USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Sektörler

16 Mayıs 2025 15:21

“Biyoteknoloji, sürdürülebilir tarımsal üretimde devrim yaratıyor”

Tarım sektörü, iklim krizinden azalan verimliliğe kadar birçok zorlukla karşı karşıya kalırken, biyoteknoloji bu sorunlara bilimsel ve sürdürülebilir çözümler sunuyor.

“Biyoteknoloji, sürdürülebilir tarımsal üretimde devrim yaratıyor”

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ece Turhan, tarımda biyoteknolojinin etkilerini şöyle anlatıyor: "Biyoteknoloji tarım sektöründe devrim yaratarak, hem çiftçilere hem de tüketicilere çok sayıda fayda sağlıyor. Biyoteknoloji sayesinde bitkilerde verim artışı sağlandı, besin kalitesi iyileştirildi, zararlılara ve hastalıklara dirençli, üretim maliyeti düşürüldü, kuraklık ve tuzluluk gibi stres koşullarına dayanıklı bitkiler geliştirildi." Biyoteknolojinin sunduğu araçların yalnızca bitki verimliliğini artırmakla kalmadığını belirten Aktay, çevre dostu üretim süreçlerinde de önemli rol oynadığını şu sözlerle vurguluyor: "Genetik kaynakların korunması ve yönetimini iyileştirmek için çeşitli araçlar sunan biyoteknoloji uygulamaları sürdürülebilir gıda üretimine de yardımcıdır. Mikroorganizmalar kullanılarak hazırlanan gübre, biyopestisit veya biyo-gübre gibi çevre dostu ürünler, üretim süreçlerini iyileştiriyor. Tarımda biyoteknolojinin bir diğer uygulaması ise sera gazı emisyonlarının azaltılmasını sağlayan biyoyakıtların geliştirilmesi olarak öne çıkıyor."

GEN DÜZENLEME İLE VERİMLİ VE DİRENÇLİ ÜRÜNLER

Turhan, bu alandaki en önemli gelişmelerden bazılarını ise şöyle sıralıyor:

CRISPR-Cas9 ve gen düzenleme: İstenmeyen genlerin kesilip çıkarılması veya faydalı genlerin düzenlenmesini sağlayan bu teknoloji ile kurağa dayanıklı domates, mantara dayanıklı buğday üretilmiştir. Hayvanlarda et ve süt verimi artırıldı.

Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO'lar): Pestisit kullanımını azaltan Bt Mısır ve Bt Pamuk ile yabancı ot mücadelesini kolaylaştıran, herbisitlere dayanıklı kanola, mısır ve soya gibi ürünler geliştirildi.

DNA markör teknolojileri: İstenilen özelliklere sahip bitkiler ve hayvanlar daha hızlı ve doğru seçilebiliyor.

Mikrobiyal gelişmeler: Toprak verimliliğini artıran genetiği değiştirilmiş mikroorganizmaların geliştirilmesi sağlandı.

Doku kültürü teknikleri: Nadir bulunan, hastalıklara dayanıklı vb. bitkilerin laboratuvar ortamında kısa sürede çoğaltımı sağlandı.

Golden rice (Altın pirinç) ve protato: A vitamini eksikliğine karşı geliştirilen 'altın pirinç' ile protein eksikliğine karşı geliştirilen patates (protato) gelişmekte olan ülkelerde insan sağlığı açısından önemli adımlar oldu.

GÜÇLÜ BİLİMSEL ALTYAPI, SINIRLI TİCARİLEŞME

Türkiye'deki tarımsal biyoteknoloji ekosisteminin, bazı yapısal ve yasal sınırlamalar nedeniyle henüz tam olarak olgunlaşmadığını ama gelişme potasiyeli yüksek bir alan olduğunu vurgulayan Turhan, "Üniversiteler ve araştırma enstitüleri, özellikle bitki biyoteknolojisi ve genetik alanında çok sayıda proje yürütülüyor. Ancak laboratuvar koşullarında yapılan çalışmaların arazi koşullarına yansıması sınırlı kalıyor. Bilimsel bilgiyi ürüne dönüştürecek 'yenilikçi altyapı' tam gelişmedi. Yeni teknolojilerin güvenli ve sorumlu bir şekilde kullanılmasını sağlamak için mevcut altyapı buna uygun olarak geliştirilmeli" diyor. GDO üretimi ve gen düzenleme teknolojilerine dair mevzuatların da sektörü etkilediğini dile getiren Turhan, mevcut sınırlamalara şu sözlerle değiniyor: "Türkiye, GDO üretimini yasakladı ve ithalatını ise sıkı kurallara bağladı. Bu durum tarımsal biyoteknoloji araştırmalarını dolaylı olarak sınırlıyor. Gen düzenleme teknolojilerine dair yasal çerçeve ise henüz netleşmedi."

EN ÇOK OKUNANLAR