İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Başkanı Adil Pelister, Türkiye'nin kimya ihracatındaki güçlü performansını, sektörün 2030 vizyonunu ve sürdürülebilirlik hedeflerini değerlendiriyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı, döngüsel ekonomi, dijitalleşme ve küresel rekabette Türkiye'nin konumunu ele alan Pelister, kimya sanayisinin ihracatta nasıl bir dönüşümden geçtiğini anlatıyor.
*2024 yılı itibarıyla Türkiye'nin kimya ihracatı nasıl bir performans sergiliyor? 2025 ve sonrası için sektörün ihracat hedefleri nelerdir?
Türk kimya sektörü, 2024 yılında gerçekleştirdiği 30.8 milyar dolarlık ihracatla Türkiye'nin en fazla ihracat gerçekleştiren 2'nci sektörü olarak başarı istikrarını sürdürüyor. Sektörümüz 2024 yılında 231 ülke ve bölgeye ihracat gerçekleştirerek Türkiye'nin toplam ihracatından yüzde 13,6 pay aldı. Küresel ticaretteki yavaşlamaya rağmen kimya ihracatında 16 alt sektörden 9'unda büyümeyi başardık. Geçtiğimiz yıl kimyevi maddeler ve mamulleri ürün gruplarında ilk 5'te 'plastikler ve mamulleri', 'mineral yakıtlar ve ürünler', 'anorganik kimyasallar', 'uçucu yağlar, kozmetikler ve sabun' ve 'kauçuk, kauçuk eşya' yer aldı. En fazla kimya ihracatı gerçekleştirilen ilk 10 ülke sırasıyla Hollanda, Romanya, ABD, İtalya, Rusya, Almanya, İspanya, Irak, İngiltere ve Mısır oldu. Sektörümüzün bu yıl iki aylık dönemdeki ihracatı ise yüzde 1,22 artışla 5 milyar doları aştı. 2025 yılında hedefimiz olan 35 milyar dolar değerindeki ihracata ulaşmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Daha fazla teknoloji yatırımını desteklemeyi, inovasyon ile Ar-Ge merkezli üretimi kimyanın tüm alanlarına yaymayı ve sanayide dönüşüme hız katacak çalışmalara imza atmayı hedefliyoruz.
*Küresel ekonomik dalgalanmalar ve jeopolitik riskler, kimya ihracatında nasıl fırsatlar veya tehditler yaratıyor? Ham madde ve enerji fiyatlarındaki değişimler Türkiye'nin kimya ihracatını ne yönde etkiliyor?
Yakın coğrafyamızda devam eden jeopolitik riskler, küresel enflasyon, yavaşlayan ekonomi ve azalan talep, yüksek faiz oranları, ham madde fiyatları, enerji ve üretim maliyetlerindeki artış kimya sektörümüzü etkileyen faktörler olarak öne çıkıyor. Sektörün ham maddesi olan petrol fiyatlarındaki dalgalanmalar ve enerji fiyatlarındaki değişimler üretim maliyetlerini tehdit ediyor. Jeopolitik riskler dolayısıyla ulaşım ve lojistikte yaşanan sorunlar ürünlerin teslimatını geciktirerek veya engel olarak bir tehdit oluşturuyor. Döviz kurlarındaki dalgalanma, kimya sektörünün uluslararası ticaretteki rekabet gücünü tehdit ediyor. Ülkemizin coğrafi konumu ve kaliteli ürünler sunma kapasitesi önemli bir avantaj sunarken tehdit oluşturabilecek unsurları da göz önünde bulundurarak bir denge sağlamamız gerekiyor.
*Avrupa, ABD ve Asya pazarlarıyla rekabette Türkiye'nin konumu nasıl şekilleniyor? Alternatif pazar arayışları var mı?
En çok ihracat yaptığımız Avrupa pazarının yanı sıra Amerika, Asya ve Afrika ülkelerine yönelik pazarı genişletmek büyük bir avantaj oluşturacak. Avrupa pazarı hem ülkemizin hem de kimya sektörümüzün ihracatının yüzde 50'den fazlasını gerçekleştirdiği önemli bir pazar. Bununla birlikte pazar çeşitliliğini artırmak sürdürülebilir ihracat artışı için büyük önem taşıyor. Özellikle hacim bakımından büyük potansiyel taşıyan ABD ve Latin Amerika bölgesi yanı sıra Asya ülkeleri kimya sektörümüzün hedef pazarları arasında bulunuyor. İKMİB olarak her yıl bu ülke ve bölgelere yönelik pek çok faaliyet gerçekleştiriyoruz. Fuar milli katılımlarından sektörel ticaret heyetlerine, fuar ziyaretlerinden Ur-Ge heyetlerine farklı faaliyetler ile kozmetikten plastiğe, sağlıktan boyaya kadar alt sektörlerimizin ihracatına katkı sağlayacak her etkinliği destekliyoruz.
* Otomasyon, yapay zeka ve büyük veri analizleri ihracatçı firmalara nasıl bir rekabet avantajı sağlıyor?
Teknoloji ve dijital dönüşüm, firmaların rekabetçi olabilmesi, üretim süreçlerinde verimliliği sağlayabilmesi için gerekli ve elbette maliyeti olan yatırımlar gerektiren bir süreç. Kimya sektörü, yüksek teknolojinin, yapay zekanın, otomasyonun kullanıldığı bir sektör. Büyük ölçekli firmalarımızda bu sürece yönelik yatırımlar daha hızlı olurken orta ve küçük ölçekli işletmelerde daha yavaş ilerleyebiliyor. Dijital dönüşüm ve büyük veri analizleri ihracatçı firmalar için verimlilik artışı, otomasyon kullanımı sayesinde maliyetleri azaltma, kalite kontrolü vb. pek çok avantaj sağlıyor. Dijital üretim teknolojileri, akıllı fabrikalar ve IoT tabanlı üretim modelleri gibi yeni teknolojiler sayesinde oluşturulan maliyet kontrolü, verimlilik ve kalite konusundaki fırsatlar ile yenilikçi ürünler geliştirilmesi kimya sektörünün global rekabette öne çıkmasını sağlayabilir.
*Türkiye'de Ar-Ge ve inovasyon yatırımları, küresel rakiplerle rekabette yeterli mi?
Ülkemizin Ar-Ge ve inovasyon alanındaki yatırımları, küresel anlamda rekabet eden ülkelerle karşılaştırıldığında, hâlâ gelişme aşamasında olduğunu söylemek mümkün. Daha fazla yatırım ve devlet teşviklerine ihtiyaç duyuluyor. Özel sektör, üniversite ve kamu iş birlikleri yanı sıra uluslararası iş birliklerinin artırılması ve teşvik edilmesi, Ar-Ge ve inovasyon yatırımlarının gelişimi açısından büyük önem taşıyor. İKMİB olarak faaliyete geçirdiğimiz Kimya Teknoloji Merkezi ile bu alanda sektörümüze büyük bir fayda sağlayacağımıza inanıyoruz. Sektörümüzün ihtiyaç duyduğu test ve analizlerin yanı sıra kuluçka merkezimizde inovatif ürünler geliştirmelerini hedefliyoruz. Yeni teknolojilerin kullanımı olmadan yeşil ve sürdürülebilir kimya üretimi konusunda ilerlemek çok mümkün görünmüyor. Sürdürülebilirlik ilkeleri çerçevesinde döngüsel ekonomiye uygun, enerji verimliğini sağlayan ve çevre dostu ürünler geliştirmek için yeni teknolojilerin kullanımına ağırlık verilmesi gerekiyor.
*Avrupa Yeşil Mutabakatı (Green Deal) ve Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (CBAM) gibi düzenlemeler, kimya ihracatçılarını nasıl etkileyecek?
1 Ekim 2023 itibariyle, üç yıllık bir geçiş dönemi uygulaması ile Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) yürürlüğe girmişti. Bu 3 yıllık geçiş döneminde ithalatçıların veri toplama ve ürüne gömülü emisyonları raporlama yükümlülüğü bulunuyor. Ancak 1 Ocak 2026 tarihinden itibaren SKDM kapsamında mali yükümlülük de başlayacak. Mevzuat ilk etapta alüminyum, çelik, çimento, elektrik, gübre ve hidrojeni kapsıyor. Daha sonraki süreçte diğer sektörlerinde sisteme dahil olması öngörülüyor.
*Döngüsel ekonomi prensipleri kimya sektöründe nasıl uygulanabilir? Türkiye bu alanda hangi adımları atıyor? Sıfır atık politikaları ve yeşil enerji kullanımı kimya sektöründe nasıl bir fark yaratıyor?
İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) olarak küresel ticaretin geleceğini doğrudan etkileyecek yeşil ekonomi ve döngüsel ekonomi hakkında firmalarımızı bilgilendirmek ve sektörü değişim ve dönüşüme hazırlamak için 'Kimya Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı' raporumuzu hazırladık. 1 Ocak 2026 tarihi itibariyle karbon fiyatlaması ile ekstra bir yükün altına imza atmış olacağız. Emisyon raporlaması zorunlu iken ürünlerimizi ithal eden ülkelere ek bir karbon fiyatı doğacak. 2034 yılı ile birlikte maliyetler aşamalı olarak yükselecek. Bu nedenle, ülkemizde ivedilikle emisyon ticaret sistemi (ETS) kurulması ve karbon fiyatlama düzenlemesi getirilmesi çok önemli. Aksi durumda, Türkiye'deki ihracatçıların tümü ve özellikle kimya sektörümüz ihracatta dezavantajlı konuma düşme, rekabetçiliğini yitirme riskiyle karşı karşıya kalacak. Ayrıca Türk kimya sektörü Avrupa Birliği mevzuatına uyum kapsamında halihazırda 2017 yılından beri KKDİK mevzuatına hazırlık yapıyor. Bu kapsamda kimyasal maddelerin kayıt, değerlendirme, izin ve kısıtlama süreçleri yönetiliyor. KKDİK yönetmeliği 2017 yılında yürürlüğe girdi. Yüksek tonajlı ve zararlı kimyevi maddeler için ilk kayıt tarihi 31 Aralık 2026. Önümüzde 2 yıldan az bir süre mevcut.
*Dünyada kimya sektörü hangi yöne evriliyor? En büyük trendler neler?
Kimya sektörünün global alandaki trendleri, sürdürülebilirlik, dijitalleşme, yenilikçi malzemeler, yeşil kimya uygulamaları, döngüsel ekonomi ve düşük karbon ayak izine sahip üretim süreçleri etrafında şekilleniyor. Bu bağlamda, Türkiye'nin bu trendlere uyum sağlayarak sektördeki rekabet gücünü artırması için sektörde kümeleşme, Ulusal Kimya Ajansı kurulması, altyapı ve demiryolu yatırımları, ortak Ar-Ge ve enerji üretimi, akredite laboratuvarların kurulması gibi dizi stratejik adımları atması gerekiyor. Bu adımlar, sektörün rekabet gücünü artırarak ülkemizi kimya sanayisinde uluslararası bir oyuncu haline getirebilir.
*Türkiye, küresel kimya ticaretinde nasıl bir rol üstlenebilir?
Avrupa, Asya ve Orta Doğu arasında bir köprü olan ülkemizin stratejik konumu, güçlü sanayi altyapısı, dinamik iş gücü ve son yıllarda artan Ar-Ge yatırımları bölgesel bir üretim merkezi olma potansiyeli taşıyor. Ülkemiz, coğrafi konumu itibariyle sunduğu lojistik avantajıyla da küresel tedarik zincirinde önemli bir yere sahip. Ar-Ge yatırımlarının artırılması, yüksek katma değerli ürünlerin üretimine geçilmesi ve çevre dostu üretim yöntemlerinin benimsenmesi ile bu potansiyeli gerçeğe dönüştürmek mümkün olabilir. Çin ve ABD gibi büyük üreticilerle rekabet etmek için Ar-Ge, dijitalleşme, sürdürülebilirlik, yerli üretim, eğitim ve nitelikli iş gücü gibi alanlarda stratejik yatırımlar yapılması ve ihracat pazarının genişletilmesi, çeşitlendirilmesi büyük önem taşıyor.
*2025 sonrası Türkiye kimya sektörü için en büyük riskler ve fırsatlar neler olacak?
Sektörün sürdürülebilirliği, teknolojik yatırımlar, yerli ham madde üretimi ve dijitalleşme gibi alanlarda yapılacak stratejik adımlar, Türkiye için önemli fırsatlar sunarak küresel pazarda güçlü bir oyuncu olmasına katkı sağlayabilir. Diğer yandan risk faktörleri olarak çevresel düzenlemelere uyum sağlamak, tedarik zincirindeki riskleri yönetmek ve uluslararası rekabetin artması gibi zorluklara dikkat etmek gerekiyor. Türk kimya sektörü, geniş ürün yelpazesi ve güçlü ihracat potansiyeli ile Türkiye'nin sanayi ve ihracat yapısında kritik bir rol oynuyor. Son altı yıldır en çok ihracat yapan ikinci sektör olarak ülke ekonomisine en fazla katkı sağlayan sektörlerin başında yer alıyor. 2030 vizyonu kapsamında kimya sektörünün dijitalleşme ve teknoloji odaklı inovasyonla önemli bir dönüşüm geçirmesini ve daha güçlü, sürdürülebilir bir büyüme sağlamasını bekliyoruz. Yeşil enerji, karbon ayak izinin azaltılması ve atık yönetimi, Türkiye'nin kimya sanayisinin gelişmesinde önemli faktörler olacak. Özellikle ham madde bakımından dışa bağımlılığı azaltacak petrokimya yatırımlarının yapılması yerli üretimin artmasına ve cari açığın azalmasına katkı sağlayacak Bununla birlikte yeni ihracat pazarları edinmek, pazar çeşitliliğini artırmak sektörümüzün sürdürülebilirliği bakımından büyük önem taşıyor. Özellikle Afrika, Güneydoğu Asya ve Latin Amerika gibi potansiyel pazarlar, sektörümüz için önemli fırsatlar barındırıyor.
*Türkiye'nin 2030 kimya ihracatı hedeflerine ulaşması için ne gibi adımlar atıyorsunuz?
İKMİB olarak Vizyon 2030 stratejisi doğrultusunda Türk kimya sektörünü geleceğe taşıyacak bir ilke daha imza attık. 2024 yılı aralık ayında açılışını gerçekleştirdiğimiz Kimya Teknoloji Merkezi'nin sektörümüze büyük bir güç katacağına ve sektörümüzün gelecek projeksiyonunda çok önemli bir kilometre taşı olacağına inanıyoruz. 165 milyon TL yatırımla hayata geçirdiğimiz Kimya Teknoloji Merkezi'ndeki modern donanıma sahip laboratuvarlarımızda, Türkiye'de daha önce yapılmayan 39 test yapılacak ve ülkemiz için kimya alanında pek çok ilki gerçekleştireceğiz. Toplamda 209 farklı test gerçekleşecek ve 100 testten de akredite olunacak. Kozmetikten plastiğe, kauçuktan boyaya kadar birçok alt sektörümüzün ihtiyaç duyduğu ve bugüne kadar yurt dışında yapılan test ve analiz işlemleri artık Kimya Teknoloji Merkezi'nde yapılabilecek. Böylece sanayicilerimiz ve elbette ihracatçılarımız hem zaman hem de maliyetten avantaj sağlayacaklar. Ayrıca ülkemizin cari açığının azalmasına ilk etapta yıllık ortalama 12.5 milyon dolar katkı sunulacak. Test ve laboratuvar hizmetlerinin yanı sıra kuluçka merkezimizden doğacak start-up projeleri, yüksek katma değerli ürünler ve sertifikasyon danışmanlıkları gibi daha pek çok hizmet bir arada olacak. Ayrıca en kısa zamanda Türkiye Kimya Ajansı'nın kurulmasının hem sektörümüz hem de ülkemiz için faydalı olacağını düşünüyoruz.