USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Digital Trend

07 Şubat 2019 13:43

Dijital ve akıllı İstanbul Havalimanı dünyaya kapılarını açtı

Türkiye’yi dünyada coğrafi konum itibariyle daha stratejik noktaya taşıyacak; dünya havacılık sektörünün zirvesine çıkaracak olan İstanbul Havalimanı, 29 ekim 2018 tarihinde hizmete açıldı. dünyanın en büyüğü olmasının ötesinde teknolojik ilklerin de uygulandığı dijital ve akıllı bir havalimanı olarak inşa edilen İstanbul Havalimanı ülkemizin gurur kaynağı projelerinin başında geliyor

Dijital ve akıllı İstanbul Havalimanı dünyaya kapılarını açtı

Türkiye, 29 Ekim 2018 tarihinde açılışı yapılan ve Cumhuriyet tarihimizin en büyük projelerinden biri olarak tanımlanan yeni havalimanına kavuştu. Cumhuriyetimizin 95. kuruluş yıldönümünde görkemli bir açılışla ülkemize ve dünyaya duyurulan İstanbul Havalimanı'nın ilk fazı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı programla uçuşlara açıldı. Recep Tayyip Erdoğan’ın 'Türk sivil havacılığının zafer anıtı' olarak adlandırdığı bu dev proje tamamlandığında, 500 uçak kapasitesi ve yıllık 200 milyon yolcu kapasitesiyle dünyanın en büyük ve en modern havalimanı olacak. 

Planlanan tüm fazlar birer birer devreye alındığında Türkiye’nin dünyadaki stratejik konumunu daha da pekiştirecek olan İstanbul Havalimanı, şimdiden ülkemizi dünyaya tanıtacak bir marka kimliğine sahip. 

İstanbul Atatürk Havalimanı 3 Mart itibariyle tüm ticari uçuşlarını İstanbul Havalimanı’na devredecek. Havalimanı tam kapasiteyle devreye girdiğinde ülkemiz, doğu-batı, kuzey-güney eksenleri arasında özellikle transit yolcu kapasitesinde havacılığın ana üssü haline gelmiş olacak.  
Finansmanından inşaatına, teknolojik altyapısına kadar her boyutuyla dev bir proje niteliği taşıyan İstanbul Havalimanı yaklaşık 76.5 milyon metrekarelik bir alana inşa edildi ve ilk etapta 3 pist devreye alındı. Havalimanı toplamda 6 pisti, paralel taksi yolları, 2 milyon metrekareyi bulacak kapalı alanı, 6.5 milyon metrekare apron büyüklüğü, terminalleri arasındaki ulaşımı sağlayacak raylı sistemi, kargo ve genel havacılık terminalleri, kapasiteyi karşılayacak büyüklükteki kapalı ve açık otoparkları, destek birimleri, sosyal tesisleri, diğer tüm üniteleri ile adeta bir şehir niteliğinde. 

Toplam 4 etaptan oluşan projenin açılan ilk etabı yılda 90 milyon yolcuya hizmet edecek. Tüm etaplar bittiğinde 200 milyon yolcuya hizmet eden, 140 bin kişinin görev yaptığı bir havalimanı kimliğine kavuşacak. Tüm etapların 2028 yılına kadar tamamlanması öngörülüyor. İstanbul Havalimanı, sıfırdan yapılan dünyanın en büyük havalimanı olmasının yanı sıra ilk dijital ve akıllı havalimanı olarak da konumlanıyor. Türk teknoloji sektörünün ve mühendislerinin yüksek katma değerli çözüm geliştirme yetenekleri ve ileri teknoloji vizyonuyla hayata geçirilen havalimanında dünyanın ilk teknoloji örneklerine yer verildi. Geçtiğimiz Ekim ayında kurulan İGA Bilişim şirketi, bu vizyonun gerçekleştirilmesinden sorumlu olacak. Havalimanında bulunan bilişim teknolojileri sisteminin altyapı ve yazılım hizmetlerini sağlamak üzere İGA A.Ş. tarafından kurulan İGA Bilişim, 100’ün üzerinde çalışan ve alt yüklenicilerle birlikte toplam 780 kişiden oluşuyor.

Genel Müdürlüğünü Ersin İnankul’un üstlendiği şirket, havalimanının altyapı, güvenlik, havacılık, iş uygulamaları ve yazılım geliştirme gibi beş ana sisteminden sorumlu olacak. Havalimanında tüm altyapı kurulumu ve tedariki için yerli ve milli kaynaklar kullanılacak. Burada üretilen ve geliştirilen  yerli teknolojilerin tüm dünya havalimanları için örnek olması planlanıyor. 

Platin Digital Trend, İGA Bilişim şirketinin yönetim ekibinin ev sahipliğinde ve projeye katma değer sağlayan bilişim şirketlerinin yöneticilerinin katılımıyla İGA Dijital Gelecek Buluşmaları Toplantısı’nı düzenledi. Toplantıda İGA Bilişim ekibi, Ersin İnankul liderliğinde havalimanında gerçekleştirilen projeleri aktardı ve gelecek hedeflerini paylaştı. Projenin başlangıcından bu yana hedeflerinin, dünyanın teknolojik olarak en iyi havalimanlarından birini yapmak olduğunu dile getiren İGA Bilişim ekibinin bu vizyonuna ortak olan bilişim şirketlerinin yöneticileri de yaptıkları sunumlarda, yeni teknolojilerin havalimanında sağlayacağı kolaylık ve katma değeri aktardı.

Ersin İnankul - İGA Bilişim, Genel Müdürü ve İGA İstanbul Grand AIrport, CIO "Dünyanın teknolojisi en iyi havalimanlarından birini hayata geçirdik"

2015 yılının Mayıs ayında yapımına başlanan İstanbul Havalimanı’nda, aradan geçen sürede hemen hemen tüm teknolojik altyapı, gelecek 15-20 yıla hizmet verecek şekilde planlanarak hayata geçirilmiş durumda. Tüm havalimanı ve çevresine bütünleşik teknoloji hizmetini sağlayan İGA BT ekibi, insan kaynağı ve proje çeşitliliği olarak hızla büyümeye devam ediyor. Havalimanında A’dan Z’ye ihtiyaç duyulan teknoloji ve uygulamaların devreye alınması ve geliştirilmesi, Ar-Ge faaliyetlerinin zenginleştirilmesi için geçtiğimiz aylarda İGA Bilişim Şirketi kuruldu. İGA İstanbul Grand Airport şirketinin CIO’su Ersin İnankul aynı zamanda İGA Bilişim şirketinin de genel müdürlüğünü üstlendi. Teknolojik ve sektörel olarak tüm bilgi birikimini biraraya getirdikleri İGA Bilişim’in vizyonunu Ersin İnankul şöyle aktardı: ‘’Vizyonumuz havacılık ve havacılık dışı sektörlerde (akıllı bina, akıllı şehir vb.) yetkin bir entegratör şirket olmak. Teknoloji tasarımı, güvenlik ve danışmanlıkta uzman bir ekibimiz var. Aynı zamanda buradaki önemli varlık sebebimiz, Ar-Ge yapmak. Örneğin havacılıkla ilgili dünyada sadece 3 tane şirketin üretebildiği ürünlerin millileştirilmesi ya da bugüne kadar düşünülmeyen askeri ya da sivil ürünlerin geliştirilmesi, mevcut ürünlerin iyileştirilmesi vb. olabilir. İGA Bilişim grubu olarak son 15 yılda havacılıkla ilgili işler yapsak da bağlı bulunduğumuz grubun dünyanın çeşitli yerlerinde akıllı bina projeleri de var. Bu tür projelere de ağırlık vereceğiz. Ar-Ge tarafında Lost&Found uygulamasını, havacılık güvenlik yönetim sistemini, İGA Mobil App dediğimiz mobil uygulamamızı, tesis yönetim sistemimizi,  yolcu anketi sistemimizi vb. biz geliştirdik. Ayrıca IoT, sürücüsüz araç, robotlar gibi üzerinde çalıştığımız yaklaşık 8 yeni Ar-Ge projemiz var. Yakın gelecekte teknoloji sağlayıcı şirketlerimizin de yetkinliklerini kullanarak geliştirdiğimiz yerli çözümlerimizi kurum dışı ve hatta ülke dışına pazarlamak ve satışını yapmak hedefindeyiz. Burada oluşan bilgi birikiminin hem ülkemize hem yurtdışındaki havalimanlarına ve havacılık sektörlerine fayda sağlamasını umuyoruz.’’

Projenin başlangıcından bu yana hedeflerinin, dünyanın teknolojik olarak en iyi havalimanlarından birini yapmak olduğunu dile getiren İnankul, bu hedeflerini de en yeni teknolojilerin devreye alınmasıyla başarılabileceğinin farkında olduklarını ekledi. Bugün havalimanında yeni teknolojilerin hepsinin kullanıldığını söyleyen İnankul başlıkları şöyle sıraladı. ‘’Büyük veri, yapaya zeka, makine öğrenmesi, artırılmış ve sanal gerçeklik, otonom araçlar, IoT, Lora WAN, mobilite, bulut bilişim, edge processing, ileri analitik gibi tüm yeni projeleri bu havalimanımızda gerçekleştiriyoruz. 

29 Ekim 2018’de İstanbul Havalimanımızın ilk açılışını gerçekleştirdiğimizde az sayıda seferle hizmet vermeye başladık. Ancak önümüzdeki günlerde 66 havayolumuzun entegrasyonuyla beraber çok büyük bir hızla yolcu ve uçuş sayımız artacak. Teknolojik olarak şu anda bizim için 5 uçakla 1550 uçağı uçurmanın çok büyük farkı yok. 5 uçak için yaptığımız bütün testleri, kontrolleri ve hizmet süreçlerini 1550 uçak için yapmaya devam edeceğiz.

Yolcuların değişen beklentilerini gözönüne aldığımızda konfora büyük önem verdiklerini gözlemliyoruz. Yolcuların memnuniyetini üst düzeye çıkaracak bir BT tasarımı üzerine kafa yorduk. Bize göre bir havalimanında olmazsa olmaz başlıklar arasında yer alan; altyapı, güvenlik, zayıf akım sistemleri ve havacılık sistemlerinin yönetimi son derece kritik. 
Havalimanımızdaki BT projesini MSI denilen bir proje yönetim metodolojisiyle yönetiyoruz. Metodoloji size şunu söylüyor. Nihayi hedefinizi ilk günden hayal edin ve ona göre projelendirin. 2015 yılında ilk yaptığımız iş, entegrasyon şemalarını çizmek oldu ve o günden 2018 yılının 29 Ekim’inin hayalini kurmaya çalışıyorduk. Hangi sistem hangi sistemlerle hangi şartlarda konuşacak; ne tür haberleşmeler olacak gibi pek çok detayı tümden gelim metoduyla belirledik. Tasarım aşamasında son derece yoğun ve büyük bir dijital doküman oluşturduk ve böylece geriye dönüp baktığımızda herhangi bir sistemin neresinde ne yapmamız gerektiğine ilişkin başvurabileceğiniz bir kılavuz kitap oluşmuş oldu. 

Havalimanını inşa ederken tamamen her unsuruyla tam bir akıllı bina oluşturma motivasyonuyla hareket ettik.  Böyle büyük bir projeyi paftalarla yapmaya kalksak sanırız milyonlarca adet olurdu. İnşaat projemiz bulutta barınıyor ve BIM-Building Information Modelling dediğimiz 360 derece modelleme ile çalışıyoruz. Bütün yoğunlukları, metrajları inşaatın tamamını bununla yaptık. Oluşan dijital projeyi gelecekte tesis yönetimi ve havalimanının bakım ve onarımında da kullanacağız.

Fiziksel ve siber güvenlik tek noktadan yönetiliyor

Kritik projelerimizin başında güvenlik geliyor ve biz de burada fiziksel güvenlik ve siber güvenliği biraraya getirdiğimiz akıllı, entegre bir sistem geliştirdik. Çevre güvenlik sistemi, yüz tanıma sistemi, video analitik ve ekranlardan yararlanarak sabit, hareketli ve termal kamera ve radarlarla yaklaşan cisimleri algılayıp kameranın oraya analitik özelliğiyle dönüp cismi takip etmesini sağlıyoruz. Akıllı video analitiğinde örneğin boşta bırakılan bagajlar, boşa bakan insanlar, etrafa koşturanlar gibi sekize yakın yolcu davranış analizi yapabiliyoruz. Bu görüntülerin analizlerini algılayıp video analitikle doğrudan bu bilgileri polisin ekranına aktarıyoruz. Yüz tanıma sistemi Türkiye’de bir ilk  ve polis veritabanıyla entegreyiz. Aynı zamanda giriş ve çıkışlar dahil plaka tanımada da polis veritabanıyla tam entegreyiz. Yine bu kameralarla havalimanı içerisindeki yolcu yoğunluklarını, yoğunlukların nerelerde toplandığını dinamik olarak alabiliyoruz. Siber güvenlik, güvenliğimizin kritik parçası. Kendimizin kurduğu güvenlik sistemleriyle 7/24 tüm noktaları izliyor, kontrol ediyor ve yönetiyoruz. 

Tek merkezden akıllı izleme ve yönetim

Metrekare büyüklüğü açısından da dünyanın sayılı büyük havalimanlarından biri olan İstanbul Havalimanı’nı iç ve dışarıdaki tüm unsurlarıyla izlemek ve kontrol etmek gerekiyordu. 140 bin kişinin çalışacağı ve terminal binası dışında 130’a yakın tesisin ve çevresinin de tek bir merkezden yönetileceği Havalimanı Operasyon Kontrol Merkezi'ni oluşturduk. Hem elektromekanik hem operasyonel sistemlerin tek bir çatı altından yönetilmesini hedefledik. Ayrıca bu ülkemizde ilk ve dünyadaki sayılı uygulamalardan biri de bu çatı altında sanal kule isminde bir uygulama başlattık. 7-8 tane küçük kule yapmak yerine her tarafa yerleştirdiğimiz süper mega kameralarla görüntüleri alıp 270 derece açı yapmış bir ekranın önünde; oradaki oparatöre bir kule hissi vererek sanal kule uygulaması yapıyoruz. 
Otopark yönetimini de akıllandırıyoruz. Toplamda 40 bin araçlık Avrupa’nın en büyük otoparkının yönetimini düşündüğünüzde aracınızı nereye bıraktığınızı unutursanız bulması 45 dakika sürebiliyor. Otoparktaki 3 bin 500 kamerayla arabanızın anlık hangi yoldan girdiğini, hangi yolu kat ettiğini ve nereye park ettiğinizi fotoğraflıyoruz. Daha sonra mobil uygulamamız üzerinden siz plakanızı yazıp barkodunuzu okutuyorsunuz. Uygulamayla aracınızın nerede olduğunun tam yerini buluyoruz; Beacon teknolojisiyle sizi mobil uygulama üzerinden aracınıza yönlendiriyoruz. 

IoT projeleri yolda

Nesnelerin interneti teknolojisi bize pek çok alanda anlık izleme ve kontrol bütünlüğü sağlayacak. IoT ile ilgili tasarladığımız ve hayata geçirmeyi planladığımız 60’a yakın proje örneğimiz var. Bunlara iki önemli proje ile start veriyoruz. Biri pistlerin aşınmasını ölçümlemek. Uydudan aldığımız imajları bir yerde depolayıp, o büyük veriyi işleyip, pistlerin anlık aşınmalarını takip edip o pistin kaç ay sonra bakıma girmesi gerektiğiyle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bir diğer proje de SCADA, ups jeneratörler, BT odaları gibi izlememiz gereken 30’a yakın kritik odamız var. Bu odaların ısı, nem, hava kalitesi gibi değerlerini alıp belli bir oranda tutturmayla ilgili bir algoritma üzerine çalışmalar yapıyoruz.

Havalimanı sakinleri: Robotlar ve sürücüsüz araçlar

Havalimanımızı büyük bir teknoloji laboratuvarı olarak düşündüğümüzde yeni teknolojilerin de doğal bir uygulama alanı haline gelmiş oluyor. İş süreçlerinde robotlardan nasıl yararlanabiliriz noktasında iki ana alan karşımıza çıkıyor; güvenlik ve karşılama. Güvenlik tarafında, kafasında kamera olan robotlar etrafta dolaşırken yüz tarama yapıyor. Karşılama tarafında da yolcumuz robota biletini okutuyor. Robot size uçuşunuzun tüm detayları  hakkında bilgi veriyor, yönlendirmeler yapabiliyor. 
Diğer bir yeni teknoloji projesi de Aselsan, Galatasaray Üniversitesi ve İETT ile ortaklaşa geliştirdiğimiz sürücüsüz araç. Dışarıda ve içeride hizmet vermek üzere iki modelimiz mevcut. Dışarıda görevlendireceğimiz modelde prototipimiz hazır; sensörler ve kodla çalışıyor. Airport City’den terminale veya açık otoparklardan terminale bu araçlarla yolcuları taşıyabilmeyi hedefliyoruz. 

Benzersiz bir yolculuk deneyimi 

Havalimanında oluşan uçuş bilgileri, yolcu yoğunluğu, yolcuların nerelerde dolaştıkları gibi tüm verileri paylaşabildiğimiz, IBM ile birlikte geliştirdiğimiz bir API servis portal projemiz mevcut. Otel, restoran, mağaza gibi paydaşlar ve uygulama geliştiriciler igacloud.com üzerinden bilgilere erişebilecekler. Tüm bu yaptığımız çalışmaların arkasında müşterinin yüksek memnuniyetini sağlamak yer alıyor. 

Özellikle yolcu deneyimi bizim için çok kritik. Yolcunun hiç kimseyle muhatap olmadığı bir havalimanı tasarımı mümkün. Yani siz yolcu olarak evden uçuşunuzu seçtiniz. Mobil App üzerinden sizi havalimanına kadar getirdik. Trafik ve uçuşunuzla ilgili bilgi verdik. 

Check-in’inizi yönlendirdik. İstiyorsanız kendiniz gidip kiosklardan uçuş kartınızı alabilirsiniz. Daha sonra bagajınızı getirip kendi bagaj bırakma noktasına bırakıp kimseyle muhatap olmadan bagajınızı gönderebilirsiniz. Ardından pasaporta gelip parmak izinizi ve pasaportunuzu okutup pasaport polisini görmeden oradan da geçebilirsiniz. Kapıda (gate) yine biletinizi, pasaportunuzu okutup uçağa binebilirsiniz. Yani ilk giriş ve X-Rray hariç kimseyle mahattap olmadan uçağa yönelebileceksiniz. Emniyet ile birlikte geliştirdiğimiz bu i-gate ve e-gate teknolojisini bugün 30 milyon vatandaşımıza açabilecek durumdayız.’’

Emrah Bayarçelik – İGA, Bilgi İşlem Altyapı ve Güvenlik Grup Müdürü "Geleceğin BT altyapısı bugünden hizmetinizde"

Dijitalleşmenin katlanarak arttığı bir dünyada havalimanlarının ve yolculuk süreçlerinin de baştan sona dijital altyapı ve uygulamalardan oluşması kaçınılmaz bir nokta. Bir havalimanının olmazsa olmazları arasında modern ve entegre bir dijital BT altyapısı ile entegre güvenlik sistemleri yer alıyor. Bir yıl önce henüz kağıt üzerinde olan havalimanı BT altyapısı ve güvenlik sistemini bugün itibarıyla hayata geçirdiklerine değinen Emrah Bayarçelik sürekli büyümeye ve gelişmeye açık, sürdürülebilir, ölçeklenebilir, esnek ve modern bir veri merkezi yapısı oluşturduklarını söyleyerek projenin ilklerine vurgu yapıyor. Bayarçelik proje kapsamında dünyada ve Türkiye’de ilk olarak gerçekleştirilen teknolojik özelliklerini şöyle sıralıyor: ‘’Burada dünyanın ilk Tier-3 sertifikalı, üstelik hem tasarım hem de facility sertifikasına sahip veri merkezini gerçekleştirdik. Aynı zamanda Türkiye’de ilk, Avrupa’a birkaç örneğinin olduğu H-VPLS network altyapısına sahibiz. 5G’ye hazır bir network altyapısı da kurarak aynı zamanda Wi-Fi operatörlüğü de yapıyoruz.

Dünyanın ilk havalimanı siber güvenlik operasyon merkezini devreye aldık. Radar temelli akıllı çevre güvenlik sistemimizi de kurduk. Hibrit bulut otomasyon altyapımız ve havalimanı merkezi yönetim sistemlerimizi de devreye aldık. 

Modüler bir veri merkezimiz var. Merkezimizden hizmet almak isteyen müşterilerimizin sayısı giderek artıyor ve böyle giderse 1.5 yıl içinde 2. veri merkezinin inşasına başlayabiliriz. 

Veri merkezinde tasarımdan, proje yönetimine, test ve devreye almadan Tier-3 dizayn ve facility sertifikasyonlarına kadar ki tüm  süreçler  İGA tarafından gerçekleştirilmiştir. PUE’si 1.5’in altında yani enerji verimliliği yüksek bir veri merkezine sahibiz. 

Veri merkezimiz dışında H-VPLS dediğimiz güvenlik ve kesintisiz  operasyonel sürdürülebilirliği sağlamaya yönelik olarak dizayn ettiğimiz dijital bir altyapımız var. H-VPLS bize ne sağlıyor diye baktığımızda öncelikle güvenlik diyoruz. Burada network trafiği sanal tüneller içerisinde güvenli bir şekilde iletiliyor. Bu  sayede müşterinin kendi cihazları arasındaki iletişimin güvenliğini sağlamak daha kolay hale geliyor. Her müşterinin network trafiği  kendisine ait bir şifreli tünel içerisinde ilerliyor. Dolayısıyla bir kullanıcımızda yaşanan bir sorun hiçbir şekilde diğer müşterileri ve bizi etkilemiyor. Onun sorunu kendi tüneli içinde saklı kalıyor.  Network üzerindeki herhangi bir lokasyonda yaşanan spanning-tree, elektriksel yada diğer fiziksel bir sıkıntının network’ün geri kalanına herhangi bir etkisi olmuyor. 

Havalimanında Yaklaşık 5100 Wi-Fi Access point ile tam kapsama alanı oluşturuldu ve havalimanındaki tüm Wi-Fi hizmetlerini tek bir altyapı üzerinden verilmesini sağlayan bir operatör kimliğimiz var. Tüm kullanıcıların networke Network Access Control üzerinden eriştikleri bir network ve Wi-Fi üzerinde kimin nerede olduğunu tespit edecek şekilde güvenlik temelli lokasyon analitiği yapıyoruz. Şu an 25’in üzerinde şirket İGA Tenant üzerinden kendi kullanıcı adı ve şifreleriyle beraber şifreli olarak kendi networklerine bağlanıyorlar. Havalimanının herhangi bir noktasında kendi ofislerinde çalışıyormuş gibi çalışabiliyor.  Bunu ölçeklendirirken anlık minimum 50 bin kişiye hizmet verecek şekilde planladık.

Projenin en önemli motivasyon kaynaklarından biri burada kuracağımız siber güvenlik operasyon merkeziydi. Güvenlik altyapısını tanımlarken kuvvetler ayrılığı prensibine özen gösterdik. Defansif ve ofansif güvenlik tarafımız var. Bu projede  Siber Güvenlik Operasyon Merkezi'ndeki sınır güvenliği, güvenlik açığı takibi, zararlı yazılım analizi ve olay müdahalesi fonksiyonlarını gerçekleştirebiliyoruz.

Güvenlik tarafında 26 farklı teknolojinin kullanıldığı, zafiyetlerin sürekli olark izlenebilmesini sağlayan bir altyapımız var. 7/24 zararlı yazılım analizi yapabilen bir ekibimiz mevcut. Oluşan tüm olay analizlerinin raporlandığı ve bunlara anlık müdahale eden bir operasyon merkezimiz var. 

Çevre güvenliği tarafında hava tarafına doğru yapılacak izinsiz müdahalelerin önceden tespit edilebilmesi için 14 adet yer radarımız bulunuyor. Radar tarafından tespit edilen herhangi bir hareket olunca kameralar doğrudan hareketin tespit edildiği noktaya yönleniyor. Tespit edilen hareket bilgileri de anlık olarak  entegre güvenlik operasyon merkezine aktarılıyor. Akıllı çevre güvenlik sistemi tarafından alıgılanan nesneler termal kameralarla doğrulanıyor. 

Hibrit bulut otomasyonu tarafında genel  (public) ve özel (private) olmak üzere 2 otomasyon projesi beraber yürütülüyor. Public bulut, havalimanındaki müşterilerimize hitap ediyor. 10’un üzerinde  müşterimiz burada kurmuş olduğumuz altyapıyı kullanmaya başladı ve  müşteri sayımız kullanılan altyapının servis katalog çeşitliliği ve esnekliği sayesinde sürekli artıyor. Onun haricinde private’de İGA, İGA’nın iştirakleri ve onların kendi içindeki departmanlarına hizmet eden bir bulut otomasyon altyapısı var.

Merkezi yönetim sistemi tarafında hem BT olarak hem de BT olmayan tüm cihazları yönettiğimiz bir platform kurduk. Bunun avantajları şöyle: Sorunların kök analizlerini, servisler arasındaki ilişkileri, bunları kurgulayıp bunları görmemizi sağladığı gibi bu tür teknolojilerden mahrum ya da sahip olmayan bütün sistemleri bir hizmet olarak sunabiliyoruz.’’

Vedat Yıldız – İGA, Havacılık Sistemleri Müdürü "Memnuniyet için hızlı yolculuk, hızlı yolculuk için işi kolaylaştırmak"

Havayolu taşımacılığında  bir yolcunun seyahati birçok karmaşık süreçten oluşuyor. Bu nedenle IATA’nın (Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği) tanımına göre hızlı bir yolculuk için ‘işi kolaylaştırmak’ gerekiyor. Uçak yolculuğu dışındaki tüm süreçlerde yolcunun hızını ve konforunu maksimize ederek memnuniyeti en üst düzeye taşımayı hedefleyen bu sistemin ana kaynağında verinin entegrasyonu yer alıyor.  Vedat Yıldız bu sistemi şöyle aktarıyor. ‘’IATA 2004 yılında yolcuların havalimanında geçirecekleri süreçleri otomatikleştirip kolaylaştıran bazı projeleri tanımladı. Hedef bu projelerin 2017’ye kadar bitirilmesiydi ancak henüz devam ediyor. Burada yolcuların yolculuk süresince geçirdiği adımlar check-in, güvenlik,  gezme, boarding, geliş, bagaj alımı olarak belirlenmiş durumda. Ve bu adımları sağlayabilmek için de 24 proje oluşturulmuş. 24 projenin içerisinde de hızlı yolculuk için belirlenmiş adımlar mevcut. Biz de bu adımların hayata geçirilmesi için çalışıyoruz. Hızlı yolculuk tanımının altında da daha çok self servis hizmetler yani yolcunun kendi kendine yapabileceği hizmetler bulunuyor. Bunlar self check-in, self bag drop (bagaj bırakma),  doküman kontrolü, uçuşun yeniden rezervasyonu, self  boarding, bagaj takip olarak tanımlanıyor. Hedef, 2020 yılı itibarıyla hızlı yolculuk uygulamalarının yüzde 80’inin havalimanlarında kullanılabilir duruma gelmesi. Oran bugün yüzde 71’e ulaşmış durumda. Braathens, Alaska, Lufthansa, Swiss, Amerikan Havayolları self check-in, self bag drop, doküman kontrolü, yeniden yolcu rezervasyonu, self boarding, bagaj takip projelerinden en az üç tanesini tam anlamıyla devreye almış olan havayolları arasında yer alıyor.  

İGA olarak self check-in’i hem online hem mobil hem de havalimanındaki kiosklarla yapabiliyoruz. Havalimanında biri ortak kullanımlı diğeri de THY’nin kendi kioskları olmak üzere iki tip kiosk var. THY kendi yolcusuna kendi hizmet vermeyi tercih etti. Geri kalan yaklaşık 65 havayoluna ortak kullanımlı  kiosklarla biz hizmet vereceğiz.  Bag drop’lar da THY’nin bag drop’larıdır. Bizim geliştirdiğimiz ortak kullanımlı bag drop’ları devreye almadık, alacağız. Bu iki sistem aslında birbiriyle entegre çalışacak. Doküman kontrolü tarafında yolcunun boarding pass’inin (uçuş kartı) bagaj etiketinin, vizesinin, pasaportunun, yolcunun yolculuk için gerekli olan tüm belgelerinin kontrolünün gerçekleştirildiği yine self bir ortam olmasını planladık. İleride bu sistemlerimizi de devreye alacağız. 

Yeniden yolcu rezervasyonu kavramını açıklayacak olursak; uçuş iptal edilmişse ya da uçağa yeterli  yolcu alamamşılarsa havayolları yeniden rezervazyon yapmak durumunda. Uçuş programının aksamaması için de yeniden yolcu rezervasyonunun hızlı bir şekilde yapılması gerekir. 

Self boarding hizmeti aslında bizim burada devreye aldığımız i-gate, e-gate hizmetimize karşılık geliyor. Hem otomatik geçiş hem de biyometrik  entegre pasaport geçişlerini içeriyor. Polisin veritabanında yaklaşık 35 milyon adet pasaport kaydı var ve havalimanında bu  hizmeti entegre bir şekilde sağlayacağız. Pasaportla ilgili toplamda 30 geçişimiz var, bunların hepsini devreye alacağız. Uçağa giriş kapılarında ise şu anda yer hizmetleri doküman kontrolünü yapıyor. Yakın gelecekte, havayollarının talebi doğrultusunda doküman kontrolünü biyometrik geçişli yapma olanağımız mevcut. 

Bagaj takip konusunda da self hizmetimiz var. Ancak genel olarak insanlar kendi işini kendi yapmayı çok istemiyor ve sorumluluğu bir operatöre yüklemek eğiliminde. O nedenle bu hizmetin kullanım oranı çok düşük. Havayolları ve yer hizmetleri şirketleri yolcuları yavaş yavaş self uygulamalara itmeye başladı. Hem verdiğinde hem almak istediğinde yolcu bagajım nerede diye tedirgin olabilir, takip etmek isteyebilir. Bununla ilgili olarak, yolcu check-in yaptığında otomatik olarak oluşan ‘bagaj etiket numarası’ ile biz aslında bagajı plakalandırmış oluyoruz ve dünyanın neresine giderse gitsin bu etiket sayesinde bagajını izleyebilir konuma geliyor.’’ 

Olgay Demirci – İGA, İş Uygulamaları ve Yazılım Geliştirme Bölümü Müdürü "Önceliğimiz veriyi kaynağında girmek, tek merkezden yönetim ve entegrasyon"

Havalimanı yönetiminin kalbi niteliğinde olan veri konusunda entegrasyona büyük önem verdiklerini ifade eden Olgay Demirci, yazılım uygulamalarını; iş uygulamaları ve yazılım geliştirme olarak iki ana kategoriye ayırdıklarını belirtti. İş uygulamalarının merkezinde kurumsal kaynak planlama sisteminin yer aldığını söyleyen Demirci, veri kaynaklarını SAP ve SAP dışı kaynaklar olarak ayırdıklarını vurguladı ve şu açıklamaları yaptı. ‘’ERP sistemimizde tüm bütçe sistemleri, talep yönetim sistemleri, malzeme depo yönetim sistemleri, sözleşme, muhasebe, finans, hazine, risk, konsolidasyon, duran varlık yönetimi, bakım yönetimi gibi uygulamalarımızı IoT ve diğer platformlarla entegre şekilde devreye aldık. ERP sistemi  üzerinde personel özlük işleri, gayrimenkul ve havacılık dışı gelirler yönetim sistemi gibi kendimizin geliştirdiği uygulamalar da mevcut ve bunların sayısı artmaya devam edecek. Bütün bu platformun üzerinde ciddi bir raporlama ve iş zekası uygulamasını konumlandırdık. Bu uygulamalarımız tüm havalimanındaki sistemlerin raporlamasını –özellikle yönetimsel raporlama- da içerecek. 

Yanı sıra insan kaynakları ve işe alım, performans yönetimi, özlük yönetimi gibi sistemlerimizi devreye alıyoruz. İGA’nın kendi kapalı devre kariyer portalını oluşturuyoruz. Eğitim ve dokümantasyon uygulamamızı; iş güvenliği yönetim sistemimizi bir yıl önce hayata geçirmiştik. Geçtiğimiz 6 aylık süreçte de gayrimenkul ve havacılık dışı gelirler yönetim sistemimize ağırlık verdik. Sistem içerideki bütün mağaza ve paydaşlarla, tüm havayollarıyla entegrasyonu gerektiriyor. Bu uygulamayla tüm mağaza ve dükkanların gelirlerinin takip edilmesi, ölçülmesi, raporlanabilmesi ve anlaşma türüne göre de İGA’nın buradan elde edeceği gelirlerin hesaplanmasıyla ilgili ciddi bir çalışma yürütüyoruz. Son dönemde ağırlıklı çalıştığımız noktalardan biri de pazarlama ve e-ticaret modülümüz. Burada Hybris ürününü konumlandırdık. Hem ERP’nin hem de pazarlama araçları ve sadakat yönetim sistemlerimizin aynı platform üzerinde olması bize çok büyük avantajlar sağlayacak. Hem ürünlerin yönetimi, satışlarımızın yönetimi hem de bunların birbiriyle haberleşiyor olması, ciddi bir verinin biriktiriliyor olması ve tüm bunların tek bir veritabanında yapılması büyük bir kolaylık ve hız sunuyor.

Yazılım geliştirme tarafında da dünyaya örnek olabilecek yazılımlar geliştiriyoruz. İlk olarak havacılık güvenlik yönetimi sistemini uçtan uca kendimiz geliştirdik. Dünyada bu konuda uzman 3 adet sağlayıcı şirket var ve biz de bu uygulamamızla 4.yüz diyebiliriz. Bu yazılımın içine daha sonra yaban hayatı takip sistemi de eklendi. Yanı sıra toplantı odası yönetim sistemimiz, yolcu yönlendirme sistemimiz mevcut. 

İşin yolcuya dokunan kısmı ise mobil uygulamamız. Home to Gate (Evden Kapıya) mantığıyla çalışan ve Mobil App olarak adlandırdığımız uygulamamıza bu yolcu yönlendirme haritasını entegre edip uçuş bilgileriyle ilişkilendiriyoruz. Yolcularımızdan, evlerinden uçağa binişlerine kadar geçen sürede yapmak istedikleri tüm aktivitelerini tanımlamalarını talep ediyoruz. Sonrasında tüm bu verilerden yola çıkarak da kaçta evden ayrılmaları ve hangi rotayı takip etmeleri gerektiği, havalimanında uğrayacakları mağazaların uygun rotaları vb. bilgileri yolcumuza sunuyoruz. Bir başka projemiz de refakatsiz yolcuların yönetimi. Bu uygulama da yalnız seyahat eden çocuk veya yaşlı yolcuların havalimanı içerisinde anlık izlenebilmesini sağlıyor.  Havalimanındaki karşılama uygulamaları için de mobil uygulamamızda bir modül geliştirdik. Karşılaşacak olan iki kişinin lokasyon bilgilerinin paylaşımı sayesinde Mobil App üzerinden birbirini bulmalarını sağlıyoruz. 

Sonuç olarak kritik başarı faktörümüz entegrasyon. Her verinin kaynağında girilmesi ve kaynağında girilen verinin her noktada kullanılması amacıyla ilerliyoruz. Havacılık ve iş yönetim sistemlerimizin entegrasyonu sayesinde anlık her türlü veri alışverişini sağlıyoruz.’

Osman Kayhan – Comparex Türkiye Profesyonel Hizmetler Satış Direktörü "Dijitalleşmede hız ve entegrasyon sağlıyoruz"

Yıkıcı ve yenilikçi teknolojilerin her geçen gün şirketleri dönüşüme zorladığı günümüzde onların hızlı, çevik ve doğru bir stratejiyle dijital dünyaya adım atmaları son derece önem taşıyor. Osman Kayhan sunumunda, dijital havalimanı başta olmak üzere hemen her alanda geçerli olabilecek çözüm ve hizmetleri şöyle aktardı: "Comparex 35’i aşkın ülkede yer alan yaklaşık 3 milyar dolar ciroya ve 2 bin 500 çalışana sahip bir yazılım şirketi. Üç yıl önce Türkiye pazarına Dataserv Bilişim’i satın alarak giren şirket yakın zamanda global yazılım devlerinden biri olan SoftwareONE ile birleşerek dünya pazarındaki iddiasını ve gücünü bir katman daha arttırmaya hazırlanıyor.  Böylece de 11 milyar dolarlık cirosu olan dev bir yazılım sağlayıcı şirket kimliğine kavuşacak. Hizmet verdiğimiz ülkelerde Microsoft’un hem yazılım lisanslama hem de tüm teknik hizmetlerini sunuyoruz. Bunun yanı sıra birçok farklı teknoloji şirketiyle de çalışıyor ve müşterilerimize farklı alanlarda çözümler sağlıyoruz.

Dijital dönüşüm büyükten küçüğe her şirketin konusu haline gelmiş durumda. Şirketlerin dijital teknolojilere hızlı ve sorunsuz geçişinde her noktada hizmet veriyoruz. En başta DevOps hizmetimiz geliyor. Hem kültür hem ürün seti hem de danışmanlık tarafında müşterilerimize çeşitli çözümler sunuyoruz. Fikirleri ve projeleri hızlı hayata geçirmek amacıyla geliştirme ve operasyon ekiplerini bir araya getiriyor, onların çalışma yöntemlerini değiştiriyor ve bu hıza ayak uydurmalarını sağlıyoruz. Artık tüm şirketler geleneksel yazılım mimarilerinden mikro servis yapılarına geçiyorlar, dönüşümde açık kaynaklı yazılımlara yönelim hızla artıyor ve biz de bu dönüşümde onların yanındayız. Talep gören bir başka alan da yapay zeka uygulamaları. Bu noktada şirketlere platform, çalışma ortamı veya yapay zeka etrafındaki çözümleri sağlıyoruz. Farklı çözümlerimizle de bunları entegre ediyoruz. 

Bunun yanında güvenlik yine oldukça fazla yatırım yaptığımız konulardan bir tanesi. Alanında lider çözümleri bünyesinde bulunduran COMPAREX Türkiye uçtan uca güvenlik çözümleri sunmaktadır. Birçok üreticinin en üst seviye iş ortağı olarak, sertifikalı mühendislerimiz ile Türkiye’nin önde gelen kurumlarında başarılı projeler yapmaya devam ediyoruz. Kimlik yönetimi, uç nokta güvenliği, network güvenliği, siber güvenlik, bilgi güvenliği, bulut güvenliği konularında sunduğumuz çözümlerin yanı sıra yenilikçi teknolojileri de takip ederek Container güvenliği, Sosyal Medya hesaplarının güvenliği gibi çözümler ile de ürün yelpazemizi genişletiyoruz..

Şirketlere bimodel it yöntemi ile yaklaşıyoruz; bu kapsamda şirketlerin yeni teknolojilere uyumlanmasını sağlarken geleneksel BT yapılarıyla ilgili çözümler de sunuyoruz. Geleneksel veri merkezi çözümleri tarafında müşterilerimize izleme, yedekleme, kurtarma, önleyici analizler vb. tüm kontrolleri her an yapabilen çözümler sağlıyoruz. 
Kapasite planlama şirketler için önemli bir konu ve buna yönelik çözümlerde de kurumların yanında olurken BT süreçlerinin otomasyonu konusunda da uçtan uca destek oluyoruz.
Bugün birçok şirket çok karmaşık yazılımlar kullanıyor ve bu yazılımlarının çok farklı versiyonları, farklı patch level’ları var. Kullanılan yazılımların envanterinin tam olarak alınamaması gibi sorunlara çözümler geliştirdik. Şirketlerin yazılımlarını envanterde profilleyerek, bu profile göre farklı seviyelerde raporlar sunarak yönetmelerini sağlıyoruz. 
Şirketlerin gündeminde olan bir diğer konu da robotik süreç otomasyonu. Bugüne kadar yaklaşık 7 tane büyük robotik süreç otomasyon projesi yaptık ve şu anda da 20'ye yakın şirketle görüşmelerimiz devam ediyor. Robotik süreç otomasyonu tarafında kullanıcıların gündelik yaptığı standart işleri otomatize ediyoruz. Örneğin bir ERP sistemine yapılacak girişleri ya da ERP sistemi ile farklı sistemlerin entegrasyonları gibi süreçlerin çok daha hızlı, sürekli ve hatasız yapılmasını sağlayarak çalışanların bu mekanik süreçlerle ilgilenmek yerine daha yaratıcı ve katma değerli işlerle meşgul olmalarını sağlıyoruz. Bunun  gibi şu ana kadar yüzlerce benzer süreci otomatize ederek bu ürünleri kullanan şirketler için bugüne kadar yüzlerce saat maliyet avantajı sağlamış durumdayız. Diğer çözümlerimizde olduğu gibi RPA’de de çok yetkin teknik kadromuz, güçlü referanslarımız ile bu yıl RPA teknolojisine geçmek isteyen müşterilerimize strateji belirleme, yol haritası çıkarma, mükemmeliyet merkezi kurma, operasyon modeline karar verme gibi süreçleri bilfiil onlarla birlikte yürüterek danışmanlık ve desteğin de ötesinde yol arkadaşı olmaya devam edeceğiz."

Atınç Baytan – Netaş Kurumsal Pazarlar Çözüm Kıdemli Müdürü "Dijitalleşen süreçler yolcu memnuniyetini artırıyor"

Havalimanlarında kritik başarı faktörü hizmet çeşitliliğini artırmak ve deneyimi zenginleştirmek. Bu doğrultuda yolculuk süreçlerinin hızlı, güvenilir, kolay olması için dijital teknolojilerin hayata geçirilmesi ve bunun etrafında inovatif projelerin oluşturulması gerekiyor. Atınç Baytan toplantıda gerçekleştirdiği sunumda bu adımların ve çözümlerin neler olduğunu aktardı: ‘’Dijitalleşme bütün şirketlerin gündeminin baş sıralarında yer alıyor. Dijital çağda havalimanlarına baktığımız zaman aslında bir havalimanının dijitalleşmesinin arkasında yatan üç önemli güç var. Bunlardan bir tanesi gelir artırıcı alanları genişletmek, bir diğeri operasyonel performansı geliştirmek ve yolcu tecrübesini zenginleştirmek. 

Dijitalleşme sürecinin içerisinde Netaş olarak biz de pek çok noktaya odaklanıyoruz. Şirketlere fayda sağlayacağımızı düşündüğümüz teknolojilerden birincisi nesnelerin interneti. Burada Netaş olarak IoT platformundan IoT cihazlarına kadar geniş bir segmentte farklı çözümler sunuyoruz. IoT platformu kısmında bugün şirketlerde birbirinden bağımsız IoT adacıkları oluştuğunu görüyoruz. Bu adacıkları zaman içerisinde bir araya getirebilmek ve buralarda biriken veriyi hep beraber işleyebilmek anlamlı olacak. Bu noktada Netaş’ın IoT platformunun toparlayıcı, birleştirici, bütünleştirici olacağını düşünüyoruz.

Dijitalleşme süreçlerinde odaklandığımız noktalardan bir tanesi akıllı şehirler ve şebekeler. Elektrik şebekeleri, aydınlatma ve su şebekeleri bir şehrin can damarları ve bunların akıllı hale getirilebilmesi, uzaktan erişimi, kontrolü ve okunabilmesi, anlık olarak izlenebilmesi, buradan biriken veriyle veri analitiği yapılabilmesi veya bir aydınlatma şebekesinde karşılaşılan arızaların oranına, ne zaman karşılaşıldığına bakarak tahmini bakım ve onarım sonuçlarının çıkartılabilmesi çok değerli. 

Dijital süreçlerin içerisinde robotik süreç otomasyonu da önemli bir parametre olarak karşımıza çıkıyor. Bu sistemin önümüzdeki dönemde şirketlerin iş yapma biçimlerini değiştireceğini öngörüyoruz. Özellikle muhasebe, insan kaynakları gibi aynı işin tekrar tekrar yapıldığı, çok fazla kendini tekrar eden işlerin olduğu bölümlerde bu çözümlerin rağbet göreceğini düşünüyoruz.  Böylece şirketlerde daha az hata, daha mutlu müşteriler, verimli çalışanlar, hızlı iş yapma hedeflerine ulaşılabilecek. 
Dijital havalimanında katma değer oluşturabilecek ve fark yaratabilecek yeni teknolojilere ve hizmetlere toplu olarak göz attığımızda da şu önemli başlıklar karşımıza çıkıyor: Biyometri, fiziksel robotlar, yapay zeka, artırılmış-sanal-karma gerçeklik, teknoloji ekosistemi, dil tercüme hizmetleri. Yolcu memnuniyetini üst düzeye çıkarabilecek teknoloji hizmetleri diyebileceğimiz bu başlıklardan biyometri, havalimanındaki uçtan uca self-servis çözümlerinde son derece etkili bir teknoloji. Biyometrik verileri kullanarak yolcuların self servis hizmetlerden insan müdahalesi olmadan kendi başlarına ilerleyebilecekleri pek çok hizmeti vermek mümkün. Yapay zeka tarafında chatbot’ların yolcu ile iletişimde kullanılması, havalimanı hizmetlerinin gerçek zamanlı dinamik fiyatlanabilmesi ve kampanyalandırılabilmesi, tahmine dayalı (predictive) bakım/onarım planlaması yapılabilmesi kritik bir nokta. 

Havalimanında konumlandırılacak fiziksel robotlar yolculuk süreçlerini kolaylaştırıp rahatlatabilecek fonksiyonlarla donatılabilir. Örneğin bu robotlar yolcu kılavuzluk hizmetleri, yaşlı/engelli yolcu taşıma hizmetleri, bagaj /çanta taşıma hizmetlerini yapabilir. 

Havalimanı etrafında oluşturulacak bir teknoloji ekosistemi farklı konularda uygulama geliştiren start-up’ların biraraya gelip katma değer oluşturabilecekleri inovasyon laboratuvarları niteliğinde kunumlandırılabilir. Bu laboratuvarda oluşturulacak yıkıcı ve yenilikçi havacılık uygulamaları airTech’lerin oluşmasına zemin hazırlayabilir. 
Havalimanlarında hizmet zenginliğinin artırılabilmesi için insanlar arasındaki bariyerlerin ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu bariyerlerden biri de dil, lisan bariyeri. Havalimanı içerisinde faaliyet gösteren kişilerin kendi üstlerinde taşıyabilecekleri dil çevirisi yapabilen donanımlar ve uygulamalar sayesinde yabancı yolcularla kolaylıkla haberleşebilmeleri mümkün. 

Yeni teknolojiler arasında artırılmış ve sanal gerçeklik uygulamaları giderek yaygınlaşıyor. Havalimanlarında bu teknolojiler sayesinde yol tarifi, reklam yapma gibi birtakım hizmetlerle yolculuk deneyimini zenginleştirmek olumlu bir fark oluşturacaktır.’’ 

Uğur Batı – Cisco Genel Müdür Yardımcısı "Siz hayal edin biz köprü olalım"

Bağlantılı, dijital ve akıllı teknolojiler alanında dünyanın önde gelen şirketlerinden biri olan Cisco, İstanbul Havalimanı’nda da bu vizyon doğrultusunda çözümler sunuyor. Gerek büyüklük gerekse yeni teknolojilerin hayata geçirilmesi noktasında dünyanın sayılı projelerinden birini İGA Bilişim ekibiyle birlikte gerçekleştirdiklerini söyleyen Uğur Batı Cisco’nun ‘’Siz hayal edin biz köprü olalım’’ mottosunu ‘’İGA Bilişim ekibi hayal etti biz köprü olduk’’ diyerek İstanbul Havalimanı’na uyarlıyor. Uğur Batı toplantıda yaptığı konuşmada şu noktalara değindi: ‘’Dijital dönüşümün her aşamasında Cisco yer alıyor. Dijital bir havalimanı hedefiyle yola çıkan Ersin Bey ve ekibi bu projede bizi çok doğru yönlendirdi, çok ileri bir vizyon ortaya koydular. Bizim için de müşteri tarafında birbirimizi anlayabildiğimiz bir ekibin olması çok önemliydi. 

Cisco dijital havalimanı projelerine bir akıllı şehir mantığıyla yaklaşıyor. Akıllı parktan tutun akıllı aydınlatmaya akıllı çöp toplamaya kadar bir şehirde olan her unsur dijital havalimanlarında da mevcut. Dijital havalimanı projeleri genellikle yüzde 68 oranında müşteri memnuniyeti dikkate alınarak tasarlanıyor. Bunun için de mobil uygulamaların çeşitliliği ve zenginliği çok önemli. Dijital dönüşümü sağlayamayan şirketlerin yüzde 40’ı yakın gelecekte yok olacak. Dolayısıyla İstanbul Havalimanı’nın da tamamen dijital bir vizyonla hayata geçirilmesi son derece önemli bir unsur.’’

Toplantıda daha sonra söz alan Cisco Satış Müdürü Ersin Durmaz da 3 yıl önce başladıkları İstanbul Havalimanı projesinin kendileri için çok büyük bir laboratuvar olduğunu söyleyerek Türkiye’de ve Avrupa’da dahi örneklerinin olmadığı böylesi büyük bir projede yer almaktan, hedeflere uygun gerçekleştirmekten dolayı mutlu olduklarını ifade etti. Durmaz konuşmasına şöyle devam etti: ‘’Havalimanının BT altyapısında ilklere imza attık. H-VPLS networkünün kurulması, Lora WAN, her noktada sağlanan Wi-Fi bağlantısı, entegre güvenlik çözümlerinin tasarımı ve yönetimi gibi alanlarda İGA, İş Ortaklarımız ve biz bir ekip olarak birlikte çalıştık. Biz bundan sonra bu dijital altyapının üzerinde ne gibi ileri seviye servisler verebileceğimize odaklandık. Bu noktadan sonra bulut hizmetlerinin geliştirilmesi, bir akıllı şehrin tüm unsurlarıyla tasarlanıp devreye alınması için çalışacağız.’’
Toplantıda daha sonra söz alan Cisco İnovasyon Merkezi Lideri Emre Özbek de Cisco’nun yeni kurduğu inovasyon merkezi hakkında bilgi verdi. Cisco’nun dijital dönüşmek isteyen şirketler için bir köprü olmasından hareketle 10. İnovasyon Merkezi’ni geçtiğimiz Nisan  ayında İstanbul Teknik Üniversitesi yerleşkesi içinde açtığına dikkat çeken Özbek şu açıklamayı yaptı: ‘’Bu merkezin en önemli görevlerinden biri ulaştır

ma, lojistik, üretim ve enerji yönetimi gibi alanlarda teknoloji inovasyonu yapmak. Bu noktada da Cisco’nun IoT, lokasyon servisleri, siber güvenlik, görüntü işleme gibi teknolojilerinden yararlanarak çözümler geliştirmeye odaklandık. Elbette bu çözümleri de çözüm ortaklarımızla birlikte yapıyoruz. Burada geliştirdiğimiz çözümlerin de hem ülke içinde hem de uluslararası arenada kullanılması için çalışmalar yürütüyoruz. Merkez olarak misyonumuz, Ar-Ge yapan şirketlerin çözümleriyle dijital dönüşmek isteyen şirketleri en uygun platformlar ve çözümlerde buluşturmak ve onlara destek olmak.’

Erol Uysal – HPE, Hibrit BT Çözüm Mimarı "Otonom bir veri merkezi için yapay zeka"

Dijital dönüşüme ivme kazandıracak teknolojilerin başında gelen yapay zeka iş dünyasının gündemini meşgul etmeye başladı. İşlerin daha hızlı, hatasız ve insan eli değmeden yapılması noktasında yapay zeka temelli uygulamalar yaygınlaşmaya başladı. Toplantıda ‘’Veri Merkezinde Yapay Zeka’’ adlı bir sunum yapan Erol Uysal, veri merkezlerinin yönetiminde yapay zekadan nasıl yararlanabileceğine değindi. Uysal şu bilgileri Verdi: ‘’Bugün yapay zeka çözümleriyle veri merkezindeki iş yapış şekillerimizi değiştirmek ve iyileştirmek mümkün. Aslında burada hedef tam anlamıyla otonom bir veri merkezine giden yolda attığımız ilk adımlar. Şirketler her yerden her an uygulamalarına, verilerine anında ulaşmak istiyor. Yapılan araştırmaların sonucuna göre son kullanıcılar çağırdığı bir uygulamadan veya sayfadan, 3 veya 5 saniye bekleme sonrası vazgeçebiliyor. Bu durum veri merkezleri için de geçerli. Veri merkezi içerisindeki bir uygulama ya da veritabanının yavaş çalışması ya da hazırlanması gereken bir raporun istenen sürede alınamaması büyük sıkıntı yaratabiliyor. Analistler bu sıkıntıyı ‘app - data gap’ olarak adlandırıyor. Buna uygulama ile veri arasında bir mesafe/boşluk oluşumu diyebiliriz. Uygulamanız, verinize ulaşabildiği hızda ve performansta çalışıyor.  Sorunu çözmek için ilk baktığımız yer genellikle veri depolama sistemleri tarafı oluyor. Günün sonunda sorunun veri depolamadan kaynaklanmadığı ortaya çıktığında aslında bu ciddi bir iş kaybı, zaman kaybı ve zarar anlamına geliyor. 

Günümüzün BT mimari ortamları artık çok karmaşık. Sanallaştırma, network, sunucular vb. sistemlerden oluşuyor ve bu yapıda tek bir kaynağa bakarak sorunu algılamak çok zor hatta bir insanın tespit edebilmesi imkansız hale gelmiş durumda. Bu karmaşık yapıyı uçtan uca izleyebilmek kritik hale geliyor. 

HPE yakın dönemde Nimble firmasını satın aldı. Bu satın almanın esas nedeni veri depolama ürün ailesi değil InfoSight yönetim yazılımıydı.  InfoSight yapay zeka tabanlı bir izleme yazılımı ve bunu tüm ürün ailemize uyarlıyoruz. Bu yılın başından itibaren sunucu sistemler de buna dahil edilmiş durumda. InfoSight, uygulama ve veri arasında yaşanan, sorunları giderecek bir çözüm. Bugün veri merkezlerinde yaşanan performans sorunlarının yüzde 54’ü veri depolama dışındaki unsurlar yani onun bağlı olduğu sistemlerden ağ, sunucu ya da sanallaştırma katmanından kaynaklandığı tespit edilmiş durumda. Disk, kontrol ünitesi ve benzeri tek bir noktadan kaynaklanan sorunların yüzde 80’i klasik, geleneksel sorunlardan oluşuyor; ancak bunlar sıkıntının yüzde 20’sini oluşturuyor ve kısmen yine geleneksel yöntemlerle çözülebiliyor. Asıl sıkıntı daha karmaşık ve az rastlanan  sorunlarla karşılaşıldığında ortaya çıkıyor.  Bunlar toplam sıkıntının içinde yüzde 20 civarında yaşanıyor ancak sıkıntının yüzde 80’ini oluşturuyor. 

Geleneksel yöntemlerle bu karmaşık sorunları çözmek mümkün değil. InfoSight bu noktada uçtan uca bütün sistemi inceliyor. Bulut tabanlı bir portale bütün verileri aktarıyor; yapay zeka tabanlı algoritmalarla da sorunun nereden kaynaklandığını, sorun daha gerçekleşmeden söyleyebiliyor. Bir analitik motoru var ve küresel öğrenme yeteneği mevcut. Bugüne kadar dünyada satılan bütün sistemlerin verileri ortak bir havuzda toplanıyor ve orada karşılaşılan herhangi bir sorunu, sizin sisteminizde daha oluşmadan tavsiye motoruyla önererek çözülmesini sağlıyor.  Veri toplama uygulaması dikkat çekici ve orada bazı rakamları paylaşmak gerekirse; InfoSight her 4 saatte bir samanyolundaki yıldız sayısından daha fazla sensör verisi topluyor ve analiz ediyor. Yani 250 milyardan fazla sensör değeri, 2 milyardan fazla log girdisi, 2010 yılından itibaren toplanan veri 370 trilyon farklı parametre içeriyor. Geçen her saniye küresel olarak toplanan daha fazla verinin analiziyle birlikte daha iyi tahmin, tavsiye ve iyileştirme yapabilir hale gelen sistem benzersiz bir müşteri deneyimi sağlıyor. 

Çözüm, topladığı verilerden yola çıkarak şu sonuçları doğuruyor: Çağrıların yüzde 93’ü otomatik olarak açılıyor ve bunları yüzde 86’sı otomatik olarak çözülüyor. Bugüne kadar satılan sistemlerde sıfır veri kaybı yaşanmış durumda. Satış sonrası destek için yalnızca 3. Seviye destek mühendisleri bulunuyor. Çözülen sorunların yüzde 54 ü sistem dışı. Yüzde 99.9999 erişilebilirlik yani yılda en fazla 32 saniye kesinti garantisi veriliyor. Müşteri memnuniyeti araştırmalarında en yüksek skor elde edilmiş durumda. Böylece de performans artışı, optimizsayon ve kolaylık sağlıyor. 

Sonuç olarak tamamen otonom veri merkezine giden yolda kendi kendini yöneten, kendi kendini tedavi eden, kendini iyileştiren yapılardan söz ediyoruz . Bunun bir sonraki aşaması da müdahaleyi de kendisi yapan sistemler olacaktır.’’

Önder Sönmez - HItachi Vantara Ülke Müdürü  "Endüstriyel deneyimimizle dijital teknolojileri bütünleştiriyoruz"

“İGA ile Gelecek Buluşmaları” toplantısında IoT Çağı için İnovasyon Ortağı başlıklı bir sunum gerçekleştiren Hitachi Vantara Ülke Müdürü Önder Sönmez Hitachi’nin, 100 yıllık endüstriyel deneyimiyle dijital teknolojileri harmanlayarak IoT teknolojileri ve çözümleri tarafında benzersiz bir çözüm zenginliği oluşturduğunu aktardı. Sönmez, Hitachi’nin gözünden dijital dönüşümü ve Hitachi Vantara’nın sunduğu katma değerli çözümleri şöyle aktardı:

“Dünya sürekli bir değişim içinde. Dünya sorunları hepimizi etkilemeye başladı. Ekonomiler artık çok entegre. Bu sorunlar bütün ülkeleri, şirketleri ve kişileri etkilemeye başladı. Bizim buradaki amacımız dijital dönüşümü gerçekleştirirken mümkün olduğu kadar bunun temelindeki veriyi de kullanarak sektörlerin dönüşümünde oluşan sorunlara çözümler bulmak ve topluma yararlı hale getirmek. 943 şirketi bünyesinde barındıran dünya çapında bir teknoloji şirketi olan Hitachi sosyal inovasyon konusunda dünya lideri. Hitachi’nin bir iştiraki olan Hitachi Vantara ise veri depolama, veri yönetimi, veri analitiği ve IoT platformu alanlarındaki uzmanlığı sayesinde; veri odaklı liderlere verilerinin sunduğu değeri bulmaları ve bunu doğru bir şekilde kullanmaları konusunda yardımcı oluyor. 

"Kendimizi dijital dönüşümün ortasında konumluyoruz"

Hitachi olarak, tüm dünyada dijital dönüşümü gerçekleştirirken içinde yaşadığımız toplumun sorunlarına bir çare üretmek veya küresel sorunlara çözüm getirmek gerektiğini düşünerek hareket ediyoruz. Dolayısıyla dünyada ciddi anlamda artan nüfusla beraber baş gösteren sağlık, ulaşım, sürdürülebilirlik ve çevre koruma gibi sorunların hepsine bir çare bulacak şekilde dijital dönüşümü gerçekleştiriyoruz. Kendimizi, tüm dünyada yaşanan ciddi dijital dönüşümün tam ortasında konumluyoruz. Çünkü, ürünlerden sonuçlara, sahip olmaktan paylaşmaya, kapalı olmaktan açık olmaya ve bireysel optimizasyondan tüm sistemin optimizasyonuna kadar her aşamada kapsamlı bir dönüşüm yaşanıyor ve bunların hepsinin ortasında veri var. Bu noktada Hitachi’nin 100 yıllık bir endüstriyel tecrübeye sahip olması ciddi bir avantaj sağlıyor. IoT dışında hem BT (bilgi teknolojileri) hem de OT (operasyonel teknolojiler) tarafında bu iki deneyimi birleştirip şirketlerin hizmetine sunabiliyoruz. Bu sadece şirketlerin işlerini iyileştirmek için değil sosyal inovasyon, toplumun bütün dertlerine çare olmak veya bütün sorunları çözmekle ilgili de bir arayışı kapsıyor. Tüm bunları birleştirdiğiniz zaman endüstriyel deneyimini BT ile birleştirerek farkımızı ortaya koyabiliyoruz. Hitachi olarak; ulaşım, akıllı şehir, üretim, sağlık, enerji gibi verinin ön planda olduğu tüm sektörlerde çözüm sağlayabiliyoruz. 

Havalimanları yönetimi tarafında gerçekleştirilen projeler; güvenlik/emniyet, yolcu deneyimi, karlılık ve sürdürülebilirlik olmak üzere 4 temel yönetimden oluşuyor. Hitachi olarak bu alanda güvenlik, yolcu deneyimi ve iş verimliliğini artırmaya odaklanmış durumdayız. Hatta bununla ilgili globalde gerçekleştirmiş olduğumuz birçok başarılı proje var.

"Havalimanlarına bütünsel yaklaşıyoruz"

Başarılı dijital dönüşüm süreçleri elde etmek için kritik başlıca 3 konu var; operasyonlar ve süreçlerin iyileştirilmesi, yolcuların tecrübesi ve yeni iş modelleri geliştirmek. Hitachi Vantara olarak bunların üzerine kurulu bir çözüm ağımız var. Havalimanları sürekli yaşayan organizmalar ve biz buna bütünsel yaklaşıyoruz. Tüm bunları yaparken de havalimanındaki çözümleri oluşturan parçalar arasında IoT alanındaki deneyimimizi ortaya koymaya çalışıyoruz. 

IoT projelerinin başarısında odaklandığımız 3 temel konu var: insan kaynağının yönetimi, sabit yapıların kaynakların yönetimi ve diğer varlıkların yönetimi. Havalimanı çözümlerine, her biri IoT’nin parçaları olabilecek şekilde bütünsel yaklaşımımız içerisinde şu başlıklara yer veriyoruz: Akıllı enerji, lojistik, güvenlik ve emniyet, yapay zeka/analitik, havalimanı operasyonlarının optimizasyonu, dijital havalimanı yönetimi, seyahat deneyimi, alışveriş deneyimi, akıllı mobilite, akıllı binalar.”

Yalın Özcan – Vodafone Kurumsal Satış Direktörü "Dünyada IoT ile 77 milyon nesneyi birbirine bağlıyoruz"

Toplantıda ‘’Geleceğin Dünyası ve Akıllı Havalimanları’’ başlıklı bir sunum yapan Yalın Özcan burada, dünya havacılık endüstrisinin gelişimini ele alarak IoT bağlamında dijital havalimanlarında oluşturulabilecek katma değerin önemine değindi. Özcan Vodafone’un IoT’deki deneyimini ve projelerini şöyle aktardı: ‘‘Havacılık endüstrisi dünyada çok hızlı gelişen sektörlerin başında geliyor. 2037 yılı projeksiyonuna baktığımızda 7.8 milyar yolcu trafiğiyle karşı karşıya kalacağımız ve havacılık endüstrisinin genel ekonomik etkisinin de 5.5 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Küresel filonun 46.8 bin uçağa ulaşacağı öngörülürken uçak sayısındaki artış ve satış sonrası hizmetlerle tahmini pazar büyüklüğünün 15 trilyon dolar olması bekleniyor. Dünya havacılık trafiğinde Çin, ABD, Hindistan gibi ülkeler ciddi rol oynarken Türkiye'nin de 2030’lu yılların başında küresel pazarda 8. sıraya geleceği öngörülüyor. İstanbul Havalimanı bu anlamda 200 milyon yolcu ve 3 bin 500 sefer kapasitesiyle dünyanın ilk akıllı havalimanı olma özelliğine sahip bulunuyor. 
Dijital dönüşüm bugün hemen tüm sektörlerde yaşanıyor ancak havacılık ve havalimanı yönetimi sadece katma değer oluşturma adına değil işin doğası gereği teknolojiye çok yakın olması gereken bir alan. Bu noktada Vodafone’un sağladığı katma değerli çözümlere değinmeden önce yapılanmasıyla ilgili bilgiler vermek gerekirse; 5 kıtada 25 ülkede faaliyet gösteren katma değerli bir operatörüz. IoT uygulamalarında oldukça iddialı teknoloji projelerine imza atıyoruz. Dünyada IoT bağlamında 77 milyon nesneyi bağlayan bir iş yapıyoruz. Ülkemizde de bu projeleri geliştirmek için İstanbul Teknik Üniversitesi bünyesinde İTÜ Vodafone Future Lab’i kurduk. Bu merkezde şu anda iş ortaklarımızla birlikte akıllı sulamadan tutun da bağlantılı araç çözümlerine kadar 39 adet IoT projesi yürütüyoruz. 

İletişim ve haberleşme elbette ki ana işimiz ancak onun dışında üstüne koyduğumuz katma değerli işlerin hepimizi ileri taşıyacağını öngörüyoruz. İstanbul Havalimanı’nda yaptığımız işlere göz atacak olursak; ilk çağrıyı ve haberleşmeyi gerçekleştirdik. Sabit altyapı hizmetleri sağladık. DDOS koruma hizmeti veriyoruz. İlk yapay zeka denemelerini yaptık. Vodafone olarak 5G altyapısını Türkiye’ye getirme hedefimiz var. İstanbul Havalimanı da onun en önemli kalelerinden biri olacak. 
Bundan sonra da sadece bağlantı tarafında değil farklı katma değerli projelerle İGA Bilişim’in vizyonuna katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.’’
 
Emre Taşman – Panasonic, Kurumsal Mobil Çözümler Satış ve Pazarlama Müdürü "Büyük veri ve IoT mobil çözümlere ivme kazandırıyor"

Artık tüm endüstriler dijitalleşiyor ve özellikle mobil çalışma tarafında veriyi kaynağında toplamak büyük önem kazanıyor. Toplantıda ‘’Dijitalleşme Çağında Kurumların Mobiliteden Beklentileri’’ başlıklı bir sunum yapan Emre Taşman, sağlıktan emniyete askeriyeye, üretimden havacılık sektörüne kadar geniş yelpazede kullanılan kurumsal mobil cihazların bugününü ve geleceğini şöyle aktardı: ‘’Panasonic olarak dünyada iklimlendirmeden enerjiye, bilişime kadar birçok alanda faaliyet gösteren bir Japon şirketiyiz. Yaklaşık 15 binin üzerinde farklı cihaz üretiyoruz. Yaklaşık 275 bine yaklaşan bir çalışan sayımız var ve 2018 mali yılı sonuçlarına göre 70 milyar Euro'ya yakın bir ciro elde etmiş durumdayız. 2018 yılında 100. yılımızı kutladık. 30 yıldır dünyada en çok patent üreten şirketiz.

Dünyada artan mobiliteye yanıt vermek üzere kurumsal mobil çözümler dediğimiz notebook, tablet ve el terminalleri ailesi Toughbook ürünlerimizi geliştirdik. Bugün dünyada endüstriyel ürün pazarının dayanıklı notebook, dayanıklı tablet tarafında liderliğimiz bulunuyor. Müşterilerimizi dinleyerek, ihtiyaçlarını sürekli olarak araştırarak, onlara dijitalleşme çağında verinin kaynağında girilmesindeki kolaylıkları sağlamaya çalışıyoruz. 

Sahada mobil ürün kullanım tarafında ciddi anlamda zorlu koşullar olduğu için mobil çözümler olarak müşterilerimizi dinleyip onların ihtiyaçlarına yönelik ürünler üretiyoruz. Sahada faaliyet gösteren tüm sektör çalışanlarının mobil ihtiyaçlarına yönelik ürünler üretiyoruz. Kamu sektörü, lojistik, sağlık, altyapı şirketleri, telekomünikasyon, otomotiv, saha hizmetleri, askeriye, acil hizmetler ve perakende başta olmak üzere dünya çapında pek çok proje yürütüyoruz.  Mobil çözümlerde saha kullanımlarında çalışmayı kolaylaştırabilecek sektör ihtiyaçlarına özel notebook, tabletler ve terminallerden oluşan geniş bir ürün yelpazemiz mevcut. 

Mobil çözümlerimizi geliştirirken 8 ana teknoloji üzerinde duruyor ve bu unsurları sürekli geliştiriyoruz. Bunlar: Dayanıklılık, her koşulda kullanılabilen ve okunabilen ekran, optimum pil ömrü, iş arayüzleri, bağlantı kalitesi, performans, hafiflik ve mobil ödeme çözümleri. Ürünlerimizi geliştirirken tamamen kullanıcıların ihtiyaçlarından, karşılaştıkları zorluklardan yola çıkarak terzi usulü çözümler ve ürünler geliştirmeye çalışıyoruz.

Son dönemde kullanıcılar arasında yaptığımız bir araştırmada; mobil işgücünü en çok etkileyen teknoloji trendlerini sorguladık. Bu başlıklar arasında büyük veri, IoT ve sensör teknolojisinin ön plana çıktığını gördük. Veri güvenliği de önem verilen bir başka kritik konu. Mobil cihaz kullanıcıları, önümüzdeki 5 yıl boyunca katlanabilir tabletlerin artan önemini vurguluyor ve dayanıklı cihazların mobil işgücü açısından kritik buluyor. Aynı zamanda giyilebilir cihazlar ve giyilebilir bilgisayarların da önümüzdeki dönemde kullanımının artacağı bir gerçek. Biz de bu noktalardan yola çıkarak yeni teknolojileri ürünlerimizle uyumlu hale getirmek için çalışıyoruz. 

Kurumsal mobil çözümler havacılık ve yolcu taşıma alanında da fark yaratıyor.  Havacılık sektörü ekosisteminde olabilecek özellikle havayolu ve kanat altı operasyonları tarafında projeler geliştirmeye devam ediyoruz. Havalimanlarında yer hizmetlerinden, kanat altı bakım operasyonuna kadar geniş bir kullanım alanına ürünler sağlıyoruz. Aynı zamanda FZ-G1 tabletimiz ile Türkiye ve dünyada birçok havayolunda uçak kokpitlerinde kullanılan EFB elektronik uçuş çantası projesini gerçekleştirdik. Havalimanlarından gelen talepleri değerlendirmemiz sonucunda liman içerisinde mobiliteyi artıran özel pasaport okuyuculu tablet ürettik.’’

 

 

EN ÇOK OKUNANLAR