USD

-
-%

EUR

-
-%

GBP

-
-%

ALTIN GR

-
-%

BIST 100

-
-%

Digital Trend

08 Temmuz 2019 12:37

Akbank akıllı dijital geleceği tasarlıyor

Türkiye’de 71 yıllık bir başarı hikayesine imza atan Akbank, gelenekten geleceğe uzanan genç, çevik ve dinamik, yenilikçi, üretken bir banka...Bu süreçte Türkiye’nin önemli bir değeri haline gelen Akbank, bugün 14 bin çalışanıyla birlikte dünya ölçeğinde bir dijital dönüşüm yolculuğu gerçekleştiriyor

Akbank  akıllı dijital geleceği tasarlıyor

Finans ve bankacılık alanında ülkemizin en değerli markalarından biri olan Akbank, güvenilir, dinamik, sade, yenilikçi ve insan odaklı olma değerlerini teknolojinin yardımıyla yeniden tasarlıyor. Bunu da teknolojiden ilham ve güç alarak yeni iş ve yaşam modelleri geliştirerek sürdürülebilir ekonomik değer yaratmak için yapıyor. 

Dijital çağa uyum sağlayan ve aynı zamanda geleceği bugünden tasarlayan Akbank; teknolojinin tetiklediği, müşteri beklentileri ile şekillenen dijital dönüşüm yolculuğunu büyük bir istek, heyecan ve kararlılıkla sürdürüyor. 

Akbank dijital dönüşüm yolculuğunda insan odaklı bakış açısıyla şube ve şube dışı tüm hizmet kanallarını yeniden oluşturdu. Müşterilerin çok daha hızlı ve kolay bir şekilde işlemlerini gerçekleştirecekleri sade ve anlaşılır servis modelleri geliştirerek bunları hem şubeler hem de tüm dijital kanallarda entegre bir biçimde sunuyor. Bugün yeni nesil şube modelini yaklaşık 250 şubesinde hayata geçiren Akbank, 2019 yılı sonunda tüm şubelerde dönüşümü tamamlamayı hedefliyor.

Hızlı ürün ve servis geliştiren bir banka olmak adına BT mimarisini de baştan sona yenileyen Akbank iş sürekliliğinden, veri yönetimine otomasyondan, yazılım geliştirmeye kadar her noktada dijital bir metodoloji benimsedi. Yapay zeka, makine öğrenmesi, ileri analitik, açık platformlar, bulut konularında da yakın plan çalışarak bu teknolojilerin ilk örneklerini ülkemize kazandırıyor.

Akbank ile Dijital Gelecek Buluşmaları Toplantısı; Akbank’ın teknoloji yönetim ekibinin ev sahipliğinde, dönüşüm projesine katma değer sağlayan bilişim şirketlerinin yöneticilerinin de katılımı ve desteğiyle düzenlendi. 

HPE Türkiye, Oracle, SAS Türkiye, SoftwareONE, Red Hat, Netaş ve OBSS şirketlerinin katkı sağladığı toplantıda bankanın kurumsal dönüşüm yolculuğu tüm yönleriyle ele alınarak sektörlere ve ülkemizin geleceğine katkısı konuşuldu. 

“Dijital yeteneklerle geleceğin bankacılığını tasarlıyoruz”

esillerin değiştiği, teknolojiyle olan ilişkimizin farklılaştığı ve arttığı; bunun da bizi yenilikçi işler yapmaya zorladığı bir dünyada yaşıyoruz. Dijitalizasyon ile birlikte iletişim, ilişki ve bunun da sonrasında gelen iş modellerindeki değişim sonucunda bütün endüstriler kendilerini yeniden tanımlamak durumunda kaldı. Bunun sonucunda endüstriler arasındaki farklılıklar ortadan kalkmaya başladı. Artık işin kendisi dijital platformlar ve servislerle farklılaşmak ve müşteri deneyimi üzerine yoğunlaşmak durumunda. 

Akbank ile Gelecek Buluşmaları’nın ilk açılış konuşmasını ‘Geleceğin Bankacılığını Anlama ve Şekillendirme’ adlı sunumuyla Akbank Genel Müdür Yardımcısı Dr. İlker Altıntaş yaptı. Altıntaş, teknolojinin gelişiminin dönüştürdüğü endüstrilerdeki iş modelleri; değişen müşteri davranışı ve müşteri beklentilerinin ışığında Akbank’ın bu yeni dünyaya nasıl hazırlandığını şöyle aktardı: "Dijital dönüşümün temel belirleyici unsuru değişen ihtiyaçlar ve bunun sonucunda değişime uğrayan müşteri istek ve beklentileri oldu diyebiliriz. Sürekli bağlı dijital dünyada herkes her şeyden haberdar durumda. Müşterilerimiz internet ve mobilite ile birlikte daha fazla bilgi sahibi oldu; bunun sonucunda da daha fazla şey talep eder, üstelik kendilerine özel ilgi bekler durumdalar. Müşteri deneyimi bugün her işin başı oldu. Bununla birlikte çalışanlarımızın ve çalışan kesimin de beklentileri ve talepleri değişti. Onlar da daha inovatif daha teknolojik, daha esnek ortamlarda çalışmak istiyor. Dijital dönüşümle değişen endüstriler, müşteriler ve çalışanlar açısından baktığımızda şunları görüyoruz: Dünyadaki geleneksel iş modellerini değiştiren, yenilikçi yönleriyle öne çıkan Alibaba, Amazon, Google gibi dev teknoloji şirketleri; bir büyük dijital platformun, iş birlikleriyle oluşturdukları ekosistemin çevresinde müşterilere birçok farklı hizmeti sunmaya başladı. Bu şirketlerin iş modelinde veri merkezi de yer alıyor ve veri temelli pek çok servis ve hizmet geliştiriyorlar. Bulut tabanlı bir altyapı ve yüksek Ar-Ge bütçeleriyle müşterilerinin deneyimlerini artırıyorlar. 

Teknolojik trendler ve bunun sonucunda oluşan dönüştürücü iş modellerinden bankacılık da etkileniyor. Gelecek 10 yılda bankacılık bugün bildiğimiz tanımının çok dışında bir noktaya evrilecek. Bu durumda gerek sektör gerekse Akbank olarak dönüşümü ve farklılaşmayı platformların gücünü kullanarak sağlamak istiyoruz. Büyük veri önemli bir değişken. Yapay zeka, blok zinciri, sanal gerçeklik, mobilite, siber güvenliğin gündemde olduğu bir dünyadayız. Blok zinciri teknolojisi kamusal servislerin ve bankacılık servislerinin değişimini beraberinde getiriyor. İşin yüzde 95’i yapısal olmayan veriye ihtiyaç duyuyor çünkü teknolojinin yeni oyuncusu yapay zeka yapısal olmayan veriden besleniyor. Kısacası bu teknoloji değişimlerini iyi okumak ve bunlara iyi yanıt vermemiz gerek. Çıkış noktamız her zaman teknoloji yerine müşterinin kendisi. Akbank olarak şubede, mobilde, sosyal medyada, ATM’de vb. müşterimize ne yaşatmak istiyoruz sorusu bizim çıkış noktamız oldu. Bu doğrultuda fijital dediğimiz, dijitaldeki deneyimi fiziksel ortama taşıyan bir şube deneyimi tasarladık. Bu tasarımı da geçtiğimiz yıl içinde hayata geçirdik. Satış etkinliği, dijitalizasyon, müşteri memnuniyeti, verimlilik artışı parametrelerini gözeterek bütün servis ve satış modelimizi değiştirdik. Bu değişim yolculuğunda tüm süreçlerimizi sıfırdan tasarladık. Dijital deneyimi şube deneyimine entegre ettik. İleri satış uygulamaları, müşteri analitiği, satış odaklı platform ve son olarak da yeni şube tasarımı ve koreografisi elden geçirildi. Şu anda 250 civarında şubemiz bu yeni modelle çalışıyor. 

Akbank BT yönetimi olarak teknoloji stratejimizi şöyle tanımladık: Değer odaklı olmak, yüksek güvenlikli, yüksek erişilebilirlikli, hızlı iş yapabilmek. Bunun için de programlarımızı 6 grupta planladık. Bunları dijital banka; analitik banka; yüksek erişilebilirlik-sade altyapılar ve uygulamalar; siber güvenlik; çevik BT ve yetenek yönetimi olarak sıralayabiliriz. Akbank olarak artık daha fazla iş birliğine, daha fazla iletişime, daha fazla birlikte çalışmaya dayalı bir modelimiz var. Takım çalışması dediğimizde takımın içinde BT çalışanlarının yanı sıra müşteri deneyimi ve servis tasarımı ekibimizden hukuk departmanına; insan kaynaklarından pazarlama departmanlarına kadar ilgili tüm ekip çalışanları dahil ediyoruz. Gelecek odaklı ve deneyselliğe dayalı bir çalışma modeli benimsedik. Bunun için de bankamız içerisinde inisiyatif ve risk alacak yetenekleri yeni çalışma modelimiz içerisine dahil etmemiz büyük önem taşıyor.

2015 yılında tüm çalışanlarımızın desteği ve katılımıyla bir çevik dönüşüm yolculuğuna çıkmıştık. Bu yolculuğun önemli bir kısmı tamamlandı. Bu süreçte önem verdiğimiz konular arasında başta çevik yönetişim geliyordu. İşlerimizi yaparken; kesintisiz bir şekilde, sürekli planlama, test, geliştirme ve iyileştirme odağında çalışmaya büyük önem veriyoruz. Yanı sıra bütün karar verme mekanizmamızı veri odaklı, veri merkezli hale getiriyoruz. Teknoloji önceliklendirme komitesi dediğimiz bir yapıyı hayata geçirdik. Akbank’ın içinde, projesi olan birimler bu komitede diğer iş birimlerine, projesini bir girişim mantığıyla anlatıyor, savunuyor ve oy istiyor. Sonuçta banka için en değerlisi hangisiyse buna ortak akılla karar veriyoruz. 

BT olarak işimizi doğru yapmak için ‘sürekli geliştirme döngüsü’nü benimsedik. Bir referans mimarimiz, DevOps pratiklerimiz ve araçlarımız, çevik geliştirme organizasyonumuz var ve bunu da BT ERP platformumuzda uçtan uca yönetebilir durumdayız.

Dijital, hızlı ve akıllı iş dünyasında yetenek yönetimi çok daha fazla öne çıkıyor. Dijital yetenekleri elimizde tutabilmek ve geliştirebilmek için onlara esnek ve katılımcı bir iş ortamı, yeni teknoloji kullanımı, iletişim ve iş birliği ortamı sağlamalıyız.

Son olarak; 2019 yılında gerçekleştirmeyi planladığımız işlerimizi özetleyecek olursak; Yeni veri merkezimizi bu yıl operasyonel hale getirerek, taşınmanın ilk bölümünü tamamlayacağız. Altyapı mimarisinde yalınlaşma ve homojenleşme, modernizasyon çalışmalarımıza devam edeceğiz. Özellikle kanallarımızdaki deneyimi yapay zeka ile farklılaştırma çalışmalarımız var. Etkin maliyet yönetimine ve iş sürekliliğine yönelik yatırımlarımıza devam edeceğiz. Çevik metodoloji, DevOps, mühendislik pratikleri ve kurumsal portföy yönetimi alanlarında kendimizi geliştirmeye devam edeceğiz. Dijital yetenekleri artırmak için de etkin bir insan kaynakları yönetimi uygulayacağız.’

"Yeni Nesil Akbanklı programımıza güç katarak ilerliyoruz"
 

Yeni nesil teknolojilerle birlikte artan dijitalleşme doğal olarak müşterinin beklentisini de yükseltmiş durumda. Finans ve bankacılık alanı da bu konuda nasibini alan sektörlerin başında geliyor. Geleneksel olarak farklı endüstriler teknolojideki değişimle birlikte yakınsamaya; bağlanabilirlikle birlikte de finansal dünyaya farklı oyuncular daha kolay girmeye başladı. Amazon, Alibaba, Google gibi büyük teknoloji kuruluşları artık finansal dünya oyuncuları haline geldi. Bir taraftan regülasyonlar ve yasal düzenlemeler de bankacılığın iş yapış şeklini değiştiriyor. 

Toplantıda daha sonra söz alan Gökhan Gökçay, tüm kurumlarda fiziksel dünyadan dijital dünyaya bir geçiş olduğuna işaret ederek dijital kanallardan elde edilen gelirlerin giderek arttığını söyledi. Bunun da kurumların satış ve servis modellerini yeniden ele almalarını gerektirdiğini vurgulayan Gökçay, Akbank olarak bugün ve gelecekteki planlarını şöyle aktardı: 

"Küresel dijital trendleri takip ederek geliştirdiğimiz stratejik programın parçası olarak ‘Yeni Nesil Akbanklı’ adını verdiğimiz yeni satış ve servis modelini oluşturduk. Bu modelde öncelikle şubelerde satış ve servis anlayışını değiştirdik. Müşteri deneyimi ve satış servis tasarımı ekibimiz özel olarak bu konuda çalıştı. Sürekli ileri analitiği kullanıp veriye dayalı şubede verimliliğini artıracak; aynı zamanda yeni satış-servis bütünlüğünü sağlayacak teknolojileri oluşturduk. 

Örneğin şubedeki hemen her şeyi kağıtsız olarak ilerletmek üzere bir tasarım yaptık. Kağıdın çok gerektiği noktalarda da toplu tarama modülü oluşturduk. Bununla kağıtları hızlıca sınıflandırıp eksikliklerini OCR teknolojisini kullanarak tespit ettik. Çoklu satış modülü geliştirerek tüm bankacılık ürünlerini çoklu ve birlikte bir paket halinde satabilmeyi sağladık. Bu servis modelini hem şube hem de dijital ortamda uygulamaya aldık. Akbank içinde yer alan pazarlama ve müşteri ilişkileri yönetimi faaliyetleri, dijital pazarlama ve CRM faaliyetlerinden ayrıydı; bunları bir araya getirerek bütünlüğü sağladık. 

Önemli bir ayrıştırıcı olan müşteri deneyiminden yola çıkarak ihtiyaç ve beklentilerine odaklandık. Müşterilerimiz daha sade, daha anlaşılır, işlemin anında tamamlandığı, fiziksel ve dijital kanalların birlikte çalıştığı bir deneyim yaşamak istiyor. Biz de uçtan uca müşteri yolculuğu tasarımı yaparak bu deneyimi oluşturmaya çalıştık. Örneğin müşterilerimiz artık selfie ile Akbank mobil uygulamamıza giriş yapabiliyor. Akbank Direkt üzerinden en yakın şube ve ATM’yi arama uygulamasını artırılmış gerçeklikle hayata geçirdik. Akbank Asistan adını verdiğimiz diyalog bankacılığı programımız ile müşterimiz yazışma tabanlı işlemler yapabiliyor ve bu işlemler hakkında bilgi alabiliyor. Bu bileşenleri yerleştirdikten sonra beklentiyi tam karşılayabilmek adına her müşteri yolculuğunu tek tek inceledik. Bunların her birini, alt kırılımlar da dahil olmak üzere sıfırdan tasarladık ve 100’ün üzerinde projeyi hayata geçirdik. 

Yeni teknolojilerin bir kazanım alanını da verimlilik oluşturuyor. Bu alanda yapılan yasal düzenlemeler de verimliliği ön koşul olarak destekliyor. Örneğin mevduat açılışları artık dijital kanallarda yapılabilir hale geldi. Şimdi de yeni müşteri ediniminin mevzuat çalışmaları var. Yönetmelik çıktığında bu noktada verimlilik daha da artacak. Bir diğer örnek; Akbank Asistan diyalog bankacılığımızı sadece müşteri deneyimi için değil verimlilik aracı olarak da konumlandırdık. 

Son olarak da müşterinin bankayla olan ilişkisine baktık. Müşteriler kendi ihtiyaçlarına göre istedikleri an istedikleri kurumdan finansal hizmetleri alabiliyor. Bigtech’ler ve fintech’lerle birlikte bu çeşitlilik artacak. Akbank olarak açık bankacılığa önemli yatırımlar yapıyoruz. Aynı zamanda sektöre yeni giren oyuncularla da iş birliklerimizi artırıyoruz. Bu iş birlikleri gelecekte, bugün öngöremediğimiz yeni iş modellerine ve katma değerli servislere zemin hazırlayacaktır.  

Özetleyecek olursak; teknoloji ve müşteri beklentilerinin tetiklediği noktada finansal hizmetler çok önemli bir değişimin eşiğinde. Bunun karşısında biz de servis ve satış modelimizi değiştiriyor, yeni teknolojilerle verimlilik sağlıyoruz. Veriyi bilgiye dönüştürerek müşteriyi daha iyi anlıyoruz ve bununla birlikte her müşteri deneyimini kişiselleştiriyoruz. Akıllı bankacılık, müşterilerimizde de finansal kullanımlarıyla ilgili farkındalık yaratıyor. Finansal zeka programımız makine öğrenmesi ve yapay zekayı kullanarak kişiselleştirilmiş tekliflerde, kampanya önerilerinde bulunuyor. Ayrıca güvenlik ağı dediğimiz bir programımız var. Burada müşterinin banka ile olan ilişkisinde yolunda gitmeyen bir durum söz konusu olduğunda anında müşterimize farklı yollardan yardımcı oluyoruz.’’

"Yapay zeka, blok zinciri ve robotik süreç otomasyonuna yatırım yapmaya devam edeceğiz"

Finansal dünya sürekli geleceği öngörerek bugünden hazırlanan rekabetçi alanların başında geliyor. Bu nedenle henüz uygulama yaygınlığına ulaşmamış pek çok teknolojinin ilk uygulayıcıları arasında finans ve bankacılık geliyor. Gökhan Eker, konuşmasında bu konunun altını çizerek finans ve bankacılık alanını doğrudan etkileyecek ve dönüştürecek olan teknolojilere ve bunların sektöre olan yansımalarına değindi. Akbank olarak yeni teknolojilere uyum konusunda çalışmalarına hız verdiklerini aktaran Eker, şunları söyledi: "Yeni teknolojiler finans ve bankacılığı doğrudan ve derinden etkiliyor. Bunlar arasında robotik süreç otomasyonu, yapay zeka, makine öğrenmesi ve blok zinciri başta geliyor. Robotik süreç otomasyonu, birçok şirket için çok fazla bir yatırım yapmadan başlayabilecekleri bir alan. Müşterilerden faks ile gelen para transfer taleplerinin manuel olarak sisteme girilmesi gibi bankacılıkta çok tekrarlanan, fazla karar noktaları olmayan ama bir şekilde yapılması gereken pek çok operasyon var. Robotik süreç otomasyonu yazılımları insanın yerine bilgisayar sistemlerine bağlanıp bu işlemleri gerçekleştirebiliyor. 

Akbank olarak geçen yıl bu sürecin uygulamalarına başladık ve bu konuda bir mükemmeliyet merkezi oluşturduk. Teknolojik gelişmeleri kendi süreçlerimize dahil etmenin yanı sıra bu operasyonları tüm kuruma yaygınlaştırıp sürekliliğini sağlamak; böylece yüksek verim elde etmek hedefindeyiz. Mükemmeliyet merkezimizde hedeflediğimiz süreçleri kendimize özel iş akışıyla birlikte yavaş yavaş hayata geçirmeye başladık. Şu anda 5 tane robot bu şekilde çalışmakta. Yakın zamanda bu sayıyı 10’a, yıl sonunda da 25’e çıkarmayı hedefliyoruz. 

Bunun bir sonraki adımı, yapay zeka. Yapay zeka temelde, insanın davranışlarını simüle eden makineler veya yazılımlar. Robotlardan temel farkını, yapay zekayı biraz daha karmaşık süreçleri ele alarak insanın karar vermesi gereken noktalarda devreye girip, iş süreçlerini yönetebilen, daha gelişmiş yazılımlar olarak açıklayabiliriz. Yapay zekayla birlikte makine öğrenmesi ya da derin öğrenme gibi kavramlar da gündeme girmeye başladı. Makine öğrenmesi; yapay zekanın kendini geliştirebilmesi için genellikle istatistiksel teknikleri ve yöntemleri kullanarak kendi kendine öğrenme yöntemlerini içeriyor. Derin öğrenme ise; yapay zekanın bir alt konusu olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bileşenlerin kendi kendini genellikle büyük veriler üzerinde eğiterek ses tanıma, görüntü tanıma gibi alanlarda geliştirmesi olarak özetleyebiliriz. Kısacası robotik süreç otomasyonunda daha tanımlı ve tekrarlı işlerin yapıldığını; yapay zekaya girdiğimizde de biraz daha karar verme noktasının öne çıktığını görüyoruz. Temelde hızı ve verimliliği artırabilmek, veriyi daha iyi işleyebilmek veya müşteri deneyimini iyileştirebilmek adına yapay zeka tercih ediliyor. 

Akbank olarak biz de bir fintech şirketi olan ZestFinance ile birlikte bireysel kredi skorlamayla ilgili geliştirmeleri yapay zeka ve makine öğrenmesi temelli devreye aldık. Onay oranlarını artırmak ve kredi kararları riskini azaltmak için çok sayıda geleneksel olmayan kredi verisini analiz etmemizi sağlayacak bir proje üzerinde çalışıyoruz. Akbank’ın, makine öğrenmesini gerçek zamanlı kredi onayı için devreye alan ilk Türk bankası olmasını böylelikle yapay zeka algoritmaları verimliliğimizi artırmasını hedefliyoruz.
Blok zinciri teknolojisi yakın gelecekte finans ve bankacılık işlemlerinin kritik altyapısını oluşturacak. Bu teknolojinin paylaşımlı, dağınık, algoritmik tabanlı ve değiştirilemez bir kayıt altyapısı mevcut. Biz de Akbank olarak blok zinciri tabanlı bir para transferi mekanizması geliştirdik. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de ilk ve dünyada da ilklerden biri diyebileceğimiz bir uygulamayla; Ripple iş birliğiyle Blockchain teknolojisi üzerinde uluslararası para transferi uygulamasını başlattık. Dünyada henüz yeni olan bu teknolojiyle ilgili yetkinliğimizi artırmayı hedefliyoruz.’’

"Yeni teknoloji destekli, rekabetçi bir BT altyapısı kuruyoruz"

Dijital dönüşüm projelerinde en kritik iş alanlarından biri; stratejiye uygun, yeni teknolojilere uyumlu, büyüyebilir ve kolay geliştirilebilir bir BT altyapı mimarisinin hayata geçirilmesi. Toplantıda Akbank adına son olarak söz alan Bülent Saltürk, BT altyapı ve operasyon bölümü olarak gündemlerindeki teknoloji projelerinin neler olduğuna değindi. Yedi ayrı başlıkta topladığı bu projeleri de şöyle aktardı: "Bankanın BT altyapısının modernizasyonu ve yeni teknolojilere geçiş anlamında bu yıl yoğun olarak çalışacağımız yedi proje başlığımız mevcut. Bunların ilki ve en kritiği veri merkezimiz. 

Önümüzdeki 2 yılın en önemli konusu, veri merkezi taşınma projemiz. 35 bin metrekare kapalı alana sahip veri merkezimizin inşaatını tamamladık. Binanın 5 bin metrekare beyaz alanı var. 9 şiddetinde bir depremde operasyona kesintisiz devam edecek bir altyapıya sahip. Tam otomatik ve binlerce noktadan sensörlerle izleniyor. Enerji, iklimlendirme, altyapı, güvenlik, hareket dedektörleri vb. her türlü teknolojik yenilik bu binanın içinde mevcut. Maksimum düzeyde verimlilik elde edecek şekilde tasarlandı; öyle ki mevcut veri merkezimizden yüzde 40 daha tasarruflu olmasını bekliyoruz. Şu an bina içinde depolama sistemlerinin kurulumlarını yapıyoruz. Temmuz ayı başında ilk parti yazılımımızı taşımış olacağız. Önümüzdeki yılın eylül ayına kadar 700’e yakın servis, 5 binden fazla sunucu sistemden oluşan parkımızı peş peşe yaklaşık 12 parti halinde taşıyacağız. Network ortamları otomasyonun ve grafik kullanıcı ara yüzünün en az olduğu ortamdı. Biz bu alanda hiper bütünleşik yapılar dahil tüm altyapı ortamlarıyla tam otomatik çalışabilecek bir network altyapısı tasarlamayı planlıyoruz. Şu an yeni veri merkezimizin bir segmentinde yazılım tanımlı network altyapısı kuruluyor. İlerleyen dönemde bu uygulamaları marka bağımsız yapmakla ilgili planlarımız var. 

BT altyapı ve operasyon birimi olarak bizim de yapay zekaya ihtiyacımız var. Birkaç yıl önce uygulamalardan networke kadar her katmanda izleme yazılımları kurduk ve bu yazılımlar petabaytlarca veri topluyor. Bu verilerden bir anlam çıkarma, bir sonraki arızanın ne zaman, nerede, hangi komponentte olacağını tahmin etme, uygulamaların performanslarında yavaş yavaş olan ve sizin herhangi bir algoritmayla yakalayamayacağınız artışları, sıra dışı kullanıcı davranışlarını yakalama gibi buradan alarm ve uyarılar üretecek birtakım mekanizmaları devreye alacağız. Amacımız, oluşabilecek bir olumsuzluğu, sorunu, tehdidi ya da tehlikeyi gerçekleşmeden önce tahmin edebilmek, görebilmek. 
Tüm bu uygulamalarımız için bir otomasyon ekibi kurduk. Çözüm yolumuzu seçtik ve yakında işletmeye alacağız. Özellikle provizyonlama, patchleme ve uyarlama gibi konuları insan eli değmeden yapacak noktaya gelmek istiyoruz. Bulut, konteynerler gibi altyapılar çalışma şekillerimizi değiştirecek. Bu nedenle de Agile birimimizle birlikte nasıl dönüşmeliyiz, ne gibi yeni roller tanımlamalıyız, yeni sorumluluklarımız ne olmalı, nasıl yeni raporlamalar yapmalıyız konu başlıkları üzerinde çalışıyoruz. Diğer taraftan da ITIL'a  (Information Technology Infrastructure Library) nasıl geçeriz, servis izleme süreçlerimizi nasıl iyileştiririz, AIOps ile nasıl birleştirebiliriz ve bunu müşterilerimize nasıl yansıtabiliriz planlamalarını yapıyoruz. Özellikle bulut altyapıları ile birlikte BT altyapı ekiplerinin rolleri değişecek. Altyapı kuran bir ekip olmaktan çıkıp servis brokeri olacağımız günler yakın. Farklı bulut sağlayıcılardan farklı farklı servisler alıp bunların hepsinin birbiriyle haberleşmesini sağlayacağımız; SLA’lerini takip edeceğimiz bir yaklaşımı da bugünden çalışıyoruz. BT altyapı maliyetlerimizi düşürmek birincil görevlerimizden biri. Bu nedenle şu anda düzenli olarak yönetilen; hangi servise ne kadar para harcıyoruz, paranın ne kadarı hangi iş ortağına, hangi teknolojiye, hangi periyotlarla gidiyor; bunun önümüzdeki birkaç yıllık periyotta durumu ne olacak şeklinde detaylı bir izleme planı üzerinde çalışıyoruz. Bu sayede örneğin ana bilgisayarlarda yaklaşık yüzde 40 kapasite düşüşü sağlayarak bir iyileştirme yaptık. Bu yaklaşımımızı hemen her alana yaygınlaştırarak yaptığımız yatırımın tam karşılığını almayı hedefliyoruz. 

Akbank olarak şu anda İzmir’de bir olağanüstü durum merkezimiz mevcut. Veri merkezi taşınma projesinin bitiminin ardından iş sürekliliğini sağlamak adına olağanüstü durum merkezini tekrar ele alarak ‘Strong passive’ dediğimiz bir yapıya geçebilmek için gerekli yatırımları ve teknolojik dönüşümü yapacağız. Strong passive; veri tabanı katmanı hariç diğer katmanların aktif – aktif çalıştığı; veri tabanının da gerektiğinde kısa sürede aktif çalışabilecek duruma getirilebildiği bir mimari. Kısacası çalışır durumda olduğundan, kapasitesinden emin olduğumuz yeni bir yapıya geçmek için planlarımızı şimdiden yapıyoruz.’’

Yapay zeka ile kendi kendini yöneten veri merkezi

Gelecek Buluşmaları Toplantısı’nda teknoloji eğilimlerini aktaran ilk şirket HPE Türkiye oldu. 'Veri Merkezinde Yapay Zeka' adını verdiği sunumunu gerçekleştiren Türker Ata, veri merkezlerinin modernizasyonunda ve dijital dönüşümün kolaylaştırılmasında yapay zekanın rolüne değindi. Yapay zekanın son dönemde her şirketin gündeminde ilk sıralarda yer aldığını söyleyen Ata, konuşmasında şunları aktardı: "Yapay zeka uygulamalarının  gerçekleştirilebilmesi için çok fazla veriye ihtiyaç var ve elimizde bir veri olmadan bu çözümlerden yararlanamıyoruz. HPE olarak 2017 yılında veri depolama üreticisi şirketin yapay zeka mekanizmasını satın aldık. InfoSight adını verdiğimiz çözümümüz milyarlarca sensör verisini veri merkezinde öğrenip kurumun bir sorunla karşılaşmadan önce, hangi sorunlarla karşılaşabileceğini ya da karşılaştığı sorunların çözümünün ne olacağını söylüyor. HPE olarak yapay zeka çözümümüzü tüm portföyümüze entegre ettik.

Bazı üreticiler sadece kendi ürünü üzerinden bilgiler sunabiliyorken biz veri merkezi içerisindeki her katmanda destek sağlıyoruz. Örneğin bir sunucu, veri depolama, sanallaştırma katmanı, sanallaştırma katmanının üzerinde de uygulama katmanının olduğu; yani 4 katmana ayırdığımız örnekte bunların tamamıyla ilgili hem hatayla karşılaşmadan önce hem de karşılaşılmış bir hata varsa çözümüyle ilgili değerlendirmeler yapabiliyoruz. Bu bazen bir sanal makinenin normal olmayan bir aktivitesi olabiliyor. Bazen de bir donanımın yazılım seviyesinde bir hata olabiliyor.

Bazen kurumunuzun ortamına benzer bir BT ortamı olan bir başka kurumun karşılaştığı bir sorunun burada da oluşabileceğini önceden tahminleyip ona göre aksiyon alabiliyoruz. Sunucu, veri depolama ya da hiper bütünleşik mimari üzerindeki uygulama seviyesine kadar bu tahminlemeyi ve modellemeyi yapabiliyoruz. Bu sayede kendi kendini yöneten, kendi kendini iyileştiren, dolayısıyla BT operasyonlarını yüzde olarak azaltan çözümler sunmaya çalışıyoruz.

InfoSight ürünümüz, veri merkezine herhangi bir yazılım kurmaya da gerek kalmadan, bulut bazlı çalışan, sadece donanımlardan aldığı verileri analiz ederek bu çözümlemeyi yapan bir mekanizma. InfoSight’ı satın aldığımız şirket uzun yıllar çok fazla veri merkezinden çok sayıda veri topladığı için bu biriken devasa verinin sonucunda bu çözümlemeleri rahatlıkla gerçekleştirebiliyoruz. Öyle ki bazı sorunlar daha bildirildiği anda çözülebiliyor. Sunucuda ya da veri depolama üzerinde bir sorun olduğunda ya da bir sorun bildirildiğinde otomatik olarak giderilebiliyor. Sorunların yüzde 86'sı otomatik olarak açılıp çözülmüş olarak aktarılmış destek sağlıyor. Yanı sıra çözüm, BT verimliliğinde yüzde 85'e varan iyileşme sağlıyor. Yüzde 79'a varan oranda daha düşük depolama işletme giderleri ile zahmetsiz yönetim sağlıyor. Hedefimiz, sorunların yaşanmadan önce kuruma önerilerde bulunabilme noktasına gelmek ve sistemlerin kesintisiz ve sürekli çalışmasını sağlamak.’’

Bankacılık yeniden tanımlanıyor, kendi kendini yöneten sistemler ile dönüşüm hızlanıyor!

Toplantıda 'Teknoloji ile Yükselen Yeni Nesil İş Yapış Modelleri' başlığını taşıyan sunumunu yapan Dr. Burak Kuzucu, teknolojik gelişmeleri ile birlikte finans sektörünün yeniden tanımlandığına dikkat çekerek, yeni gelişen iş modelleri ve pazarda yükselen yeni dinamikler ile birlikte gelecekte bankacılığı bekleyen olasılıkları aktardı. 

Dr. Kuzucu, bankacılık sektörünün dönüşümünü tetikleyen trendleri ve bu gelişmelere paralel olarak Oracle’ın yaklaşımını şöyle tarif etti: "Bankalar çok uzun yıllardan beri müşterileriyle çok yakın bir diyalog ve direkt bir etkileşim halindeler. Aracısızlaşma (disintermediation) olarak isimlendirilen trend ile birlikte, bu bağ zayıflıyor ve bankalar açısından görünmezlik tehlikesi artıyor; müşterilerin banka dışı finansal hizmet şirketlerine olan yönelimi dikkat çekiyor. Diğer yandan, bankacılık sektörü uzun yıllardan beri büyük oyuncuların birçok bütünsel hizmeti birlikte sunduğu bir yapıda ilerliyordu. Ayrışma (unbundling) olarak isimlendirilen trend ile birlikte, tekil bir büyük oyuncu tarafından sunulan bu hizmetler, daha odaklı bir oyun alanına odaklanan ufak çaplı oyuncular tarafından yenilikçi çözümlerle fark yaratacak şekilde pazara sunuluyor; hatta yeni pazarlar yaratılıyor. Bu gelişmeler, mevcut oyuncular için rekabet ve tehlike olarak algılanabilmekte ancak yeni dönemin dinamikleri doğrultusunda dönüşümünü gerçekleştirebilen oyuncular için büyük fırsat. Örnek olarak tüm dünyada çeşitli regülasyonlarla yönlendirilmeye çalışılan Açık Bankacılık yaklaşımı, öncü oyuncular tarafından platform iş modelinin gelişimi ve ekosistem odaklı büyüme vizyonu açısından stratejik olarak değerlendiriliyor. Bu doğrultuda, kendilerini platform olarak konumlandırmak ve iş birlikleri ile ekosistemlerini zenginleştirmek üzere gerekli adımları atıyorlar.

Bu gelişmelerin Oracle tarafında nasıl karşılık bulduğuna bakıldığında ise; bir yandan müşterilerinin dönüşüm yolculuğuna destek olurken diğer yandan kendi dönüşümünü gerçekleştirdiğini söyleyebiliriz. Lider bulut sağlayıcısı olma vizyonu doğrultusunda yapay zeka (AI) ve makine öğrenimi (ML) ile geliştirdiği ‘kendi kendini yöneten sistemler’ gibi yenilikçi bulut hizmetleriyle, teknoloji sağlayıcısının ötesine geçerek iş modelini zenginleştiriyor ve yenilikçi çözümler üreten girişimlerin yükselmesine olanak sağlıyor. Örneğin; bankacılık hizmetlerine yönelik tasarlanmış Oracle API Banking Platform sayesinde fintech’lerin çözümlerini hızlıca geliştirmelerini ve Oracle Bulut üzerinden müşterilerine kurumsal yetkinlikte hizmetler sunmalarını kolaylaştırıyor. Bu girişimler arasında; makine öğrenmesiyle kredi riskinin analizi, varlık yönetimi için yapay zeka tabanlı duygu analizi, blok zinciri temelli fatura yönetim çözümü gibi yenilikçi çözümler üreten şirketler yer alıyor.”

İleri analitik ile doğru kararlar, doğru yönetim

Toplantıda 'Analitik Platform ile Dijital Zekanızı Yönetin' konulu bir sunum yapan Rasim Eğri, finans ve bankacılık sektörünün SAS’ın kurulduğundan bu yana en fazla çalıştığı alanlardan biri olduğunun altını çizdi. Eğri, bankacılıkta fark yaratacak unsurların başında gelen ileri analitik konusunda şunları kaydetti: "İleri analitik yaşam döngüsü veriyle başlayan, analitik ile devam eden ve sonrasında da operasyon (deployment) olarak adlandırdığımız 3 ana başlıktan oluşuyor. Burada veri nasıl ve nerede, hangi formatta olursa olsun, her verinin analitik yaşam döngüsü içerisine sokulabildiği ve farklı veri keşfi modülleriyle, metin madenciliği, görüntü işleme, yapay zeka bazlı öngörüsel modelleme, simülasyon, optimizasyon vb. hepsini içeren keşifler yapılabileceğini söyleyebiliriz. İşin kritik tarafı ise veriden değer elde etmek. Yaptığınız bu analitik çalışmalar bir öneriye, karara, otomasyona ya da bir aksiyona dönüşemiyorsa bir anlamı yok. 

SAS olarak bahsettiğimiz analitik yaşam döngüsü verinin oluştuğu yerden alınıp, toplanıp, hazırlanıp, farklı analitik modellemelerden geçirildikten sonra işe ve hayata katkı sağlayacak bir versiyona dönüştürülmesinin tümünü kapsıyor. Analitik yetkinlikleri bankacılık açısından düşündüğümüzde 4 ana başlıkta grupladık: Suistimal ve dolandırıcılık, müşteri deneyimi, risk yönetimi, dijital dönüşüm.

Birinci maddeye bakacak olursak; tüm suistimal ve dolandırıcılık durumlarının hepsinin tek bir platformda, gerçek zamanlı ve analitik uygulamalarla bulunup gerçek zamanlı aksiyonların alınabildiğini söyleyebiliriz. 

İkinci madde müşteri memnuniyeti. Kurumlar ancak müşterilerini doğru analiz edebildiklerinde doğru kararları verebiliyorlar. O nedenle müşteri içgörüsü oluşturmak çok kritik. İçgörü oluşturduktan sonra sonuçların kişiselleştirilmiş aksiyonlara dönüştürülmesi asıl değeri oluşturuyor. Bu anlamda bizim çözümlerimizde müşteri içgörüsü oluşturulduktan sonra kişiselleştirilmiş pazarlama araçları üretilebiliyor. Sonrasında da önerilmiş olan kampanyaların, aktivitelerin geri dönüşü ve başarısını da ölçebilen analizler yapabiliyoruz. Dolayısıyla bu konuda da SAS çözümleriyle uçtan uca bir yönetim, değer oluşturma söz konusu. Üçüncü maddedeki risk yönetimi ile kredi riskini hesaplamak ve ona göre kararlar almak, bankaların olası zararlarının önüne geçiyor; ayrıca müşteri memnuniyetini artırıyor. Bankacılık regülasyonlarının uygulanmasındaki riskin ölçümlenmesi ve bunların yaşam döngüsünün uçtan uca yönetilmesi de yine ürettiğimiz çözümlerden biri. Dördüncü maddede dijital dönüşüm var. Bu dönüşüm aslında günün sonunda veriyle başlıyor ve analitik ile devam ediyor. Veri ve analitiği gerekli olan tüm alternatifleriyle besleyemediğiniz zaman sadece kağıt üstünde ya da pilot aşamada kalan uygulamalar haline dönüşüyor. Şu anda bunların ölçeklenebilir olması, tüm bankaya yaygınlaştırılması, iş birimlerinin de kullanabileceği platformların oluşturulması, tek bir platform üzerinde tüm veri, analitik, operasyon unsurlarının hepsinin birden yapılması gerekiyor.

Diğer yandan açık kaynak, bulut vb. ortamlarının da yeni, modern analitik platformda desteklenmesi gerekiyor. İleri analitiği sadece veri bilimcilerin işi olmaktan çıkarıp tüm iş birimleri tarafından kullanılabilir nitelikte olması önemli. SAS olarak bu konuları da destekleyerek kurumların hizmetine sunuyoruz.’’

"Dijital dünyaya hazırlayan çözümler sunuyoruz"

Geçtiğimiz Nisan ayında tüm dünyada COMPAREX şirketinin hisselerini satın alan SoftwareONE, Türkiye’de de bu isimle faaliyetlerine devam ediyor. 
Yüksek katma değerli bir şirket olarak kurumları dijital dünyaya hazırlama konusunda uçtan uça çözümler sunduklarını söyleyen Güney Seyhan, SoftwareONE olarak hangi alanlarda destek verdiklerini şöyle aktardı: "Microsoft lisanslama ve bulut çözümleri, dış kaynak kullanımı, dijital güvenlik, robotik süreç otomasyonu, konteyner mimarileri gibi alanlarda uzman ekibimizle entegre çözüm sağlıyoruz. Teknoloji odaklı dönüşümde güvenlik en önemli parametrelerden biri. Dijitalleşmenin artmasıyla birlikte artık sadece şirketin kendi güvenliği değil uçtan uca tüm dijital ekosistemin güvenliği söz konusu. Şirketler eskiden BT altyapısını ve cihazları koruma eğilimindeyken daha sonra bulut ortamları korunmaya başlandı. Bulut güvenliğiyle birlikte veriyi korumanın önemi tekrar arttı ve veritabanları da korunma altına alındı. Bugün ise açık ve bağlantılı dijital dünyada uçtan uca tüm platformların, özellikle sosyal medyanın güvenliği kritik hale geldi. 

Sosyal medyada ve dijital ortamlarda kötü amaçlı kişiler sizi, kurum sayfalarınızı, üst yönetiminizi, yöneticilerinizi vb. taklit ederek sahte hesaplar açabiliyor; o kişiler ve dolayısıyla kurumunuz kötü sonuçlara varabilen ve itibar zedeleyici duruma gelebiliyor. Bu nedenle kurumların dijital risk yönetimi hizmeti alması bu dünyadaki hayatı kolaylaştıracaktır. 
SotfwareONE olarak biz burada devreye giriyoruz ve kurumlara sosyal medya koruma hizmetleri veriyoruz. 

Sosyal medya, dijital medya vb. veri kaynaklarının hepsini tarıyoruz; hatta dark web’e de bakıyoruz. Sizin adınıza bir kötü davranış yapılmışsa o sayfaları 15 dakikadan başlayıp 48 saate kadar olan sürede ortadan kaldırıyoruz. Karalama sayfalarına rastladığımızda anında otomatik olarak hukuki dosyaları da oluşturarak o mercilerle konuşuyoruz ve sayfaların yayından kaldırılmasını sağlıyoruz. 

Yanı sıra büyük veride veri analitiği, ileri güvenlik analizleri vb. yapıyoruz. Büyük şirketlerin operasyonel süreçlerinde elde ettiği verilere bakarak verimsiz oldukları noktaları buluyoruz ve daha tasarruflu olmasını sağlıyoruz. 

Veri şifreleme ve kimlik erişim yönetimi de güvenlik alanının kritik uygulamaları arasında ve bu alanlarda da çözüm sunuyoruz. Robotik süreç otomasyonu son dönemde kurumlar tarafından tercih edilen çözümler arasında. Bu uygulamalar, robot yazılımlar oluşturularak tekrarlanabilen ve kesinlik bekleyen görevleri makine öğrenmesi yoluyla yapabilme imkanı sunuyor. Bu noktada hiç kod yazmadan, sürükle-bırak yöntemiyle kurumların tüm süreçlerini robotlaştırabiliyoruz. Dijital dönüşüm başlığı altında kurumlara bulut ve konteyner mimari çözümleri sağlıyoruz. Kurum çalışanlarının agile metodolojiye geçişi; operasyonel süreçler ve yazılım geliştirme süreçlerine hız ve çeviklik getirebilecek platformlarla ilgili çözümler sunuyoruz.’’

Bulut, API ve konteyner mimari açık bankacılığı destekliyor

Toplantıda Red Hat adına ‘Açık Bankacılık’ konulu bir sunum yapan Koray Şeremet, dijital teknolojilerin gelişmesi ve dijital kullanımın artmasıyla birlikte bu bağlı ve açık dünyada finans ve bankacılık iş modellerinde de radikal bir dönüşüm yaşandığını ifade etti. Uygulama programlama arayüzü (API) sayesinde açık bankacılık kavramının da ekosistem mantığıyla geliştiğini vurgulayan Şeremet, eğilimleri şöyle özetledi. "Açık bankacılık bankaların elindeki mevcut servis ve verilerin API’lar üzerinden dış dünyaya açılmasıdır. API’ların gelişim sürecini, 2002’de Amazon’un içindeki tüm birimlerin diğer birimlerle sadece web servisler üzerinden ve API’lar kullanarak haberleşmeye başlamasıyla ilişkilendirebiliriz. Bu strateji bugünkü Amazon’a çok şey katmış durumda. API’lar üzerinden elde edilen gelir pek çok sektörde ciddi boyutlara ulaştı. Örneğin Expedia şirketi gelirlerinin yüzde 90’ını API’lar üzerinden elde ediyor. Araştırmalara göre dünya genelinde tüm sektörlerde kullanılan API’lardan elde edilecek gelirin 1 trilyon dolar seviyesinde olacağı tahmin ediliyor.

Bu durum bankacılık için de dikkat çekici bir gelişme. Dünyada geniş bir API pazarına ve etrafında oluşmuş ekosisteme sahip bankalar, bankacılık sektörünün Amazon ve Netflix'i olmayı hedefliyor. 

IDC bankacılık alanında API’ların faydasını şu başlıklarda ele alıyor:

 -Şirket içindeki iş kollarının birbiriyle daha etkin haberleşmesini sağlıyor. Bu sayede müşteri ve pazar beklentilerine daha hızlı yanıt vermenin önü açılmış oluyor. 
-Veri yöneticilerinin işini çözen farklı silolarda toplanmış verilerin daha hızlı bir şekilde merkezde toplanıp buna göre karar verme süreçlerinin iyileştirilmesini sağlıyor.
-Yeni yetenekleri şirkete kazandırmak konusunda faydası var. Özellikle yeni nesil yazılım geliştirme metotlarını kullanmak isteyen iş ortakları ve çalışanları bu yetenekleri şirketlere çekmede ciddi potansiyel sağlıyor. 
-Açık bankacılık konusundaki regülasyonlar ve yasal düzenlemelere kolay uyumu ve geçişi sağlıyor.

Bazı bankalar farklı servis sağlayıcıların API’ları üzerinden kendi arayüzleriyle müşterilerine hizmet sağlarken bazıları da doğrudan servisleri 3. parti şirketler ya da iş ortaklarına kullandırmayı seçiyorlar. 

Red Hat olarak açık bankacılığa bakış açımız bunun sadece bir API yönetim yazılımıyla bağımsız çalışan bir uygulamayla çözülemeyeceği yönünde. Açık bankacılığa geçişin konteyner tabanlı sistemler üzerinde buluta hazır şekilde uçtan uca çözülmesi gerekiyor. 

Bunun için de bulut platformundan API yönetim yazılımına, diğer tarafta geleneksel bankacılık sistemleriyle çevik bir şekilde entegrasyonu sağlayacak entegrasyon yazılımlarına kadar konteyner tabanlı sistemler üzerinde buluta hazır şekilde birbiriyle tam entegre edilmiş bir çözüme sahibiz. Türkiye’de henüz açık bankacılığa geçiş regülasyonlarla tanımlanmamış olsa da rekabet gereği açık bankacılık stratejisi olan kurumlara uçtan uca entegre çözümümüzle yardımcı olmaya hazırız.’’

"Makine, platform ve kitleden bağımsız ürün geliştirme yapamayız"

Toplantıda Ar-Ge yapma ve ürün geliştirme iddiasında olan kurumların dijital dünyada izleyeceği strateji ne olmalı? kapsamında  bir sunum yapan Hasan Kaya, Netaş Ar-Ge yaklaşımından da bahsederek dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle özetledi: "Ürün geliştirmek isteyen kurumlar için öncelikle doğru strateji belirlemek önemli. Bunu belirlerken de hangi başlıkları dikkate alacağız? Netaş Ar-Ge olarak yaklaşımımız, ne ürünü geliştireceksek geliştirelim makine, kitle ve platform başlıklarını gözeterek yapıyoruz. 
Makine tarafında makine öğrenmesi, otomasyon ve yapay zeka artıyor. İnsanla makineyi ayıran en önemli özellik muhakeme yeteneği. Ancak insanla makine arasında o muhakeme yeteneği aralığı giderek daralıyor. Bunu dikkate alarak ürün geliştirmek son derece kritik.

Platform tarafında bugün bulut servisleri çok öne çıkıyor. Ar-Ge olarak geliştirdiğiniz bir yazılımın sadece müşterilere bir platform değil, kendi içinde bir platform olabilmesi gerekiyor. Örneğin Netaş olarak IoT üzerine çalışıyoruz ve akıllı şehir çözümümüz bu platformun üzerine oturuyor. 
Kitle önemli bir güç. Bugünkü bulut altyapısının önemli bir kısmı açık kaynak teknolojilerle var olmuş durumda. Kitleden yararlanmak, o çeşitliliği kullanmak, onu kullanabilecek platformlar önümüzdeki dönemde önem kazanacak. 

Test hizmetleri özelinde elimizden geldiğince teknolojiye yatırım yapıyoruz. Ürünlerimizi Visium markası altında topladık. Performans testi Visium load, otomasyon için ise Visium go. Bu ürünler bir platform olarak çoklu kullanımı destekleyecek şekilde, bulut üzerinden ölçeklenebilir şekilde çalışabilir durumda.   
Visium load ürününün çalıştığı bir platformumuz var. Performans testinde yüksek kapasiteye çıkacaksanız bu platformu kullanmak iyi sonuç veriyor. Kurum istenilen bulut modelinde ve kendi bulut aboneliği üzerinden bu hizmeti sunabilir, ölçeklendirebilir. Kurum ne kadar kapasiteye ihtiyaç duyuyorsa o kadar sunucuyu ayağa kaldırıp testleri bitirip kapatabiliyoruz. Bu yönüyle de maliyet efektif bir çözüm.

Makine tarafında en önemli sorun, otomasyonun kapsama alanını genişletmek. Netaş olarak kapsamayı davranış odaklı geliştirme yöntemiyle çözdük. Konuşma dilinde test yazarak test otomasyonunu kolaylaştırıp bir mühendisten ya da yazılım geliştiriciden analiste doğru kaydırabilmek gerekiyor. 
Başka bir sorun da, bakım. Yüzde 40’a ulaşan bakım maliyetlerini aşağı çekmek için yapay zeka ve makine öğrenmesini kullanmaya başladık. Uygulamada olan değişikliklerin otomatik test edilebilir ve testlerin çalışabilir halde tutulabilirliğini hedefliyoruz. 

Son dönemde kitle testleri tercih edilmeye başlandı. Kitleyi bu noktada tanımlı ve nitelikleri belirli bir topluluk olarak tanımlıyoruz. İki yöntem öne çıkıyor. Birincisi, gerçek test uzmanları sizin uygulamanızı alıp dünyanın herhangi bir yerinde kendi cihazlarıyla testlerini yapıp raporluyorlar. Diğeri de örneğin siz bir oyun geliştiricisisiniz ve oyununuzun duyurusunu yapmadan önce test edilmesini istediniz. Tanımlı bir topluluğa ya da gruba çok hızlı bir şekilde test yaptırabiliyor hatta dijital yolculuğu konusunda bile geri dönüş alabiliyorsunuz. 

Kitle ortamında test yaptığımızda kazanımlarımız şunlar: Binlerce cihazda, farklı ortamlarda test yapıldığı için verimlilik sağlıyor. Daha fazla test kaynağıyla, daha hızlı aksiyon almayı sağlıyor. Bağımsız, farklılaşmış, çeşitlenmiş testler kitle zekasını getiriyor.  Yerelleşme ve bağımsız değerlendirme, tarafsızlık sağlıyor.’’

"Dijital dünyaya uyumlu yazılım geliştirme metodolojisine geçmeliyiz"

Yeni nesil teknolojiler ve dijital dünyadaki yeni iş modelleri ürün ya da servis geliştirme trendlerini de o doğrultuda dönüştürüyor. Daha hızlı ve çevik, kolay test edilebilen, kolay erişilebilen ve değişikliklerin hızlı ve kolay yapılabildiği yazılım geliştirme süreçleri tercih edilmeye başlandı. Toplantıda 'Yazılım Geliştirme Ekosisteminde Paradigma Değişimleri' konulu bir sunum yapan Yusuf Tok, konuşmasında yazılım geliştirme trendleri ve paradigmalara değinerek şunları söyledi: "Günümüzde herkes değişimden bahsediyor. Değişim her zaman vardı ve hep olacak ancak son yıllarda hızı arttı. Değişim kolaylığı ve konforu da beraberinde getirecek diyoruz ancak biz yazılım geliştiriciler açısından hayat zorlaşıyor çünkü daha fazla teknoloji bilmek gerekiyor. 

Öğrenilmesi gerekli konulardan biri buluta hazır yazılım geliştirme konusu. Yazılım geliştirme deneyimi artık geleneksel geliştirme yöntemlerini bırakıp büyük ölçüde buluta dönüşmüş durumda. Birbirinden olabildiğince izole bir şekilde uygulama parçacıklarını geliştirmemiz ve yaşatmamız gerekiyor. Bu izolasyon 2 nedenden dolayı gerekli. Birincisi herhangi bir parçada meydana gelen sorunu diğer parçaları etkilemeksizin ele alabilmeyi sağlıyor. İkincisi, herhangi bir parçaya dönük talebi diğer parçaları beklemeksizin çok hızlı bir şekilde hayata geçirebilmek ve o parçayı ölçekleyebilmek söz konusu. Avantajı, sistem kaynaklarını daha etkin ve verimli kullanan yapılar oluşuyor. Eskiden n tane uygulamayı bir makinenin üzerine kuruyordunuz ve o makineye hiç trafik gelmese de o kaynaklar onlara tahsis edilmek zorundaydı. Yoğun yük halinde ezilen başka bir sisteminiz var ve altyapının çevik olamamasından dolayı oradaki CPU’yu ve RAM’i diğer uygulamaya tahsis edemiyordunuz. Ancak konteyner bazlı yaklaşım bunu kolaylaştırıyor ve şu anki yazılım geliştirme deneyimi buraya kayıyor. 

Bir başka konu, test otomasyonu. Rekabetçi ortamda pazara hızlı ürün sunabilme çok kritik ve bunun mümkün olabilmesinin en önemli yapıtaşı, güçlü bir test otomasyon setine sahip olabilmek. 

Geliştirmeyi ister agile ister başka bir yöntemle yapalım, eğer yaptığımız geliştirmeyi otomatik olarak çok hızlı bir şekilde test edemiyorsak; birçok manuel test sürecinden geçiriyorsak; çalışanlarda üretime kodu gönderirken bir korku oluşturuyorsa ve otomatik gidemiyorsa süreçlerinizi ne kadar değiştirirseniz değiştirin orada bir darboğaz var demektir. Arka tarafta ne kadar geniş ve esnek sistemler kurarsanız kurun test otomasyonunuz yoksa ya da manuel test yapıyorsanız üretime çok hızlı çıkamayacaksınız demektir.
Yeni teknoloji destekli yazılım geliştirme metodolojilerine geçiş konusunda kurumların yaşadığı birtakım kısıtlar ve zorluklar söz konusu. Kurumlarda çalışan bir sistem var ve bu nedenle karar vericilerin üzerinde de o sistemi aksatmamakla ilgili bir sorumluluğu var. Yeni teknolojiler karşısında bir süre sonra o sistem atıl kalacaktır. Statükoyu korumak; sevdiğimiz ve çok emek verdiğimiz bir sistemi artık bir kenara koymanın vakti geldi gerçeğiyle yüzleşmek istemediğimiz; kariyerimizin o sistemin üzerine inşa olduğu; kendimize aşırı güvendiğimiz için vb. sistem değişikliğine gitme cesareti gösterilemiyor ve sürekli erteleniyor. 

Dijital dünyayı yakalamanın yolu yazılım geliştirme süreçlerini buluta hazır ve konteyner bazlı ortamlara taşımak, agile metodolojiler ve test otomasyonunu uygulamaktan geçiyor.’

EN ÇOK OKUNANLAR