USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Kültür&Sanat

15 Şubat 2016 17:18

Roma'yı kuranların yola çıktığı kent

Edremit Altınoluk'ta 15 yıldır kazıları devam eden Kaz Dağları'nın ve kuzey Ege'nin Antik Kenti Antandros'ta en erken arkeolojik bulgular şimdilik M.Ö 8'inci Yüzyıla tarihleniyor. Kimmer ve Pers egemenliği yaşamış, tersaneleri ve stratejik konumuyla uzun yüzyıllar önemini korumuş, Roma döneminde piskoposluk merkezine dönüşmüş olan Antandros hakkında merak ettiğimiz soruları, konuşma fırsatı bulduğumuz Antandros Kazıları Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Kahraman Yağız yanıtladı...

Roma'yı kuranların  yola çıktığı kent

Meral Erdoğan / [email protected]

Fotoğraflar / Firdevs Sayılan

Antandros Kenti, Vergilius'un Aeneas Destanı'nda önemli bir rol üstlenmiş. Kent çağlar boyunca birçok kez el değiştirmiş ve işgallere uğramış. Kafkaslar üzerinden Anadolu'ya giren Kimmerler Antandros'a yerleşmişler ve uzun bir süre burada kalmışlar. Daha sonra Pers hakimiyeti dönemi var ve Peloponnes Savaşları'nda da Antandros'un adına sıkça rastlıyoruz. Kentin stratejik önemine özellikle dikkat çekiliyor. Antik dönemde Antandros'un önemli bir kent olmasının nedenleri nelerdir?

Antandros'un coğrafi konumuna baktığımızda bu sorunun büyük oranda cevaplanacağı kanısındayım. Antandros, Altınoluk Mahallesi'nin yaklaşık 2.5 km. doğusunda, 215 m. rakımlı denize dik inen Kaletaşı Tepesi'nin zirve ve yamaçlarında yer alır. Edremit Körfezi'nin kuzeyinde, Kaz Dağları'nın güney eteklerinde konumlanan kent Mysia ve Aiolis bölgelerini Troas'a bağlayan yola hakim bir konumdadır. 1911 yılına ait fotoğraflarda ulaşımın halen sahil şeridindeki dar çakıllı bir yoldan sağlandığı görülüyor. Bu konumu Antandros'u bölgenin diğer yerleşimlerinden farklı kılarak ona stratejik bir önem kazandırır. Öyle ki Kuzeybatı Anadolu'daki Yunan kentlerini ele geçiren Pers Kralı Dareios'un komutanlarından Otanes, M.Ö 508 yılında, bu hakim konumundan dolayı Kaletaşı Tepesi'nde bir Pers Garnizonu kurar.

Antandros, İda Dağı'ndan elde ettikleri kereste ticaretinin yapıldığı liman ve tersaneleri ile ayrı bir öneme sahip olmuş. Geçmişi Troia Savaşı'na kadar geriye giden Antandros'un liman ve tersanelerinin ünü Vergilius'un Aeneas Destanı'nda da vurgulanır. Troia'nın düşmesi ile Aeneas ve beraberindekiler İda Dağı'nı aşarak Antandros'a ulaşır. Burada atalarının topraklarına gitmek için gemiler yaptıran Aeneas, onu bekleyen bir dizi serüvene yelken açar. Ayrıca Peloponnesos Savaşı'nda da Antandros'un tersanelerinden söz ediliyor. Ksenophon'dan edindiğimiz bilgilere göre Persler M.Ö 410 yılında Alkibiades komutasındaki Atina birlikleri tarafından bozguna uğratılan Peloponnesoslulara para vererek kaybettikleri gemilerinin yerine yenilerini yapmaları için Antandros'a gönderir. Ayrıca Spartalı komutan Klearkhos da, donanmasını güçlendirmek için M.Ö 409 yılında Antandros'a gelir. Görüldüğü gibi Antandros'un stratejik konumu ve bu konumunu güçlendiren liman ve tersaneleri Antandros'a Troas bölgesinde ayrı bir önem kazandırmış.

Aeneas Destanı'nda da, tarih kitaplarında da Antandros, gemi inşaası ve tersaneleriyle dikkat çekiyor. M.Ö 5'inci yüzyıl ortalarında da kent tarihinde ilk kez kendi adına gümüş ve bronz olmak üzere sikke bastırıyor. Bu dönem belki de kentin en parlak dönemleri olmalı. Kentin ekonomisi hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Yukarıda da belirtildiği gibi İda Dağı'ndan elde edilen kerestelerin ticareti ve tersaneleri Antandros toplumu için önemli bir gelir kaynağı oluşturmakla birlikte, özellikle M.Ö 5'inci yüzyılda kentin refah seviyesini de yükseltmiş olmalı. Kereste ticaretinin Antandros toplumunda önemli bir yere sahip olduğu arkeolojik verilerle kanıtlanmış durumda. Yüzeyde bulunan bir yazıt parçası üzerindeki 'Ormancı Apollon' olarak çevrilebilecek 'Apollon Skhizaos' yazısı keresteciliğin bölgede bir kült oluşturacak kadar önemli olduğunu gösteriyor. Antandros'un basmış olduğu bronz sikkelerin üzerinde de aynı tanrının başı yer alır. M.Ö 478 yılında Atina öncülüğünde, Pers tehdidine ilişkin olarak kurulan Attika-Delos Deniz Birliği'ne Antandros'un M.Ö 425 yılında 15, 421 yılında ise 8 talent gibi o dönem için oldukça büyük oranda vergi ödediği görülüyor. Batı Anadolu'da Attika-Delos Deniz Birliği'ne bağlı diğer kentlerin ödediği yıllık vergilerle karşılaştırıldığında Antandros'un ekonomisinin oldukça iyi olduğu anlaşılır. Bu durum, nekropoliste gün ışığına çıkartılan mezarlarda ele geçen, dönemin en kaliteli seramikleri olan Atina'dan ithal hediyelerle de pekişir.

Antandros oldukça erken bir tarihte 1880'lerde, bir antik kent olarak keşfedilmesine rağmen, ülkemizde çok sık rastladığımız üzere kazılar bu keşfedilişten 120 yıl sonra 2000-2001 yıllarında başlıyor. Bu geç kalışın getirdiği bir çok kayıp söz konusu olmalı. Kazı tarihçesinden bize bahsedebilir misiniz?

Kentin ilk defa keşfi kendisine Strabon'u 'Geographica' kitabını rehber alan Heinrich Kiepert tarafından yapılır. Kiepert, 1842 yılında Avcılar Köyü camisinin duvarındaki yazıt üzerinde Antandros ismini görür ve bu yazıttan hareketle kenti lokalize etmeyi başarır. 1881 yılında Schliemann, Kiepert'in güzergahını takip ederek Dervent Tepe'de (Kaletaşı Tepesi) bir yerleşimin bulunduğunu tespit eder. 1888'deki ziyaretinde Kiepert bu sefer Fabricius ile birlikte Dervent Tepe'ye tırmanır ve burada bir şehir yerleşmesinin varlığını kanıtlayacak buluntularla karşılaşır. Leaf'in 1911 yılındaki araştırmaları sonrasında nekropolisin yerleşimin batısında, garnizonun zirvede, ticaret merkezi ve limanların ise doğuda bulunduğunu öne sürmüştür. 1959 ve 1968'de kenti iki kere ziyaret eden J.M. Cook, Leaf'in aksine tepenin doğusunda bir yerleşimin olmadığını ana yerleşim alanının tepenin batı yamaçları olduğuna kanaat getirir. Nekropolisin bulunduğu alanın imara açılmasıyla 1989 yılında yapılanma çalışmaları başlar. Alanda mezarlara rastlanması üzerine ilk kazı çalışmaları 1991 yılında Kurtarma Kazıları şeklinde başlar ve aralıklarla 1995 yılına kadar sürdürülür. Ancak bu dönemde nekropolisin büyük bölümü üzerine yazlık bir site inşa edildiği için önemli bir tahribat meydana gelir. 2000 yılında Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Gürcan Polat başkanlığında bir ekip tarafından yüzey araştırması gerçekleştirildi. 2001 yılında nekropolis, Roma Villası ve yerleşim alanındaki iki sondaj ile dört ayrı alanda kazı çalışmaları başladı. 2006 yılına kadar Balıkesir Kuva-yi Milliye Müzesi ile ortaklaşa yürütülen çalışmalar, 2007 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla akademik bir kazıya dönüştürüldü.

Antandros'daki en erken bulgular M.Ö 7'nci yüzyıla tarihlenirken en önemli bulgu olan Roma Villası M.S 3'üncü yüzyıla tarihleniyor. Kentle ilgili Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait pek bir bilgiye ulaşamadık. Bu dönemlerle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Bu noktada kazı çalışmalarının yürütüldüğü sektörlere kısaca değinirsek sorunuzu cevaplandırmış oluruz. Antandros'da en erken veriler yerleşim alanında gerçekleştirilen sondaj kazıları ile nekropolis sektörlerinden geliyor. Bugüne kadar yapılan kazı çalışmalarında kentin kuruluşunun M.Ö 8'inci yüzyıla kadar geriye gittiği tespit edildi. Her ne kadar Vergilius'un 'Aeneas Destanı'nda' kentten oldukça net bir şekilde söz edilse de, henüz M.Ö 2'nci bin yerleşmesinin izlerine rastlanamadı. Kazılarda yoğunlaşılan alanları nekropolis ve Roma Villası oluşturuyor. Bu nedenle Antandros'un kültür katmanlarına ilişkin verilerin büyük bölümü de bu alanlardan elde edilir. Nekropoliste sürdürülen kazı çalışmaları sonucunda alanın M.Ö 8'inci yüzyıldan M.S 1'inci yüzyıla kadar yaklaşık 750 yıl kesintisiz kullanım gördüğü belirlenmiş durumda. Nekropolis kullanımının sona ermesinin yaklaşık 250 yıl sonrasında alanın yerleşime açıldığı görülür. Roma Villası'nın inşa edildiği Roma İmparatoru Diokletianus döneminde yapılan reformlar sonucunda kentte ciddi bir imar faaliyeti gerçekleşmiş ve kentin yerleşim sınırları üstü erozyon ile örtülmüş nekropolisi de içerisine alacak şekilde genişlemiş. Bu genişleme ile kentin kuzeyde de M.Ö 4'üncü yüzyıla ait kent surunun sınırlarını da aştığı gözlenir. Fonksiyonsuz kalan surun üzerine bir Roma hamamı ile mozaik süslemeye sahip bir Roma evi inşa edilmiş. Bu güçlü imar faaliyetinin bir ürünü olan mozaik ve fresko süslemelere sahip Roma Villası'nın, alanın anakayaya kadar sıyrılması ile inşa edilmesi nedeniyle, erken dönem tabakaları tahrip olmuş. Ancak bu tahripten kurtulan villanın açık avlusunda gerçekleştirilen kazı çalışmalarında, M.Ö 1 - M.S 1'inci yüzyıla tarihlenen Pompei 1. Stil olarak adlandıran duvar resimlerine sahip mekanın ortaya çıkarılması, aynı zengin yaşamın bu alanda tüm Roma dönemi boyunca sürdüğünü açıklar. Kentte bu zengin yaşam M.S 6'ncı yüzyıl ile birlikte düşüşe geçmiş, Roma Villası da birkaç ailenin kullanımına kazandırılmak üzere tadilatlar geçirmiş.

M.S 6-7'nci yüzyılda başlayan Arap Akınları savunmasız olan Antandros için büyük bir tehlike oluşturmuş ve kent terk edilmiş. Bugün ancak rehber yardımıyla dar patikalardan ulaşılan Şahin Tepesi, Antandros halkının güvenli yerleşim olarak seçtiği yer olmuş. Şahin Tepe üzerinde yer yer birinci katları korunmuş durumdaki yapılar bu dönemin kalıntılarını oluşturur.

Arap akınlarının sona ermesinin ardından Antandros, zayıf bir nüfus ile yaşam bulur. Edremit-Çanakkale yolunun güneyinde ortaya çıkarılan yoğun Bizans mezarları ve Roma Villası'nın doğu ve batısında ortaya çıkarılan küçük şapeller, Bizans dönemi eserleri olarak karşımıza çıkar.

Yerleşim alanı 16'ncı yüzyılda, bugünkü Altınoluk beldesinin eski köy yerleşiminin bulunduğu alana taşınıyor ve piskoposluk merkezi olan yerleşme, Papazlık adını alıyor. 1927 yılına dek adı Papazlık olan Altınoluk köy yerinde Kundakçı Dede Camii, Abdullah Efendi Konağı ve Sıra Odalar sokağında iç içe geçmiş Osmanlı ve Rum mimarisini bir arada görmek mümkün.

M.Ö 1200'den günümüze kadar yerleşimin veya en azından insan faaliyetlerinin (tarım, ulaşım vb.) aralıksız devamı söz konusu sanırız. Bu durum kazı ve diğer arkeolojik çalışmaları nasıl etkiliyor ya da etkiliyor mu?

Aeneas'ın öyküsü baz alındığında Antandros'da yerleşimin 1200'lere kadar geriye gitmesi gerekir. Ancak destanlar ile arkeolojik bulgular her zaman örtüşmeyebilir. Yukarıda da değindiğimiz gibi Antandros'ta en erken bulgular M.Ö 8'inci yüzyıla işaret ediyor. Uzun bir yerleşim süreci barındıran Antandros, en azından yerleşim alanı sit alanı ilan edilmesi ile ikinci konut yapılanmasından kısmen de olsa kurtulmuş durumda. Ancak nekropolis için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Çok yoğun ve farklı ölü gömme geleneklerinin bir arada görüldüğü nadir nekropolislerden olan Antandros nekropolisinin büyük bölümü konutlar nedeniyle tahrip olmuş. Yerleşim alanının diğer bölümlerini büyük oranda zeytinlikler oluşturuyor. Henüz kamulaştırılması yapılmamış olan bu zeytinliklerde gerek Roma Villası'nın portiko ve gerekse de Roma evinin mozaiklerinin tahrip olmasına neden olan tarımsal faaliyetler devam ediyor. Ayrıca son yıllarda genişletilen Edremit-Çanakkale karayolu da ne yazık ki kentin üzerinden geçiyor. Kamulaştırma çalışmaları kapsamında bugüne kadar sadece nekropolisin küçük bir bölümü kamulaştırılabildi. Kamulaştırılmaların kısa sürede tamamlanmasının ardından, Antandroslu zenginlerin oturduğu mahalle konumundaki Roma Villası'nın bulunduğu yamacın tamamen açılarak diğer villaların gün yüzüne çıkarılması ve teşhire hazırlanması ile turizme kazandırılmasını hedefliyoruz. Aynı şekilde nekropolisin üstünün kalıcı bir çatı örtüsüyle kapatılarak, içerisinde antik dönem koşullarında bir nekropolisin ziyaretçilere hissettirileceği bir teşhir planlıyoruz.

PLATİN SANAT / EYLÜL 2015

EN ÇOK OKUNANLAR