadim bir uygulama olan yağmur suyu hasadına yeniden dönülmesi, zararlılarla mücadelede eski yöntemlerden yararlanılması gibi çiftçiler tarafından kolaylıkla hayata geçirilebilecek uygulamalar. Ya da Ebru Baybara Demir'in 65 yaşındaki bir Suriyeli çiftçiden öğrendiği gibi buğday yetiştiriciliğinde süne mücadelesinde soğuk su yerleştirilmiş kovaların kullanılması bu kadim uygulamaların günümüze uyarlanmasına güzel bir örnek. Daha önce örneğini verdiğim gibi inovatif girişimlerin, bir düşünce şeklini değiştirmek ya da bir iş yapış biçimini geliştirmenin, bunları yaparken de teknolojinin nimetlerinden faydalanmanın geleceği şekillendireceğini düşünüyorum. Tarımdaki teknolojik gelişmelerin sadece finansal imkanı olan büyük çiftçilerin tekelinde kalmaması, küçük çiftçilerin de bu nimetlerden faydalanabilmesi için devlet desteğinin küçüğün yanında olması gerektiğini düşünüyoruz. Aynen süpermarketlerin karşısında bakkalları yaşatmayı, gırgırlar karşısında küçük balıkçılarımızın ayakta kalmasını sağlamayı önemsediğimiz gibi, büyük çiftçiler karşısında küçüklerin yaşatılmasını da önemsiyoruz.

Tarımda dijitalleşme akıllı bir şekilde kullanıldığında verim ve kaliteden ödün vermeden hem su tasarrufu sağlanması hem de diğer tüm girdilerin optimize edilmesi mümkün.