Bazen küçük şeylerden ne müthiş sonuçlar alındığını gördükçe, içimden küçük şey diye bir kavram olmadığını düşünüyorum” demiş Bruce Barton. Haksız sayılmaz, çünkü ‘Karacaağaç’tan çıkan mucize, aslında tam da bu sözün izdüşümü. Zira küçücük bir köyde yaratılan başarı öyküsünün yerel kalkınma konusunda başkalarına da rol model olduğu düşünülürse, bu projenin önemi daha da artıyor. İşte tribüne oynamadan gerçek anlamda bir ‘sosyal mucize’ nasıl yaratılır? Bunu adım adım anlatacağım ama öncesinde bu mucizeye imza atan ismi tanımakta fayda var. Işınsu Kestelli, sadece 124 yıllık bir geçmişe sahip olan İzmir Ticaret Borsası’nın (İTB) değil aynı zamanda Türkiye’deki ilk ve tek kadın borsa başkanı. Meme kanserini geldiğine geleceğine bin pişman eden, ‘kemo partisi’ düzenleyip neşesinden bir gram ödün vermeyen, Türkiye’yi Afrikalı aktivist-girişimci Sarah Collins’le beraber ekolojik pişirme çantası Wonderbag’in bölgesel üssüne dönüştüren, kısaca hayatının her aşamasında olmayanı oldurmayı başaran bir isim Kestelli. Gözlerindeki pırıltı da gülümsemesi de sahici. “Bugüne kadar hayatımdan üç şeyi hiç eksik etmedim: Sevgi, emek ve güleryüz. Hayatımda ne elde ettiysem de bu üç şey sayesinde elde ettim. Eğer sevmezseniz başaramazsınız. Eğer emek sarf etmezseniz yine başaramazsınız ve güleryüzlü olmazsanız başarsanız da bir kıymeti olmaz. Sık sık aksi söylense de bizlere, sevmekten, çalışmaktan, gülmekten alıkoymayın kendinizi” diyecek kadar da gerçekçi. İşte bu sahicilik, Işınsu Kestelli liderliğinde İTB’nin İzmir Buca’daki Karacaağaç’ta nasıl gerçek bir başarı öyküsü yarattığının da kilit noktası. Şimdi, hikayeyi biraz geri saralım, Organik ve İyi Tarım Uygulamalarında Bir Köy: Karacaağaç Projesi’nin nasıl doğduğuna bakalım…
EN BÜYÜK ZORLUK PAZARLAMADA YAŞANDI
Projenin ilk tohumları, organik tarım ile ilgili İzmir’de bulunan kurumların temsilcilerinden oluşan ve sekreteryası İzmir Ticaret Borsası tarafından yürütülen Organik Çalışma Grubu tarafından atıldı. “Çalışma grubu rutin toplantılarında organik tarım konusundaki gelişmeleri, yaşanan sıkıntıları, fırsatları ve muhtemel faaliyetleri değerlendiriyordu. Bu dönemde İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) tarafından açılan uygun teklif çağrısı projenin hayata geçmesi açısından aradığımız fırsatı bizlere sundu” diyor Kestelli ve devam ediyor: “Proje fikrinin oluşturulması, projenin yazılması ve İZKA’nın değerlendirme süreci yaklaşık 6 ay sürdü. Ajansın değerlendirme sürecinin olumlu sonuçlanmasının ardından 2010 yılı Temmuz ayı başında proje faaliyetleri başladı ve 1 yıl devam etti. İyi bir proje ekibimizin olması ve konu ile ilgili kuruluşların projede yer alması nedeniyle projenin uygulanmasında büyük zorluklar yaşadığımızı söyleyemem. En büyük zorlukları organik ürünlerin pazarlanması aşamasında yaşadık. Organik ürünlerin pazarlanması sadece bizim projemizde değil bugün sektörün de yaşadığı en büyük sorunların başında geliyor.”
DÖRT ADIMDA BAŞARIYA GİDEN YOL
Peki, Karacaağaç’ta ne yapıldı? Proje kapsamında gerçekleştirilen faaliyetleri, hazırlık, üretim, pazarlama ve diğer olmak üzere 4 ana grupta toplamak mümkün. Devamını Işınsu Kestelli’den dinleyelim: “Proje ekibinin ve ofisinin oluşturulmasını, köy tanışma toplantısını, web sitesinin oluşturulmasını, projenin görsel materyalleri ile bilgilendirme ve bilinçlendirme seminerleri ile ilgili içeriklerin hazırlanmasını hazırlık faaliyetleri kapsamında sayabiliriz. Üretim faaliyetleri için ise Karacaağaç Köyü’nün envanter çalışması yapıldı, organik açıkta sebze üretimi ve sera sebze üretiminde iyi tarım uygulamaları sertifikasyon süreci başlatıldı, üreticilerin organik tarım ve iyi tarım uygulamaları ile ilgili bilgilendirilmeleri amacıyla 16 üretici bilgilendirme semineri düzenlendi ve organik açıkta sebze üretimi ve sera sebze üretiminde iyi tarım uygulamalarına başlandı. Pazarlamaya yönelik faaliyetler kapsamında ise paketleme için ekipmanlar alındı, ilgili kurum ve kuruluşlar ile iletişime geçilerek tanıtım ve pazarlama ile ilgili bağlantılar kuruldu, köy satış yeri oluşturuldu, tüketicilerin organik ve iyi tarım uygulamaları konusunda bilinçlendirilmesi amacıyla 'Organik Üret, Organik Tüket' isimli panel ile köyde 'Zeytinyağlı Yemek Etkinliği ve Yarışması' düzenlendi, proje ve Karacaağaç Köyü’nün tanıtımı amacıyla İzmir Ekoloji Fuarı’na katılım sağlandı. Proje başlangıçta 95 bin Türk Lirası olarak bütçelenmesine rağmen 81 bin TL gibi bir maliyet ile tamamlandı. En büyük maliyetler sırasıyla, makine teçhizat ve pazaryeri oluşturulması, araç ve yakıt giderleri ile belgelendirme, analiz ve eğitim giderlerinde ortaya çıktı. Proje faaliyetleri ile Karacaağaç Köyü üreticileri ve civar köylerdeki diğer üreticiler, organik tarım, iyi tarım uygulamaları, organik ürünlerin pazarlanması konularında bilgilendirildi. Proje kapsamında yetiştirilen ürünlerin paketlenmesi için gerekli ambalaj malzemeleri ve basit paketleme ekipmanları alındı.”
ÇEVRE İLLERDEN BİLE TALEP GELDİ
“Tüm bunlar yapıldı, iyi güzel de sonuç?” diyorsanız, hevesle anlatmaya devam ediyorum. Köyde artık her pazar günü kurulan ve köyde yetiştirilen ürünlerinin satışının yapıldığı bir satış yeri bulunuyor. Proje öncesinde bilinmeyen köye, özellikle pazar günleri İzmir’den ziyaretçiler geliyor. Hatta bazı köylülerin çevre illerden düzenli müşterileri oluştu. Köylü kadınlar üretmiş oldukları tarımsal ürünlerin yanı sıra el emeği elişlerini de bu pazarda satma imkanını buluyor. Işınsu Kestelli’ye bugün Karacaağaç’ta yaşanan dönüşümün beklentisinin üzerinde olup olmadığını soruyorum. Yanıtını açık yüreklilikle veriyor: “Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, yıllardır geleneksel üretim yöntemlerine alışmış, tek geçim kaynağını riske atmaktan çekinen üreticilerin, özellikle ürünlerini pazarlama kanalları konusunda garanti veremiyorken alışkanlıklarını değiştirmeye çalışmak hiç kolay değil. Organik tarımın üretim, tüketim ve pazarlama süreçlerinde hâlâ istenilen düzeye gelmediğimiz bir ortamda bu çok daha zor. Elbette 1 yıl, bir köyün dönüşümü, üreticilerin ve köy halkının bilinçlenmesi ve ‘organik köy’ olarak anılabilmesi için çok kısa. Firmaların ilgisini çekmek, pazarlama kanallarının sürdürülebilirliğini sağlamak, Türkiye’deki en büyük organik pazar olan İstanbul’a düşük maliyetli ürün sevkiyatını sağlamak bizlerin ve projemiz üreticilerinin karşısındaki en büyük sorunlar oldu. Yeterli ve düzenli arz miktarına ulaşılamaması, lojistik maliyetlerin çok yüksek olmasına ve bu nedenle projemizden sonra üreticilerimizden birçoğunun istemeyerek de olsa organik üretime devam edememelerine neden oldu.”