USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Kültür&Sanat

05 Mayıs 2022 14:54

Abdülmecid Efendi'nin Sıra Dışı Dünyası ile Tanışın

Osmanlı sanat hayatında derin izler bırakmış şehzade Abdülmecid Efendi'nin eserleri özel bir seçkiyle Sakıp Sabancı Müzesi'nde sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Serginin küratörü Dr. Nazan Ölçer, bazı eserlerin bu sergi için ilk kez yan yana geldiğini söylüyor

Abdülmecid Efendi'nin Sıra Dışı Dünyası ile Tanışın

Türkiye sanat tarihinde derin izler bırakmış, kendisi de önemli bir ressam olan, hat, müzik ve edebiyat ile de ilgilenen, pek çok sanatçının ve kurumun da hamiliğini üstlenmiş Abdülmecid Efendi'nin hayatı ve sanatı üzerine kurgulanan 'Şehzade'nin Sıra Dışı Dünyası: Abdülmecid Efendi' sergisi, Sakıp Sabancı Müzesi'nde (SSM) devam ediyor. Sergi; SSM'nin koleksiyonu, 14'ü resmi kurum koleksiyonu, 17'si aile koleksiyonu, özel müze ve galeri koleksiyonlarından eserlerle birlikte hayatının son 20 yılını geçirdiği Fransa'nın Nice şehrindeki Musee Massena Koleksiyonu'ndan 1926 tarihli bir otoportre ile Rochefort'taki Pierre Loti Müze Evi'nden gelen ve Abdülmecid Efendi'nin Loti'ye hediye ettiği orijinal çerçeveli 2 resimle beraber 60 tablo ve 300'ü aşkın belgeden oluşuyor.

YAZDIĞI MEKTUPLARDAN BİLİNMEYEN AİLE FOTOĞRAFLARINA

Sergi için yurt dışından gelen eserlerin süreci, Institut Français Türkiye ve Fransa'nın İstanbul Konsolosluğu'nun desteği ile sağlandı. Şehzade'nin pek çok kişiye, aralarında yakın dostu Pierre Loti'nin de olduğu dostlarına da yazdığı mektuplar, bazısı bilinmeyen aile fotoğrafları, aralarında yakın dostu Abdülhak Hamit'in Finten oyununun prömiyeri için verdiği davet de olmak üzere pek çok davetiye ve yemek menüsü bu sergide ilk kez yan yana getirildi. Ayrıca, Abdülmecid Efendi'ye ait 6 eserin ilk kez bilimsel bir araştırma ile 'Görünenin Ötesinde Abdülmecid Efendi' başlıklı bölüm ile serginin içinde özel bir bölümde yer aldı. Sabancı Üniversitesi, Koç Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi iş birliğiyle gerçekleştirilen çalışmada; Abdülmecid Efendi'nin resim tekniği, eserlerinin geçirmiş olduğu restorasyon çalışmaları, kullandığı malzemelerin yapısı, rengi, boya katmanları ve dokusu ile onun sanatsal üretim koşullarına ışık tutuyor. Sergi boyunca ziyaretçilere; Abdülmecid Efendi ve babası Sultan Abdülaziz'in bestelediği eserler, orkestra eşliğinde Evren Kutlay'ın piyanosundan eşlik ediyor

"OSMANLI HANEDANI İÇİN ALIŞILMIŞIN ÖTESİNDE BİR ŞAHSİYET OLDU"

Aynı zamanda serginin küratörlüğünü üstlenen Sakıp Sabancı Müzesi Direktörü Dr. Nazan Ölçer, "Bu kez iyi bir ressam olmasının yanı sıra, sanatseverleri pek çok sanatçı ve kurumun da hamiliğini üstlenmiş Abdülmecid Efendi'yi hat, müzik ve edebiyat ile dolu sıra dışı dünyası ile tanıştırıyoruz" diyor ve ekliyor: "Osmanlı'nın son veliahdı ve son halifesi Abdülmecid Efendi'nin ressam kimliğinin yanında müzik, edebiyat ve hat sanatı da hayatında önemli bir yer işgal etti. Şehzâdeliğinden itibaren aydınları ve sanatçıları desteklemesinin yanı sıra onlarla kurduğu yakın dostluklarla Osmanlı hanedanı için alışılmışın ötesinde bir şahsiyet olarak belirdi. Zamanının ruhunun farkında, din ve geleneğine bağlı olmakla beraber Batı'ya da açık bir Türk münevveri olarak yaşadı. Müzemizdeki sergide Doğu'yu ve Batı'yı kendi içinde harmanlamış Abdülmecid Efendi'yi çoğu ilk kez yan yana gelmiş, ilk defa görülecek bir seçkiyle anıyor, Şehzadenin çok yönlü sanatına odaklanıyoruz."

"SORUMLULUK DUYGUSU HER SERGİDE OLMAK ZORUNDA"

Osmanlı'dan önemli bir şahsiyeti tüm yönleriyle gün yüzüne çıkaran bu sergi aynı zamanda büyük bir sorumluluk herkes için. Ölçer, bu konuda duydukları sorumluluğu şöyle dile getiriyor: "Sorumluluk duygusu her sergide olmak zorunda. Sergi yapmak, konusu ne olursa olsun, sonuçta sizi artık yaşamayan kişilerin anlatıcısı yapıyor ve geçmişe, bu kişilere duyulan saygı gereği, bunu hakkıyla yapmak gibi bir görevi üstleniyorsunuz. Çok okuyup öğrenmeniz, uzmanlarla konuşmanız, dönemin atmosferini anlamanız gerekiyor. Hele bir de sergi konunuz Osmanlı hanedanının veliahdı, bir şehzade, bir Halife olduğunda, sırtımızdaki ağırlık her zamankinden daha fazla olmak zorundaydı."

ŞEHZADE'NİN SON YILLARI

20'nci yüzyıl, pek çok imparatorluğun sona ermesine tanık oldu. Bunlardan biri de Türk-İslam dünyasının en uzun ömürlü hanedanının, 500 yıl boyunca İslam dini ve medeniyetini temsil eden Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihten çekilmesi... Bu hanedanın son veliahdı ve İmparatorluğun son halifesi olan Abdülmecid Efendi, yüzlerce resim yaparak Türk resim tarihinde sıra dışı bir rol oynadı. 20 yıl sürgünde yaşadıktan sonra Abdülmecid Efendi, 23 Ağustos 1944'te, İkinci Dünya Savaşı'nın son evresinde, tam da Alman kuvvetlerinin Paris'ten çekilip müttefiklerin şehre girmeye hazırlandığı bir günde vefat etti. 1954'te Medine'de, Hz. Muhammed'in de kabrinin olduğu Cennetü'l-baki Mezarlığı'na defnedildi.

ABDÜLMECİD EFENDİ'NİN YAŞADIĞI VE RESMETTİĞI YERLER

Abdülmecid Efendi'nin Dolmabahçe Sarayı'nda başlayan yaşamı, babasının ölümü sonrası uzun şehzadelik yıllarında kışları Ortaköy'deki Feriye Sarayı'nda yazları ise amcası Sultan II. Abdülhamid'in ona hediye ettiği Bağlarbaşı'ndaki köşkünde geçer. Veliaht olduktan sonra ise Dolmabahçe Sarayı'ndaki Veliaht Dairesi'ne taşınır. Yaşadığı her mekânda kendine ait bir resim atölyesi oluşturan şehzadenin Bağlarbaşı'ndaki köşkte çarşamba günlerinin resim günü olduğu ve çalışırken yanına kimseyi kabul etmediği bilinir. Abdülmecid Efendi, halife olunca yerleştiği Dolmabahçe Sarayı'nın 66 numaralı odasını da atölye olarak kullanır. Sürgün yıllarında ise Nice'in Cimiez bölgesindeki evinde perşembe günlerini resim yaparak geçirir. Abdülmecid Efendi'nin yapıtlarında en sık görülen konulardan biri de manzaradır. Yaşadığı yerlerdeki atölyeleri, manzara resimlerinin şekille mesinde son derece önemlidir. Sarayburnu, Çamlıca ve Boğaziçi betimlemeleri, deniz peyzajları bu sarayların pencerelerinden gördüğü manzaralardır. Dostu Pierre Loti'ye yazdığı 1912 tarihli mektupta ifade ettiği üzere, onun için en dokunaklı manzara, babasının öldürüldüğü, daha sonra kütüphanesi olarak kullanacağı odadan görülen Sarayburnu manzarasıdır. Abdülmecid Efendi manzaralarında, asker ressamlar gibi doğayı genellikle figürsüz olarak resmeder. Manzaraları, saray koleksiyonundaki sanatçıların izlerini taşır. Şeker Ahmed Paşa tarafından oluşturulan bu koleksiyondaki Barbizon ekolü ressamlarının romantik doğa ve orman tasvirlerinden, İvan Konstantinoviç Ayvazovski'nin günün farklı saatlerinde konu ettiği deniz betimlemelerinden ve resim eğitimi aldığı hocası ve dostu Fausto Zonaro'nun İstanbul silüetlerinden esinlenir. Bağlarbaşı'ndaki köşkten, Feriye ve Dolmabahçe saraylarındaki dairelerinden bakılarak tuvale aktarılan İstanbul'un dışında, fotoğraf ve kartpostalların kaynak oluşturduğu düşünülen manzaraları da vardır.

ABDÜLMECİD EFENDİ VE KLASİK BATI MÜZİĞİ

Sultan II. Mahmud, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk müzik okulu olan Muzıka-yi Hümâyûn'u 1831'de açar. Sultan Abdülmecid'in Dolmabahçe Sarayı'nın kompleksi içinde yer alan tiyatroda Giuseppe Verdi ve Gioachino Rossini'nin operaları sahnelenir, Sultan Abdülaziz ise Avrupa müziğinin belirli türlerinde besteler yapar, bu besteleri İtalya'da basılır. Abdülmecid Efendi de sarayda yaratılmış olan müzik ortamından etkilenir. İlk müzik derslerini bu dönemde sarayda musiki hocalığı yapan Guatelli Paşa'dan (Callisto Guatelli) alan Abdülmecid Efendi'nin daha sonraki yıllarda ders aldığı iki önemli müzik hocası ise Macar asıllı müzisyenler, piyanist Géza von Hegyei ve keman virtüözü Karl Berger'dir. İstanbul'da yaşayan Macarların daveti üzerine bir konser vermek için 1887 yılında şehre gelen Hegyei ile tanışan Abdülmecid Efendi, ondan piyano dersleri alır. Piyano, keman ve viyolonsel çalan Abdülmecid Efendi, Karl Berger'e, Élégie (Ağıt) adlı keman ve piyano için bestelediği bir eserini ithaf eder. Abdülmecid Efendi, kişisel çalışmalarının yanı sıra sarayda bir müzik ortamı yaratmış, aile fertleri ve saray mensuplarının oda müziği icra ettiği toplantılar düzenlemiştir. Abdülmecid Efendi'nin İstanbul'da saray içinde ve dışındaki Batı müziği konserlerini yakından takip ettiği bilinir. Batı müziğine olan özel ilgisini resimlerine de yansıtan Abdülmecid Efendi'nin Dolmabahçe Sarayı'ndaki kütüphanesinde devrin Avrupalı bir aristokratının koleksiyonunda bulunabilecek her türlü nota, özellikle piyano solo ve oda müziği türündeki bestelerin yer aldığı ciltler vardır. Liszt ve Wagner'in yanı sıra Johannes Brahms, Ludwig van Beethoven, Frédéric Chopin ve Wolfgang Amadeus Mozart gibi sevdiği müzisyenleri de resmetmiştir.

EN ÇOK OKUNANLAR