TİM Tarım Kurulu Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu, gıda güvenliğinin çevresel sürdürülebilirliği sağlamada ve uluslararası ticaretteki rekabet gücünü artırma açısından stratejik önemini Platin okuyucularıyla paylaştı:
Tarım sektörü ekonomik kalkınmanın ötesinde, toplum sağlığının korunması ve çevresel sürdürülebilirliğin sağlanmasında kilit bir rol üstleniyor. Ancak bu etkinin kalıcı ve verimli olabilmesi, ürünlerin güvenli ve kaliteli şekilde üretilmesine bağlıdır. Gıda güvenliği, yalnızca yerel tüketiciler için değil, uluslararası ticaretteki rekabet gücünü artırmak açısından da stratejik bir öneme sahip. Bu nedenle, tarımsal ihracatın temel dayanağı olarak gıda güvenliğine daha fazla odaklanmak gerekiyor.
Güvenli ve kaliteli tarım ürünlerinin üretimi, çağdaş altyapı yatırımları ve yenilikçi teknolojilerin sektöre entegrasyonu ile mümkün. Gelişmiş depolama çözümleri, soğuk zincir sistemlerinin etkin işletilmesi, modern sulama yöntemleri ve akıllı tarım teknolojileri, üretimden nihai tüketime kadar gıda güvenliğini garanti altına alıyor. Ayrıca dijital tarım uygulamaları sayesinde ürün takibi, veri analizi ve kaynak kullanımında etkinlik sağlanarak, daha güvenilir bir üretim zinciri oluşturuluyor.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ETKİSİ
Küresel sıcaklık artışları, tarımsal üretim süreçlerini doğrudan etkileyerek gıda güvenliğini tehdit ediyor. Uzayan kuraklık dönemleri, aşırı hava olayları ve ani sıcaklık dalgalanmaları; ürün veriminde düşüşe, zararlı popülasyonlarında artışa ve gıda kalitesinde bozulmalara yol açıyor. Bu durum, özellikle ihracat odaklı üretim yapan bölgelerde maliyetleri artırırken ve dış pazarlarda sürdürülebilir tedarik zincirlerinin kurulmasını zorlaştırıyor. Bu nedenle, iklim değişikliğine dayanıklı üretim sistemlerinin geliştirilmesi, erken uyarı mekanizmalarının kurulması ve tarımda iklim adaptasyon yatırımlarına öncelik verilmesi, gıda güvenliğinin korunmasında kritik rol oynuyor.
ŞEFFAFLIK İÇİN SÜREÇLER GÜÇLENDİRİLMELİ
Uluslararası piyasalarda kalıcı bir yer edinmek isteyen tarım sektörü için ürün kalitesi kadar üretim süreçlerinin şeffaflığı da önemlidir. Bu kapsamda, tarımsal üretimde kullanılan girdilerin denetlenmesi, kimyasal kullanımının sınırlandırılması, organik ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması gibi önlemler, ürün güvenilirliğini artırır. Hijyen kurallarına uyumun artırılması, kalite kontrol laboratuvarlarının yaygınlaştırılması ve sertifikasyon sistemlerinin güçlendirilmesi de hem iç piyasa hem de ihracat açısından güven oluşturan unsurlar arasında yer aldığını görüyoruz.
YENİ PAZARLARA AÇILIM VE TANITIM STRATEJİLERİ
İhracatın sürdürülebilirliği için yalnızca mevcut pazarlarla sınırlı kalmak yeterli değildir; aynı zamanda yeni pazarlara açılmak ve hedef ülkelerdeki görünürlüğü artırmak da önem taşır. Bu doğrultuda, kapsamlı pazar analizleri yapılarak potansiyel alıcı ülke profilleri çıkarılmalı; uluslararası fuarlara katılım, ürün tanıtım kampanyaları ve dijital pazarlama yöntemleriyle ihracat potansiyelinin daha da yukarı taşınması gerekiyor. Ayrıca marka değeri yaratmak ve ürünlerin rekabet gücünü artırmak için gastronomi temalı tanıtım faaliyetleri ve stratejik iş birlikleri üzerinde de çalışmak gerekiyor.
GIDA GÜVENLİĞİ YATIRIMLARI ARTIRILMALI
Tarım sektörü yalnızca ekonomik değil, sosyal ve çevresel etkileri bakımından da stratejik bir alan. Bu bağlamda, gıda güvenliğinin sağlanması ve bu alana yönelik yatırımların artırılması, yalnızca ihracatı desteklemekle kalmayacak, aynı zamanda toplum sağlığını ve çevresel dengeyi koruma yolunda da önemli katkılar sunacak. Denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi, kalite odaklı üretim anlayışının yerleşmesi ve sürdürülebilir sistemlerin kurulması ise sağlıklı ve dirençli bir tarım sektörünün temel taşlarını oluşturması açısından önümüzdeki dönemde kritik öneme sahip olacak.