USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Ekonomi Haberleri

02 Şubat 2024 14:53

Türkiye'nin İkinci Yüzyılı'nda ihracat hamlesi büyüyerek devam ediyor

2'nci Yüzyılda Türkiye ihracat hedeflerini büyüttü. Küresel arenada ihracatta ilk 10 ülke arasına girmek hedefiyle çalışacak ihracatçıların 2028 hedefi 375 milyar dolarlık mal, 200 milyar dolarlık da hizmet ihracatı rakamlarına ulaşmak.

Türkiye'nin İkinci Yüzyılı'nda ihracat hamlesi büyüyerek devam ediyor

Geçen yıl, 11 şehri ve milyonlarca insanı etkileyen 6 Şubat Gaziantep Depremi, Rusya-Ukrayna Savaşı, küresel enflasyondaki yükseliş trendi ve İsrail'in Gazze'de hâlâ devam eden soykırım vahşetiyle hafızalarımıza kazındı... Tüm bu kaos ortamında Türkiye Asrın Felaketi olarak adlandırılan 6 Şubat depreminin etkilerini hem sosyal hem de ekonomik olarak hissetti. Ekonomi ve piyasalar açısından belirleyici olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri de 2023'ün en önemli başlıklarından biriydi Türkiye için... Savaşlar, gerginlikler ve yaptırımların egemen olduğu 2023'ün Türkiye ve dünya ekonomisi için çok da kolay geçtiğini söylemek elbette mümkün değil. Ancak tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen 2023, Türkiye ihracatının parladığı ve yeni rekorlara imza attığı bir yıl olmayı başardı. Türkiye'nin ihracatı, 2023'te bir önceki yıla göre yüzde 0.6 artışla 255.8 milyar milyon doları aşarak Cumhuriyet tarihi rekorunu kırdı. İhracat bu performansla Orta Vadeli Program'da (OVP) 2023 için öngörülen 255 milyar dolar hedefini aştı. Dış ticaret açığı ise geçen yıla göre yüzde 3,2 oranında geriledi.

DESTEKLER İKİ KATINA ÇIKIYOR

Büyük deprem felaketine rağmen; temmuz, ağustos, ekim, kasım ve aralık aylarında en yüksek ihracat rakamına ulaşıldı. 2023 Ekim ayı itibarıyla yıllık hizmet ihracatı tarihi rekor seviye ile 99 milyar 254 milyon dolar olarak gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile düzenlenen toplantıda bu rakamların açıklamasını bizzat yaparken 2024 için hedefleri de ortaya koydu. Erdoğan, "2024'te mal ve hizmet ihracatımızın 375 milyar doların üstüne çıkabileceğine inanıyoruz. Türkiye, bunu başaracak güce, kabiliyete ve imkana fazlasıyla sahiptir" dedi. Kuşkusuz bu rakama ulaşmak desteksiz imkansız. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl mal ve hizmet ihracatçılarına verdikleri 11.6 milyar liralık desteği 2024'te iki katına çıkaracaklarını da açıkladı.

2024 HEDEFLERİ TUTACAK

TİM, yani 61 ihracatçı birliği ve 115 bini aşan ihracatçı, 2024 planlarını şimdiden tamamladı ve yol haritasını çıkarttı. TİM Başkanı Mustafa Gültepe, her sektörde neler yapılması gerektiğine dair stratejilerin belirlendiğini ve belirlenen hedeflerin 2024'te tutturulacağını söylüyor. Elbette bunu başarmak daha çok çalışmaya ve doğru zamanda doğru hamleleri yapmaya bağlı. Platin Dergisi olarak bu ay Türkiye'nin 2024 ve sonrası için ihracatta izleyeceği yol haritasını çıkarttık. Türkiye ihracatının bel kemiği olan üç ana sektörü (otomotiv, kimya ve hazır giyim) detaylı inceledik. 2024 ve sonrasında ihracata damga vuracak olan e-ihracat konusunu ve ihracatın yeni gözdesi olan savunma sanayisini kapsamlı bir şekilde inceledik.

Elbette ihracat sadece Türkiye ekonomisinin dinamiklerine bağlı değil. Küresel ekonominin durumu ihracat performansında en önemli kriter. Ancak Türkiye daralan küresel ekonomi ortamında bile ihracatını artırmayı başaran bir ülke olarak ön plana çıkıyor. Gelin ihracatın detaylarına geçmeden önce biraz Türkiye ve dünya ekonomisine göz atarak 2024 için önümüzdeki bulutları biraz aralayalım...

YÜKSEK BÜYÜME DEVAM ETTİ

Geçen yıl Türkiye'nin büyüme performansı, dünya ve G20 ülkeleri ortalamalarının oldukça üzerinde seyretti. Dünya ekonomisi 2023'te yüzde 3,1 büyüdü, Türkiye ise yüzde 4,5'e yakın bir büyüme oranı yakaladı. 2023 yılında büyüme daha fazla iç talep ağırlıklıydı. Yılın ilk yarısında enflasyon düşüş kaydetmiş olsa da bu trend kısa sürdü. Yılın ikinci yarısında TL'de yaşanan değer kaybı, enflasyonu bir kez daha yukarıya taşıdı. Merkez Bankası, haziran ayından itibaren sıkı para politikasına geçti ve enflasyon ile savaşı yeni bir boyuta taşıdı. Amaç elbette enflasyonun kronik bir sorun olmasının önüne geçmekti. Faiz oranları, son 20 yılın en yüksek seviyelerini gördü. Artan finansman maliyetleri, özellikle ekim ayından itibaren kendini reel sektörde hissettirmeye başladı.

İKİNCİ YARIYA KİLİTLENDİK

2024'e girerken uygulanan yüksek faiz politikası ve parasal sıkılaştırmanın etkileri de görülmeye başlandı. 2024 için temel senaryo, yılın ikinci yarısından itibaren enflasyon rakamlarının -baz etkisini de arkasına alarak- hızlı bir biçimde gerileyeceği yönünde... Enflasyonun dizginlenmesi yurt dışındaki gelişmeler ile birlikte Türkiye için önemli bir eşik olacak. Zira gelişmiş ülke merkez bankalarının bu yılın ikinci yarısında (hatta ilk çeyrek sonrasında) faiz indirimlerine başlayacakları konuşuluyor. Piyasalar bu beklentiyi şimdiden satın almaya başladı bile. Türkiye alınan önlemlerle enflasyonu dizginlemeyi başardığı takdirde yılın ikinci yarısında faiz indirimlerine başlayabilir. Bu da ihracatçılar için son derece önemli olan yatırım maliyetlerini kısarak özellikle 'yeşil dönüşüm' bazlı yatırımların önünü daha da açabilir. Kısacası 2024 tahminlerden çok daha iyi bir yıl olabilir.

PARA POLİTİKASI, İÇ TALEP VE ENFLASYON

Para politikasındaki sıkılığın 2024 yılında devam etmesi beklenirken, bu durumun büyüme görünümü üzerinde de aşağı yönlü baskı yaratması öngörülüyor. Söz konusu durum orta vadeli programın (OVP) hedeflerine de yansımış durumda. OVP'de Türkiye ekonomisinin 2023 yılını yüzde 4,4'lük bir büyüme ile kapatması öngörülürken, 2024 yılına ilişkin beklenti ise büyümenin yüzde 4'e gerileyeceği yönünde. Ancak faizlerdeki gelişmeler büyüme oranının aşılmasını sağlayabilir. Para politikasındaki sıkılığın devam etmesinin, 2024 yılında Türkiye ekonomisindeki büyümenin önemli motorlarından biri olan iç talep üzerinde daha fazla etki yaratması bekleniyor. Yılın ilk üç çeyreğinde iç talepte yavaşlamanın belirginleşmesi bekleniyor. Küresel düzeyde merkez bankaları sıkılaşma döngülerinin sonuna gelirken, 2024'te ekonomilerin sıkılaşma döngüsünün ardından nasıl bir iniş gerçekleştireceği de önemli bir konu olarak öne çıkıyor. Son gelen ekonomik veriler, resesyon fiyatlamalarını bir miktar geriletse de ekonomide yavaşlamanın etkisinin devam etmesi bekleniyor. Bu durumun da Türkiye ekonomisinde dış talebi olumsuz etkileyebileceği öngörülüyor.

2024 yılı için makro ekonomideki en temel başlık enflasyon olmaya devam edecek. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'ndan (TCMB) gelen sinyaller para politikasındaki sıkılığın devam edeceği yönünde. Bununla birlikte yılın ilk yarısının yüksek enflasyon ortamında geçmesi piyasada genel bir kanı olarak öne çıkıyor. TCMB'nin beklentileri de mayıs ayında enflasyonun yüzde 70 ile zirveye çıkacağı yönünde. OVP'de yıl sonu için enflasyon hedefi yüzde 33 belirlenirken, TCMB'nin enflasyon raporunda ise yüzde 36 olarak tahmin edildi.

KÜRESEL BÜYÜMEDE ASYA ETKİSİ

Küresel olarak baktığımızda ise OECD'nin Ekonomik Görünüm Raporu'na göre, 2024'te küresel ekonomik büyüme ağırlıklı olarak Asya ekonomilerine bağımlı olacak. Enflasyon ve düşük büyüme öngörüleri küresel ekonomi için zorluklar yaratmaya devam ederken, küresel ekonomik büyümenin bu yıl yüzde 2,9 olacağı öngörülüyor. Kısa vadeli ekonomik görünüme yönelik riskler, Orta Doğu'daki jeopolitik gerilim ve para politikasının sıkılaştırılmasının beklenenden daha büyük bir etkisi olabileceğine işaret ediyor. Bu yıl için öngörülen yüzde 2,9'luk büyümenin ardından, küresel ekonomik büyüme 2024'te yüzde 2,7'ye gerileyerek ılımlı kalmayı sürdürecek. Enflasyonun düşmeye devam etmesi ve reel gelirlerin güçlenmesiyle dünya ekonomisinin 2025'te yüzde 3 büyüyeceği öngörülüyor. Gıda ve enerji fiyatlarına ilişkin büyük çaplı şokların yaşanmaması halinde, OECD ülkelerinde manşet enflasyonun bu yılki yüzde 7 seviyesinden 2024'te yüzde 5,2'ye ve 2025'te yüzde 3,8'e gerileyeceği hesaplanıyor. OECD'ye göre, mevcut kamu borcunun GSYH'ye oranı tüm zamanların en yüksek seviyelerinde seyrediyor ve hükümetler iklim değişikliğiyle mücadele ihtiyacı da dahil olmak üzere çeşitli nedenlerden ötürü artan mali baskılarla karşı karşıya kalıyor. Diğer taraftan Dünya Ticaret Örgütü 2023 yılına ilişkin küresel ticaret hacmi artışının yüzde 0,8 ile sınırlı kalacağını, 2024 yılında ise ticaretin toparlanacağını ve yüzde 3,3'lük bir büyüme rakamına ulaşılacağını öngörüyor. OECD, Türkiye ekonomisinin yılın ilk yarısındaki güçlü performansının ardından, 2023'te büyümenin yüzde 4,5 olacağını öngörüyor. Türkiye ekonomisinin 2024'te 2,9 büyümesi beklenirken, 2025'te büyümenin yüzde 3,2'ye yükseleceği tahmin ediliyor. Sıkılaşan para politikası ve enflasyonun hane halkı tüketimini zayıflatacağı, bununla birlikte Türkiye'nin ihracatının daha güçlü bir küresel büyümeyi yansıtacak şekilde 2025'te ivme kazanacağı öngörülüyor.

DÜNYADA SEÇİM YILI

Ekonomik gelişmeler elbette ihracatımızı öncelikli olarak etkileyecek. Ne var ki ihracat performansımıza etki edecek diğer bir önemli durum ise 2024'ün dünyada seçim yılı olması... Evet; 50'nin üzerinde ülkede bu yıl genel, yerel ve başkanlık seçimleri yapılıyor. İlk seçim geçen ay Tayvan'da gerçekleşti bile. Önümüzde ABD, Rusya, İngiltere, Pakistan, Hindistan ve Endonezya'nın başı çektiği bir liste var. Türkiye'de mart ayındaki yerel seçimlerin iç piyasaları etkilemesini bekleyebiliriz. Bu kadar çok ve küresel etkisi bu kadar büyük ülkelerin seçime girmesi bazı endişeleri de beraberinde getiriyor elbette. Özellikle ABD seçimlerinde Donald Trump'ın yeniden seçilmesi halinde izleyeceği politikalar ile küresel ekonomiye direkt etki etmesi bekliyor. Keza Rusya'da halihazırdaki Başkan, Putin'in seçimleri kazanması beklense de Ukrayna Savaşı nedeniyle uygulanan yaptırımların seçimi etkilemek için daha da ağırlaştırılabileceği konuşuluyor. Tayvan'da bağımsızlık yanlısı William Lai'nin seçimi kazanması Çin'in tepkisini çekti bile. Pekin yönetimi Tayvan'ın hiçbir zaman bağımsız bir ülke olmadığını savunarak 'barışçıl' bir yolla iki ülkenin birleşmesini istiyor. Tüm bu seçimler yeni gerginliklere ve yeni gerginlikler de küresel ekonominin beklenenden daha fazla yavaşlamasına neden olabilir.

BİRİM FİYAT ARTMALI

Türk ihracatçısının önündeki en büyük engellerden biri, birim ihracat değerinin dünya ortalamasına göre düşük olması. Türkiye'nin birim ihracat değeri yaklaşık 2018 yılına kadar dünya ile paralel olarak ilerlediği görülüyor. Covid-19 pandemisinin başlamasıyla beraber Türkiye ihracat birim değeri, küresel birim değerinin oldukça altında kaldı. Dünya Ticaret Örgütü'nün verilerine göre söz konusu Türkiye birim ihracat değeri 2020 yılında yaklaşık 60 puan bandında ilerlerken; küresel ihracat birim değeri 100 puan bandındaydı. Yakın döneme bakacak olursak 2020'nin 3. çeyreğinden 2022'nin aynı dönemine göre dünya ticaretinin ortalama birim değeri ile Türkiye birim ihracat değeri arasındaki farkın büyüdüğü görülüyor. Son verilere göre ise Türkiye ihracat birim değerinin 100-110, küresel ihracat biriminin ise 140 puan bandında olduğu görülüyor. İhracat birim değer endeksi, cari açığın kapatılmasında büyük role sahip, bu nedenle Türkiye için daha da önemli. Bu endeksin artması ihracata konu malların daha yüksek fiyatlarla alıcı bulması yoluyla sağlanabiliyor. Bu noktada gerek ihracatçı birlikleri gerekse sektör paydaşları tarafından geçen yıl da pek çok kez dile getirilen yurt dışı pazarda rekabet ederken Türk şirketlerin birbirlerine karşı fiyat kırma stratejisi ön plana çıkıyor. 2024 için belirlenen ihracat hedeflerine halihazırdaki yapı ile ulaşmak elbette mümkün, ancak çıtayı daha yükseğe koyabilmek için şirketlerin rekabet koşullarını da bir kere daha gözden geçirmesi gerekiyor.

YEŞİL DÖNÜŞÜM YILI

Avrupa Yeşil Mutabakatı ihracatçı şirketleri en çok etkileyen konuların başında geliyor. Türkiye, AB ile uyum aşamasında iklim değişikliği ve yeşil mutabakat politikalarına adaptasyonunu sağlayacak olan Yeşil Mutabakat Eylem Planı'nı 16 Temmuz 2021'de yayımlandı ve çalışmalar son hızla sürdürülüyor. Bakanlıklar, TİM, TOBB gibi kuruluşların ortaklaşa çalışmasıyla sürdürülen Eylem Planı ile sürdürülebilir ve yeşil ekonomiye geçiş hedefleniyor. TİM Başkanı Mustafa Gültepe, "Yeşil Mutabakat'a uyumun yol haritası niteliğindeki eylem planımızı 2.5 yıl önce hazırladık. 27 sektörümüzden 15'i de eylem planlarını açıkladı" diye anlatıyor son durumu. Geçen yıl 1 Ekim'de Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması yürürlüğe girdi. Şu anda şirketler AB'ye ihraç ettikleri ürünler için sadece raporlama yapıyor. Ancak 2026'dan itibaren karbon vergisi ödeme zorunluluğu devreye girecek. Kuşkusuz bu durum özellikle demir-çelik gibi AB'ye yoğun ihracat yapan sektörleri etkileyecek. Bu durum gerek siyasi otorite gerek bakanlıklar gerekse sektör temsilcileri tarafından ciddiyetle ele alınıyor. Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda kurulan Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu öncelikli olarak imalat sanayi sektörlerinde düşük karbonlu üretime yönelik yol haritaları çıkartıyor. Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat, "Halihazırda, demir-çelik, alüminyum, çimento ve gübre sektörleri için yol haritası çalışmalarını tamamlanma aşamasına getirdik" diyor. Ayrıca bakanlık, ihracatçı şirketlere ekolojik sertifikaları almaları için 'Pazara Giriş Belgesi' desteği de veriyor. Bir destek de TURQUALITY kapsamındaki markaların 'Karbonsuzlaşma Yol Haritası' ve 'Karbon Ayak İzi Hesaplanması' gibi danışmanlık giderlerinin karşılanması...

MEVCUDU KORUYARAK YENİ PAZARLARA AÇILMA YILI

2022 ve 2023 yılındaki küresel ekonomik daralma Türk ihracatçısını da oldukça zorladı. Pandemi döneminde Uzak Doğu ile tedarik zincirinin kırılmasını fırsata çeviren Türk ihracatçılar, kazandıkları pazar paylarını korumayı başardı ancak daha önce de bahsettiğimiz gibi birim fiyattaki gerilemenin önüne geçemedi. 2023'te yaşanan bölgesel savaşlar ve AB'deki ekonomik daralma alternatif ihracat rotalarının yeniden gündeme gelmesini de sağladı. Ancak küresel ekonomideki gelişmeler ihracatçıların bu pazarlardan istedikleri payı almasının önünde engel olarak durdu. Ticaret Bakanlığı 2022'de geleneksel pazarların ötesine geçmek için oluşturduğu Uzak Ülkeler Stratejisini rafa kaldırmış değil. Uzak Doğu'dan Latin Amerika'ya kadar geniş bir coğrafyada 18 ülkeyi barındıran strateji kapsamında çeyreklik dönemler itibarıyla takip ediliyor. Plan 10 çeyreklik dönemi kapsıyor ve halihazırda 4'üncü çeyrek tamamlanmış durumda. Son dönemin verileri kapsamında belirlenen 327 eylemin 130'u tamamlanırken, 96'sı hâlâ devam ediyor.

İSLAM ÜLKELERİ İHRACAT GELİŞTİRME STRATEJİSİ

Bakan Bolat, "Stratejimizi 2024 yılında da dinamik bir şekilde yürütmeye devam edeceğiz. Anılan 18 ülke ile ticari ve ekonomik iş birliğinin artırılması, fuar katılımı, ticaret heyetleri, ikili anlaşma ve tanıtım faaliyetlerinin daha da yoğunlaştırılması için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İhracat menzilimizi dünya ortalamasına ve bu ülkelere yönelik ihracatımızı yaklaşık 4 kat artırarak 80 milyar dolara ve bu ülkelerin ithalatından aldığımız ülkemiz payını %1'e çıkarmayı amaçlıyoruz" diyor. Öte yandan son dönemde Orta Asya ve Körfez ülkeleri ile artan siyasi ve ekonomik ilişkileri de göz önünde bulunduran Ticaret Bakanlığı, 'İslam Ülkeleri İhracat Geliştirme Stratejisi' hazırlıyor. Bu stratejiyle İslam ülkelerinin ihracatımızdaki yüzde 26'lık payının 2028'de yüzde 30'a çıkartılması hedefleniyor. Ayrıca '2028 İhracat Tanıtım ve Pazarlama Vizyonu' ile 26 sektöre yönelik 41 proje de 2024'te hayata geçirilecek. İhracatçı şirketlerin daha çok mevcudu korumaya yönelik bir refleks içinde olduğu görülse de Bakanlığın sağladığı imkanlarla 2024'te yeni pazarların keşfi de devam edecek.

EN ÇOK OKUNANLAR