Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Temel önceliğimiz enflasyonu düşürmek, dengeli bir büyüme içinde istihdamımızı, üretimimizi, ihracatımızı sürdürmek, depremin yaralarını sarmak, diğer taraftan da toplumumuz için kalıcı sosyal refah üretmek. Bu ana çerçeve devam edecek." dedi.
Ekonomi yönetimi, Doğu Karadeniz Projesi (DOKAP) Eylem Planı Bilgilendirme ve İstişare ile bu yılın ikinci Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) toplantılarının ardından gazetecilerle bir araya gelerek, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Yılmaz, burada yaptığı konuşmada, bu yıl eylül ayında Orta Vadeli Plan'ın (OVP) güncelleneceğini, bu sürecin Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gereği yürütülen olağan bir uygulama olduğunu belirterek, programın üç yıllık perspektifle her yıl yeniden ele alındığını, bu yıl da dış dünya ve yurt içindeki gelişmeler ışığında programın gözden geçirileceğini ifade etti.
OVP'nin bir makro çerçeveye sahip olduğunu dile getiren Yılmaz, dünyadaki ekonomik gidişatla ilgili değerlendirmelerde, özellikle IMF'nin küresel büyüme öngörüleri ile diğer bazı uluslararası kuruluşların çeşitli konulardaki tahminlerinin esas alındığını, Türkiye'ye ilişkin makroekonomik verilerin ise yerli kurumların analiz ve değerlendirmeleri doğrultusunda güncellendiğini bildirdi.
Yılmaz, programın aynı zamanda bir reform gündemini de içerdiğini, tamamlanan reformların programdan çıkarıldığını, yeni gündeme gelen başlıkların olabildiğini söyledi.
Bütçe büyüklüklerinin de program kapsamında her yılın koşullarına göre güncellendiğini, rutin programın aynı şekilde sürdürüleceğini anlatan Yılmaz, şöyle konuştu:
"Önemli olan programımızın genel çerçevesidir, ana mantığıdır, yaklaşımıdır. Bu yaklaşımda herhangi bir değişiklik söz konusu değil, yani programımızın temel çerçevesi yine korunacak. Nedir bu temel çerçeve? Temel önceliğimiz enflasyonu düşürmek, dengeli bir büyüme içinde istihdamımızı, üretimimizi, ihracatımızı sürdürmek, depremin yaralarını sarmak, diğer taraftan da toplumumuz için kalıcı sosyal refah üretmek. Bu ana çerçeve devam edecek."
Yılmaz, ABD Başkanı Donald Trump döneminde artan gümrük tarifeleri gibi uygulamaların küresel düzeyde belirsizlik oluşturduğunu, böyle dönemlerin otomatik pilotta yönetilemeyeceğini, gelişmeleri sıkı bir şekilde izleyeceklerini ve gerekli tedbirleri de zamanında devreye koyan bir yaklaşım içinde olacaklarını dile getirdi.
Programın arkasında güçlü bir siyasi iradenin bulunduğunu, toplumun bütün kesimleriyle istişare edilerek, katılımcı bir anlayışla hazırlandığını vurgulayan Yılmaz, programla ilgili güncellemeler yapılırken de aynı anlayışla bu süreci yöneteceklerini ifade etti.
"BU ALANLARDAKİ FİYAT DÜŞÜŞLERİ LEHİMİZE BİR GÖRÜNÜM ARZ EDİYOR"
Cevdet Yılmaz, ABD'nin bazı tarifeleri devreye soktuğunu ancak aynı zamanda müzakereye de açık olduğunu ve birçok ülkeyle bu yönde süreç başlattığını hatırlatarak, Türkiye'nin de bu müzakereleri Ticaret Bakanlığı aracılığıyla sürdüreceğini ancak müzakerelerin sonucunun şu aşamada öngörülemediğini kaydetti.
Tüm bu müzakereler sonucunda anlaşmaya varılamazsa, Çin ve Avrupa Birliği gibi dünya ekonomisinde ağırlığı olan tarafların nasıl bir yol izleyeceğinin, ne tür karşı tedbirler alacağının da henüz net olmadığına işaret eden Yılmaz, bu belirsizlikleri yakından takip ettiklerini bildirdi.
Yılmaz, şimdilik bu yaşananların yalnızca ilk aşamasını değerlendirilebildiğini, Türkiye'nin mevcut koşullarda yüzde 10 civarında bir başlangıç tarifesiyle karşı karşıya olduğunu ve birçok ülkeye göre görece daha avantajlı bir konumda bulunduğunu belirtti.
Bu belirsizliğin oluşturduğu ortamda dünya ekonomisi ve ticaretinin olumsuz etkilenebileceğini, bu durumun tüm dünyayı ne kadar etkiliyorsa Türkiye'yi de o ölçüde etkileyeceğini anlatan Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ama burada bir yine artı tarafımız, bizim iç pazarımız büyük, yani nispeten iç pazar ağırlıklı bir yapıya sahip olduğumuzu söyleyebiliriz, bu da gelen etkileri sınırlayıcı bir yapı teşkil ediyor. Bu şartlar altında petrolün, diğer emtia fiyatlarının gerileğini gözlemliyoruz. Bu konularda ithalatçı bir ülke olduğumuz için bu alanlardaki fiyat düşüşleri lehimize bir görünüm arz ediyor diyebiliriz. Burada bizim için en büyük risk unsuru, Çin başta olmak üzere Amerika pazarını kaybetme riski olan ülkelerin diğer pazarlarda daha agresif hareket etmeleri ve bunun da rekabeti artırması hususu. Bu konuları da yakından takip ediyoruz, sadece kendi piyasamızı değil, ihracat pazarımız olan ülkelerdeki gelişmeleri, kararları da bu çerçevede yakından takip etmeye devam edeceğiz. Dediğim gibi burada dinamik bir yönetim sergileyeceğimizi ifade edebilirim."